Logo

2. Hukuk Dairesi2022/10065 E. 2024/514 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Anlaşmalı boşanma protokolünde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin hüküm bulunmaması ve davacının boşanma davasında katılma alacağından feragat ettiğine dair beyanı bulunması karşısında, davacının sonradan açtığı katılma ve değer artış payı alacağı davasının kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının boşanma davasında mahkeme huzurunda katılma alacağından feragat ettiğine dair açık beyanının kesin delil niteliğinde olduğu, boşanma protokolünde mal paylaşımına ilişkin hüküm bulunmamasının ve aradan uzun süre geçmesinin de bu durumu desteklediği, davacının sonradan ileri sürdüğü irade sakatlığı iddiasının da bu açık beyan karşısında geçerli bir sebep oluşturmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1848 E., 2022/1925 K.

DAVA TARİHİ : 26.11.2020

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Mersin 1. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/238 E., 2021/143 K.

Taraflar arasındaki katılma ve değer artış payı alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların anlaşmalı boşandıklarını, boşanmaya dayanak teşkil eden boşanma protokolünün müvekkilinin kandırılması suretiyle düzenlendiğini, müvekkilinin iradesinin fesada uğratıldığını, evlilik birliği içerisinde alınmış Mersin Mezitli 584 Ada 3 Parsel 7 nolu bağımsız bölüm vasfındaki taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğunu, boşanma esnasında evin satılması halinde bedelinin yarısının davacıya ödeneceği hususunda tarafların mutabık kaldıklarını ancak davalının, müvekkilinin hakkını vermediğini, müvekkilinin katılma alacağı hakkı bulunduğunu, davalının taşınmazı satmaya çalıştığını belirterek mal rejiminin tasfiyesi ile dava konusu taşınmazın 1/2 hissesinin müvekkili adına tesciline, bu talep yerinde görülmez ise şimdilik 1.000,00 TL katılma alacağı ve değer artış payı alacağının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının herhangi bir alacak hakkı bulunmadığını, boşanma davasında taraflar maddî manevî tazminat, her türlü nafaka, katkı payı, katılma alacağı ve eşya talep etmediklerinden bu konularda karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, davacının, boşanma davasında 14.04.2011 tarihli celsede beyanı ile katkı payı, katılma alacağı haklarından vazgeçtiğini ve beyanlarını ibra ettiğini bu beyanın mahkeme içi ikrar olup kesin delil niteliğinde bulunduğunu, davacının bu davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiğini, anlaşmalı boşanma kararı verildikten sonra hükmün kesinleşmesine kadar anlaşmalı boşanma iradesinden dönülmediğini, dava konusu taşınmazın müvekkili tarafından alındığını, çekilen kredilerin tamamının müvekkili tarafından ödendiğini, davacının herhangi bir hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma dosyasına ibraz edilen ve Mahkemece tasdikine karar verilen 11.02.2011 tarihli protokol başlıklı belgede mal rejiminin tasfiyesine yönelik bir madde bulunmamakta ise de, boşanma davasının 14.04.2011 tarihli karar duruşmasında davacı kadının alınan imzalı beyanında aynen "....Benim de davacıdan maddî manevî tazminat, her türlü nafaka, eşya, katkı payı, katılma alacağı gibi talebim yoktur" dediği, Mahkemece de hüküm fıkrasında tarafların katkı payı, katılma alacağı ve eşya talep etmediklerinden bu konularda karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş olduğu, belirtilen açıklamaların davacı yönünden mahkeme içi ikrar olup, kesin delil niteliği taşıdığı, iş bu davada da davacı kadını bağladığı, dolayısıyla tarafların anlaşmalı boşanmada mal rejiminin tasfiyesini gerçekleştirdikleri, tarafların boşanma dosyasındaki hakim huzurunda alınan imzalı karşılıklı beyanlarına rağmen davacının üstelik aradan on yıla yakın bir zaman geçtikten sonra eldeki bu davayı açarak talepte bulunmasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesinde düzenlenen dürüst davranma kuralına da aykırılık teşkil ettiği, davacı dava dilekçesinde her ne kadar, anlaşmalı boşanmaya esas protokolün kandırılmak suretiyle düzenlendiğini, iradesinin fesada uğratıldığını iddia etmişse de, boşanma ilamına esas protokolde mal rejiminin tasfiyesine yönelik herhangi bir madde bulunmaması, davacı kadının duruşmadaki beyanı ile her türlü eşya, katkı payı ve katılma alacağı gibi talebi olmadığını imzalı beyanı ile tasdik ettiği ve mahkeme içi ikrarda bulunduğu, davacının protokolün hile ile oluşturulduğu yolundaki beyanının yerinde olmadığı, üstelik dava dilekçesinde hile iddiası var iken davacı asilin 25.05.2021 tarihli celsede hile yanında tehdit iddiasında da bulunmasının çelişki niteliği taşıdığı, ayrıca boşanma tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 39 uncu maddesinde aldatma, korkutma, yanılma hallerinde 1 yıllık hak düşürücü sürenin öngörüldüğü, somut olayda bu sürenin de geçtiği ve davacının 2011 yılında gerçekleşen boşanma sebebiyle aradan on yıla yakın zaman geçtikten sonra aldatma iddiasında bulunmasının inandırıcı olmayıp hayatın olağan akışına da aykırı olduğu, artık bu iddianın yasa hükmü karşısında dinlenme olanağı kalmadığı gibi, esasen irade sakatlığı hallerinin anlaşmalı boşanma protokolüne yönelik ileri sürülebilir olup, olayımızda ise protokol değil, kesin delil niteliği taşıyan mahkeme içi ikrarın varlığı bulunduğundan davacının irade sakatlığı iddiasının esasa etkili olmayacağından bu yönde bir değerlendirme yapılmasının da uygun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu, tarafların anlaşmalı boşanmasına dayanak teşkil eden protokolde mal rejiminin tasfiyesine yönelik herhangi bir madde bulunmadığını, bu hususun Mahkemenin de kabulünde olduğunu, herhangi bir maddenin bulunmamasının tarafların gizli iradelerini açıkça ortaya koyduğunu, müvekkilinin dava konusu taşınmazdan alacak talep edeceği hususunun ortaya çıktığını, Mahkemenin boşanma protokolünde mal rejiminin tasfiyesine yönelik herhangi bir madde bulunmamasına rağmen tarafların iradelerine aykırı olacak şekilde protokol hükümlerinde geçmeyen madde yönünden mahkeme içi ikrar olarak değerlendirme yapılarak ret kararı verilmesinin hak kaybına sebebiyet verdiğini, davacı ve davalının boşanma esnasında aralarında anlaştığını, evin satılması halinde bedelin yarısının davacıya ödeneceği hususunda mutabık kaldıklarını, bu nedenle protokole herhangi bir madde konulmadığını ileri sürerek davanın reddi yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, İlk Derece Mahkemesinin dosyadaki delillerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre İlk Derece Mahkemesinin olay ve hukuki değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığından davacı kadın vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla davanın reddi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, katılma alacağı ve değer artış payı alacağı istemine ilişkin olup, uyuşmazlık; kesin hüküm, dürüstlük kuralı, hakkın kötüye kullanılması, anlaşmalı boşanma davasının malların tasfiyesini kapsayıp kapsamadığı, iradenin sakatlanıp sakatlanmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 188 inci maddesi, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.