"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/81 E., 2022/2106 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Soma 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/331 E., 2020/80 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalı erkeğin eşine sürekli hakaretvari hareketler gösterdiğini, bakımını üstlendikleri davalı erkeğin babasının da davacıya ve ortak kızlarına sürekli hakaret ve küfürlü davranışlar sergilediğini, davacının da bu davranışlara sessiz kalıp eşini savunmadığını, eşine karşı sevecen ve koruyucu davranmadığını, davacının yakınlarına ziyarete gittiklerinde, davacı kadına bağırıp, para vermeden orada bırakıp evlerine döndüğünü, ev hanımı olan davacıya kızdığında para vermeyerek kendisini cezalandırdığını, son olarak 06.04.2018 tarihinde eşine küfür ve hakaret ederek evden kovduğunu iddia ederek, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedeniyle boşanmalarına, 3.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 30.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı kadının iddialarının asılsız ve gerçek dışı olduğunu, taraflar arasındaki tek sıkıntının beslenme konusunda bakıma ve desteğe ihtiyacı bulunan ve davalı ile kardeşleri arasında dönüşümlü bakılan müvekkilinin babasının davacı kadın tarafından evde istenmemesi olduğunu, son olarak da kayın pederini odaya kilitlediğini ve tuvalet ihtiyacını odada gidermek zorunda kaldığı, yaşadığı sıkıntı sebebiyle davacı kadına beddua etmesi üzerine davacının kayın pederinin evden gitmesini istediğini, aksi halde kendisinin gideceğini söyleyerek evi terk ettiğini iddia ederek taraflar arasında evliliği çekilmez kılacak hiçbirşey yaşanmadığını, tek sorunun müvekkilinin babası olduğunu, normalde müvekkilinin babasına baktığını, sadece davacının pişirdiği yemekten bir kap verdiğini, davacı kadının asılsız gerekçelerle dava açtığını, kusurlu olan tarafın kadın olduğunu, boşanma şartlarının gerçekleşmediğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar arasındaki geçimsizliğin asıl sebebinin erkeğin babası ile kadın arasında yaşanan olaylara ilişkin olduğu, son olayda kadının baş başa kaldıkları sürede kayın pederini bir odaya kilitlediği, bunun (kilitleme eyleminin) banyoya girecek olması sebebiyle güvenlik amacıyla yapıldığı kabul edilse bile eylemiyle düşüncesi arasında orantı bulunmadığı, ortak çocuğun beyanlarına göre davalı erkeğin eşiyle geniş ailesi arasındaki çizgiyi korumakta zorlandığı, ailesinin müdahalelerine sessiz kaldığı, eşiyle ailesi arasındaki anlaşmazlıklarda ailesinden yana tarafgir davrandığı, topluluk içinde eşini aşağılayıp psikolojik şiddet uyguladığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit oranda kusurlu bulundukları gerekçesi ile, davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, aylık1.000,00 TL tedbir 1.750.00 yoksulluk nafakasına tarafların eşit kusurlu olması nedeniyle tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi ve derecesi, maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddi, tedbir ve yoksulluk nafakalarının miktarı yönünden, kararın kaldırılması, istemlerinin kabulüne karar verilmesi talepli olarak istinaf etmiştir.
2.Davalı erkek vekili ise cevap ve katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle, davacının istinaf itirazlarının yerinde olmadığını, boşanma hükmünün temyiz edilmediğini belirterek, kusur belirlemesi ve derecesi ile nafaka taleplerinin reddi yerine kabulü ve miktarı yönünden kararı istinaf ettiklerini bildirmiş, davacının tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, Mahkeme kararında, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda her iki tarafın da eşit oranda kusurlu olduğu yönündeki kusur tespiti ve derecelendirmesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda eşit oranda kusurlu oldukları, eşit kusurlu eş lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilemeyeceğinden, davacı kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine yönelik kararının usul ve yasaya uygun olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek davacı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinde ve miktarında isabetsizlik görülmediği, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının ağır kusurlu olmadığı, gelirinin bulunmadığı, aylık 450,00 TL kira ödediği, adına kayıtlı bir parça tarla ve iki adet meyvelik olmak üzere üç parça taşınmaz bulunduğu, bu mal varlıklarının düzenli ve sabit gelir getirici nitelikte olmadığı, böylece kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinden davacı kadın yararına geçimi için yoksulluk nafakası takdir edilmiş bulunmasında bir isabetsizlik görülmediği gerekçesi ile tarafların istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalının babasının müvekkiline olan davranışlarını ve davalı erkeğin görmezden gelmesi ve müvekkilini bu davranışlardan korumaması, sessiz kalması vakıalarının ortak çocuk tarafından ispat edilmiş olmasına rağmen davalı erkeğe kusur olarak yüklenmediğini, müvekkilinin son yaşadığı olayın çok farklı olarak lanse ettirildiğini beyan ederek evlilik birliğinin sona ermesinde davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunu beyan ederek kusur tespiti ve derecesi, tazminat taleplerinin reddi ve nafakaların miktarı yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak ve birliğin devamına imkan vermeyecek bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kusur tespiti ve derecesi, kadının tazminat taleplerinin reddinin doğru olup olmadığı, kadın lehine hükmedilen nafakaların miktarının hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 174 üncü ve 175 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.İlk Derece Mahkemesince boşanmaya sebebiyet veren olaylarda; taraflar arasındaki geçimsizliğin asıl sebebinin erkeğin babası ile kadın arasında yaşanan olaylara ilişkin olduğu, son olayda kadının baş başa kaldıkları sürede kayın pederini bir odaya kilitlediği, bunun (kilitleme eyleminin) kendisinin banyoya girecek olması sebebiyle güvenlik amacıyla yapıldığı, hasta ve ameliyatlı olan, yardıma ve desteğe muhtaç durumda bulunan kayınpederine yardımcı olmanın ahlaki ödev olduğu kabul edilse bile, kadının eylemiyle amacı arasında orantı bulunmadığı, davalı erkeğin ise ortak çocuğun beyanlarına göre eşiyle geniş ailesi arasındaki çizgiyi korumakta zorlandığı, ailesinin müdahalelerine sessiz kaldığı, eşiyle ailesi arasındaki anlaşmazlıklarda ailesinden yana tarafgir davrandığı, topluluk içinde eşini aşağılayıp psikolojik şiddet uyguladığı gerekçesiyle tarafların eşit kusurlu olduklarına hükmedildiği; kararın, taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların birliğin mutluluğunu temine yönelik olarak yükümlülüklerini ağır şekilde ihmal etmesi nedeniyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda her iki tarafın da eşit oranda kusurlu olduğu yönündeki kusur tespiti ve derecelendirmesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin kusur belirlemesine yönelik istinaf itirazları kabul edilmemiştir. Yapılan yargılama, toplanan deliller ve dosya kapsamındaki tanık beyanlarına göre Mahkemenin kusur olarak kabul ettiği vakıalar gerçekleşmiş olup tarafların 1988 yılından beri süregelen evliliğinde erkeğin süreklilik arz eden bu kusurlu eylemleri karşısında kadının tek seferlik ahlaki yükümlülüğünü yerine getirmemesi karşılaştırıldığında erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken, Mahkemece, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
3.4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
4.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur tespiti, kadının tazminat taleplerinin reddi ve yoksulluk nafakasının miktarı yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.Yukarıda (2) numaralı paragrafta belirtildiği üzere İlk Derece Mahkemesi kararının kusur tespiti, kadının reddedilen maddî ve manevî tazminat talebi ile yoksulluk nafakasının miktarı yönünden kadın yararına BOZULMASINA,
3.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.09.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.