Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5767 E. 2025/231 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine'nin, kadastro çalışmaları sonucu özel şahıslar adına tescil edilen taşınmazlardaki miktar fazlalığının Hazine adına tesciline dair açtığı davanın, kadastro tespitinin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılması nedeniyle reddine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre, dava tarihi itibariyle geçmiş olduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddine dair direnme kararı, usul ve yasaya uygunluğu gözetilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/1164 E., 2024/1602 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/656 E., 2020/140 K.

Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararı davacı Hazine vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; kadastro çalışmaları sonucunda 120 parsel sayılı taşınmazın özel şahıslar adına tespit ve tescil edildiğini, bilahare taşınmazın ifrazıyla 928, 929, 930 ve 931 parsel sayılı taşınmazların oluştuğunu, 929 ve 931 parsel sayılı taşınmazların kanal vasfı ile DSİ Genel Müdürlüğü adına, 928 ve 930 parsel sayılı taşınmazların ise yine özel şahıslar adına tescil edildiğini, 928 ve 930 parsel sayılı taşınmazların malikleri olan bir kısım davalılar tarafından taşınmazların tapu kayıtlarındaki miktarı ile zeminde kullanılan miktarının aynı olup olmadığının tespiti için Milli Emlak Müdürlüğüne başvurduklarını, yapılan incelemede kök 120 parsel sayılı taşınmazın yüz ölçümünün gerçekte 330 dönüm olduğunun tespit edildiğini, Kadastro Müdürlüğü tarafından zemin sınırlarının belirlenmesinin ancak yeminli bilirkişi tarafından ve Mahkeme kanalı ile yapılabileceğinin belirtilmesi üzerine Malatya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/97 D. İş dosyasında tespit yaptırdıklarını, 928 ve 930 parsel sayılı taşınmazlardaki miktar fazlalıklarının Hazineye ait olduğunu ileri sürerek bu fazlalıkların Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazların atadan-dededen beri müvekkillerine ait olduğunu, taşınmazların sınırları sabit olmasına rağmen kadastro çalışmaları sırasında hesap hatası yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18.06.2020 tarihli ve 2014/656 Esas, 2020/140 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde kadastro çalışmalarının 1977 yılında yapılıp kesinleştiği, taşınmazların belgesizden değil eski tapu kayıtları uyarınca davalılar adına tespit ve tescil edildiği, taşınmazların 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13. maddesi kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine, AAÜT uyarınca belirlenen maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı Hazine vekili ile davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 13.07.2023 tarihli ve 2020/1656 Esas, 2023/786 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince davanın esastan reddine dair karar verilmiş ise de davanın, niteliği itibariyle mülkiyet aktarımına ilişkin olduğu, taşınmazların aynına ilişkin davalarda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gereği kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçmekle kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı, dava konusu taşınmazların geldiği 120 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 29.04.1983 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 02.04.2014 tarihinde açıldığı, davanın açılış tarihi ile kadastro tespitinin kesinleştiği tarih arasında 10 yıldan fazla süre geçtiği, hak düşürücü sürenin hakim tarafından re'sen dikkate alınması gereken dava şartlarından olduğu, davacı Hazine taşınmazların miktar fazlalığının adına özel mülk olarak tescilini talep ettiğine göre davanın hak düşürücü sürenin istisnası niteliğinde de olmadığı, Yerel Mahkemece davanın 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verildiği, davalılar vekilinin istinaf itirazı yönüyle ise Mahkemece davanın esastan reddine karar verilmiş olması nedeniyle nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir ise de davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığı ve bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiğinden AAÜT'nin 7/2. maddesi gereğince kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar lehine maktu vekalet ücretini geçmemek üzere nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı Hazine vekili ile davalılar ... ve arkadaşları vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. maddesine göre esastan reddine, kamu düzeni bakımından yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gereğince hak düşürücü süreden sonra açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, AAÜT uyarınca belirlenen maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı Hazine vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulması üzerine Dairemizin 05.02.2024 tarihli ve 2023/4873 Esas, 2024/762 Karar sayılı kararıyla; Bölge Adliye Mahkemesince hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru ise de özellikle işin esasına girilmek suretiyle iddia ve savunma doğrultusunda araştırma yapılıp davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı tespit edildiğine göre Bölge Adliye Mahkemesince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu, o halde davalılar yararına, dava konusu taşınmazların miktar fazlasının keşfen tespit edilen değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gözetilerek nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile maktu vekalet ücreti tayininin isabetsizliğine değinilmek suretiyle hüküm bozulmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 23.10.2024 tarihli ve 2024/1164 Esas, 2024/1602 Karar sayılı kararıyla; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Dairenin bir önceki kararında ifade edildiği üzere, Yerel Mahkemece davanın esastan reddine dair karar verilmiş ise de davanın niteliği itibariyle mülkiyet aktarımına ilişkin olduğu, taşınmazların aynına ilişkin davalarda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gereği kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçmekle kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı, dava konusu taşınmazların geldiği 120 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 29.04.1983 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 02.04.2014 tarihinde açıldığı, hak düşürücü sürenin hakim tarafından re'sen dikkate alınması gereken dava şartlarından olduğu, davacı Hazine taşınmazların miktar fazlalığının adına özel mülk olarak tescilini talep ettiğine göre davanın hak düşürücü sürenin istisnası niteliğinde de olmadığı, İlk Derece Mahkemesince davanın esastan reddine karar verilmiş olması nedeniyle nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir ise de davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığı ve bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiğinden AAÜT'nin 7/2. maddesi gereğince kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar lehine maktu vekalet ücretini geçmemek üzere nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, aynı yönde Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2021/4129 Esas, 2022/2069 Karar sayılı 14.03.2022 tarihli ilamı ve Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulama ve içtihatlarının da bu yönde olduğu gerekçesiyle Dairenin 13.07.2023 tarihli ve 2020/1656 Esas, 2023/786 Karar sayılı kararında direnilmesine, davacı Hazine vekili ile davalılar ... ve arkadaşları vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. maddesine göre esastan reddine, kamu düzeni bakımından yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gereğince hak düşürücü süreden sonra açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, AAÜT uyarınca belirlenen maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1. Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığını, dosya arasında bulunan bilirkişi raporlarının hatalı olduğunu, öte yandan Yargıtay bozma ilamında davalı taraf lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği yönündeki gerekçenin de yerinde olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde; vekalet ücreti yönüyle direnme kararının yerinde olmadığını, lehlerine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

1. Dava; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. Kadastro çalışmaları sonucunda Malatya ili, Merkez ilçesi, Bindal köyü çalışma alanında bulunan 120 parsel sayılı 130.200,00 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı uyarınca ... ve müşterekleri adına tespit ve hükmen 24.05.1983 tarihinde tescil edilmiş; bilahare taşınmazın 27.09.1995 tarihinde ifrazıyla 928, 929, 930 ve 931 parsel sayılı taşınmazlar oluşmuştur.

3. Temyizen incelenen direnme kararı, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı Hazine vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz dilekçelerinde ileri sürülen sebepler direnme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekili ile davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin "j" bendi gereğince temyiz eden davacı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 23.01.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.