"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/105 E., 2022/1276 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Hendek 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/83 E., 2021/299 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı ...'in damadı, davalı ...'in de ...'ten olma torunu olduğunu, ...'in maddi durumu iyi olmadığından kredi çekebilmesi amacıyla dava konusu 581 ada 13 parsel sayılı taşınmazını geçici olarak davalı ...’e sattığını, bedel ödenmediğini, sonradan ...'in mal kaçırma amacı ile taşınmazı diğer davalı olan oğlu ...'e 2016 yılında temlik ettiğini, ...’in yaşının küçük olduğunu ve gelirinin olmadığını, kendisinin durumunun iyi olduğunu, mal satmaya ihtiyacı bulunmadığını, bedelin çok düşük olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; hak düşürücü süre ve zamanaşımının geçtiğini, taşınmaz adına kayıtlı olmadığı için davanın husumetten reddi gerektiğini, ekonomik durumunun iyi olduğunu, evin kredi almak için devredildiği ileri sürülmüşse de hiç kredi kullanmadığını, taşınmazın öncesinde ½ payının davacıya, ½ payının da davacının eşi ...’ye ait olduğunu, ...’nin 2010 yılında öldüğünü, payının mirasçılarına kaldığını, davacı Almanya’da yaşadığı için taşınmazın bakımsız kaldığını, duvarlarının çöktüğünü, maddi durumu en iyi olan damadı kendisi olduğu için evin yapılmasını istediğini, diğer çocukların ekonomik yardıma yanaşmadığını, bunun üzerine davacının "çocuklarımla da görüş evi sen yaptır senin adına devredeyim" dediğini, diğer çocukların da rızasının alındığını, evin tamiri için davacıya para verdiğini, tamirin yapıldığını, sonrasında davacının talebi üzerine birlikte Türkiye’ye geldiklerini ve devrin yapıldığını, davacının 2500 euro borcunu ödeyemeyeceğini ve kira parasını kendisinin almak istediğini söylediğini, bunu sorun etmediğini, taşınmazı sonrasında oğlunun, memleketinde bir yeri olsun ve benimsesin diye ona devrettiğini, 2016 yılında davacının Türkiye’ye kesin dönüş yaptığını, paraya ihtiyacı kalmadığı için Sezer’in kiracıdan kiraları istediğini, bunu üzerine eldeki davanın açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...; hak düşürücü süre ve zamanaşımının geçtiğini, davalı ...’in davacıyı aldatmadığını, taşınmazın aşırı derecede bakımsız olduğunu, davacının diğer çocuklarının buranın yapımına yanaşmaması üzerine babası olan davalı ...’in taşınmazı yaptırdığı ve kendisiyle ilgilendiği için taşınmazı ona devrettiğini, diğer çocukların rızalarının alındığını, ülkesiyle bağları kopmasın diye taşınmazı babasının kendisine devrettiğini, devirden sonra kirayı almak isteyince eldeki davanın açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının bildirdiği 5 tanığın davalı ...'ın beyanlarını doğruladığı, davalının bildirdiği tanıkların da davalı yanın beyanlarını doğruladığı, taşınmazın devri sırasında davalı tarafından hile yapıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesi içeriği ve yapılan devirler gözetildiğinde davanın inançlı işlem ve sonraki devir açısından genel muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, davalı ...'e yapılan temlikinin inançlı işleme dayalı olduğuna dair 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararında öngörüldüğü anlamda bir belge ibraz edilemediği, sonucu itibari ile davanın reddine yönelik verilen kararın isabetli olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle:
a. Davanın muvazaa ve aldatmaya ilişkin açıldığını,
b. Müvekkilinin damadı olan davalı ...'in davacıya işlerinin düzelmesi için kredi kullanacağını, işlerini düzelttikten sonra tapuyu geri vereceğini söylemesi, davacı açısından kızını ve torununu düşündüğü için mağdur olmamalarını istediği anlayışıyla hareket ettiği,
c. Davalının taşınmaza yaptığı tadilat masrafının cüzi miktarda olduğunu, taşınmazın değerine bakıldığında müvekkiline hiçbir menfaat sağlamadığını,
d. Dava konusu taşınmazın kiracı tarafından kullanıldığını ve kira ücretinin dava tarihine kadar müvekkiline ödendiğini, davalının kiracıya; artık kira bedelleri benim hesabıma yatacak dediği zaman müvekkilinin aldatıldığını öğrendiğini,
e. Davalı tarafın taşınmazın devri için bir ödeme yapmadığını, ödeme yapıldığına dair bir belge de sunulmadığını,
f. Dinlenen yakın akraba tanıkları, özelikle müvekkilinin çocuklarının aleyhe beyanlarının asıl nedeninin davacının eşinin ölümünden sonra ikinci evliliğini yapması ve ikinci evliliğine çocuklarının karşı çıkması olduğunu, hile ve aldatma ile Mercedes marka araba alacağını söylemesi üzerine müvekkilinin taşınmazı devrettiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dosya içeriğinden, davacının 581 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 1 numaralı bağımsız bölümünü davalı damadı ...’e 01.04.2013 tarihinde devrettiği, ...’in de taşınmazı 15.08.2016 tarihinde davalı oğlu Sezer’e temlik ettiği görülmüştür.
Hemen belirtmek gerekir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190/1 hükmü ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmünü düzenlemiştir.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle HMK’nın 190. ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca davacı tarafın iddialarını ispatlayamadığına göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 534,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.02.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.