"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Nazilli 2. Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; davalının Kapatılan Sultanhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/57 Esas sayılı dosyası kapsamında müvekkili aleyhine boşanma, velâyet, nafaka ve tazminat talepli dava açtığını, mahkemece tarafların boşanmalarına karar verildiğini, karar kesinleşmeden davalının açmış olduğu davasından feragat etmesi nedeniyle Kapatılan Sultanhisar Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla Nazilli 1. Aile Mahkemesinin 2009/57 Esas - 2010/147 Karar sayılı 30.01.2014 tarihli ek karar ile davanın feragat nedeni ile reddine karar verildiğini, bu ret kararının taraflarca temyiz edilmeyerek 24.11.2015 tarihinde kesinleştiğini, ret kararından sonra tarafların bir araya gelmediklerini, fiili ayrılık süresinin 9 yıldan fazla olduğunu, yasanın tanımladığı eylemli ayrılık süresinin 3 yılını doldurduğunu, tarafların bundan sonra bir araya gelmeleri ve ortak hayatı kurmalarının mümkün olmadığını, 3 yıl geçmesine rağmen tekrar kurulamayan ortak hayat sebebiyle tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde özetle; 30.01.2014 tarihli ek kararın 4721 sayılı Kanun`un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası anlamında bir karar olmayıp maddede yazılı hukuki sonucu doğurmaya elverişli olmadığını, müvekkilinin gelirinin yok denecek kadar az olduğunu, davacı erkeğin ise durumunun iyi olduğunu, başka kadın için yuvasını yıktığını, davalı kadına vermemek için kazancını gizlediğini, davacı erkeğin davalı kadını aldatması, fena muamelede bulunması nedeni ile kusurlu olduğunu, davacının boşanma talebini mahkemenin takdirine bıraktıklarını belirterek boşanmaya karar verilirse aylık 700,00 TL tedbir, 900,00 TL yoksulluk nafakasının davacı erkekten alınarak davalı kadına verilmesine, nafakanın her yıl ÜFE artış oranına göre arttırılmasına, 100.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminatın davacı erkekten alınarak davalı kadına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kesinleşen boşanma davasının reddi kararından sonra 3 yıl geçmesine rağmen davacı ile davalının bir araya gelmedikleri, ortak hayatın yeniden kurulamadığı, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulünün gerektiği, davalı kadının boşanma davasından feragat tarihi olan 10.01.2014 tarihinden önceki olaylara ilişkin olarak boşanma dava dosyasına yansıyan kusurlu davranışları affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü ile bu tarihten sonraki dönemde davacı erkeğe atfedilecek herhangi bir kusurun varlığının maddî vakıalar ile kanıtlanamadığı, davacı erkeğin de davalı kadına herhangi bir kusur izafe etmediği gibi dosya kapsamında davalının kusurunun kanıtlanmadığı, boşanma kararının kesinleştiği tarihten başlayarak 3 yıl içerisinde tarafların bir araya gelmemeleri sebebi ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması noktasında tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulünün gerektiği, tarafların eşit kusurlu olması nedeni ile davalı kadının tazminat taleplerinin reddi gerektiği, davalı kadının yoksulluğa düşeceği gerekçeleri ile davacı erkeğin davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun`un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeni ile boşanmalarına, davalı kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, 150,00 TL tedbir nafakasının dava tarihinden kararın kesinleşmesine kadar davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 400,00 TL yoksulluk nafakasının kararın kesinleşmesinden itibaren davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bu nafakanın her yıl TÜİK tarafından belirlenen ÜFE oranında arttırılmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı kadın vekili, 4721 sayılı Kanun`un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre boşanmaya karar verilebilmesi için davanın usuli bir nedenle reddine değil, esasa ilişkin bir nedenle reddine karar verilmesi gerektiğini, 30.01.2014 tarihli ek kararın feragate dayalı bir davanın reddi kararı olduğunu, reddedilen önceki boşanma davasında müvekkilinin avukatının vekâletnamesinde boşanma davasına özel bir davadan feragat yetkisinin olmadığını, önceki davanın boşanma davasından ziyade mal varlığı hukukuna ilişkin olduğunu, 3 yıllık fiili ayrılık süresinin geçtiğinin kanıtlanmadığını, tanık Necmiye`nin boşanma davasından feragatten sonra davacı erkeğin ... adlı kadınla ilişkisinin devam ettiğini söylediğini, davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunu, tazminat taleplerinin kabulünün gerektiğini, davacı erkeğin ekonomik ve sosyal durumunun iyi olduğunun ispatlandığını, nafaka miktarlarının düşük olduğunu belirterek kararın tümü yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tarafların feragatten sonra bir araya gelmedikleri, mahkemece davacı erkeğin boşama davasının kabulüne karar verilmesinde ve davalı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, davalı kadının daha önce açtığı boşanma davasından feragatinin sözü edilen davaya kadar olan olaylardan dolayı davacı erkeğin kusurlu kabul edilmesine mani olduğu, mahkemenin bu yöndeki kabulünün yerinde olduğu, davalı kadının feragat tarihinden sonra davacı erkeğin sadakatsiz yaşamını sürdürdüğünü eldeki dosyada ispat edemediği, fiili ayrılık döneminde davacı erkekten kaynaklı başka bir kusurlu davranışın da iddia ve ispat edilemediği, reddedilen boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebep olan davalı kadının boşanmada tam kusurlu iken mahkemece eşit kusurlu kabul edilmelerinin doğru olmadığı, ancak hüküm davacı erkek tarafından istinaf edilmediğinden yanlışlığa değinilmekle yetinildiği, tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, tarafların sosyal ekonomik durumlarına, kusur durumlarına göre nafaka miktarlarının hakkaniyete uygun olduğu gerekçeleri ile davalı kadının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili, 3 yıllık fiili ayrılık süresinin gerçekleştiğine ilişkin yeterli ve birbiriyle çelişkili olmayan tanık beyanı yokken davanın kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulünün hatalı olduğunu, tanık Necmiye`nin boşanma davasından feragatten sonra davacı erkeğin ... adlı kadınla ilişkisinin devam ettiğini söylediğini, davalı kadının boşanmakla mevcut veya beklenen maddî çıkarlarını kaybedeceğini, davacı erkeğin başka bir kadınla yaşamasının davalı kadının kişilik haklarına ağır bir saldırı olduğunu, bu nedenlerle davalı kadının tazminat taleplerinin kabulünün gerektiğini, davacı erkeğin maddî durumunun iyi olduğunu, hükmedilen nafaka miktarlarının az olduğunu belirterek kararın tümü yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun`un 166 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca boşanma koşularının oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa boşanmaya sebep olan olaylarda kusurun kimden kaynaklandığı, davalı kadın lehine maddî ve manevî tazminat hükmedilmesinin gerekip gerekmediği, davalı kadın lehine hükmedilen nafakaların az olup olmadığı, yargılama giderlerinden hangi tarafın sorumlu tutulması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun`un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ve 175 inci maddesi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 307 nci, 309 uncu, 310 uncu ve 311 inci maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı kadın vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.