Logo

1. Hukuk Dairesi2024/4319 E. 2025/1073 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi hukuki sebebe dayalı olarak Hazine adına tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1972 E., 2024/1227 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/112 E., 2022/70 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili; 02.03.1973 tarihli tapu kaydına göre müvekkili kurum adına kayıtlı iken ... oğlu ...'a satılan ve satış bedeli tahsil edilen 573 parsel sayılı 7.671,00 metrekare yüz ölçümlü taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda paftasında yeniden yapılan sayısallaştırma sonucu hesaplanan alanın 9.710,00 metrekare olduğunu ve alan düzeltmesi sonucu miktar fazlası 2.039,00 metrekarelik fark oluştuğunu, davalıların bu şekilde sebepsiz zenginleştiğini, oluşan fazlalığın müvekkili adına tescili hususunda Kadastro Sırasında ve Sonrasında Yapılan İşlemlerle Geometrik Durumları Kesinleşmiş Olan Taşınmazlarda Ölçü, Sınırlandırma, Tersimat ve Hesaplamalardan Doğan Hataların Düzeltilmesine İlişkin Yönetmeliğin 9. maddesine göre Kadastro Müdürlüğünce herhangi bir işlem yapılamayacağının belirtildiğini ileri sürerek 573 parsel sayılı taşınmazın hesap hatasından kaynaklanan ve Hazine tarafından satılır iken satış bedeline dahil edilmeyen 2.039,00 metrekarelik kısmın mümkünse ifrazen, mümkün değilse 573 parselde hisseli (2039/9710) olarak Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; taşınmazın kadastro çalışmalarının hataen değil işlemin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan Kanun hükümlerine göre yapıldığını, iddia edilen miktar fazlasının Hazineye intikal ettirilmesini gerektiren bir durum olmadığını, olsa dahi kazanılmış hak mevcut olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tapu sicilinde aleniyet illkesi olduğunu, davalıların taşınmazı satın alırken tapu kütüğüne güven ilkesi çerçevesinde geçerli bir tescil işlemi yapılmak suretiyle malik sıfatını kazandıklarını, mülkiyet haklarının korunması gerektiğini, dava konusu taşınmazın davacı tarafından kendi rızası ile bedeli tahsil edilmek suretiyle davalılara satılmış olduğu ve davalılarca da tapu kütüğüne güven ilkesi ile satın alındığı belirlenerek davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının dava dilekçesinde, çekişmeli taşınmazın tespitine esas alınan 02.03.1973 tarihli tapu kaydı ile satış yaptığına ilişkin açıklamasına göre davanın kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, davacı Hazinenin taşınmazın bir kısmına yönelik tapu kaydının iptali ve özel mülk olarak adına tescil şeklinde istediği, kamu malı iddiasında bulunmadığı, elde ki davada 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücünün uygulanmasına engel bir husus bulunmadığı, çekişmeli taşınmaza ilişkin kadastro tespitinin 30.05.1974 tarihinde kesinleştiğini ve tespitin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, ayrıca davacı Hazinenin sattığını bildirdiği tapu kaydı taşınmazın tespitine esas alınıp hak düşürücü süre geçmekle işleme tabi kayıt niteliğini kaybettiği, anılan kayda dayanarak dava açılmasına yasal olanak bulunmadığı, Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı belirlenerek davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; yüz ölçüm fazlalığının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 41. maddesine 22.02.2005 tarih ve 5309 sayılı Kanun'un 9. maddesi ile eklenen "Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re'sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir. Bu maddenin uygulanmasında, 12. maddede belirtilen hak düşürücü süre aranmaz." hükmü ile dava dosyasında bulunan ve ... tarafından açılan aynı konudaki emsal mahkeme kararında da (Bursa 5. Sulh Hukuk Mah. 2008/432 Esas, 2009/1011 Karar) görüleceği üzere davanın en son tapu maliki veya bunların mirasçılarına karşı tapu iptali ve tescil davası yoluyla Hazineye intikalinin sağlanması gerektiğini, talebin kanuna aykırı bir yönü bulunmadığını, mülkiyet hakkı ile ilgili Kanun'da yer alan hükümlerin Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar için de geçerli olduğunu, Hazinenin mülkiyet hakkının da korunması gerektiğini, aksi düşüncenin davalılar yönünden sebepsiz zenginleşmeye yol açtığını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Hazinenin talebi özel mülkiyet iddiasına ilişkin olup davanın hak düşürücü süreye tabi bulunduğu; Bursa ili, Gürsu ilçesi, Adaköy Mahallesi çalışma alanında bulunan 573 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kadastro tespitinin kesinleşme tarihinin 21.05.1974 olduğu, davanın ise Kadastro Kanunu'nun 12/3 hükmünde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 12.03.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı Hazine vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin "j" bendi gereğince temyiz eden davacı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.