"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/571 E., 2022/1499 K.
DAVA TARİHİ : 04.04.2019-02.05.2019
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 19. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/343 E., 2021/171 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma, ziynet alacağı, erkeğin soyadını kullanmaya izin davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine, ziynet alacağı davası ve erkeğin soyadını kullanmaya izin davasının kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 26.03.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen 13.02.2024 gününde duruşmalı temyiz eden davalı-karşı davacı ... ile davacı-karşı davalı ... ve vekili Avukat ... geldiler. Temyiz eden vekili Avukat ...'in mazeret bildirdiği görüldü. Belgelendirilmeyen usul ve yasaya uygun bulunmayan mazeretin reddine karar verildi. Açık yargılamaya devam olundu. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı erkek dava, cevaba cevap (karşı davada cevap) dilekçelerinde özetle; tarafların 2014 yılında evlendiğini, bu evlilikten ortak çocuklarının olduğunu, erkek tarafından kadın aleyhine 2015 yılında evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davası açıldığını, kadının baskıları sebebiyle açılan bu davadan feragat edildiğini ve davanın reddine karar verildiğini, kararın 03.04.2015 tarihinde kesinleştiğini, tarafların bir araya gelmediklerini, kadının, babası ve kardeşleri tarafından fiziksel şiddet uygulandığını, ortak çocuğun doğumunu erkeğe bildirmediğini, karşı dava dilekçesinde dayanılan vakıaların gerçeği yansıtmadığını iddia ederek davanın kabulü ile tarafların fiili ayrılık hukuki sebebiyle boşanmalarına, karşı davanın reddine, ortak çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap, karşı dava dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde dayanılan vakıaların gerçeği yansıtmadığını, erkeğin, hakaret ve tehdit ettiğini, düğünde kadına takılan ziynet eşyalarını kadının rızası olmadan aldığını, ortak konutu terk ettiğini, fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddet uyguladığını, ortak konutun kilidini değiştirdiğini, kadının ailesine fiziksel şiddet uyguladığını, birlik görevlerini ihmal ettiğini, ortak çocukla ilgilenmediğini, kadının ailesi ile görüşmesini kısıtladığını, kıskanç olduğunu, kadına terk ihtarı gönderdiğini, ortak çocuğu aldırması için kadına baskı yaptığını, erkeğin öfke kontrol problemi olduğunu iddia ederek karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, asıl davanın reddine, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, erkeğin ortak çocukla kişisel ilişki kurulması talebinin reddine, ortak çocuk yararına aylık 3.000,00 TL tedbir nafakası, 3.000,00 TL iştirak nafakası, kadın yararına 100.000,00 TL maddî tazminat, 100.000,00 TL manevî tazminat, ziynet eşyalarının kadına aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması durumunda ise fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 3.000,00 TL ziynet alacağının kadına faizi ile iadesine, kadının, erkeğin soyadını kullanmasına izin verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden yapılan incelemede; erkek tarafından kadına aleyhine 2015 yılında boşanma davası açıldığı, erkeğin açtığı davadan feragat ettiği ve feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiği, ret kararından sonra tarafların 3 yıldan uzun bir süre bir araya gelmediği ve ortak hayatın tekrardan kurulmadığı, asıl dava yönünden 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası hükmü koşullarının oluştuğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne ve tarafların eylemli ayrılık hukuki sebebiyle boşanmalarına, karşı dava yönünden yapılan incelemede ise erkeğin, kadına terk ihtarı gönderdiği, terk ihtarı gönderen erkeğin, kadının kusurlu davranışlarını affetmiş sayılacağı, yine açtığı davadan feragat eden erkeğin, kadının önceye dayalı kusurlu davranışlarını affettiği, kadına yüklenecek kusurlu bir davranışın olmadığı, erkeğin ise kadına fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, kadını tehdit ettiği ve ortak konutun anahtarını değiştirdiği, birlik görevlerini ihmal ettiği, ortak çocukla ilgilenmediği, bu hususun tüm dosya kapsamı ile ispatlandığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, alınan sosyal inceleme raporu, ortak çocuğun fiilen anne yanında kalıyor olduğu dikkate alınarak velâyetin anneye verilmesine, somut olayda; erkeğin, ortak çocukla kişisel ilişki kurulmasına engel bir halinin olmadığının alınan sosyal inceleme raporları ile sabit olduğu, ancak ortak çocuğun erkeği hiç görmediği ve ortak çocukla erkek arasında hiçbir şekilde iletişim kurulmadığı, kişisel ilişkinin anayasal bir hak olduğu, ancak ortak çocuğun huzurunun tehlikeye girecek olması durumunda kişisel ilişkinin kurulmayabileceği, dosya kapsamında, ortak çocukla erkek arasında kişisel ilişki kurulmasına engel bir durum olmadığı, ancak üçlü bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere ortak çocukla erkek arasında derhal kişisel ilişki kurulmasının ortak çocuğun yararına olmadığı, ortak çocuğun idrak çağında olmadığı ve ani bir biçimde kişisel ilişkiye zorlanmasının yararına olmayacağı, üçlü bilirkişi raporunda, ortak çocukla erkek arasında kişisel ilişki kurulmasının yerinde olacağının belirtildiği, ancak kurulacak kişisel ilişkiden önce bir hazırlık süresinin tavsiye edildiği, bu bağlamda tarafların bir fakülte hastanesine yönlendirilmesi önerilmiş ise de bu önerinin yapılan yargılamada benimsenmediği, zira taraflar arasında geçimsizlik halinin mevcut olduğu ve tarafların bir sağlık kurumuna sevkinin bu geçimsizliği gideremeyeceği, öte yandan pandemi koşulları düşünüldüğünde zaten sağlığa erişimin sınırlı olduğu, haliyle üçlü bilirkişi raporunda kişisel ilişki hususundaki çözüm önerisinin taraflar ya da çocuğa ve bu arada dosyaya bir katkı sağlamayacağı, yukarıda belirtildiği üzere erkeğin, kişisel ilişkiye engel bir durumunun olmadığı, ortak çocuğun ise baba kavramına yabancı olduğu, ne var ki ortak çocuğun artık idrak çağına yaklaştığı, okul çağına geldiği, baba kavramıyla şu ya da bu şekilde tanışmak durumunda olduğu, bu bağlamda kişisel ilişkinin esasen ortak çocuğun da yararına olduğu ve ortak çocukla babası olan erkek arasında sınırlı, yatılı olmayan bir kişisel ilişki kurulması yoluna gidildiği belirtilerek; ortak çocuk ile erkek arasında her ayın bir ve üçüncü haftası cumartesi günü saat 10.00 ile aynı gün saat 14.30 arasında kişisel ilişki kurulmasına, taraflar hakkında kişisel ilişki hususunda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'un 5 inci maddesi uyarınca danışmanlık tedbiri uygulanmasına, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, ortak çocuğun yaşı ve ihtiyaçları, dikkate alındığında ortak çocuk yararına aylık 1.500,00 TL tedbir nafakası, 2.000,00 TL iştirak nafakası, her ne kadar yargılama sırasında nafakalara ÜFE oranında arttırım talebinde bulunulmuşsa da bu talebin dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında yapılmadığı ve bu sebeple kabulü yönünden değerlendirme yapılamayacağı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, kusurlu davranışlarının kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak kadın yararına 55.000,00 TL maddî tazminat, 55.000,00 TL manevî tazminat, ziynet alacağı davası yönünden yapılan incelemede; somut olayda erkeğin kadına ait olan ziynet eşyalarının kadının rızası ile satıldığının ispatlayamadığı, 40 adet çeyrek altın ve 2.000,00 TL nakit paranın kadının rızası dışında alınarak erkeğin borçları için harcandığı gerekçesiyle ziynet alacağı davasının kabulüne, 40 adet çeyrek altının kadına aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması durumunda 15.688,00 TL bedelin karşı dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte erkekten alınarak kadına iadesine, düğünde kadına takılan 2.000,00 TL nakit paranın karşı dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte erkekten alınarak kadına iadesine, erkeğin soyadını kullanmaya izin davası yönünden yapılan incelemede ise kadının vali yardımcısı olarak çalıştığı, evlendiği tarihten bu yana erkeğin soyadını kullandığı, protokol listesinde, iş yerinde bu soyadı ile bilindiği, her ne kadar erkeğin, kadının bu talebine rızası olmadığı belirtilmişse de kadının, erkeğin soyadını kullanmakta menfaati olduğu, bu durumun erkeğe zarar vermeyeceği, kaldı ki ortak çocukla annenin aynı soyadı taşımasının ortak çocuğun yararına olacağı dikkate alınarak erkeğin soyadını kullanmaya izin davasının kabulü ile kadının, boşanmadan sonra yalnızca Köse olan soyadını kullanmasına izin verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının tam kusurlu olduğu, erkeğe yüklenecek kusurlu bir davranışın bulunmadığı, kadın yararına tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu, ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının ise fazla olduğu belirtilerek; kusur belirlemesi, tazminatlar ve iştirak nafakası yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının kişisel ilişki yönünden usul ve yasaya aykırı olduğu, kişisel ilişki yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kendi içinde çelişkili olduğu, erkeğin öfke kontrol problemi olduğu, bu zamana kadar ortak çocukla herhangi bir şekilde iletişim kurmadığı, kişisel ilişki kurulmasının ortak çocuğun üstün yararına aykırı olduğu, erkeğin psikolojik rahatsızlığı olup olmadığı, bu konuda yeterli olup olmadığı ile ilgili araştırma yapıladığı, ortak çocuğun babasını hiç tanımadığı, danışmanlık tedbirinin ise yeterli olmadığı belirtilerek; kişisel ilişki yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince, erkeğe yüklenen kusurlu davranışların gerçekleştiği, kusur belirlemesinde hata yapılmadığı, ortak çocuğun yaşı ve yaşıyla orantılı bilişsel, sosyal gelişimi, baba ile kurulan kişisel ilişkinin ayda iki defa kısa süreli olması ve yatılı nitelik taşımaması, ortak çocuğun yaşı itibariyle anne bakım ve şefkatine ihtiyaç duyduğu çağda olmasına rağmen babası ile kişisel ilişkinin çocuğun menfaatlerine aykırılık teşkil ettiği yönündeki iddianın ispatlanamadığı, ortak çocuğun düzenli kurulacak kişisel ilişki süreleri ile babasını tanıması ve geniş ailenin bir parçası olduğunu hissetmesinin çocuğun geleceğine yönelik karakter şekillenmesinde önem arz ettiği ve dosya kapsamındaki sosyal inceleme raporları dikkate alındığında, erkek ile ortak çocuk arasında tesis edilen kişisel ilişki süresinde hata yapılmadığı, ortak çocuk yararına dava tarihinden itibaren boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar tedbir nafakasına hükmedilmesi ve hükmedilen tedbir nafakası miktarının tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde isabetli olduğu, velâyeti anneye verilen ortak çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmesinde, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, çocuğun zorunlu ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, hükmedilen nafakanın miktarının isabetli olduğu, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olmadığı anlaşılan, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen, en azından eşinin maddî desteğini yitiren kadın yararına, tarafların boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü ve beklenen menfaatlerin kapsamı, kişilik haklarına yapılan saldırı birlikte değerlendirildiğinde, maddî ve manevî tazminat takdir edilmesinde ve takdir edilen tazminatın miktarlarında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın hatalı olduğu, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile kişisel ilişki düzenlemesi yönünden temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, eksik inceleme, ortak çocukla baba arasında kurulan kişisel ilişki düzenlemesinin ortak çocuğun üstün yararına olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanunu’nun 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 182 nci maddesi, 323 üncü maddesi, 324 üncü maddeleri; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 3 üncü maddesi, 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası ve 12 nci maddesi; Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin 3 üncü, 4 üncü ve 6 ncı maddeleri; Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin 4 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-karşı davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Duruşma için takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin Sibel'den alınarak Zafer'e verilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.