"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine, davalı kadın ve ortak çocuklar yararına tedbir nafakasına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Kararın davacı erkek vekili tarafından; davasının reddi ve kusur belirlemesi yönünden istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı erkek vekili tarafından; kusur belirlemesi, tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakaları ile tazminatlar yönünden, davalı kadın vekili tarafından ise; davanın kabulü ile boşanmaya karar verilmesi ve lehine hükmedilen tazminatların miktarı yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince, davalı kadın ve müşterek çocuklar yararına hükmedilen tedbir nafakalarına ilişkin olarak verilen hüküm taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleşmiştir. Bu nedenle davacı erkek vekilinin, istinaf edilmeyerek kesinleşen bu yöne ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı kadın vekilinin tüm, davacı erkek vekilinin reddedilen yön dışındaki temyiz itirazları yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının 2007 yılında evlendiklerini, bu evlilikten iki müşterek çocuklarının bulunduğunu, taraflar evlendikten sonra Alaca ilçesinde yaşamaya başladıklarını, evliliklerinin iyi giden ilk yıllarından sonra yaşanan geçimsizlik ve tartışmalar üzerine müvekkilinin müşterek haneden ayrılmak zorunda kaldığını, geçimsizliğin en büyük sebebinin maddî imkansızlıklar olduğunu, müvekkilinin inşaat işçisi olduğunu, sürekli ve düzenli bir geliri olmadığını, nerede iş bulursa orada çalışan bir insan olduğunu, davalının ekonomik nedenlerle sürekli problem ve tartışma çıkardığını, bu tartışmalarda davalı kadının müvekkiline ağır sözler söylediğini, küfür ve hakaretlerde bulunduğunu, sen erkek misin şeklinde aşağılayıcı sözler söylediğini, müvekkilinin kimsesi olmadığını, tarafların birkaç kez boşanma kararı aldıklarını, ancak davalının ailesinin araya girmesi ve çocukları için müvekkilinin tekrar barışmaya razı olduğunu, ancak davalının aynı davranışlarına devam ettiğini, tarafların uzunca bir süredir ayrı yaşadıklarını, aralarında karı koca ilişkisinin olmadığını, müvekkilinin müşterek çocukların velayetlerini almaya hazır olduğunu beyanla, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun)166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının açtığı boşanma davasında ileri sürdüğü iddiaların doğru olmadığını, on dört yıldır evli olan ve bu süre zarfında iki çocuk doğurup büyüten müvekkilinin evi çekip çevirdiğini, yuvayı ayakta tuttuğunu, davacı her ne kadar inşaatlarda çalışmış, bir kaç yıl da yurt dışına gitmiş ise de kazancını iyi değerlendiremediğini, ailesinin geleceğini düşünmediğini, çocuklarına değil arkadaşlarına yedirip içirdiğini, bilinçsizce savurganlık yaptığını, davacının gönderdiği cüz'i miktardaki parayı müvekkilinin evin bakım, tamirat ve diğer giderleri ile çocukların ihtiyaçları için harcadığını, müvekkilinin hiçbir lüks harcaması olmadığını, davacının müvekkiline karşı zaman zaman fiziksel şiddet uyguladığını, bıçak çektiğini, davacının çok yalan söyleyen birisi olduğunu, telefonunu hep şifreli tuttuğunu, ne eşinin ne de çocuklarının bakmasına müsaade etmediğini, davacının cüzdanını da hiç yanından ayırmadığını, yastığının altına koyup öyle yattığını, müvekkilinin son senelerde İş-Kur vasıtasıyla değişik yerlerde geçici olarak çalıştığını, müvekkiline porno izletip ters ilişkiye zorladığını, bu olaydan sonra yine çalışmak için şehir dışına giden davacının son altı yedi aydır eve hiç para göndermediğini, eve gelip gitmediğini, sadece bir defa elbiselerini almak için eve geldiğini, müvekkilini boşanmaya zorladığını, müvekkilinin bunca senedir evi kendisinin ayakta tuttuğunu, yuvasını yıkmayacağını ve boşanmak istemediğini beyanla, davanın reddini, aksi halde müşterek çocukların velâyetinin müvekkiline anneye verilmesini, müvekkili ve ortak çocuklar lehine aylık 500,00'er TL tedbir nafakası verilmesini, daha sonra bu nafakaların yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devamını, müvekkili lehine 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini, mahkeme masrafları ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesini talep ve beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tüm dosya kapsamından davacı erkeğin uzun sürelerle çalışmak üzere ailesinden ayrı kaldığı, eşine ve çocuklarına yeterli ilgiyi göstermediği, müşterek çocuk Burak'ın dahi babasının nerede olduğuna dair bilgisinin bulunmadığı, erkeğin eşine ve çocuklarına yeterince maddî destek sağlamadığı, davalı kadının evi çekip çevirmek, çalışmak ve kendisi ile çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kaldığı, bu şekilde davacı erkeğin evlilik birliğinin kendisine yüklediği sorumlulukları ağır bir şekilde ihlal ettiği, davalı kadının da eşine "şerefsiz" demek suretiyle hakaret ettiği hususunun tanık Serdar beyanı ile sabit olduğu, ne var ki davacı erkeğin kusuru karşısında davalı kadının bu eyleminin hafif kusur niteliğinde olduğu, davacı erkeğin eşine ve çocuklarına karşı ihmali ve ilgisizliğinin ağırlığı dikkate alındığında davalı kadının bu hakaretinin tek başına ağır kusura sebebiyet verecek nitelikte olmadığı, diğer yandan davacı tanıklarının beyanlarının çoğunlukla duyuma ya da başkasından aktarıma dayalı olmakla hükme esas teşkil edecek nitelikte görülmediği, bu durumda davacı erkeğin davalı kadından daha ağır kusurlu olması, davalı kadının kusurunun az olması ve eşinin açtığı boşanma davasına itiraz ettiği, itirazının çocuklarının geleceği için olduğu ve bu itirazın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunun davacı tarafça iddia ve ispat edilmediği, Mahkemece de davalının itirazının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu konusunda kanaat oluşmadığı gerekçesi ile, açılan davanın reddine, ara karar ile davalı kadın lehine hükmedilen aylık 350,00 TL tedbir nafakasının ve anne yanında bulunan ortak çocuklar Burak ve ... lehine hükmedilen aylık 250,00'şer TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesine kadar devamına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının iddialarının gerçek gibi kabul edildiğini, ispat edilemeyen iddiaların gerekçeye alındığını, davalının iddialarının hangi gerekçe ile kabul edildiğinin gerekçeli kararda gösterilmediğini, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı kadının müvekkiline "şerefsiz" demek suretiyle hakaret ettiğinin sabit olduğunu, yerel mahkemenin ispat edilemeyen iddialar doğrultusunda müvekkilini ağır kusurlu kabul etmesinin ve davalı kadının müvekkiline "şerefsiz" demek suretiyle hakaretini ise başlı başına boşanma sebebi olarak saymamasının hatalı olduğunu, karar ve gerekçenin kanuna ve Yargıtay Kararlarına da aykırı olduğunu, üstelik davalının bu hakareti sadece bir olayda söylemediğini, olayın münferit olmadığını, tanıklarla yaptığı görüşmelerde dahi gıyabında müvekkiline hakaret ettiğinin tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, müvekkilinin çalıştığı zamanlarda sürekli evine para gönderdiğini, kaldı ki mahkemece bağlanan nafakayı da müvekkilinin düzenli olarak ödediğini beyanla, davasının reddi ve kusur belirlemesi yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; her ne kadar İlk Derece Mahkemesince az kusurlu kadının davaya itirazının, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de Mahkemece kadına yüklenen eşine "şerefsiz" diyerek hakaret ettiğine yönelik kusurlu davranışın, kadın tarafından istinaf edilmeyerek kesinleştiği, taraf ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı erkeğin uzun sürelerle çalışmak üzere ailesinden ayrı kaldığı, eşine ve çocuklarına yeterli ilgiyi göstermediği, eşine ve çocuklarına yeterince maddi destek sağlamadığı, davalı kadının evi çekip çevirmek, çalışmak ve kendisi ile çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kaldığı, kadının da eşine "şerefsiz" diyerek hakaret ettiği, tarafların ayrı yaşadıkları, aralarında uzun süredir anlaşmazlık bulunduğu, kadının kesinleşen kusurlu davranışına istinaden sarfettiği sözün yıkıcı etkisi bulunduğu değerlendirildiğinde az kusurlu kadının davaya itirazının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, yaşanan olaylar neticesinde taraflar arasındaki evlilik birliğini temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, evlilik birliğinin devamında kadın ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı, boşanmanın meydana gelmesindeki olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu anlaşılmakla; açılan boşanma davasının kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, dosyada alınan sosyal inceleme raporu, müşterek çocukların doğumdan itibaren ve halen anne yanında yaşamış olmaları ve üstün yararları gözetilerek velâyetlerinin anneye verilmesi gerektiği, davalı kadın yararına somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ile 175 inci maddesi koşullarının gerçekleştiği, davalı kadın ve müşterek çocuklar yararına tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilmek suretiyle uygun miktarda tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası ile kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilerek; davacı erkeğin istinaf isteminin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerine gerekçeye uygun şekilde yeniden hükmün kurulmak suretiyle; davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocukların velâyetlerinin davalı annelerine verilmesine, velâyetleri davalı anneye verilen müşterek çocuklarla davacı baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, müşterek çocuklar yararına aylık 250,00'şer TL tedbir, 500,00'er TL iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir, 500,00 TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına 30.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, öncelikle boşanma hükmünü istinaf etmediklerini, ancak müvekkilinin ağır kusurlu olmadığını, davalı ve çocuklar yararına hükmedilen nafakalar ile davalı yararına hükmedilen tazminatların kaldırılması gerektiğini, müvekkilinin çalıştığı zamanlarda sürekli evine para gönderdiğini, eve bakmaması gibi bir durumun olmadığını beyanla, kusur belirlemesi, iştirak ve yoksulluk nafakaları ile tazminatlar yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin yuvayı devam ettirme noktasında kararlı olduğu ve eşinin pişman olup eve döneceğine inandığı için boşanmak istemediğini, davacı tanığı Serdar'ın dahi taraflar arasındaki geçimsizliklerin sebebinin ceviz kabuğunu doldurmayacak meseleler olduğunu söylediğini, taraflar arasında boşanmayı gerektirecek büyük bir geçimsizliğin olmadığını, müvekkiline yönelik isnatların yersiz ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin bir çok fedakarlıklar yaptığını, oluşa göre de müvekkili lehine hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarının düşük kaldığını, verilecekse daha yüksek ve daha makul bir rakamdan verilmesi gerektiğini beyanla, davanın kabulü ile boşanmaya karar verilmesi ve lehine hükmedilen tazminatların miktarı yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca boşanma kararı verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı kadının açılan davaya itirazının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığı, kadın yararına tazminat ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı, yine çocuklar yararına iştirak nafakası koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, iştirak ve yoksulluk nafakasının ve tazminatların miktarının uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci, 182 nci, 330 uncu maddes; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci, maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.
3.Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup her iki taraf vekilince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı erkek vekilinin, davalı kadın ve müşterek çocuklar yararına hükmedilen tedbir nafakalarına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2. Davalı kadın vekilinin tüm, davacı erkek vekilinin diğer hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.03.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.