Logo

2. Hukuk Dairesi2022/11066 E. 2024/3740 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Erkek eşin ölümü ile konusuz kalan boşanma davasında, mirasçıları tarafından kusur tespiti için sürdürülen yargılamada, sağ kalan kadın eşin boşanmaya sebebiyet verecek kusurunun olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Dosyadaki deliller ve tarafların beyanları değerlendirilerek, kadın eşin hakaret içerikli sözleri nedeniyle boşanmaya sebebiyet verecek kusurlu olduğu kabul edilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1200 E., 2022/2131 K.

KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; boşanma davası yönünden karar verilmesine yer olmadığına, sağ kalan kadın eşin boşanmaya sebebiyet verecek kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiş olup incelemenin duruşmalı olarak yapılması davacı erkek mirasçıları vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 22.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde temyiz eden davacı ... mirasçıları vekili Avukat ... ile karşı taraf temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin evlilikte üzerine düşen tüm vazife ve sorumluluklarını yerine getirdiğini ancak eşinden bunun karşılığında sadece küfür, hakaret, agresif tutum ve davranışlar, aşağılayıcı, onur kırcı tavırlar gördüğünü, kadının erkeği sırf ekonomik kazanç kapısı olarak gördüğünü, erkeğe sürekli olarak köylü diyerek aşağıladığını, ayrıca erkeğin önceki eşinden olan çocuklarıyla aralarındaki ilişkiye de karıştığını, çocukların eve gelmesini engellediğini ve öz çocuklarıyla görüşmesine mani olduğunu, erkeği evden kovduğunu, üç yıldır da ayrı yaşadıklarını belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, erkek lehine 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; kadının, erkeğin alkol kullanımına bağlı olarak çevresinin kendisinden uzaklaştığı dönemlerde erkeğe manevî olarak büyük destek olduğunu, erkeğin iddialarının doğru olmadığını, erkeğin alkol ve kadınlara olan zaafını kocasına olan sevgisinden dolayı her zaman görmezden gelerek evliliğini devam ettirdiğini, eşinden hiç bir zaman ekonomik talepte bulunmadığını, hiç bir lüks isteğinin olmadığını, evden kovma ya da eve almama gibi durumların hiç bir zaman yaşanmadığını, kadının hasta olan kardeşine bakmak için ayrı ev tuttuğunu ve zaman zaman orada kalmak zorunda kaldığını, iddia edildiği gibi üç yıldır ayrı yaşama konusunun da doğru olmadığını belirterek öncelikle haksız davanın reddine, boşanmaya karar verilmesi halinde kadın lehine aylık 2.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 19.02.2019 tarihli ve 2017/420 Esas, 2019/123 Karar sayılı kararıyla; tarafların her ikisinin de emekli memur oldukları, kadının Mezitli Belediyesi yardım kuruluşu olan gönüllüler evine sürekli gittiği ve faaliyetlerine yoğun şekilde katıldığı, tarafların aynı zamanda yan siteden komşusu olan engelli ... isimli şahsa bu dernek faaliyetleri kapsamında dosyaya delil olarak sunulan fotoğraflarda görülen engelli aracının satın alındığı, kadının zaman zaman ... isimli şahsın kullandığı engelli aracının arkasındaki yolcu kısmına binerek adı geçen gönüllüler evine gittiği, bazen de ... isimli şahsın gönüllüler evinden kadını eve bıraktığı, tanık anlatımlarından sadece davalının değil buranın faaliyetlerine katılan diğer bayan şahıslarında zaman zaman bu araca yolcu olarak bindiklerinin anlaşıldığı, davalının bu gönüllüler evinin faaliyetlerine yoğun şekilde katıldığı ve bir nevi kurucusu olduğunun çevre ve komşular tarafından bilindiğinin anlaşıldığı, davalı ve ... isimli şahıs arasındaki gönüllüler evinden kaynaklanan yardım ilişkisinin çevrede bilindiği, davalı ve adı geçen ... isimli şahsın yaş ve sosyal konumları da dikkate alındığında sadakatsizlik söz konusu olmadığı gibi mevcut durumun güven sarsıcı davranış olarak da nitelendirilemeyeceği, tanık ...'nın beyanına göre duruşma tarihinden yaklaşık bir yıl önce davalı ile birlikte davacının yanına hastaneye gittikleri, öncesinde taraflar arasında tartışma yaşandığının anlaşıldığı, davalının hemşirenin yanında davacıya "Sen ne biçim doktorsun" deyip muayenehaneden çıkarken de "Yetiştirme yurdunda yetişen çocuk bu kadar olur, görgüsüz" dediğini, davalının davacının yetiştirme yurdunda kaldığını ... isimli komşularına da anlattığı, erkeğin ise yoğun şekilde alkol kullanımının söz konusu olduğu, aynı zamanda tanık olarak dinlenen davalı tanığı ...'nın anlatımında davacı ile tanığın 2016 yılında birlikte yaşadıkları, aynı tanığın beyanından bu olay sonrasında ortak hayatın devam ettiğinin anlaşıldığı, yine tanık ...ın erkeğin sadakatsizliği ve yoğun alkol kullanımı konusunda görgüye dayalı bilgi sahibi olduğu, kadının söylediği rencide edici sözler ve erkeğin geçmişte yetiştirme yurdunda kaldığına ilişkin komşuya olan anlatımı sebebiyle kusurlu olduğu, dosya kapsamına göre erkeğin ağır kadının az kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, her ne kadar 14.11.2017 tarihli celsede davalının tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmiş ise de, bu ara karardan sonra toplanan deliller ile ortak evin davacı tarafından terk edildiği ve davacının ortak evin giderlerine ilişkin olarak sorumluluğunun devam ettiği anlaşılmakla davalı lehine dava tarihinden itibaren aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, davacının maddî ve manevî tazminat taleplerinin yasal şartlar oluşmadığından reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı kadın vekili; davanın kabulü, tedbir nafakasının miktarı, vekâlet ücreti yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 09.02.2021 tarihli ve 2019/823 Esas, 2019/823 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı kadın vekili hükmün tamamı yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 08.06.2021 tarihli kararı ile; "Taraflar arasında görülen boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince “Davalının hemşirenin yanında davacıya "Sen ne biçim doktorsun" deyip muayenehaneden çıkarken de: "Yetiştirme yurdunda yetişen çocuk bu kadar olur,görgüsüz" dediği, davalının davacının yetiştirme yurdunda kaldığını ... isimli komşularına da anlattığı anlaşılmıştır. Dinlenen davalı tanıklarının anlatımından ise davacının yoğun şekilde alkol kullanımının söz konusu olduğu, aynı zamanda tanık olarak dinlenen davalı tanığı ..."ün anlatımında davacı ile tanığın 2016 yılında birlikte yaşadıkları, aynı tanığın beyanından bu olay sonrasında ortak hayatın devam ettiğinin anlaşıldığı, yine tanıklar ..."nın davacının sadakatsizliği ve yoğun alkol kullanımı konusunda görgüye dayalı bilgi sahibi olduğu anlaşılmıştır. TMK 166/2 nci maddesinde:"Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir." şeklinde belirtilmiştir. Buna göre boşanma kararı verebilmek için karşı tarafın az da olsa kusurlu olması gereklidir. Davalının tam/ağır kusurlu olması gerekli değildir. Dosyamızda davacı tanığı ... "un görgüye dayalı beyanındaki davalının söylediği rencide edici sözler ve davacının geçmişte yetiştirme yurdunda kaldığına ilişkin komşuya olan anlatımı sebebiyle kusurlu bulunmuş olup neticeten evlilik birliğinin tarafların birarada yaşamaları beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kanaatine varılarak davanın kabulüne, tarafların TMK 166/1 inci maddesi gereğince boşanmasına karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, davacı erkeğin tazminat taleplerinin ise yasal koşulları oluşmadığından bahisle reddine karar verilmiştir. Kararda davalı kadının kabul edilen kusurlu davranışları yazıldığı halde, denetime olanak verecek şekilde, davacı erkeğin kabul edilen kusurlu davranışlarına ilişkin açık bir tespitte bulunulmadığı gibi tarafların kusur nispetleri de belirtilmemiştir. Açıklanan nedenlerle karar gerekçesiz olup, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-e maddesindeki unsurları içermemektedir. Diğer yandan ilk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı kadın tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesine karşın bölge adliye mahkemesince esastan ret kararının gerekçesinde “Taraflarca ileri sürülen vakıalar, toplanan tüm delillere göre; davalı kadının, hemşirenin yanında davacı erkeğe "Sen ne biçim doktorsun" dediği, odadan çıkarken de "Yetiştirme yurdunda yetişen çocuk bu kadar olur" şeklinde sözler söylediği, davalı kadının, kusurlu bu davranışları ile evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, boşanmaya neden olan olaylarda taraflarca ileri sürülen vakıalar dikkate alındığında; kadının tam kusurlu olduğu, ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamanın, belirlenen kusur durumunun, kusur durumuna ilişkin gerekçenin, davacı erkeğin TMK'nun 166/1-2 maddesi uyarınca açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin karar ve karar gerekçesinin, toplanan tüm delillere, usul ve yasaya, hakkaniyet ilkesine uygun olduğu” belirtilerek gerekçe düzeltilmesi yapılmak sureti ile davalı kadının tam kusurlu olduğu yazılmasına karşın, kararın hüküm kısmında istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki dahi tek başına bozma sebebi oluşturduğu" gerekçesi ile kararın bozulmasına, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin 06.10.2021 tarih ve 2021/1660 Esas, 2021/1548 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasında geçimsizlik olduğu, davacı erkeğin, evlilik birliği içerisinde; yoğun şekilde alkol aldığı, başka kadın ile birliktelik yaşamak sureti ile sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, davalı kadının da; hemşirenin yanında erkeğe "sen ne biçim doktorsun", muayenehaneden çıkarken de "yetiştirme yurdunda yetişen çocuk bu kadar olur" şeklinde hakaret ettiği, taraflarca ileri sürülen diğer iddia ve vakıaların ispat edilemediği, taraflar arasında yaşanan olumsuz bu olaylar nedeni ile taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkeğin ağır, kadının ise hafif kusurlu olduğu, tarafların yaşanan olumsuz bu olaylardan sonra evlilik birliğini sürdürmek için yeniden bir araya gelmelerinin mümkün olmadığı, davalı kadının, boşanmak istememesi talebinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, kadın lehine aylık 600,00 TL yoksulluk nafakasına, erkeğin tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına davacı erkek vekili yoksulluk nafakası yönünden; davalı kadın vekili ise hükmün tamamı yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 14.04.2022 tarihli kararı ile; "Nüfus kaydına göre davacı erkek ...'in boşanma kararı verilmesinden sonra hüküm henüz kesinleşmeden 25.02.2022 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Bu halde evlilik ölümle sona ermiş, boşanma davası konusuz kalmıştır. Ancak, mirasçılar kusurun tespiti yönünden davaya devam edebileceklerinden ve bu yönde iradelerini de bildirdiklerinden, mahkemece yargılamaya devamla, ölüm nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve Türk Medeni Kanunu'nun 181/2 nci maddesi uyarınca kusur yönünden bir karar verilmek üzere" hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

D. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı erkeğin 25.02.2022 tarihinde dosyanın temyiz kanun yolu aşamasında bulunduğu sırada öldüğü, taraflar arasındaki evlilik birliğinin davacı erkeğin ölümü ile son bulduğu, davacı mirasçılarının davayı 4721 sayılı Kanun'un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kusur belirlemesi yönünden takip ettikleri, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında boşanmaya ilişkin talep ile boşanmanın fer'i niteliğindeki tarafların taleplerinin davacı erkeğin yargılama sırasında ölmesi nedeni ile konusunun kalmadığı, bu talepler yönünden karar verilmesine yer olmadığına, evlilik birliği içerisinde ve evlilik birliğinin son aşamasında davalı kadının, davacı erkeğe "Sen ne biçim doktorsun, yetiştirme yurdunda yetişen çocuk bu kadar olur" şeklinde hakaret içerikli sözler söylediği, kadının boşanmaya karar verilmesini gerektirir derecede kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı erkek mirasçıları vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı kadının mirasçı olamayacağının hükümde yazmaması yönünden kararının bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükmün tamamı yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında görülen, erkeğin ölümü ile konusuz kalan ve mirasçılar tarafından kusur tespiti yönünden devam eden boşanma davasında sağ kalan kadın eşin boşanmaya sebebiyet verecek kusurunun ispat edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 4 üncü, 6 ncı maddesi, 181 inci maddesinin ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Duruşma için takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin davacı mirasçılarından alınarak davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,22.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

...