Logo

2. Hukuk Dairesi2022/10647 E. 2023/1330 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kısıtlı bir kişinin evliliğinin, eşinin akıl hastalığını bilerek evlenmesi sebebiyle boşanma davası açılması üzerine, davanın boşanma yerine evliliğin iptali talebiyle sonuçlandırılıp sonuçlandırılamayacağı hususunda ihtilaf.

Gerekçe ve Sonuç: Dava dilekçesinde boşanma talebi yer aldığı, davalı tarafından usulüne uygun bir şekilde evliliğin iptali için karşı dava açılmadığı ve davacının da ıslah talebinde bulunmadığı gözetilerek, mahkemenin boşanma davasını esastan incelemesi ve evliliğin iptaline karar vermemesi doğru bulunmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vasisi dava dilekçesinde özetle; davacı kızı ...'nün Sandıklı Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.05.2007 tarih ve 2007/264 Esas- 460 Karar sayılı kararı ile akıl hastalığı nedeniyle kısıtlandığını, kızının kendisinin velâyeti altında bırakıldığını, kısıtlı olan kızının kendisinin rızası dışında kendisinden yaşça büyük olan davalı ile evlendiğini, nikahı yapan kurumun gerekli incelemeleri yapmadığını, kızının hastalığının öğrenen davalının kızını müşterek evden gönderdiğini, kızının davalı tarafından kandırıldığını beyanla tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davacı kadın lehine aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 20.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; açılan davadaki iddialar hariç olmak üzere davayı sadece boşanma yönünden kabul ettiklerini, müvekkilinin kimseyi kandırmadığını, asıl kandırılanın kendisi olduğunu, evlilik olurken müvekkilinin davacıya bir takım ziynet eşyaları aldığını, davacının bunları da alıp müvekkilini ortada bıraktığını, davacı ...'nün kendisine hitaben "Kızını bizim aileye gelin vermezsen bende sana karılık yapmam." diyerek evi terk ettiğini beyanla, davacının davasının boşanma yönünden kabulüne, eğer şartları varsa evliliğin iptaline, davacı tarafın diğer nafaka ve tazminat taleplerinin reddine, müvekkili lehine 20.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminatın davacıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tarafların 02.08.2017 tarihinde evlendiği, ... Devlet Hastanesinin 22.02.2007 tarih ve 402 numaralı raporuyla davacı ...'nün 4721 sayılı Kanun'un 405 inci maddesi gereği Sandıklı Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 02.05.2007 tarih ve 2007/264 Esas -2007/460 Karar sayılı kararı ile kısıtlanmasına karar verildiği ve kendisine veli olarak annesi ...'in tayin edildiği, veli ...'in ... bu davayı açmadan önce Sandıklı Sulh Hukuk Mahkemesinden husumete izin kararı aldığı, davacı kadının akıl hastalığı sebebi ile hareketleri iradi olmadığından kendisine kusur izafe edilemeyeceği, bununla birlikte davacı tarafın dava dilekçesinde tanık deliline dayanmadığı, sadece davalı tarafın tanık deliline dayandığı, dinlenen davalı tanıklarının beyanlarının da davacının şiddetli geçimsizliğe ilişkin iddialarını destekler nitelikte olmadığı, hal böyle olunca davacının davasını ispatlayamadığı, her ne kadar davalı taraf cevap dilekçesinde evliliğin iptali, maddî ve manevî tazminat taleplerinde bulunmuş ise de süresinde karşı dava açılmadığından bu taleplerinin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine, davacının tedbir nafakası talebinin kısmen kabulüne, ara karar ile davacı kadın lehine hükmedilen aylık 300,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davanın reddine karar verildiğinden davacı kadının yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, süresinde karşı dava açmayan davalı tarafın maddî ve manevî tazminat talepleri ile evliliğin iptali talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı kadın vasisi vekili istinaf dilekçesi ile; evliliğin mutlak butlan ile batıl olmasına rağmen evliliğin iptaline karar verilmemesi ile hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilen yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesi ile; cevap dilekçesinde talep etmelerine rağmen evliliğin iptaline karar verilmemesi ve reddedilen tazminat talepleri yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı ...'nün Sandıklı Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.05.2007 tarih ve 2007/264 Esas, 2007/460 karar sayılı ilamıyla 4721 sayılı Kanun'un 405 inci maddesi uyarınca kısıtlandığı, hareketlerinin iradi olmadığı, davacıya bu nedenle kusur yüklenemeyeceği, davacının tanık deliline dayanmadığı, dayandığı diğer deliller ile de davalının kusurunu ispat edemediği, boşanmaya karar verilebilmesi için karşı tarafın az da olsa kusurunun ispatlanması gerektiği, bu bağlamda boşanma talebinin reddinin doğru olduğu, davacının dava dilekçesinde boşanmayı talep ettiği, bu talebin dışına çıkılarak evliliğin iptali cihetine gidilemeyeceği, kadın lehine hükmedilen tedbir nafakasının 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi kapsamında makul olduğu, davalı erkeğin evliliğin iptalini karşı dava yolu ile ileri sürmediği, cevap dilekçesinde karşı dava iradesinin bulunmadığı, davalı erkek açısından harcı yatırılarak açılmış usulüne uygun bir karşı dava olmadığı gibi, davacının usulüne uygun bir ıslah talebinin de bulunmadığı, davalının evliliğin iptaline yönelik talebinin kabul edilmemesinin yerinde olduğu, ne var ki mahkemece bu hususta açılmış bir dava bulunmamasına rağmen davalının tazminat talepleri ile evliliğin iptali talebi hakkında maddi anlamda kesin hüküm oluşturacak şekilde ret kararı verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin, tedbir nafakasının miktarına, yoksulluk nafakası ile tazminat taleplerinin reddine yönelik istinaf talebinin esastan reddine, her iki tarafın evliliğin iptaline karar verilmemiş olmasına yönelik istinaf taleplerinin esastan reddine, davalının evliliğin iptali ile tazminat talepleri hususunda kesin hüküm oluşturacak şekilde ret kararı verilmesi hatalı olduğundan, İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının beşinci ve altıncı bentlerinin kaldırılarak, bu bentlerin yerine yeniden hüküm tesisine, davalı erkeğin evliliğin iptali talebi ile maddî ve manevî tazminat talepleri hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı kadın vasisi vekili temyiz dilekçesinde özetle; evlenme sırasında akıl hastalığı nedeniyle kısıtlı bulunan davacı kadın ile davalı arasındaki evliliğin mutlak butlan ile sakat olduğunu, bu durumun kamu düzenini ilgilendirdiğini, yerel mahkemenin evliliğin iptaline karar vermesi gerekirken davanın reddine karar vermesinin ve istinaf mahkemesinin de bu durumu düzeltmemesinin açık bir hata olduğunu, yine müvekkil lehine yoksulluk nafakası ve tazminata hükmedilmemesinin de doğru olmadığını beyanla; evliliğin iptaline karar verilmemesi ile lehine yoksulluk nafakası ve tazminata hükmedilmemesi yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

2.Davalı erkek vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, cevap dilekçesinde talep etmelerine rağmen evliliğin iptaline karar verilmemesi ve hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilen tazminat talepleri yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın vasisi tarafından, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma ve fer'îleri istemine ilişkin davada taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte davalıdan kaynaklaan bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, boşanma davasının reddine dair verilen kararın yerinde olup olmadığı, dava dilekçesinde yer almayan ve davalı tarafça da usulüne uygun olarak karşı dava yoluyla ileri sürülmeyen evliliğin iptali talebi ile ilgili Mahkemece karar verilmemesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 6 ncı maddeleri, 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 405 inci maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup her iki taraf vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.