Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5193 E. 2025/765 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine'nin, tescil harici bırakılan kıyı kenar çizgisi içinde kalan yere yapılan elatmanın önlenmesi ve yıkım istemiyle açtığı davada, davalıların husumet itirazı ve kadastral parselin ihyası davasının reddinin eldeki davanın reddini gerektirip gerektirmediği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Hazine'nin kıyı kenar çizgisi içindeki alanla ilgili dava açma hakkı bulunduğu, kadastral parselin ihyasına ilişkin davanın reddinin eldeki davanın reddini gerektirmediği, kıyı kenar çizgisinin tespiti için öncelikle idari işlemlerin incelenmesi ve gerektiğinde adli yargılamada bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2011/208 E., 2022/875 K.

Taraflar arasındaki elatmanın önlenmesi ve yıkım davasından dolayı Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine; Samsun ili, Merkez ilçesi, Çatalçam köyü, Yalı mevkiinde bulunan 162 parsel sayılı taşınmaz hakkında ... tarafından açılan tesbite itiraz davası sonucunda Samsun Tapulama Mahkemesinin 19.12.1979 tarih ve 1977/107 Esas, 1979/439 Karar sayılı kararıyla 162 parsel sayılı taşınmazın 86 m2 lik kısmının iptali ile tespit dışı bırakılmasına karar verildiğini, davalı tarafça 162 parsel sayılı taşınmazın deniz yönünde kalan yaklaşık 766 m2 lik kumluk alanın etrafının telle çevrilerek ve içerisine betonarme ev, ahşap baraka ve betonarme soyunma kabinleri ve çam ağaçları dikilerek müdahale edildiğini ileri sürerek kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kumluk alana davalı yanca yapılan müdahalenin men'ine, mevcut binaların ve muhdesatın yıkılmasına karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ...; dava konusu 162 nolu parselin önünde kalan tespit dışı alanın kendisi tarafından kullanılmadığını, 162 nolu parselin tapu kaydından da açıkça anlaşılacağı üzere ..., ... ve ... tarafından kullanıldığını ve onların mülkiyeti altında bulunduğunu, dolayısıyla kullanım ve müdahalenin bu kişiler tarafından yapıldığını, yine bu kişiler tarafından kıyı kenar çizgisinin iptali için Samsun İdare Mahkemesinin 1994/1630 E sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu hususun da savunmalarını doğruladığını, bu nedenlerle davanın öncelikle husumetten reddi gerektiğini, dava dilekçesinde varlığı iddia olunan tellerin Çatalçam Belediyesince kaldırıldığını, keza soyunma kabininin de Belediyece yıktırıldığını ve çam ağaçlarının bir kısmının da söküldüğünü, yine bahse konu ahşap barakanın Belediyece yıkıldığını, betonarme binanın %50 sinin tapulu arazi üzerinde olduğunu, kaldı ki bu bina için 1983 yılında imar affından yararlanılması için müracaatta bulunulduğunu ve gereken işlemlerin yapıldığını, kıyı kenar çizgisinin iptali için açılan davanın idare mahkemesince menfaat yokluğundan reddedildiğini ve davacılar tarafından dosyanın temyiz edildiğini, bu dosyanın sonucunun beklenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Bozma sonrası davalılar ..., ... ve ..., davacının dava açma hakkının olmadığını, davacının Samsun İdare Mahkemesinin 13.10.2005 tarih ve 2005/218 Esas, 2005/1741 Karar sayılı kararı ile 162 sayılı kadastral parselin imar uygulamasına ilişkin işlemin iptal edildiğinden bahisle imardan önceki kadastral duruma dönüşmesi için dava açtığını, idare mahkemesindeki davanın bir başka parsel maliki Necaettin ... tarafından açıldığını ve imar uygulamasının bu şahsa ait kadastro parseli için iptal edildiğini, bu işlemin bireysel bir işlem olduğunu, zira imar planlarının bir beldede arazi kullanımı yönünden şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı dikkate alınarak yapılan genel düzenleyici işlem niteliğinde olduğunu, bu tür işlemlerin herkese uygulanabileceğini, halbuki imar uygulamalarının, tamamen imar planlarının hayata geçirilmesini sağlayan subjektif- kişisel işlemler olduğunu, somut olayda imar uygulamasının iptali söz konusu olduğuna göre, diğer bir ifadeyle ortada bireysel bir işlem bulunması nedeniyle Hazinenin bu işleme dayanarak iptal davası açma hakkının bulunmadığını, davalılar ...-... ve ...'nin 2981 sayılı İmar Affı Yasası'ndan faydalanarak gerekli yasal işlemleri yerine getirerek hak sahibi olduklarını, ayrıca dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde kurulan Çatalçam Belediyesine müracaat ederek ruhsat aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece; davanın dava konusu yere müdahale eden ..., ... ... ve ... davalı gösterilmek suretiyle açılması gerektiği, oysa davacı tarafın davalı olarak ...'i gösterdiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine, Dairenin 24.01.2011 tarihli ve 2010/14154 Esas, 2011/662 Karar sayılı kararı ile; " ... Yargılama sırasında 162 sayılı kadastral parselin dâhil olduğu alanda ada bazında 26.10.2004 tarihli, 3194 sayılı İmar Kanunu 18. maddesi ve 2981/3290 sayılı Yasanın Ek 1. maddesi uygulaması ile 9963 ada, 1,2 ve 3 sayılı imar parselleri oluşmuş, ancak dava konusu parseli de kapsayan anılan imar uygulaması, keza yargılama sırasında Samsun İdare Mahkemesinin 13.10.2005 tarih, 2005/218 Esas, 2005/1741 sayılı 01.05.2008 kesinleşme şerhli kararı ile iptal edilmiştir. Buna rağmen halen imar parsellerine ilişkin siciller hukuksal varlığını korumaktadır. Kuşkusuz olayda sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi, kaydın kadastral parsele dönüştürülmesi ile mümkündür. Bu durumda; davada yıkım isteğinin de bulunduğu gözetilerek davanın kadastral parsel maliklerine ihbar edilmesi ayrıca tescil dışı yerde olduğu iddia edilen muhdesatın bulunduğu yerle ilgili hazinenin dava açmakta hukuksal yararı bulunduğunun nazara alınması, hazineye kadastral parselin ihyasını sağlamak üzere dava açması konusunda imkân tanınması, açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir." gerekçesi ile karar bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacı Hazine vekilince, Tapulama Mahkemesinde 162 parsel sayılı taşınmaz hakkında görülen tespite itiraz davası sonucunda anılan parselin 86 m2'lik kısmının tespit dışı bırakılmasına karar verildiği, 162 sayılı parselin deniz yönündeki 766 m2'lik alana müdahale edilmesi nedeniyle elatmanın önlenmesi ve yıkım talebinde bulunulduğu, anılan parselin imar uygulaması ile 9963 ada 1, 2 ve 3 sayılı imar parsellerine dönüştüğü ve bilahare bu düzenlemenin idari yargı yerinde iptali nedeniyle imar parsellerinin yasal dayanaktan yoksun kaldığı ileri sürülerek kadastral parselin ihyası istemiyle açılan davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği ve halen imar parsellerine ilişkin sicillerin hukuksal varlığını koruduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesi ile; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik inceleme neticesinde hatalı karar verildiğini, dava konusu yerin davalının haksız kullanımında olduğu sabit olup davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava; Hazine tarafından açılan tescil harici bırakılan yere elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 162 parsel sayılı 1795 metrekare yüzölçümlü, tarla vasıflı taşınmazın 21.04.1976 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında senetsizden ... adına tespit edildiği, Tapulama Mahkemesinin 1977/107 Esas, 1979/439 Karar sayılı dosyasında görülen tesbite itiraz davasında yapılan yargılama sonucunda aynen; " ... 162 numaralı parselin 65 numaralı parselin devamı niteliğinde olup, 5.6.1979 tarihli fen memuru ... ... tarafından yapılan krokide AB hattı kuzeyinde kalan 89 m2 lik kısmının iptali ile tesbit dışı bırakılmasına ve bu kısma davacıların vaki müdahalelerinin men'ine, bakiye 1706 m2 lik kısmının Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile 4 pay üzerinden tamamının birer pay olarak yukarıda yazılı ... evlatları ... Oda, ... Oda, ... Oda, ... Oda adlarına tapuya tesciline" karar verildiği, söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle 16.10.1980 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın hükmen 1/4'er paylarla 13.11.1980 tarihinde adı geçen şahıslar adına tescil edildikten sonra 21.11.1980 tarihinde satış yolu ile paylı olarak dava dışı şahıslar ile bozma sonrası davaya dahil edilen ...-...- ... ve ... adlarına kayıtlı hale geldiği, son olarak çeşitli tarihlerde gerçekleştirilen alım vs.işlemleri ile paylı halde ...-...-... ve ... adına tescilli olduğu, daha sonra taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak 9663 ada 1-2 ve 3 parsellere gittiği, akabinde Samsun İdare Mahkemesinin 13.10.2005 tarih 2005/218 Esas, 2005/1741 Karar sayılı kararı ile imar uygulamasının iptal edildiği, söz konusu kararın 01.05.2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Dairemizin bozma ilamı gereğince davacı Hazine tarafından kadastral parselin ihyasına yönelik olarak açılan davada yapılan yargılama sonucunda, Samsun 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.2020 tarihli ve 2017/413 Esas, 2020/272 Karar sayılı kararı ile; dava konusu uyuşmazlığın 7221 sayılı Kanun'un 7.maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18.maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle reddine karar verildiği ve kararın derecattan geçmek suretiyle 22.06.2022 tarihinde kesinleştiği dosya kapsamı ile sabittir.

Hemen belirtilmelidir ki; Mahkemece kadastral parselin ihyasına yönelik açılan davanın reddine karar verildiği ve söz konusu kararın kesinleştiği gerekçe gösterilmek suretiyle eldeki temyize konu davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; Dairemizin bozma ilamında da belirtildiği üzere, tescil dışı yerde olduğu iddia edilen muhdesatın bulunduğu yerle ilgili Hazinenin dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, bozma ilamında belirtilen kadastral parselin ihyası işleminin yıkım isteği yönünden belirtildiği anlaşılmakla; kadastral parselin ihyasına yönelik davanın reddedilmesinin eldeki temyize konu davanın da reddi sonucunu doğurmayacağı açıktır.

Hemen belirtmek gerekir ki; uyuşmazlığın niteliğine göre öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi var ise buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.

İdarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş olması ve davalının itirazına uğramış olması halinde adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar dikkate alınıp aynı Kanun'un 5 ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gözönünde tutularak Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılmalı, açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı-kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.

İdarenin kıyı-kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle Mahkemece kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilmelidir.

Hâl böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak delillerin bir arada değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönler itibariyle kabulü ile 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA,

Temyiz eden davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

19.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.