"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma, ziynet alacağı ve tedbir nafakası davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davacı davalı erkek tarafından açılan boşanma davasının reddine, birleşen boşanma davasının kabulüne, ziynet alacağı davasının reddine, birleşen tedbir nafakası davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulüne, ilgili bentlerin kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı davacı tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı davalı vekili dava ve birleşen kadının boşanma ve ziynet alacağı davasına cevap dilekçelerinde özetle; kadının birlik yükümlülüklerini yerine getirmediğini eş ve çocuğun ihtiyaçlarıyla ilgilenmediğini, ev işlerini yapmadığını, kadın ve annesinin erkeğin annesine beddua edip onu darp ettiklerini, erkeğe de beddua ettiğini, evi terk edip gittiğini, çocuğu göstermediğini, 2008 yılında boşanma davası açtığı barışmak için ziynet ve para şartı koşulduğunu, erkek ve ailesine hakaret içeren onur kırıcı söylemlerde bulunduğunu iddia ederek evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, olmadığı taktirde ortak velâyete karar verilmesine, yararına 50.000,00 TL maddî 100.000,00 TL manevî tazminata faiziyle karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davacı davalı vekili kadının birleşen tedbir nafakası davasına cevap dilekçesinde özetle; kadının 2008 yılında boşanma davası açtığını, davasının reddedildiğini, ardından yaklaşık 1 yıl kadar tarafların bir arada yaşadıklarını, kadının ortak konutu sebep olmaksızın terk edip dönmediğini belirterek haksız ve fahiş nafaka taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Dava dilekçesinin kadına 23.10.2018'de tebliğ edildiği, cevabın 09.11.2018 tarihinde süreden sonra verildiği anlaşılmaktadır.
2.Davalı davacı kadın vekili birleşen boşanma ve ziynet alacağı davasında; erkeğin eş ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılamadığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, kendilerini arayıp sormadığını, ekonomik şiddet uyguladığını, sürekli hakaret ve beddualar ettiğini, azarlandığını, öfke kontrolünün olmadığını, sürekli psikolojik şiddet uyguladığını, ailesinin sözünden çıkmadığını, erkeğin anne babasının kendisini darp ettiğini, evden kovduğunu, kimseyle görüşmesine izin vermediklerini, erkeğin imam nikahlı bir kadınla yaşayarak sadakat yükümlülüğünü yerine getirmediğini, erkeğin ailesiyle aynı avlu içindeki evde yaşamak zorunda bırakıldığını, hayvanların bakımı ve ev temizliği gibi tüm işlerin kadın tarafından yapılmak zorunda bırakıldığını iddia ederek; tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak boşanmalarına, çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, aylık 600,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, yararına 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata, ziynet alacağı taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3.Davalı davacı kadın birleşen tedbir nafakası davasında; eşinin 2012 yılında Rusya'ya çalışmaya gittiğini, eşinin ailesiyle kaldığını, döndüğünde kendisini istemediğini, eşinin ailesinin kendisi ve çocuğunu evden kovduğunu, 6 yıldır arayıp sormadığını, erkeğin bir kadınla gayriresmi olarak yaşadığının konuşulduğunu, yurt dışında çalışırken kazandığı paralarını babasına gönderdiğini, adli yardım talep ettiğini, kadın için aylık 700,00 TL, çocuk için aylık 300,00 TL önlem nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların önce kök aile ile birlikte yaşadıklarını ancak daha sonra avlusu ortak ayrı bir ev açıldığı hususu sabit ise de günlük hayatlarına yine aynı avlu içerisinde devam ettiklerini, yemekleri birlikte yediklerini, evlilik hayatına müdahale olgusunun bu nitelikte bir ev ile bertaraf edilmiş kabul edilemeyeceğini, erkeğin başka bir kadınla birlikte yaşadığı yönünde söylentilerin çıktığını, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında erkeğin tam kusurlu olduğu, kadının kusurunun ispat edilemediği, kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu gerekçesi ile erkeğin açtığı boşanma davasının reddine, ortak çocuk velâyetinin geçici olarak anneye bırakılmasına, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, birleşen dosyadan hüküm kurulduğundan bu dosyada hükmedilen tedbir nafakalarının kaldırılmasına, tedbir nafakası davasının kısmen kabulüne, karar tarihi olan 15.10.2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere davacı-davalı kadın lehine aylık 450,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına karar tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ortak çocuk ... lehine aylık 300,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadının birleşen boşanma davasının kabulüne, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, çocuk için nafakaların tedbir nafakası dosyasından hüküm kurulduğundan karar verilmesine yer olmadığına, kadın için 10.000.00 TL maddî, 7.500,00 TL manevî tazminatın davalı ...'dan alınarak davacı ...'ya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, davalı-davacı kadının ziynet eşyası talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle: kadının tam kusurlu olduğunu, kendisine yüklenen kusurların ispat edilemediğini belirterek; kadının birleşen boşanma ve tedbir nafakası davalarının kabulünü, kendi davasını reddini ve sadece rapora göre velâyetin anneye verilmesinin doğru bir değerlendirme olmadığını belirterek velâyetin anneye verilmesini istinaf etmiştir.
2.Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle: ıslah dilekçesinde belirtilen delilleri toplanmadan karar verildiğini beliterek; kusur belirlemesi, yararına hükmolunan maddî-manevî tazminat, kadın ve çocuk için hükmolunan nafaka miktarları, ziynet alacağı talebinin reddi yönlerinden istinaf etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının birleşen boşanma davasında tanık deliline dayanmadığı ve tedbir nafakası dosyasındaki beyanlara delil olarak dayandığının anlaşıldığı, bu kapsamda yapılan değerlendirmeye göre de; erkeğe yüklenen hakkında başka bir kadınla birlikte yaşadığı yönünde söylentiler çıktığı vakıasının yüklenmesinin hatalı olduğu, diğer kusurların doğru ve yerinde olduğu, bunun yanında kadın ve annesinin erkeğin annesini darp ettiklerinin de sabit olduğu geçimsizliğe sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu, birleşen boşanma davasında çocuk ve kadın için nafaka taleplerinin birleşen önlem nafakası davasında karara bağlandığından nafaka talepleri hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin, önlem nafakası ile boşanmanın fer'îsi niteliğindeki tedbir iştirak ve tedbir yoksulluk nafakalarının birbirinden ayrı nafakalar olduğundan hatalı olduğu gerekçesi ile; ziynet alacağına ilişkin dosyanın tefrik edilmesine, tarafların tedbir nafakası davasına yönelik taleplerinin miktarın kesin olması nedeniyle reddine, kadın vekilinin, ıslah dilekçesindeki tanıklarının dinlenmemesine, kusur belirlemesi, maddî manevî tazminat miktarlarına yönelik, davacı davalı erkek vekilinin ise birleşen boşanma davasının kabulüne, velâyete, tedbir-iştirak-yoksulluk nafakası miktarlarına, maddî-manevî tazminat taleplerinin reddine yönelik istinaf taleplerinin esastan reddine, davacı davalı erkeğin kusura yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne boşanmaya sebep olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının tespitine, davacı davalı erkek vekilinin, kadın yararına takdir edilen maddî-manevî tazminata, önlem nafakasında takdir edilen yoksulluk, iştirak nafakasına yönelik istinaf taleplerinin kabulüne, ilgili bentlerin kaldırılarak, kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, davacı-davalı erkek vekilinin, asıl davanın reddine yönelik istinaf talebi ile davalı-davacı kadın vekilinin tedbir-iştirak-yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulüne ilgili bentlerin kaldırılarak erkek tarafından açılan boşanma davasının kabulüne, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, erkeğin maddî-manevî tazminat talebinin reddine, tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmemek kaydı ile kadın lehine dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 250,00 TL tedbir nafakasının ilk derecenin karar tarihi olan 15.10.2020 tarihi itibarı ile aylık 450,00 TL olarak tedbir nafakasına, boşanma hükmünün kesinleşmesiyle birlikte aylık 550,00 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk lehine dava tarihinden itibaren aylık 300,00 TL tedbir nafakasına, boşanma hükmünün kesinleşmesiyle birlikte aylık 400,00 TL iştirak nafakasının erkekten alınarak kadına ödenmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı kadın vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle: ıslah dilekçesi ile bildirilen tanıkların dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, erkeğin anne babasının barışma girişimlerinin af olarak değerlendirilmesi gerektiğini, dilekçeler teatisindeki isnatlarını tekrar ederek erkeğin tam ve ağır kusurlu olduğu, erkeğin davasının reddi gerektiği, kusur belirlemesinin hatalı olduğu, tazminat taleplerinin kabulü gerektiğini belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin davasının kabulü ve kadın lehine tazminat verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu, 370 inci ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Somut uyuşmazlıkta her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince tarafların eşit kusurlu olduğundan bahisle karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurları yanında davacı-davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarının da ispatlandığı anlaşılmış olup, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin, davalı-davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı kusur belirlemesi ve değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3.4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 inci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve maddî-manevî tazminat yönlerinden davalı-davacı kadın yararına BOZULMASINA,
2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı-davacı kadın vekilinin sair temyiz tirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Peşin harcın istek halinde yatırana İadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine,
16.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.