Logo

2. Hukuk Dairesi2022/10335 E. 2023/820 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, tazminat ve nafaka taleplerinin hukuka uygunluğu ile ziynet alacağının tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, deliller ve uygulanması gereken hukuk kuralları dikkate alınarak, yerel mahkeme kararının usul ve hukuka uygun olduğu gözetilerek temyiz isteminin reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; tarafların 10 yıldır evli olduklarını, bu evlilikten iki küçük çocuklarının olduğunu, davalı erkeğin müvekkiline yönelik olarak evlilik birliği içerisinde aşağılama, hakaret, toplum içinde küçük düşürücü sözler, tehdit ve sonrasında fiziksel şiddete varan davranışlar sergilediğini, alkollü olarak ortak konuta geldiğini, sürekli huzursuzluk çıkardığını, hırçın ve saldırgan tavırlar sergilediğini, ortak çocuklarla ilgilenmediğini, ortak konutun geçimine ilişkin maddî destekte bulunmadığını, ortak çocukların okul masrafları, kıyafet ve diğer masraflarını karşılamadığını, müvekkilinin ortak konutun ihtiyaçları ve çocukların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için günü birlik ev temizlik işlerine gittiğini, davalı kocanın müvekkilinin bu ev temizliği işinden kazandığı parayı dahi elinden zorla döverek aldığını, müvekkilinin zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kök ailesinden maddî destek istemek zorunda kaldığını, davalı kocanın annesinin de bir yıl boyunca taraflarla birlikte yaşadığını, bu süreçte davalının annesinin de müvekkiline sürekli hakaretlerinin olduğunu, müvekkilinin bu durumu davalı eşine anlattığında davalı eşinin, annesinin haklı olduğu yönünde söylemlerde bulunduğunu, davalı erkeğin evlilikten önce işlemiş

olduğu cinsel saldırı suçunu müvekkilinden gizlediğini, düğünde takılan takıların müvekkilinin rızası dışında alındığını ve iade edilmediğini, çocuklarını

da al s... git diyerek müvekkili ve ortak çocukları evden kovduğunu, belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili yararına aylık 750,00 TL tedbir ve yoksulluk, ortak çocukların her biri yararına aylık 750,00 TL tedbir ve iştirak nafakası takdirine, bu nafakaların her yıl TÜİK tarafından belirlenen ÜFE oranında artırılmasına, davalının müvekkiline karşı olan eylemlerinden dolayı müvekkili yararına 50.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminat takdirine, müvekkiline ait olan ziynet eşyalarının aynen iadesine, bu mümkün değilse bilirkişi raporu sonrasında ıslah edilmek üzere şimdilik 10,00 TL'nin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın açmış olduğu davayı boşanma yönünden kabul ettiklerini, davacının daha önce bir kişi ile ilişki yaşadığını, bakire olmadığını müvekkilinin sonradan öğrendiğini, davacının ailesinin zorlama ve tehditleriyle ...'da yaşamalarının istenmediğini, bu nedenle ...'ya taşınarak orada yaşamak zorunda kaldıklarını, davacının müvekkilini istemediğini söyleyerek terslediğini, sürekli elinde telefonla vakit geçirdiğini, davacının ortak çocukları kreşe vermeyi istediğini, çalışmak istediğini ve bu konuda ısrarcı olduğunu, bu süreçte davacı kadının küçük çocuklarını ihmal ettiğini, müvekkilinin ise hem çalıştığını hem de eviyle ve çocuklarıyla daha fazla ilgilenmeye başladığını, taraflar arasındaki ilk ciddi problemin 29 Ekim 2019 tarihinde yaşandığını, davacı kadının polislerle birlikte eve geldiğini, müvekkili hakkında asılsız iddialarla koruma kararı alarak evden uzaklaştırdığını, müvekkilinin zorla evi terk etmek zorunda kaldığını, davacı kadının bu durumu fırsat bildiğini ve ailesine haber vererek alabilecekleri bütün eşyaları alarak evi terk ettiğini, evden ayrılırken geriye kalan altınlar, ziynet eşyalarını, kendi şahsi eşyalarını ve ev eşyalarının bir kısmını da alıp götürdüğünü, davacı kadının müvekkili hakkındaki tüm iddialarının asılsız olduğunu, müvekkiline karşı hakaret ve küfürler ettiğini, fiziksel özellikleriyle dalga geçtiğini ve aşağılayıcı tavırlar sergilediğini, düğünde takılan takıların hepsinin davacı eşte kaldığını, müvekkilinin hiçbir zaman bu takıları almadığını ve iade edeceğini söylemediğini, müvekkili adına kayıtlı evin müvekkilinin birikimi, banka kredisi ve ailesinden aldığı borç ile alındığını, ortak çocukların velâyetini müvekkilinin istediğini, zaten küçük çocuğun babası ile kalmak isteğini, büyük çocuğun ise annenin psikolojik baskısından dolayı kendi iradesiyle davranamadığını, davacı kadının ...'a sevgilisinin yanına gittiğini, 04.09.2020 tarihinde müvekkilini arayarak çocukları istemediğini ve gelip almasını söylediğini, müvekkilinin hemen giderek çocukları aldığını ve ...'a getirdiğini, davacı kadının evlilik devam ederken sadakat yükümlülüğünü yerine getirmediğini hem de çocukları mağdur ettiğini ileri sürerek tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin müvekkili babaya verilmesine, çocuklar için ayrı ayrı aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakası takdirine, müvekkili için 50.000 TL maddî, 50.000 TL manevî tazminat takdirine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dinlenen tanıkların görgüye dayalı anlatımlarıyla; davacı kadının başka erkekle el ele gezdiği, çocukları teslim etmek üzere davalının yanına başka bir erkekle bu şekilde geldiği, bu davranışının güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu, davacının davalıya hakaret ve küfür ettiği, "sen adam mısın" dediği, buna karşılık davalınında evinin, eşinin ve çocukların ihtiyaçlarını karşılamadığı, buna rağmen alkol almaya para ayırabildiği, annesinin evliliklerine müdahalesine sessiz kaldığı ve davacı kadına hakaret ettiği, davalı tarafça dosya arasına sunulan USB içerisindeki delillere süresinden sonra sunulmuş olması ve davacı tarafça muvafakat edilmemiş olması karşısında itibar edilmediği, sonuç olarak taraflar arasındaki evlilik birliğinin devamı, taraflardan beklenilemeyecek derecede temelinden sarsıldığı ve bu duruma tarafların yukarıda sayılan eşit kusurlu davranışlarıyla sebebiyet verdikleri, eşit kusurlu taraflar yararına 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrasındaki düzenleme gereği tazminata hükmedilemeyeceği, ortak çocukların dava sürecinde baba yanında olmaları uzman raporu, çocukların isteği ve üstün yararı gözetildiğinde velâyetlerinin davalı babaya verilmesi gerektiği, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda nafaka talep eden davacı kadının, davalı erkek ile eşit kusurlu olduğu, kadının kendisini yoksulluktan kurtarmaya yetecek düzenli gelirinin ve malvarlığının bulunmadığı, bu nedenle boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşıldığından, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tespit edilen kusur durumu, paranın alım gücü ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek; davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin davalı babalarına verilmesine, davacı anne ile ortak çocuklar arasında karar kesinleşinceye kadar tedbiren ve kararın kesinleşmesinden sonra sürekli olmak üzere kişisel ilişki kurulmasına, velâyet kendisine bırakılmayan davacı kadının mâli durumu itibariyle ortak çocuklar yararına iştirak nafakası takdirine yer olmadığına, davacı kadının dava sürecinde daha önce çalıştığı ve tarafların gelir durumunun yakın olduğu anlaşılmakla lehine dava tarihinden itibaren nafaka takdirine yer olmadığına, 08.03.2022 tarihli celseden itibaren aylık 450,00 TL tedbir nafakasının davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine, nafakanın boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak devamı ile her yıl TÜİK tarafından açıklanan ÜFE oranında artırılmasına, tarafların tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, davacı kadının ziynet alacağı davasının ise kısmen kabulü ile fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tanıklarının görgüye değil duyuma dayalı tanıklıklarına itibar edilebilmesinin mümkün bulunmadığını, bunun yanında davacı tanıklarının görgüye dayalı tanıklıklıkları ile dayandıkları tüm iddialarının ispatlandığını, davalı tarafın boşanmada ağır kusurlu taraf olduğunu, davalı tarafın müvekkili darp ettiği sabit olmasına rağmen bu hususa hiç değinilmediğini, müvekkilinin tazminat taleplerinin reddinin doğru olmadığını, hükmedilen yoksulluk nafakası miktarınında yetersiz olduğunu beyanla; kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, nafakaların miktarı ile ziynet alacağı davasının reddedilen kısmı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı kadının boşamaya sebep olan olaylarda tam kusurlu oldğu sabit iken mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmelerinin ve bu bağlamda tazminat taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının sadakatsizliğinin dosyada tanık beyanları ile ispatlandığını, velâyetleri kendisine bırakılan ortak çocuklar yararına iştirak nafakasına nafakasına hükmedilmediği gibi başka bir erkekle yaşayan kadın yararına, yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin de doğru olmadığını beyanla; kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, kadın yararına hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası, velâyeti kendisine bırakılan ortak çocuklar yararına iştirak nafakasına hükmedilmemesi ile ziynet alacağı davasının kabul edilen kısmı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; her ne kadar İlk Derece Mahkemesince taraflara yüklenen ve ispat edilen eylemler bakımından dinlenen tanık beyanları dikkate alınarak davacı kadının başka erkekle el ele gezdiği, çocukları teslim etmek üzere davalının yanına başka bir erkekle bu şekilde geldiği, bu davranışının güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu, davacının davalıya hakaret ve küfür ettiği, "sen adam mısın" dediği, buna karşılık davalının; evinin, eşinin ve çocukların ihtiyaçlarını karşılamadığı, buna karşılık alkol almaya para ayırabildiği, annesinin evliliklerine müdahalesine sessiz kaldığı ve davacı kadına hakaret ettiği belirtilerek tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de, erkeğin, eşinin ...'a sevgilisinin yanına gittiği ve sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği iddiası , dinlenen tanık Güldane'nin çocukları almaya gittiklerinde davacının başka bir erkekle el ele gelip gittiği yönündeki ve ortak çocuk Asya'nın uzman raporundaki beyanları dikkate alındığında kadının bu eyleminin güven sarsıcı davranış niteliğinde değil sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış niteliğinde olduğu, bu itibarla boşanmaya sebep olan olaylarda sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan, eşine hakaret ve küfür eden, "sen adam mısın" diyen kadının ağır, evinin, eşinin ve çocukların ihtiyaçlarını karşılamayan, buna karşılık alkol almaya para ayırabilen, annesinin evliliklerine müdahalesine sessiz kalan ve davacı kadına hakaret eden kocanın az kusurlu olduğu, geçiminin başkası tarafından sağlandığı anlaşılan kadının tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerekir iken kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilmesinin isabetli olmadığı, kadının boşanmanın meydana gelmesindeki olaylarda daha ağır kusurlu olduğu, bu nedenle yoksulluk nafakası talebinin reddi gerektiği, yine ağır kusurlu kadının tazminat taleplerinin reddi kararının sonucu itibariyle doğru olup, kusuru daha ağır olmayan ve boşanmakla mevcut ve beklenen menfaatleri ile kişilik hakları zedelenen davalı erkek yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilerek; tarafların istinaf istemlerinin kısmen kabulü ile kusura ilişkin gerekçenin yukarıda açıklandığı şekilde düzeltilmesine, istinaf talebi kabul edilen yönlere ilişkin İlk Derece Mahkemesinin hüküm fıkrasından ilgili bentleri kaldırılmasına, yerine yeniden hüküm tesisi ile; davacı kadının tedbir ve yoksulluk nafakası talebi ile maddî ve manevî tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, davalı erkek yararına 10.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminatın davacı kadından alınarak davalı erkeğe ödenmesine, davalı erkeğin fazlaya ilişkin tazminat talebinin reddine, davacı kadının ziynet eşyası alacağının tümden kabulüne, tarafların sair yönlere ilişkin istinaf istemlerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı erkeğin davacı kadından daha ağır kusurlu olduğu dosya kapsamı ile sabit iken duyuma dayalı tanık beyanları dikkate alınarak müvekkilin başka erkeklerle gezdiği iddiası dikkate alınarak müvekkilin daha ağır kusurlu olduğu kanaatine varılmasının hukuka aykırı olduğunu, yine birliğin sarsılmasında kusuru bulunmayan müvekkilinin aynı zamanda çalışmamakta olup yoksulluk nafakası taleplerinin reddinin de doğru olmadığını beyanla; kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri ile erkek yararına hükmedilen tazminatlar yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

2.Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kadının ağır kusuru karşısında lehine hükmedilen tazminat miktarlarının hayli düşük kaldığını, velâyetleri kendisine bırakılan ortak çocuklar yararına iştirak nafakasına hükmedilmemesinin de doğru olmadığını, maddî ve manevî tazminat miktarlarının artırılmasını ve bu kabul edilecek tazminat miktarları üzerinden taraflarına vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyanla; kusur belirlemesi, lehine hükmedilen tazminatların miktarı ile kabul edilen tazminat miktarları üzerinden lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi ve velâyetleri kendisine bırakılan ortak çocuklar yararına iştirak nafakasına hükmedilmemesi yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, taraflar yararına tazminat ve kadın yararına yoksulluk nafakası koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, velâyet kendisine verilmeyen davacı tarafın ortak çocuklar için iştirak nafakası ödemekle yükümlü tutulup tutulamayacağı ve boşanmanın fer'îsi niteliğindeki tazminat taleplerinin kabul edilen kısmı üzerinden davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci, 182 nci, 184 üncü, 323 üncü, 324 üncü ve 330 uncu maddeleri; 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebi ile başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının davacıya yükletilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.