"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davacı-karşı davalı kadının açtığı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadının ziynet alacağı davasının kabulüne, davalı-karşı davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile ilgili bentlerin kaldırılmasına esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalı erkeğin 2013 yılından sonra nöbet ve mesaisi olmadığı zamanlarda bile eve geç gelmeye bazen üç aya varan sürelerle eve uğramamaya başladığını, başka kadınlarla telefon ve sosyal medya üzerinden mesajlaştığını, evin ihtiyaçlarını karşılamadığını, eşine ve kızına ilgi göstermediğini, eşini aşağıladığını, hakaret ettiğini, 2016 yılı ocak ayından itibaren davalının ..., ... ve ... isimli kadınlarla ilişkisi olduğunu öğrendiğini, erkeğin başkaca bir telefon hattının olduğunu anladığını, kendisinin de sadakatsizliğini kabul ettiğini iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak, davacı için 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 100.000,00 TL maddî, 150.000,00 TL manevî tazminatın yasal faiziyle birlikte kadına ödenmesine, nafakaların her yıl %10 oranında artırılmasına, ziynet eşyalarının bedelinin kendisine verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; isnatların doğru olmadığını, erkeğin komutanı olduğu gemide yaşanan kazada sorumluluğu sebebiyle hakkında açılan soruşturma ve davalar, batan gemide şehit olanlar, bu nedenle rütbesine göre daha düşük bir göreve atanması gibi sebepler yüzünden manevî çöküntü yaşadığını, boşluğa düşmesi nedeni ile 2015 yılı Kasım ve Aralık aylarında yüz yüze konuşma şeklinde iki kadın ile görüştüğünü, kadının bu görüşmelerini affettiğini, ardından 2016 yılı Eylül ayında da ...'deki lojmana taşındıklarını, erkeğin 2016 yılı Kasım ayında başka bir kişi ile sosyal medya üzerinden görüştüğünü, bunun da davacı tarafından bilindiğini ve kendisini affettiğini açıkça ifade ettiğini, 2017 Şubat ayında kadınla konuşarak ve af dileyerek barıştıkları, bu dönemlerde ortak yaşamlarının da devam ettiğini, ev hanımı olsa da kadın eşin bir kozmetik firmasına ait ürünleri çevresine satarak gelir elde eden satış temsilcilerinin ekip lideri olduğunu, maddî olarak kendisine destekte bulunmadığını, yaşanan kaza sonrası kadının eşine maddî ve manevî olarak destek olmadığını, annesi ve ablasıyla zaman geçirerek evini ve eşini ihmal ettiğini, ...'e taşınma sonrası da her hafta sonu annesinin yanına gittiğini, ziyarete gelen eşin anne, baba ve kardeşiyle ilgilenmediğini, onlara soğuk davrandığını, eşinin yokluğunda ortak konuttaki eşyaları depoya taşıtarak evi terk etmek suretiyle eşini çevresine karşı küçük düşürdüğünü belirterek, davacı karşı davalı kadının boşanma davasının ve taleplerinin reddine, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi uyarınca boşanmalarına, erkek lehine 150.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının kusurunun ispat edilememesi nedeniyle davalı-karşı davacı erkeğin davasının ve manevî tazminat talebinin reddine, davacı karşı davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davasının ise; erkeğin sürekli ve devam eder şekilde sadakatsizliği, eşine hakareti nedeniyle tam kusurlu olduğunun kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuk ...’ın velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ödenmesine ve nafakanın takip eden Ocak ayından itibaren her yıl ÜFE-TÜFE oranında artırılacağının tespitine, ortak çocuk için aylık 350,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına nafakanın takip eden Ocak ayından itibaren her yıl ÜFE-TÜFE oranında artırılacağının tespitine, kadın yararına 7.000,00 TL maddî, 7.000,00 TL manevî tazminatın ödenmesine, kadının ziynet eşyası davasının kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kendisi ve çocuk yararına hükmolunan nafakaların ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu, erkeğin tam kusurlu olması sebebi ile kadın yararına hükmolunan tazminatların da miktarının az olduğunu belirterek; kendisi ve çocuk yararına hükmolunan nafakalar ve tazminat miktarları yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; yüklenen kusurların kadın tarafından affedildiğini, evlilik birliğinin kadının güven sarsıcı davranışları öğrenmesi sonrasında da devam ettiğinin mahkemece dikkate alınmadığını, birliğin devamını sağlamak için elinden geleni yaptığını asıl kusurlu olanın kadın olduğunu, kadının gelir elde ettiğinin ispat edildiği nafaka alamayacağı, tam kusurlu kadın yararına tazminat verilmesinin ve ziynet alacağı davasının kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; kendi davasının reddi, kadının davasının kabulü ve fer'îleri ile ziynet alacağı davasının kabulü yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının eşinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarını 2016 yılı başında öğrendiği, tarafların bu tarihten sonra da evliliği sürdürme kararı aldıkları, kadının evliliğine bir şans daha vermek istediği, aynı yılın Eylül ayında ortak konutu ...'den ...'e taşıdıkları, bu dönem olduğu anlaşılan erkek eşin hakareti ve sadakatsizliğinin kadın tarafından affedildiğinin, en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerektiği erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, ancak af sonrasında da, erkeğin ... isimli kişi ile sadakatsizliğinin devam ettiği, bu sadakatsizlik fiilinin kadın tarafından affedildiğinin erkek tarafından ispat edilemediği, özellikle kadının daha önce affedilmiş olmasına rağmen erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarına devam etmesi karşısında durumu öğrenen kadının eşine karşı tavırlı davranmasının, ziyarete gelen yakınlarına karşı da ilgisiz kalmasının yaşananlara tepki niteliğinde olduğu, bu vakıaların kadına kusur olarak yüklenmesinin mümkün görülmediği, İlk Derece Mahkemesinin erkek eşin birliğin temelinden sarsılmasında tam, kadın eşin kusursuz olduğu yönündeki kusur derecelendirmesinin gerekçe düzeltilerek doğru olduğu, kadın yararına tazminat miktarlarının az olduğu, kadının sürekli ve düzenli, sosyal güvencesi olan, en az asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiğinin ispat edilememesi nedeni ile kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmolunmasında isabetsizlik bulunmadığı ancak kadın yararına hükmolunan tedbir ve yoksulluk nafakası miktarlarının az olduğu, davacı karşı davalı kadın tarafından nafakalar için sonraki yıllarda %10 oranında artış koşulu belirlenmesi istenildiği halde mahkemece nafakaların her yıl ÜFE - TÜFE oranında artırılmasına karar verildiği, hâkimin taleple bağlı olduğu fazlaya karar veremeyeceği, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairesinin yerleşen uygulamalarının artış koşulunun ÜFE oranına göre belirlenmesi doğrultusunda olması nedeniyle talep de gözetilerek % 10 oranını aşmamak kaydıyla TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranında artırılmasına karar verilecek yerde yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru bulunmadığı, ortak çocuğun ergin olduğu gerekçesi ile; davacı-karşı davalı kadının maddî ve manevî tazminatlar ile kadın yararına hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakalarının miktarı, davalı-karşı davacı erkeğin kusurun gerekçesi, ortak çocukla ilgili velâyet, kişisel ilişki, tedbir ve iştirak nafakası ile kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının artırım koşulu ve ziynet alacağı hükümleri yönlerinden kabulüne, gerekçenin düzeltilerek ilgili bentlerin kaldırılmasına, bu hususlarla ilgili; ortak çocuk ergin olduğundan velâyet ve kişisel ilişki konusunda karar verilmesine yer olmadığına, takdir olunan aylık 350,00 TL tedbir nafakasının, ergin olduğu 06.11.2020 tarihi itibariyle kaldırılmasına, iştirak nafakasına hükmedilmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadın yararına aylık 750,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası verilmesine ve yoksulluk nafakasının her yıl boşanma hükmünün kesinleştiği tarihte %10 oranını geçmemek kaydıyla, TÜİK tarafından açıklanacak ÜFE oranı üzerinden arttırılmasına, kadın yararına 40.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminatın boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-karşı davacı erkekten alınarak, davacı-karşı davalı kadına verilmesine ve ziynet eşyası alacağının kısmen kabulüne, sair yönlerden istinaf taleplerinin reddine karar verilmiştir
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; tedbir ve yoksulluk nafakası ile tazminatların miktarı yönünden temyiz etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; ... İle olan yazışmalara ilişkin delillerinin hukuka uygun elde edilmediği, olayın sosyal medya üzerinden olan yazışmaların erkek tarafından devam ettirilmemesi sebebi ile üçüncü şahıs olan kadının davacı-karşı davalıya durumu yazmasından ibaret olduğu erkeğin kusurunun ispat edilemediği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kadının tamamen kusurlu olduğu, kadın yararına tazminata hükmedilemeyeceği ve miktarların da fahiş olduğu, en azından tarafların eşit kusurlu kabul edilmesinin hakkaniyete daha uygun olacağı, kadının sosyal ekonomik durumunun yeteri kadar araştırılmadığı, yararına nafakaya hükmolunmasının hatalı olduğu belirtilerek; kadının boşanma davasının kabulü ve ferileri ile kendi davasının reddi yönünden temyiz etmiştir
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların boşanma davalarının kabulü, maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası verilmesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, erkeğin davasının kabulünü gerektirir kadının kusurunun bulunup bulunmadığı, erkeğe yüklenen kusurun gerçekleşip gerçekleşmediği, affın varlığı, kadın yararına hükmolunan nafaka ve tazminatların miktarları noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 175 inci maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369, 370 ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 inci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir .
2.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanunun 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci madde hükümleri nazara alınarak, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat miktarları yönünden davacı-karşı davalı kadın yararına BOZULMASINA,
2. Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı-karşı davacı erkeğin tüm, davacı karşı davalı kadının ise sair temyiz itirazlarının REDDİ ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ...'e yükletilmesine,
Peşin harcın istek hâlinde ...'ya iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.