"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/397 E., 2022/569 K.
KAYYIM : İstanbul Defterdarı vekili Avukat ...
Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; Mülhak Amcazade ... Vakfından 1061 ada 74 parsel sayılı taşınmazın 2/24 payının ...’e ait olduğunu, bu kişinin gaip olduğunu ve herhangi bir mirasçısının bulunmadığını ileri sürerek 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesi gereğince ... adına kayıtlı 2/24 payın tapusunun iptali ile vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; davada sıfatı olmadığını, davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise mirasçılarına yöneltilmesi gerektiğini, davalı ..., dava konusu taşınmazın Amcazade ... Vakfından olduğunun tapu kaydından anlaşıldığını, dava konusu taşınmazın mahlûl kaldığının tespiti halinde 5737 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince vakfı adına tescilinin gerekeceğini belirterek husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 12.12.2013 tarihli ve 2009/371 Esas, 2013/541 Karar sayılı kararıyla; her iki davalı yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, ... adına kayıtlı olan 2/24 payın tapu malikinin gaip olması nedeni ile tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine, Dairenin 28.05.2018 tarihli ve 2015/11826 Esas, 2018/10671 Karar sayılı kararıyla; tapu kaydı ile ilgisi olmayan ... ve ... aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, ancak gaip olduğu iddia edilen kayıt maliki ...’e kayyım tayin ettirilip davanın kayyım hasım gösterilerek yürütülmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı Hazine ve ... aleyhine açılan davanın bozma ilamı kapsamı dışında kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, dava konusu taşınmazın Amca ... Vakfı şerhini taşıdığı, 2/24 payının maliki olan ...'in açık kimliği ve adresinin bulunamadığı, hayatta olup olmadığının tespit edilemediği, kadastro tespitinin yapıldığı 1938 yılından bu yana tapuda herhangi bir işlem yapılmadığı, malikinin gaip olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; bozma sonrası yeniden karar verilerek vekalet ücreti takdiri gerektiğini belirtmiştir.
Davalı Kayyım vekili temyiz dilekçesinde; savunma hakkı verilmediğini, karardan önce tebligat yapılmadığını, eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiğini, yasal hasım olup harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, 5737 sayılı Yasa'nın 17. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriğinden; 1061 ada 74 parsel sayılı 17m2 miktarlı kargir dükkan nitelikli taşınmazın 2/24 payının ... adına kayıtlı olduğu, taşınmazda “Amca ... Vakfı” şerhi bulunduğu, taşınmazın kadastro çalışmalarında ise 5/24 payın ...: ..., 2/24 payın ...: .../... (okunaksız), 5/24 payın ... , 12/24 payının Amca ... Vakfı adına tespit edildiği, tespitin tapu senedi ve temessük kaydına göre yapıldığı ve itiraz edilmediğinden 1939 yılında kesinleştiği anlaşılmaktadır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." hükmüne; 6100 sayılı Kanun'un 27. maddesinde ise "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir." hükmüne yer verilmiştir.
Bilindiği üzere; yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. Anayasa'nın 36. ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. (1086 sayılı Kanun'un 73.) maddelerinde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka dava ve duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hâllerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanarak işin esasına girildikten sonra deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle, tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) ve Tebligat Tüzüğü hükümleri tamamen şeklîdir. Kanun'un amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasa'nın 90/son maddesi delâletiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
Ne var ki, eldeki davada bozma ilamına uyulmakla davacı tarafa kayyım tayini davası açması için yetki ve süre verildiği, İstanbul 18. Sulh Hukuk Mahkemesinin 13.07.2021 tarih 2019/485 Esas, 2021/550 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmaz paydaşı ...’in hak ve menfaatlerinin korunması için İstanbul Defterdarının kayyım tayin edildiği, kararın 29.09.2021 tarihinde kesinleştiği, ancak kayyıma tebliğ yapılarak duruşmalara katılımı sağlanmadığı gibi davaya cevap verme hakkı da tanınmadığı, gerekçeli kararın tebliği ile yargılamadan haberdar edildiği açıktır.
Öte yandan, dava konusu taşınmazın tespitine dayanak kayıtların dosya arasına alınmadığı, kayıt malikinin sağ olup olmadığı, mirasçılarının bulunup bulunmadığına ilişkin emniyet araştırması ve nüfus araştırması yapılmadığı, taşınmazın davacı vakfa ait olup olmadığı, vakfiye kapsamında kalıp kalmadığının tespiti için vakıf uzmanı bilirkişiden rapor alınmadığı gözetildiğinde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi de doğru değildir.
Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297/2. maddesi uyarınca, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hâkimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü bulunmaktadır.
Somut olayda; Vakıflar Genel Müdürlüğünün 23.01.2013 tarihli yazısından tapu kaydında yer alan “Amca ... Vakfı” ile davacı Mülhak Amcazade ... Vakfı’nın aynı vakıf olduğu, ancak dosya arasına alınan Kadıköy 32. Noterliğinin 06.04.2017 tarih 11096 yevmiyeli vekaletnamesinde davacı Vakfın adının “...” olarak belirtildiği, Mahkemece “Amacazade ... Vakfı” adına tescil hükmü kurulduğundan, HMK’nın 297. maddesi uyarınca infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm tesis edilmesi de isabetsizdir.
Hal böyle olunca, davalı Kayyıma dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesi, taraf teşkilinin yöntemine uygun şekilde sağlanması, çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitine esas dayanak tapu kayıtları ile tedavüllerinin getirtilmesi, kayıt maliki ve mirasçılarının kimliğinin tespitine ilişkin başkaca bilgi ve belge bulunup bulunmadığının sorulması, getirtilecek belgelerdeki verilerden yararlanmak suretiyle kayıt malikinin mirasçılarının bulunup bulunmadığının kolluk birimleri marifetiyle ve Nüfus Müdürlüğünden araştırılması, mahallinde keşif yapılarak eski vakıflar alanında uzman bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor alınması, davacı Vakfın ismine ilişkin çelişkinin giderilmesi suretiyle toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Kayyım vekilinin değinilen yönlere ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun’un 428. maddesi gereğince kararın BOZULMASINA,
Davalılar ... ve Hazine vekillerinin vekalet ücretine ilişkin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Peşin alınan harçların istek halinde temyiz eden diğer davalılara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
09.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.