Logo

2. Hukuk Dairesi2022/10338 E. 2023/821 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında tarafların kusur oranları, velayet, nafaka ve tazminat miktarlarının tespiti uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Dosya kapsamındaki deliller ve tanık beyanları değerlendirilerek, erkeğin şiddet, hakaret ve sadakatsizlik gibi kusurlu davranışlarının boşanmaya sebep olduğu, kadının ise boşanmaya sebebiyet verecek bir kusurunun ispatlanamadığı ve bu nedenle erkeğin tam kusurlu olduğu gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı -davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; müvekkili ile davalının 2012 yılında evlendiklerini, bu evlilikten müşterek bir tane çocuklarının bulunduğunu, davalının müvekkiline sürekli fiziksel şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, davalının sadakat yükümlülüğüne uymadığını, evin doğal gaz aboneliğini iptal ettirmek suretiyle müvekkilini ve müşterek çocuğu zor durumda bıraktığını, sürekli iş değiştirdiğini, kötü ekonomik yönetim sergilediğini, bu nedenle müvekkilinin ziynet eşyalarının dahi davalı tarafından satıldığını beyanla, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, müşterek çocuk için aylık 750,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili lehine aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, müvekkili lehine yasal faizi ile birlikte 75.000,00 TL maddî, 75.000,00 TL manevî tazminata, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap ve birleşen dava dilekçelerinde özetle; isnat edilen kusurları kabul etmediklerini, davacı kadının bitmeyen isteklerinden ötürü evlilik birliğinin ekonomisinin çökme aşamasına geldiğini, davacı kadının müvekkiline hakaret ettiğini, sık sık baba evine gittiğini, ailesinin evlilik birliğine müdahale etmesine izin verdiğini, kadının birlikte yaşamdan kaçındığını, ilgisiz olduğunu, aşırı kıskanç tavırlar sergilediğini, müvekkiline iftira attığını, kadının dilekçelerinde bahsi geçen olaylardan sonra evlilik birliğinin devam etmesi nedeniyle af kapsamında kalan bu vakıalara dayanılarak müvekkiline kusur yüklenemeyeceğini beyanla, davacının davasının ve tüm taleplerinin reddine, birleşen davalarının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin müvekkili babaya verilmesine, müvekkili lehine yasal faizi ile birlikte 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dosya kapsamı ve yapılan yargılama sonucunda erkeğin, kadına fiziksel şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği, ayrıca sadakat yükümlülüğünü de ihlal ettiği, kadının maruz kaldığı şiddet olayından sonra müşterek konutu terk ettiğinin sabit olduğu, tarafların uzun süredir ayrı yaşadıkları, erkek tarafından kadına isnat edilen kusurlu vakıaların ise dosya kapsamından ispatlanamadığı, ortak çocuğunun anne bakım ve şefkatine muhtaç oluşu, yaşı, tarafların fiilen ayrı yaşadıkları dönemde ortak çocuğun anne yanında oluşu, menfaati ve uzman raporu göz önüne alındığında velâyetinin annesine verilmesinin uygun olacağı, kadının muhasebeci olduğu, erkeğin ise hali hazırda işsiz olduğu, boşanma nedeni ile kadının yoksulluğa düşeceği anlaşılmakla tarafların ekonomik ve sosyal durumları göz önüne alınarak kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği, yine birliğin sarsılmasında kusuru bulunmayan ve kabul edilen erkeğin kusurlu davranışları sonucu kişilik hakları zedelenen kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, erkeğin birleşen davasının reddine, müşterek çocuğun velâyetinin davacı -davalı anneye verilmesine, davalı -davacı baba ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, velâyeti davacı -davalı anneye verilen müşterek çocuk için aylık 350,00 TL tedbir, kesinleşmeden itibaren aylık 400,00 TL iştirak nafakasına, davacı -davalı kadın yararına aylık 200,00 TL tedbir, kesinleşmeden itibaren aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasına, davacı-davalı kadın yararına 8.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece her iki tarafın da tanıkları dinlenilmesine rağmen müvekkilinin tanıklarının değil karşı taraf tanıklarının beyanlarının hükme esas alınığını, halbuki davacı -davalı kadın tanıklarının beyanlarının görgüye ve bilgiye değil, kadından duyuma ve tahmine dayalı beyanlar olduğunu, mahkemece tanık beyanlarının karşılıklı değerlendirilip, hangi tanıkların beyanlarına, hangi gerekçelerle üstünlük tanındığı açıklanıp tartışılmadan kadının tanıklarının beyanlarının hükme esas alınmasının adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, iddiaları kabul etmemekle beraber doğru olduğu kabul edilse dahi söz konusu iddialardan sonra tarafların bir araya gelerek evlilik birliğini devam ettiklerini, bu nedenle bu vakıaların af kapsamında kaldığını, evlilik birliğinin sarsılmasında 1.5 yıldır ortak konuta dönmeyerek birlikte yaşamaktan kaçınan, aşırı kıskanç davranan, erkeği iş ortamında zor dırıma düşüren, ailesinin dolduruşu ile müvekkili arayıp ağza alınmayacak hakaretlerde bulunan kadının tam kusurlu olduğunu beyanla; her iki davanın tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davacı -davalı kadın vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil affa uğrayan olaylara dayalı olarak boşanma talep etmemiş, bizzat davalı/karşı davacının son sadakatsizliği ve müvekkile şiddet uygulaması sonrası bizzat kendisinin evi terk etmesi olayından sonra boşanma davası açtığını, erkeğin sadakatsizliğinin, şiddetinin ve ilgisizliğinin evliliğin başından bu yana süregelen bir durum olduğunu, hiçbir zaman keyfi olarak ortak konuttan ayrılmamış, ya davalının sadakatsizliği ile ya da davalının müvekkile şiddet uygulaması ile müvekkil önceki zamanlarda da ortak konuttan zorunlu olarak ayrıldığını, dosyada dilekçelerimizde defaten belirttiğimiz üzere dosyaya sunduğumuz flashbellek içeriğindeki deliller ve davalı- davacının HTS kayıtları değerlendirilmediğini, davalının defalarca müvekkilini aldatması karşısında yuvasına sahip çıkmak adına uğraşmasının aşırı kıskançlık olarak lanse edildiğini tüm bu hususlar değerlendirildiğinde takdir edilen nafaka ve tazminatların kusur durumuna göre oldukça düşük miktarda kaldığını beyanla; kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerle erkeğe yüklenen kusurların gerçekleştiği, erkeğin gerçekleşen kusurlarının yanında ayrıca evin doğal gazını kestirme ve sürekli iş değiştirip kötü ekonomik yönetim sergilemek suretiyle kadına ekonomik şiddet uygulama kusurunun da gerçekleştiği, ayrıca kadına uyguladığı fiziksel şiddetin de süreklilik arz ettiği, kadının ise boşanmayı gerektirecek bir kusurunun varlığının ispatlanamadığı, her ne kadar tanık ... kadının erkeğe yönelik hakarette bulunduğunu beyan etmiş ise de; tanığın şahadet ettiği olay esnasında davanın açılmadığını belirttiği, oysa ifade verdiği tarihle olayın gerçekleştiğini söylediği tarih nazara alındığında tanığın tariflediği zamanın dava tarihinden sonrasına denk geldiğinin anlaşıldığı, bu durumda tanığın beyanı zaman unsuru bakımından çelişkili olduğundan hükme esas alınmamasının doğru olduğu, birliğin sarsılmasında erkeğin tam kusurlu olduğu, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına dair verilen kararının isabetli olduğu, boşanmaya karar verilebilmesi için karşı tarafın az da olsa kusurunun varlığının ispatlanmasının gerektiği, hiç kimsenin kendi kusurundan lehine hukuki sonuç çıkaramayacağı, bu itibarla erkeğin birleşen davasının reddinin doğru olduğu, velâyeti anneye verilen ortak çocuğun ihtiyaçları için baba aleyhine iştirak nafakası takdirinin doğru ancak miktarının düşük olduğu, yine erkeğin işsiz olduğu, ancak çalışmasına engel bir rahatsızlığının da bulunmadığı, bu nedenle asgari ücret kadar kazanç elde edebilecek durumda olduğu, kadının ise işçi olup asgari ücret karşılığında çalıştığı, tarafların gelirlerinin eşit düzeyde olduğu, kadın açısından yoksulluk nafakası koşullarının oluşmadığı, kadın lehine maddî ve manevî tazminat takdiri doğru ise de evlilikte geçen süre, tespit edilen kusurlar ile ekonomik ve sosyal durumlarına göre kadın yararına hükmedilen tazminat miktarlarının düşük olduğu gerekçesiyle; kadının, kusur belirlemesine, iştirak nafakasının ve tazminatların miktarına yönelik istinaf talebinin kabulüne, erkeğin ise kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulüne, kusur oranı değişmemekle birlikte kusura ilişkin vakıalar yönünden gerekçenin açıklandığı şekilde düzeltilmesine, kabul edilen istinaf talepleri yönünden İlk Derece Mahkemesinin hüküm fıkrasından ilgili bentlerinin kaldırılarak yerlerine yeniden hüküm tesisi ile; ortak çocuk lehine boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren aylık 600,00 TL iştirak nafakasına, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, kadın lehine boşanma hükmünün kesinleşmesi tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte 18.000,00 TL maddî, 18.000,00 TL manevî tazminata, tarafların diğer yönlere ilişkin istinaf başvurularının ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı -davacı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı -davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkemece her iki tarafın da tanıkları dinlenilmesine rağmen müvekkilinin tanıklarının değil karşı taraf tanıklarının beyanlarının hükme esas alınığını, halbuki davacı -davalı kadın tanıklarının beyanlarının görgüye ve bilgiye değil, kadından duyuma ve tahmine dayalı beyanlar olduğunu, mahkemece tanık beyanlarının karşılıklı değerlendirilip, hangi tanıkların beyanlarına, hangi gerekçelerle üstünlük tanındığı açıklanıp tartışılmadan kadının tanıklarının beyanlarının hükme esas alınmasının adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, iddiaları kabul etmemekle beraber doğru olduğu kabul edilse dahi söz konusu iddialardan sonra tarafların bir araya gelerek evlilik birliğini devam ettiklerini, bu nedenle bu vakıaların af kapsamında kaldığını, evlilik birliğinin sarsılmasında 1.5 yıldır ortak konuta dönmeyerek birlikte yaşamaktan kaçınan, aşırı kıskanç davranan, erkeği iş ortamında zor duruma düşüren, ailesinin dolduruşu ile müvekkilini arayıp ağza alınmayacak hakaretlerde bulunan kadının tam kusurlu olduğunu beyanla; her iki davanın tamamı yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, asıl davanın kabulü, birleşen davanın reddi kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı, erkeğe kusur olarak yüklenen vakıaların af kapsamında kalıp kalmadığı, kadın yararına tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktarları ile velâyet düzenlemesi ve çocuk yararına hükmedilen nafakalar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesie, 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 182 inci maddesi, 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi; 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-davacı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.