Logo

2. Hukuk Dairesi2022/10609 E. 2023/1320 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurun kimde olduğu, velayet, kişisel ilişki düzeni, iştirak nafakası ve tazminat hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkeme kararında, davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, velayetin anneye verilmesi, kişisel ilişki düzenlemesi, iştirak nafakası ve tazminat miktarlarının uygun olduğu gerekçeleriyle hüküm kurulmuş, dosya kapsamı ve çocuğun üstün yararı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kırşehir 1. Aile Mahkemesi

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; tarafların 2018 senesinde evlendiklerinde bu evliliklerinden ortak bir tane çocuklarının olduğunu, davalının sürekli olarak kıskançlık krizlerine ve anlamsız kısıtlamalara girdiğini, davacının anne, babası ve kardeşleriyle konuşmasını dahi kısıtladığını, kağıda çeşitli notlar yazarak bunlara uyması gerektiğini söylediğini, davacının annesi, babası ve kardeşi eve geldiğinde davacı babasına ve abisine sarılmış ya da onları öpmüş ise onlar gittikten sonra bu durumu da bir kıskançlık meselesi yapıp "Benim sevmediğim insanlara sarılamazsın." diye sözler söylediğini, müvekkili itiraz edince de "Sen bana baş mı kaldırıyorsun." diyerek fiziksel şiddet uyguladığını, müvekkilinin alışverişe tek başına gitmesini istemediğini, gidince sorun çıkardığını, davalının yine bir gün davacıya şiddet uyguladığını, şiddet uyguladığı sırada "Ben senle bu kızı 8. kattan aşağı atacağım." dediğini, davalının psikiyatrik rahatsızlığının bulunduğunu, davalının gereksiz sinir krizlerine girip müvekkiline yumruk attığını, davalının facebooktan evli bir kişinin erişim sağlayamayacağı gayri ahlaki bir siteden bir bayanla mesajlaştığını, davacının ise bu durumun farkına vardığını ancak korkusundan bunu dile getiremediğini, davalının ortak çocuğun öpülmesini istemediğini, bir keresinde davacının babası ortak çocuğu öptüğünde davalının "Ben görmeden çocuğumu öptünüz." dediğini, davacının babasının da "Ne yapayım oğlum çok seviyorum kanım kaynadı öptüm." dediğini, bu nedenle davalının davacıya bir sürü hakaret içeren sözler sarf ettiğini, eve gelince de fiziksel şiddet ile beraber devam ettiğini, davalının davacıyı saçlarından sürükleyerek diğer odaya götürmeye çalıştığını, davalı sabah işe gidince davacının davalının kardeşi ...'i aradığını, kaynı ...'e "Gel beni al annengile gideceğim." dediğini, davalının annesinin bu duruma üzüldüğünü, kayınbabasının ise davacıya " Sabret. " demesi üzerine davacının abisini aradığını, "Beni gelin alın." dediğini, tarafların bu olaydan sonra ayrı yaşamaya başladıklarını beyanla tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin davacı anneye verilmesine, ortak çocuk için aylık 1.500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili lehine de 250.000,00 TL maddî, 250.000 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili süresinde sunduğu cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde özetle; iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacıyla iki yıllık evlilik döneminde hiçbir zaman eşini kısıtlamadığını ve kesinlikle kıskançlık yapmadığını, tam tersi eşinin sürekli kıskançlık krizlerine girdiğini, kullandığı tek sosyal medyanın facebook olduğunu ve sürekli davacının müvekkilinin telefonunu karıştırarak bir şeyler bulmaya çalıştığını, arkadaş önerilerinde kendisiyle alakalı olmayan hangi kızı görse sanki onunla görüşüyormuş ya da konuşuyormuş gibi tavırlarda bulunup küsüp ağladığını, davacıya kesinlikle yazılı bir kağıt verip bunu cüzdanında taşıyacaksın tarzında bir zorbalık yapmadığını, salgın hastalık nedeniyle başkalarının ortak çocuğu suratından öppmelerini istemediğini, son olayda eşinin sinir krizine girip kafasını sağa sola vurduğunu, eşinin kendi bacaklarına vurduğunu, kendisinin kesinlikle eşine şiddet uygulamadığını, kızını ve eşini sevdiğini bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise en azından ayrılığa karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tarafların evlendikleri günden beri davalıdan kaynaklanan sebeplerden dolayı taraflar arasında tartışma çıktığı, davalının davacıya zaman zaman şiddet uyguladığı, davalının kıskanç bir kişiliğinin olduğu, davacının babası ve abisiyle sarıldığında dahi davalının problem çıkardığı, davalının davacıya baskı uyguladığı, davalının kendi kurallarını yazıp davacının cüzdanına koyduğu ve bu kurallara aykırı davranmaması gerektiğini söylediği, davalının facebook üzerinden uygunsuz bayan fotoğraflarına bıktığı, kadınlarla mesajlaştığı, taraflar arasında Haziran ayında yaşanan son olayda davalının davacıya karşı fiziksel şiddet uyguladığı, davacının abisi geldiğinde kadının gözünün mor, kafasının ise şişmiş vaziyette olduğunu gördüğü, dosyada dinlenen tanıkların da davacının vücudundaki darp ve cebir izlerine şahit oldukları, davacının darp gördüğüne ilişkin dosyada davacıya ait fotoğrafların bulunduğu, Kırşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2020/491 Esas, 2021/29 Karar sayılı kararı ile davalının, davacıya karşı basit yaralama eyleminden ceza aldığı, tarafların bu son yaşanan olaydan sonra bir daha bir araya gelmedikleri, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte erkekten kaynaklı bir geçimsizlik mevcut ve sabit olup olayların akışı karşısında kendisine kusur atfedilemeyen davacı kadının boşanma davası açmakta haklı olduğu, ortak çocuğun yaşı itibariyle anne bakım ve sevgisine muhtaç olduğu ve sosyal inceleme raporundaki uzman görüşü de dikkate alınarak velâyetin davacı anneye verilmesi ve davalı baba ile de çocuk arasında kişisel ilişki kurulması gerektiği, yine velâyet hakkı kendisine verilmeyen davalı babanın ortak çocuğun ihtiyaçları için katkıda bulunma zorunluluğu bulunduğundan ortak çocuk yararına tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek uygun miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusuru bulunmayan, boşanmakla mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen, eşinin maddî desteğini yitiren ve bu olaylar nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın yararına maddî ve manevî tazminat koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, tarafların ortak çocukları 2019 doğumlu Sümeyye'nin velâyetinin davacı anneye verilmesine, davalı baba ile ortak çocuk arasında her ayın 1. ve 3. Cumartesi ve Pazar günü saat 12.00'dan saat 15.00' kadar ortak çocuk ile davalı babanın anne refakatinde görüşmelerinin sağlanarak aralarında şahsi ilişki tesisine, dava tarihinden itibaren geçerli olmak ve her ay ödenmek üzere ortak çocuk yararına hükmedilen aylık 400,00 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesine müteakip aynı miktarda iştirak nafakası olarak devamına, davacı kadının fazlaya ilişkin nafaka talebinin reddine, davacı kadın yararına 15.000,00 TL maddî, 17.000,00 TL manevî tazminatın erkekten alınarak kadına ödenmesine, davacı kadının fazlaya ilişkin tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı kadının davalı erkeği affederek evlilik birliğini devam ettirdiğini, bu nedenle erkeğe kusur yüklenemeyeceğini, davacı kadının tanıklarının beyanlarının duyuma dayalı olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, davanın reddi gerektiğini, ayrılık kararı verilebilmesi ihtimali varken boşanma kararı verilmesinin hatalı olduğunu, davalı erkeğin çalışmadığı dikkate alınarak ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılması gerektiğini, davacı kadın yararına tazminata hükmedilmesinin de hatalı olduğunu beyanla; kabul edilen davanın tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuş, davalı vekili Bölge Adliye Mahkemesine hitaben sunduğu dilekçelerinde ortak çocukla davalı baba arasında tedbiren kişisel ilişki kurulmasını da talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğin kusurlu olduğu, davacı kadına yüklenebilecek herhangi bir kusurun bulunmadığı, taraflar arasında erkekten kaynaklanan kusurlar sebebiyle ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, kadının dava açmakta haklı olduğu, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, İlk Derece Mahkemesince verilen boşanma kararının ve evlilik birliğinin sarsılmasında davalı erkeğin tam kusurlu olduğuna ilişkin belirlemenin isabetli olduğu, ortak çocuğun 2019 doğumlu olup halen anneyle birlikte yaşadığı, aldırılan 30.09.2020 tarihli uzman raporu ile anne sütü almaya devam eden çocuğun velâyetinin anneye verilerek baba ile arasında düzenli kişisel ilişki kurulmasının çocuğun yüksek yararına olacağının rapor edildiği, ortak çocuğun anne bakım ve şefkatine muhtaç yaşta olduğu, çocuğun anne yanında kalmasının bedeni, fikri ve ahlâki gelişimine engel olacağı yönünde bir iddia ve delil bulunmadığı, çocuğun üstün yararı gereğince velâyetinin anneye verilmesi gerektiği, İlk Derece Mahkemesince bu hususta verilen kararın isabetli olduğu, ancak her ne kadar İlk Derece Mahkemesince infazda güçlük oluşturacak şekilde baba ile çocuk arasında her ayın 1. ve 3. Cumartesi ve Pazar günleri 12.00 ile 15.00 saatleri arası anne refakatinde kişisel ilişki kurulmuş ise de İlk Derece Mahkemesinin karar tarihinde ortak çocuğun henüz 1,5 yaşında ve annenin sürekli bakımına ve anne sütüne muhtaç gelişim seviyesinde olduğu, ne var ki istinaf incelemesinin yapıldığı tarih itibariyle ortak çocuğun yaşının büyüdüğü, üç yaşında olduğu ve kişisel ilişkiden beklenen amaç da gözetildiğinde; infazı kabil, babalık duygularını tatmine elverişli, çocuğun da baba sevgisi ve şefkatini tatmasına yeterli, çocuğun yaşı itibariyle yatısız şekilde daha uygun süreyle kişisel ilişki tesisi gerektiği, yine çocuğun yaşı itibariyle annenin kişisel ilişkiye refakatine lüzum bulunmadığı gerekçesiyle, davalının istinaf talebinin kişisel ilişki yönünden kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kişisel ilişkiye yönelik hüküm fıkrasının kaldırılmasına, bu konuda yeniden hüküm tesisi ile, velâyeti davacı anneye verilen ortak çocuk ile baba arasında her ayın 1. ve 3. haftası Cumartesi günü saat 10.00 ile 18.00 saatleri arasında ve dini bayramların 2. günü saat 10.00 ile 18.00 saatleri arasında kişisel ilişki kurulmasına ve kişisel ilişkinin Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinden itibaren de tedbiren uygulanmasına, davalı erkeğin diğer yönlere ilişkin istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, davacı kadının davalı erkeği affederek evlilik birliğini devam ettirdiğini, bu nedenle erkeğe kusur yüklenemeyeceğini, davacı kadının tanıklarının beyanlarının duyuma dayalı olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, davanın reddi gerektiğini, ayrılık kararı verilebilmesi ihtimali varken boşanma kararı verilmesinin hatalı olduğunu, erkeğin çalışmadığı dikkate alındığında ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılması gerektiğini, davacı kadın yararına tazminata hükmedilmesinin de hatalı olduğunu beyanla; kabul edilen davanın tamamı yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma ve fer'îleri istemine ilişkin davada taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte davalı erkekten kaynaklanan bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, boşanma davasının kabulü şartlarının oluşup oluşmadığı, davalı erkeğin ayrılığa ilişkin bir davasının bulunup bulunmadığı, velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesinin dosya kapsamına ve ortak çocuğun üstün yararına uygun olup olmadığı, ortak çocuk yararına iştirak nafakası ile kadın yararına tazminat şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, iştirak nafakası ve tazminat miktarlarının tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile hakkaniyet ilkesine uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 182 inci, 323 üncü, 327 nci, 328 inci, 329 uncu, 330 uncu, 331 inci ve 336 ncı maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası; Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin 4 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası hükümleri.

3.Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine ve özellikle ortak çocuğun yaşı ve anneye olan ihtiyacı gözetildiğinde baba ile arasında kurulan yatısız kişisel ilişki düzenlemesinin şu aşamada dosya kapsamına uygun olduğunun, kaldı ki değişen zaman ve koşullara göre kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesinin her zaman istenebileceğinin anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davalı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.