"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1683 E., 2023/1396 K.
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul/Kabul-Karar Kaldırılarak Dava Kısmen Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kastamonu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/180 E., 2022/101 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; mirasbırakan babası ...’in maliki olduğu 312, 1279, 246, 1764, 1245 ada 9, 900 ada 14, 1085 ada 34, 900 ada 5 ve 14, 901 ada 17 parsel sayılı taşınmazlarını ara malik kullanmak suretiyle davalı oğlu...’a devrettiğini, 1281 parsel sayılı taşınmazını da yine ara malik kullanmak suretiyle...’ın eşi olan davalı gelini ...’ye devrettiğini, mirasbırakan annesi ...’nin de maliki olduğu 900 ada 12 parsel sayılı taşınmazını ara malik kullanmak suretiyle davalı oğlu...’a devrettiğini, temliklerin kendisinden mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını, bölgede kız çocuklarının mirastan mahrum bırakılmasının yaygın olduğunu, murislerin ekonomik durumlarının iyi olduğunu ve mal satmalarını gerektirir bir sorunları bulunmadığını, davalıların taşınmazları satın alacak ekonomik güçleri olmadığını, bir kısım taşınmazların muris tarafından öncesinde davalı ...’a bağış olarak devredilip, sonrasında dava edilmesini engellemek adına tekrar murise temlik edildiğini ve ara malikler kullanılarak tekrar...’a temlikinin sağlanıldığını, ara maliklerin davalı ...’ın ve murisin arkadaşları olduklarını ve taşınmazları hiçbir zaman kullanmadıklarını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada ara maliklerin davaya dahil edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; ...’ın ölene kadar babasına destek olduğunu, bu yakınlığın babasında minnet duygusu meydana getirdiğini, bunun üzerine murisin 4 parça taşınmazını 1979 yılında rücu şartı ile...’a bağışladığını, 1982 yılında da 1085 ada 34 parsel sayılı taşınmazı bağışladığını, davacının bağış işlemlerini öğrenmesi ile ailevi ilişkilerin alt üst olduğunu, davacının kendisine babasının malları için murise iyi davrandığını söylemesi üzerine murisin taşınmazları geri istediğini, ...’ın taşınmazı vermeyi kabul etmemesi üzerine murisin gerekirse bedellerini ödeyerek geri alacağını aksi halde...’ı evlatlıktan reddedeceğini söylediğini, bunun üzerine...’ın taşınmazları bedelleri karşılığında murise satmak durumunda kaldığını, buna rağmen aile ilişkilerinin düzelmediğini, ...’ın da murisle ilgilenmeyi bıraktığını, murisin, ölümünden sonra da çocukları sorun yaşayacak diye tüm mallarını satmaya karar verdiğini, 1989 yılında murisin bir kısım taşınmazlarını dava dışı ... ve ...’e sattığını, köyden gitmesi zor olduğu için devrin aynı günde yapıldığını, 2004 yılında da dava dışı ...’e bir kısım taşınmazların devredildiğini, murisin 15 yıla yayılmış bir muvazaa kastından bahsetmenin doğru olmadığını, ...’ın aile taşınmazlarını alan kişilerden satın aldığını, ...’den taşınmazları alırken murisin taşınmazları almak için ödediği paraları kullandığını, Adnan’a da bedel ödenerek taşınmazların alındığını, ...'ın eşinin emeği nedeniyle bir tane taşınmazın da ... adına tescil edildiğini, muris ...’nin de huzursuzluğun devam etmesi nedeniyle taşınmazını satılığa çıkardığını ve ...’e sattığını, ...’ten de taşınmazı bedelini ödeyerek...’ın aldığını, muris ...’in kalan taşınmazlarını da...’a satmayacağı sözü alarak dava dışı ...’e sattığını, ...’ten de...’ın aldığını, bölgede kız çocuklarından mal kaçırılmadığını, murislerin mal kaçırma kastı olmadığını, murisin ölümü üzerine davacıya intikal eden taşınmazlar da olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.02.2019 tarihli ve 2017/266 Esas, 2019/48 Karar sayılı kararı ile; ara malikler yönünden davanın husumetten reddine, davalı ... ve ... yönünden ise temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle kabulüne karar verilmiş, davalı ... ve... vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 23.04.2021 tarihli ve 2019/761 Esas, 2021/743 Karar sayılı kararı ile; dahili davalı ...'ın hükümden sonra 13.03.2021 tarihinde öldüğü anlaşılmakla dahili davalı ...'ın mirasçılarının davaya 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 640. maddesi uyarınca iştirakinin sağlanmasının gerekip gerekmediği ve dahili davalılar hakkında hüküm kurulamayacağına dair bir değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle davalı ... ve ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; ara malikler yönünden davanın husumetten reddine, davalı ... ve ... yönünden ise temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; murislerin çekişme konusu taşınmazları ara malikler kullanmak suretiyle davalılara temlik etmelerinin, oğulları...'ı yararlandırma ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davacının muris muvazaasına yönelik iddialarının sabit olduğu dikkate alınarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ne var ki 1526 ada 12 ve 2477 ada 3 parsel sayılı taşınmazlarda davalının taşınmazları temlik almasından sonra yapılan imar uygulaması sonucu dava dışı Belediyenin de bu taşınmazlarda paydaş olduğu ve davalı ...'ın, bu taşınmazlardaki Belediye paylarını bedelini ödemek suretiyle satın aldığı, davalıya muris tarafından temlik edilmeyen bu paylar hakkında da kabul kararı verilmesinin doğru olmadığı, usulüne uygun şekilde davada taraf sıfatı almamış olan (davada taraf olmayan) dahili davalılar hakkında hüküm kurulmaması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bu kişiler hakkında usulüne uygun açılmış bir dava varmış gibi davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi ve bu nedenle de davacı aleyhine vekalet ücretine hükmolunmasının doğru olmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararında dahili davalı olarak gösterilen kişiler yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından bu kişiler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle:
a. 1526 ada 12 ve 2477 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar yönünden iptal ve tescil hükmü kurulurken davalının Belediyeden satın aldığı payların hariç tutulduğunu, kararın bu yönüyle usul ve yasaya aykırı olduğunu,
b. 1526 ada 12 (eski 1279 parsel) ve 2477 ada 3 (eski 1085 ada 34 parsel) parsel sayılı taşınmazlar muristen davalı ...’a geçtikten sonra imar gördüğünü, sonucunda imardan önceki taşınmazların imar uygulamasından arta kalan 16,17 m2 ve 95,60 m2'lik kısımlarının Belediye mülkiyetine geçtiğini, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca Belediyenin bu payları yandaki arsa sahibi olan davalı ...'a teklif ettiğini ve...’ın da bu payları düşük bedellerle yeniden mülkiyetine geçirdiğini, davalının da aşamada bu konuda beyanda bulunmadığını,
c. İstinaf aşamasındaki iddianın savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğunu,
d. Reddedilen kısım üzerinden müvekkili aleyhine hükmedilen ret vekalet ücretinin de ortadan kaldırılması gerektiğini ileri sürerek kararın düzeltilerek onanmasını istemiştir.
2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle:
a. Hükme esas alınan bilirkişi raporunun dava konusu taşınmazların gerçek değerini yansıtmadığını ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını,
b. Müvekkili tarafından gayrimenkul değerleme raporu alındığını ve bu raporda belirlenen değerlerin hükme esas alınan rapordakinden daha düşük olduğunu, dava konusu taşınmazlarla aynı konumda bulunan bir kısım taşınmazlara ilişkin Kastamonu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/256 Esas sayılı davasında alınan bilirkişi raporunda da taşınmaz değerlerinin daha düşük tespit edildiğini, taşınmaz değerinin yüksek belirlenmesinin akit bedelleri ile arasında fark doğmasına ve işlemlerin muvazaalı olduğu kanaatine neden olduğunu, bilirkişi raporuna itiraz ederken emsal değerlerin sunulduğunu,
c. Taşınmazların 1970-80-90 yıllardaki değerleri belirlenirken imar düzenlemesi dahi dikkate alınmadan imardan sonra oluşan taşınmazların da o tarihlerde tapu kayıtlarında varmış gibi değerlendirmeye alındığını, o tarihlere murise ait tarım arazileri bulunduğunu, taşınmazların imar nedeniyle değerlenmesi üzerine davacının uzun yıllar sonra dava açtığını, zamanaşımı söz konusu olmasa da bu durumun dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini,
d. Satış bedellerinin ödenmediğini iddia eden davacının iddiasını ispatlaması gerektiğini, satış bedellerinin ödendiği yönünde bir belge sunulamadığından davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, muvazaa iddialarını ispatlar nitelikte hiçbir yazılı delil sunulmadığını,
e. Temliklerin gerçek satış olduğunu ve murisin mal kaçırma kasta olmadığını, 312, 1279, 1281 ve 900 ada 14 parsel sayılı taşınmazların 1979 tarihinde bağıştan rücu şartı ile devrinin murisin kendisi ile manevi ve maddi olarak ilgilenen oğlu...'a yönelik minnet duygusu ile olduğunu, murisin tüm ihtiyaçlarını karşılayan oğluna 1085 ada 34 parsel sayılı taşınmazını da bağışladığını, müvekkilinin muris babasının üzülmesini istemediği için kendisine bağışlanan bu taşınmazları babasının kendisine tekrar devretmesini aksi takdirde evlatlıktan reddedeceğini söylemesi üzerine satış suretiyle babasına devrettiğini,
f. Muvazaa iddiasının ispatlanamadığını, gerekçenin dosya ile uyumlu olmadığını, dava konusu taşınmazların üçüncü kişilerden müvekkilin birikimleri ile satın alındığını, çoğu taşınmazın üçüncü kişilerde yıllarca kalmasının da bu durumu gösterdiğini, çocuklarının arasının maddiyat nedeniyle bozulmasına kızan ve aile birliğini korumak isteyen murisin kısa sürede taşınmazları elden çıkardığını, davacının oğlu olan tanıklar dışında devir sebeplerinin aksini ileri süren tanık beyanı bulunmadığını, diğer tanıkların köyün yerlisi ve yaşlı kişiler olup köyde gerçekleşen olaylara yönelik bilgi ve görgüleri daha yeterli ve objektif olduğunu,
g. Murisin mallarını elden çıkararak üçüncü kişilere devretmesinin asıl nedeni çocukları arasındaki tartışmadan kaynaklı kızgınlık ve aile birliğinin kendisinden sonra da korunması isteği olup maddi ihtiyaçlar ve ekonomik kaygılar ile ilgisi olmadığını, taşınmazda kiracı olunduğu için...’ın ÇKS kayıtları olduğunu, yüksek belirlenen dava değeri nedeniyle yargılama giderlerinin ve harçların hatalı tespit edildiğini, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemişlerdir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dosya içeriğinden, dava konusu 900 ada 14 ve 1085 ada 34 parsel sayılı taşınmazı muris ...’in 03.03.1989 tarihinde dava dışı ...’e temlik ettiği, ...’in de anılan taşınmazları 17.04.1989 tarihinde davalı ...’a devrettiği, 312, 1279 ve 1281 parsel sayılı taşınmazlar ile 900 ada 5 ve 901 ada 17 parsel sayılı taşınmazları muris ...’in 02.03.1989 tarihinde dava dışı Adnan’a temlik ettiği, Adnan’ın 1281 parsel sayılı taşınmaz dışındaki taşınmazları 07.01.1991 tarihinde davalı ...’a devrettiği, 1281 parsel sayılı taşınmazı ise 30.04.1990 tarihinde davalı ...’ye temlik ettiği, 246 ve 1764 parsel sayılı taşınmazlar ile 1245 ada 9 parsel sayılı taşınmazı muris ...’in 04.03.2004 tarihinde dava dışı ...’e devrettiği, ...’in de taşınmazları 02.03.2007 tarihinde davalı ...’a temlik ettiği, 900 ada 12 parsel sayılı taşınmazı muris ...’nin 04.11.1996 tarihinde dava dışı ...’e devrettiği, ...’in de taşınmazı davalı ...’a temlik ettiği, muris ...’nin 01.03.1999 tarihinde, muris ...’in ise 02.07.2010 tarihinde öldükleri, murislerin müşterek çocuklarının davacı ... ve davalı ... olduğu, başka mirasçıları bulunmadığı, taşınmazların imar uygulaması sonucunda yeni parsellerin oluştuğu, oluşan parsellerden 1526 ada 12 parsel sayılı taşınmazdaki Belediye payını ve 2477 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki Belediye payını 2014 yılında davalı ...’ın satın aldığı görülmüştür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 646.575,64 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.12.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.