"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/896 E., 2022/1367 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü, yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Karaman 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/9 E., 2021/509 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının asıl davası ile erkeğin birleşen davasının reddine karar verilmiştir. Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının asıl davası ile erkeğin birleşen davasının reddine, kadının birleşen davasının kabulüne karar verilmiştir.
Kararın her iki tarafça istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak bu yönlerden yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki tarafça temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.... kadın vekili dava dilekçesinde ve süresinde verdiği cevaba cevap dilekçesinde özetle; erkeğin ailesinin evlilik birliğine müdahale ettiğini, erkeğin; ailesini öncelikli gördüğünü, ailesine sormadan karar alamadığını, kazancını ailesine harcadığını; tarafların her gün erkeğin ailesinin evine gittiğini, bu nedenle başbaşa zaman geçiremediklerini, müvekkilinin ailesinin evine ise nadiren gidildiğini, erkeğin; aile fertlerinin yanında müvekkiline hakaret ettiğini, müvekkilini ve ailesini aşağıladığını, başka kadınları göstererek övgüde bulunduğunu, tarafların bebek sahibi olmak için yaptıkları masraflara erkeğin ailesinin destek verdiğini ama bu desteği tarafların başına kaktığını, davadan 10 gün önce erkeğin; müvekkilini istemediğini, mutlu olmadığını, müvekkiline katlandığını söylemesi üzerine ertesi gün müvekkilinin; ortak konutu terk ettiğini, psikolojisinin bozulduğunu, ilaç tedavisi görmeye başladığını iddia ederek tarafların evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmalarına, müvekkili yararına aylık 400,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 30.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
2.... kadın süresinde verdiği erkeğin birleşen davasına cevap dilekçesinde özetle; 9 yıllık evlilikleri boyunca sürekli erkeğin ailesinin müdahalesiyle yaşadığını, tüp bebek tedavisi gördüklerini, masrafları erkeğin babasının karşıladığını ve yaptığı masrafları başa kaktığını, tüp bebek denemesinin başarısız olması sonucu psikolojik sıkıntılar yaşadığını, erkek aleyhine mal rejimi davası açınca erkeğin barışmak istediğini, telefon görüşmelerinde bir taraftan barışalım dediğini, bir taraftan da evden pay istemezsen boşanalım dediğini savunarak ve iddia ederek erkeğin açmış olduğu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3.... kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; erkeğin, tarafların ortak konutunda başka bir kadın ile evlilik hayatı yaşadığını, sosyal medyada birlikte fotoğraflarını paylaştığını, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini iddia ederek tarafların evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmalarına, müvekkili yararına aylık 600,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı-davacı erkek süresinde verdiği asıl davaya cevap dilekçesinde ve ikinci cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında başlayan tartışmaların sebebinin çocuklarının olmaması olduğunu, bu durumun kendisinden kaynaklandığını ve bu nedenle tedavi için maddî yardımda bulunan ailesinin bu durumu tarafların başına kakmasının mümkün olmadığını, kadının ortak konutu terk etmesi nedeniyle tarafların tüp bebek tedavisini tamamlayamadığını, kadının kıskanç bir yapıya sahip olduğunu; kendisinin kadından, ameliyat olan yeğenini aramasını istemesi üzerine kadının kendisini terslediğini, bir sonraki gün kendisinin işe gitmesi üzerine kadının, ailesi ile birlikte ortak konutu boşaltarak terk ettiğini, kendisinin barışmak istemesi üzerine kadının "beni aştı, aileme büyüklerinden birini gönder" dediğini, kadının ailesinin barışma karşılığı maddî isteklerde bulunduğunu savunarak ve iddia ederek asıl davanın reddini talep etmiştir.
2.Davalı-davacı erkek süresinde verdiği kadının birleşen davasına cevap dilekçesinde özetle; kadının iddialarının asılsız olduğunu belirterek derdestlik itirazında bulunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3.Davalı-davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde ve süresinde verdiği birleşen davada cevaba cevap dilekçesinde özetle; kadının sebepsiz olarak ortak konutu terk ettiğini, tüm eşyaları götürdüğünü, kadın tarafından boşanma davası açılmasından sonra dahi tarafların görüşmeye devam ettiğini, erkek barışmak istediğinde kadının, ailesini kastederek “Beni değil, onları ikna etmen lazım” dediğini, ama kadının ailesinin maddî isteklerde bulunduğunu, taraflar arasında geçen bir konuşmada kadının "Her şey yalandı, hiç sevmedim, ... olmadım, o kadar ... oynayabildim rolümü" dediğini iddia ederek tarafların evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmalarına, müvekkili yararına 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 06.02.2018 tarih ve 2015/870 Esas, 2018/100 Karar sayılı kararı ile erkeğin evlilik birliğini temelinden sarsacak ve birliğin devamını davacı için çekilmez kılacak kusurlu bir davranışının bulunmadığı, dinlenen tanık beyanlarının bir kısmı duyuma dayalı beyanlar olup bir kısmının da soyut beyanlar olduğu, taraflar arasında yaşanan bir kısım olaylardan sonra ise evlilik birliğinin devam ettiği, bu haliyle erkeğin kusurlu davranışı ispatlanamadığı gerekçesiyle kadının asıl davasının reddine, kadın lehine takdir olunan tedbir nafakasının kadının sigortalı olarak çalışmaya başladığı dikkate alınarak celse tarihi olan 06.02.2018 tarihi itibariyle kaldırılmasına; erkeğe tanık deliline dayandığından tanıklarını bildirmek üzere ve bildirilip de sunulmayan delilleri sunmak üzere ön inceleme duruşmasında süre verilmişse de erkeğin; tanıklarını bildirmediği ve bildirdiği delilleri dosyaya sunmadığı, davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle erkeğin birleşen davasının reddine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde ... kadın vekili tarafından; asıl davanın reddi yönünden; davalı-davacı erkek vekili tarafından ise birleşen davanın reddi ve tedbir nafakasının kadının çalışmaya başladığı tarihten itibaren kaldırılmaması yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin 09.10.2020 tarih ve 2019/621 Esas, 2020/1134 Karar sayılı kararı ile erkeğin, birleşen dava dosyasının 23.03.2017 tarihli ön inceleme celsesinde verilen kesin süre içerisinde birleşen dava için delil listesi sunmadığı, ancak erkeğin birleşen dava dilekçesinde delil olarak; asıl dava dosyasına ve süresinde sunduğu kabul edilen 24.10.2016 tarihli birleşen davada cevaba cevap dilekçesi ile de açıkça Hikmet ve Selime'nin tanıklığına dayandığı, bu haliyle erkeğin bildirdiği bu delilleri değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre erkeğin sair, kadının tüm istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının asıl davasında erkeğin evlilik birliğini temelinden sarsacak ve birliğin devamını davacı için çekilmez kılacak kusurlu bir davranışının bulunmadığı, dinlenen tanık beyanlarının bir kısmı duyuma dayalı beyanlar olup bir kısmının da soyut beyanlar olduğu, taraflar arasında yaşanan bir kısım olaylardan sonra ise evlilik birliğinin devam ettiği, bu haliyle erkeğin kusurlu davranışı ispatlanamadığı belirtilerek kadının asıl davasının reddine; erkeğin birleşen davasında tanıklarının anlatımlarından, tarafların geçimsizliklerine ilişkin bir bilgileri olmadığı, bu haliyle davasının ispatlanamadığı belirtilerek erkeğin birleşen davasının reddine; kadının birleşen davasında ise önceki dava dosyasının derdest olduğu dönemde erkeğin; başka bir kadınla imam nikahlı birliktelik yaşamak ve sosyal yaşantısında da sürdürmek suretiyle sadakatsiz davrandığı gerekçesiyle boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek kadının birleşen davasının kabulüne, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadın yararına hükmolunan aylık 200,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi olan 25.10.2021 tarihinden itibaren aylık 200,00 TL artırılarak aylık 400,00 TL tedbir nafakası olarak karar kesinleşinceye kadar devamına; kadının geçimini sağlayamaya yetecek derecede sabit ve düzenli gelirinin bulunmadığı, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle tarafların ekonomik ve sosyal durumu hakkaniyet ilkesi nazara alınarak kadın yararına aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına; kadın yararına tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur derecesi, erkeğin sadakatsizlik eyleminin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, paranın alım gücü evlilik süresi ve hakkaniyet ilkesi nazara alınarak 20.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı her iki taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.... kadın istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, asıl davada dayanılan vakıaların ispatlanması nedeniyle asıl davanın da kabulü gerektiğini, manevî tazminat ve nafakaların miktarlarının az olduğunu, kadın yararına 50.000,00 TL maddî tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek; asıl davanın reddi, kusur belirlemesi, manevî tazminat ve nafaka miktarları ile maddî tazminata hükmedilmemesi yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, kadının, müvekkilinin kusurlu bir davranışını ispatlayamadığını; kadının birleşen davasının reddi gerektiğini, müvekkilinin ise birleşen davasında dayandığı vakıaları ispatladığını, müvekkilinin birleşen davasının kabulü gerektiğini, kadının çalıştığını, bu nedenle kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceğini, kadın yararına hükmedilen manevî tazminatın kaldırılması gerektiğini, kadının birleşen davasının derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini belirterek; erkeğin birleşen davasının reddi, kadının birleşen davasının kabulü, kusur belirlemesi, manevî tazminat, nafakalar, derdestlik itirazı yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların bağımsız meskenleri bulunmasına rağmen sürekli erkeğin ailesinin evine gidilerek burada zaman geçirildiği, tarafların birlikte özel zaman geçiremedikleri, yine erkeğin; ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı, kadının ailesi ile görüşmekten kaçındığı, kadını ve ailesini aşağıladığı vakıaları sabit olmakla bu vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği; kadının ise erkeğe haber vermeden ve sebep belirtmeden ortak konutu terk ettiği, bunun üzerine eşinin kendisiyle iletişime geçmek istediğinde ise kadının, kendisi yerine ailesi ile görüşülmesi ve ailesinin ikna edilmesi gerektiği yönünde beyanda bulunduğu, kadının ailesinin ise tarafların yeniden bir araya gelmesi için erkekten maddî nitelikteki isteklerde bulunduğu, bu şekilde kadının, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı vakıaları sabit olmakla bu vakıaların kadına kusur olarak yüklenmesi gerektiği; gerçekleşen duruma göre İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen erkeğin kusurlu davranışları da birlikte değerlendirildiğinde; boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin ikinci fıkrası koşullarının davalı - davacı erkeğin birleşen davası yönünden gerçekleştiği, olayların akışı karşısında tarafların dava açmakta haklı oldukları, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmediği, kadının asıl davası ile birleşen davasının, erkeğin ise birleşen davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerektiği, kadının asıl davası ile erkeğin birleşen davasının da kabulü gerekirken hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının asıl davası ile erkeğin birleşen davasının reddinin ... olmadığı belirtilerek tarafların kusur belirlemesine ve reddedilen davalarına yönelik istinaf başvurularının kabulü ile kusur belirlemesinin düzeltilmesine, İlk Derece Mahkemesi hükmü her üç dava yönünden kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm tesisine, kadının asıl ve birleşen davaları ile erkeğin birleşen davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca boşanmalarına; kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin yasal şartları oluştuğu halde kadın yararına hükmedilen tedbir nafakasının kadının çalışmaya başladığı tarihten itibaren kaldırılmasına karar verilmesinin isabetli görülmediği gerekçesiyle kadının tedbir nafakasına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile kadın yararına asıl dava tarihi olan 10.09.2015 tarihinden itibaren, tahsilde tekerrüre esas olmamak kaydıyla, boşanma kararının kesinleştiği tarihe kadar taktiren aylık 200,00 TL tedbir nafakasına; toplanan delillerle yeterli ve düzenli gelir getiren işte çalışan davacı - davalı kadın yararına yoksulluk nafakası verilmesi şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle erkeğin bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulüne, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine; erkeğin kusurlu davranışların ağırlığı, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı dikkate alındığında davacı - davalı kadın yararına takdir edilen manevî tazminat miktarının az olduğu gerekçesiyle kadının bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulüne, kadın yararına 30.000,00 TL manevî tazminata; erkeğin ağır kusurlu olması nedeniyle maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş; kadının kabul edilen davaları nedeniyle kadın lehine yargılama giderleri ve ayrı ayrı vekâlet ücretine, erkeğin kabul edilen davası nedeniyle erkek lehine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmiş; kadının dilekçeler aşamasında usulüne uygun maddî tazminat talebi bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince kadın yararına maddî tazminat konusunda bir karar verilmemesinde isabetsizlik görülmediği belirtilerek tarafların sair istinaf talepleri reddedilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.... kadın temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin ve erkeğin birleşen davasının kabulünün hatalı olduğunu, manevî tazminat ve tedbir nafakası miktarlarının az olduğunu, kadının yoksulluk nafakası talebinin kabulü gerektiğini, ağır kusurlu erkek lehine hükmolunan vekâlet ücretinin kaldırılması gerektiğini, yargılama giderlerinin erkeğe yükletilmesi gerektiğini, kadın yararına maddî tazminata hükmolunması gerektiğini belirterek; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası talebi, manevî tazminat ve tedbir nafakası miktarları, maddî tazminata hükmolunmaması, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri yönünden kararın bozulmasını talep emiştir.
2.Davalı-davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin kusursuz olduğunu, kadının kusurlu olduğunu, kadının davalarının reddi gerektiğini, manevî tazminatın kaldırılması gerektiğini, kadının gelirinin müvekkilinden fazla olduğunu, bu sebeple tedbir nafakasının kaldırılması gerektiğini, müvekkilinin tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu, kadının birleşen davasının derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, yargılama devam ederken kadın vekilinin ölmesi sebebiyle İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihlerinde kadının vekilinin olmaması sebebiyle kadın yararına ayrı ayrı vekâlet ücretlerine hükmolunmasının ... olmadığını belirterek kadının davalarının kabulü, kusur belirlemesi, manevî tazminat ve tedbir nafakası, erkeğin reddedilen tazminat talepleri, vekâlet ücretleri, derdestlik itirazı yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; taraflarca açılan karşılıklı boşanma davalarında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kusur belirlemesi, tarafların davalarının kabulü için gerekli şartların mevcut olup olmadığı, kadın yararına manevî tazminat ile tedbir nafakasına hükmedilmesi için gerekli şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, erkeğin tazminat taleplerinin reddinin ... olup olmadığı, manevî tazminat ve tedbir nafakası miktarları, yoksulluk nafakası, kadının birleşen davası yönünden derdestliğin mevcut olup olmadığı, vekâlet ücretleri ve yargılama giderleri noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 ... maddesi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi, 323 üncü maddesi, 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 ... maddesi, 371 nci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 ... maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.