Logo

2. Hukuk Dairesi2022/10605 E. 2023/1754 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tarafların boşanma davalarının kabulü, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusur belirlemesi, velayet, iştirak nafakası ve tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Retle sonuçlanan boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebebiyet veren kadının, boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu ve bu durumda daha az kusurlu olan erkek lehine maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı kusur belirlemesi ve maddi tazminat yönünden bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Aile Mahkemesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı davalı kadın dava dilekçesinde özetle; erkeğin müvekkilinine kötü muamelede bulunduğunu, şiddet uyguladığını, küfür ve hakaret ettiğini, aşırı kıskanç olduğunu, ailesi ile görüşmesine, evden çıkmasına izin vermediğini, mahrem olayları başkasına anlattığını, sorumsuz olduğunu, evin geçimi ile ilgilenmediğini, aşırı borçlandığını, ortak çocuğa da şiddet uyguladığını, 5 yılı aşkın süredir arayıp sormadığını, maddî, manevî ilgilenmediğini, müvekkilinin babasını da darp ettiğini, davalı erkeğin yeniden ev tutacağı, eşyalarını yerleştireceği, müvekkiline ve çocuklara sahip çıkacağını söyleyerek müvekkilinden son bir şans istediğini, müvekkilinin çocuklar hatrına kabul etmiş ise de, davalı davacı erkeğin yine sözünde durmadığını, müvekkili ve çocukları ortada bıraktığını, daha önceden müvekkili tarafından açılan boşanma davasının reddedilerek kesinleştiğini, evlilik birliğinin tekrar kurulamadığını iddia ederek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi dördüncü fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmesini, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesini, ortak çocuklar için ayrı ayrı aylık 750,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili yararına aylık 800,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı davacı erkek vekili cevap ve birleşen davada dava dilekçesinde özetle; davacı davalı kadın tarafından daha önceden boşanma davası açılarak reddedildiğini, müvekkiline bu eylemler nedeni ile kusur izafe edilemeyeceğini, kadının evlilik birliğinin yeniden tesisini engellediğini, evi terk etmeyi alışkanlık haline getirdiğini, her fırsatta sebepsiz yere evi terk ettiğini, ailesinin yanına gittiğini, müvekkilini maddî dar boğaza sürüklediğini, ortak konuta gelmemekte ısrar ettiğini, birlikte yaşamaktan kaçındığını, ailesinin birliğe müdahalesine sessiz kaldığını, iki sene önce müvekkili tarafından ortak hayat kurulması için girişimde bulunulduğunu, kadının ...'ya taşınılması talebi üzerine müvekkilinin ...'da ev açtığını ancak kadının ortak yaşam alanına dönmediğini, çocuklar ile görüşmesini engellediğini, birlik görevlerini yerine getirmediğini iddia ederek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesine, çocuklar için ayrı ayrı aylık 300,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkiline 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında daha önceden ... 5. Aile Mahkemesinin 2013/864 Esas sayılı dosyası üzerinden görülen boşanma davasının reddedildiği ve hükmün 15.07.2016 tarihinde kesinleştiği, bu tarihten sonra tarafların en az 3 yıl boyunca fiilen ayrı yaşadıkları, bu süre zarfında davalı davacı erkeğin eşini ve müşterek çocuklarını uzun süre arayıp sormadığı, erkeğin daha sonra eşi ile bir araya gelmek için çabaladığı, kadının da eşiyle bir araya gelme konusunda kararsız davrandığı ve ... iline taşınma şartını ileri sürdüğü, erkeğin ...’da ev tutarak kadının isteğini yerine getirdiği halde kadının eşi ile bir araya gelmeyi ve barışmayı kabul etmediği, tarafların fiili ayrılık süresinde ayrı yaşamalarına ve evlilik birliğini fiilen devam ettirememelerine her iki tarafın da eşit kusurlu olarak sebebiyet verdiği, birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede ise; tarafların evlilik birliği içerisinde bir arada yaşadıkları dönemde erkeğin eşine karşı birden fazla kez fiziksel şiddet uyguladığı, sürekli borçlanarak evinin geçimini sağlamadığı, taraflar arasında ... 5. Aile Mahkemesinde daha önce yargılaması yapılmış olan boşanma davasında yargılama devam ederken tarafların otelde birlikte konaklamaları nedeniyle dava reddedildiğinden, erkeğin eşi ile birlikte yaşadığı döneme ilişkin birleşen dava dilekçesinde bahsettiği hususlarda eşini affettiği ve affettiği hususları kadına kusur olarak izafe edemeyeceği, taraflar arasında ... 5. Aile Mahkemesinde yargılaması yapılmış olan boşanma davasında verilen karar kesinleştikten sonra ise kadının eşi ile bir araya gelmeye çalışmadığı ve bu nedenle tarafların bir araya gelmedikleri, bu haliyle birleşen dava yönünden evlilik birliğinde anlaşmazlığın ve fiili ayrılığın husule gelmesinde erkeğin tam kusurlu olduğu, tam kusurlu eşin boşanma davası açma hakkının bulunmadığı gerekçesi ile birleşen davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, çocuklar için ayrı ayrı aylık 300,00 TL tedbir nafakasına, tedbir nafakasının karar tarihi itibari ile ayrı ayrı aylık 650,00 TL'ye çıkartılmasına, kararın kesinleşmesinden sonra aynı miktarın iştirak nafakası olarak devamına, davacı davalı kadının tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddine, tarafların tazminat taleplerinin reddine hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı davacı erkek vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkiline yönelik iddiaların gerçeği yansıtmadığı gibi daha önceden boşanma davasına konu edildiğini ve af kapsamında kaldığını, boşanma davasından sonra tarafların iletişim halinin devam ettiğini, boşanma davasından sonra karı koca ilişkisinin devam ettiğini, bu hususun kadının dava dilekçesinde de ikrar edildiğini, mahkemenin kusur belirlemesinin yasaya uygun olmadığını, tüm kusurun davacı davalı kadında olduğunu, velâyet kararının da yerinde olmadığını, çocukların yaşadığı ortamın uygun olmadığını, çocukların sürekli babalarına karşı doldurulduğunu, davacı davalı kadının çocukları babaları ile görüştürmediğini belirterek; kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen davası, velâyet düzenlemesi, aleyhine hükmedilen nafaka ve reddedilen tazminat talepleri yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı birleşen davalı tarafından 07.10.2013 tarihinde açılan boşanma davasının ... 5. Aile Mahkemesi 2013/864 esas 2015/156 karar sayılı ilam ile reddine karar verildiği ve kararın 15.07.2016 tarihinde kesinleştiği, eldeki dava tarihine kadar 3 yıllık sürenin geçtiği ve tarafların tanıklarının beyanlarından bu süre içerisinde tarafların fiilen biraraya gelmedikleri, asıl davada 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası koşullarının oluştuğu, taraflar arasında ... 5. Aile Mahkemesinde boşanma davasının yargılaması sırasında tarafların iki defa otelde kalmaları sebebiyle birlikte yaşadıkları dönemde gerçekleşen birbirlerine yükledikleri kusurlarına ilişkin vakıaları affetmiş sayılacakları, fiili ayrılık süresi içerisi içerisinde gerçekleştiğini iddia ettikleri kusurlu vakıları ispatlayamadıkları anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesince davalı birleşen davacı erkeğin tam kusurlu olduğuna karar verilmesi isabetsiz olduğu, erkeğin, davacı birleşen davalı kadının kusurlu davranışlarını ispatlayamaması sebebiyle netice itibarıyla İlk Derece Mahkemesince maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin de isabetli olduğu, boşanma davasının açıldığı günden, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar müşterek çocuklar yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinde, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları müşterek çocukların ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde hükmedilen nafakanın miktarında, velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılma zorunluluğu bulunduğundan müşterek çocuklar yararına iştirak nafakasına hükmedilmesinde, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, müşterek çocukların zorunlu ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde hükmedilen nafakanın miktarında isabetsizlik bulunmadığı, velâyete ilişkin sosyal inceleme raporu alındığı, alınan raporda müşterek çocukların velâyetinin anneye verilmesinin çocukların yararına olacağının belirtildiği, bu kapsamda Mahkemece yapılan velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davalı davacı erkeğin kusur belirlemesine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile kusurun gerekçede yazılı şekilde değiştirilmesine, sair istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı davacı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü kararının hatalı olduğu belirterek istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen boşanma davası, velâyet düzenlemesi, nafakalar ve reddedilen tazminat talepleri yönüden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, tarafların boşanma davalarının kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusur belirlemesi, velâyet düzenlemesi, iştirak nafakası, davalı davacı erkek yararına tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi birinci ve dördüncü fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesi, 182 inci maddesi, 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesin de kabulünde olduğu üzere davacı birleşen davalı kadın tarafından 07.10.2013 tarihinde açılan, ... 5. Aile Mahkemesi'nin 2013/864 esas sayılı boşanma davasının reddedildiği ve 15.07.2016 tarihinde kesinleştiği, davacı davalı kadın tarafından 12.11.2019 tarihinde açılan 4721 sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesinin dördüncü fıkrası kapsamındaki boşanma davasına kadar evlilik birliğinin yeniden kurulamadığı ve 3 yıllık sürenin dolduğu, tarafların fiili ayrılık döneminde de ispat edilen kusurlu bir davranışlarının olmadığı sabittir. Buna göre, retle sonuçlanan boşanma davasını açarak boşanma sebebi yaratıp fiili ayrılığa sebebiyet veren kadın, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurludur. Bu husus gözetilmeden yanılgılı kusur belirlemesi ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

3.4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı davacı erkeğin ağır ya da eşit kusurlu olmadığı ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 inci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen hakkaniyet kuralları da dikkate alınarak davalı davacı erkek yararına uygun miktarda maddî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda (2) ve (3) numaralı paragraflarda belirtildiği üzere davalı davacı erkek yararına kusur belirlemesi ve maddî tazminat yönünden BOZULMASINA,

2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı davacı erkek vekilinin sair temyiz tirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

İstek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.