Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1292 E. 2023/5400 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi ve ziynet alacağının ispatı hususlarında anlaşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Erkeğin evlilik birliği boyunca kadına maddi destek sağlamaması ve ekonomik şiddet uygulaması da dikkate alınarak boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının hatalı olduğu gözetilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/660 E., 2022/1926 K.

KARAR : Kararın kaldırılarak kısmen esas hakkında hüküm kurulması

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 4. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/363 E., 2019/815 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine, kadının ziynet alacağı davasının ise reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurularının kısmen kabulüyle kararın kaldırılarak yeniden kısmen esas hakkında hüküm kurulmasına, sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; düğünde takılan altın ve eşyaların borç ile alındığını, para ve altınların geri verileceği söylenmesine rağmen erkek ve ailesi tarafından geri verilmediğini, tarafların evliliğinden çok kısa bir süre sonra evi erkeğin alacaklılarının aradığını, bu borçların ödenebilmesi için kadının, erkeğin ailesine ait sürücü kursunda 3 sene maaş almadan çalıştığını, kadının evlenmeden önce biriktirdiği paraya da erkeğin el koyduğunu, erkeğin babasının da borç para istediğini, erkeğin ablasının kadına ait bilezikleri alarak geri vermediğini, kadının kredi kartlarını kullanıp borçlarını ödemediğini, eve gelen hacizleri umursamadığını, böylece hem erkeğin hem erkeğin ailesinin kadına ekonomik şiddet uyguladıklarını, evlendiği günden beri eşine hiç değer vermediğini, müvekkilinin, eve misafir gelen akrabalarına hoşgeldin dahi demediğini ve şort, atletle oturarak televizyonun sesini açıp evde misafir yokmuş gibi davrandığını, 2017 yılında kadını çocuğunu da alıp, ailesinin yanına gelmek durumunda kaldığını ileri sürerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye bırakılmasına, çocuk yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine ve 50 adet çeyrek altın, 20'şer gramdan 22 ayar 7 adet bileziğin ve düğünde takılan 10.000,00 TL paranın aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde bedeline hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı-karşı davalı kadın vekili 15.11.2019 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; ziynetleri açıkladığı 03.01.2019 tarihli dilekçesinde yer almayan 15 gramdan 22 ayar 2 bilezik, 10 gramdan 22 ayar 1 bilezik, 30 gramdan 22 ayar 1 adet set takımı ve 50,00 ABD doları toplamı 12.717,74 TL olmak üzere ziynetlere yönelik talebini ıslah etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; tarafların önceden ikamet ettikleri ortak konutu kadının beğenmediğini, akrabalarından utandığını söyleyerek çocuğun mevlüdünü bu evde okutmayacağını söylediğini, tarafların başka bir eve taşınmak zorunda kaldıklarını, erkeğe baskı yaparak ekonomik olarak gereksiz bir yük altına soktuğunu, kendi isteği ile ve erkeğin karşı çıkmasına rağmen tuhafiye dükkanı açtığını, o tarihte yeni doğan çocuğun ilgiye ihtiyacı olmasına rağmen başına buyruk hareket ettiğini, erkeğin hastalığında ilgilenmediğini, hakaret ettiğini, birlik görevlerini yerine getirmediğini, erkeğe haber vermeden tatile gittiğini, erkeğin telefonla aramalarına cevap vermemeyi alışkanlık edindiğini, çocuğu aracı kullanarak erkekten para istediğini aşağıladığını, ortak çocuk hastalandığında çocuğa kızdığını, bağırdığını, fiziksel şiddet uyguladığını, erkeğin ailesine beddua ve hakaret ettiğini, tehdit ettiğini, ortak çocuğu göstermediğini, ortak çocuğun sünnetinden erkeğe ve erkeğin ailesinin haberdar edilmediğini, ortak konutun kilidini değiştirdiğini, erkeğin kişisel eşyalarını markete bıraktığını ileri sürerek 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, erkek yararına 100.000,00 TL maddî, 200.000,00 TL manevî tazminatın kadından tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin kadının ailesinden gelen misafirleri istemediği, onlara hoşgeldin bile demeyerek evde iç çamaşarı ile oturduğu, kredi kartı ve diğer borçları ödemek konusunda eşini yalnız bırakarak aldığı borçları ödemediği, "evi de, ablanı da yakarım" diyerek tehdit ettiği, buna karşılık kadının da eşini, oğlunun sünnetine çağırmayarak yok saydığı, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu, erkek tanıkları her ne kadar kadının kocasına "öküz gibi yatıyor, ayı gibi oturuyorsun, mal" şeklinde sözler söylediğini beyan etmiş iseler de dinlenen tanıklar ... ve ...'nın taraflarla 2013 yılı yazından beri bir araya gelmedikleri, beyanlarda geçen ifadelerden sonra tarafların bu davanın açıldığı tarihe kadar aynı evde birlikte yaşamaya devam ettikleri nazara alındığında beyanlara itibar edilemeyeceği ve bu vakıaların kadına kusur olarak yüklenemeyeceği gerekçesiyle asıl ve karşı boşanma davalarının kabulüne, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun beyanları ve sosyal inceleme raporundaki tespitler doğrultusunda velâyetinin anneye verilmesine, baba ile aralarında kişisel ilişki tesisine, çocuk yararına aylık 400,00 TL tedbir, 450,00 TL iştirak nafakası takdirine, kadın yararına yasal şartları oluştuğu gerekçesiyle 20.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine, erkeğin yasal koşulları oluşmayan maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, kadının ziynet alacına yönelik yapılan değerlendirmede dinlenen kadın tanıklarının ziynetlere ilişkin anlatımlarının kadından duyduklarını içerdiği, görgüye dayalı bilgileri olmadığı, buna karşılık erkek tanıklarının, kadına düğünde takılan ziynetlerin kadının ilk açtığı dükkan sırasında bu dükkan için kendisi tarafından bozdurulduğunun beyan edildiği, erkek vekiline ziynetlere ilişkin yemin delilinin hatırlatıldığı ancak bu delile başvurmayacaklarının beyan edildiği, kadının ziynetlere ilişkin davasını ispat edemediği, kadın vekili her ne kadar 15.10.2019 havale tarihli dilekçesi ile; ziynetlere ilişkin talebini ıslah ettiğini bildirmiş ise de, ıslah dilekçesine konu olan ziynetlerin dava dilekçesinde yer almadığı, dava dilekçesinde yer almayan ziynetin ıslahla talep edilemeyeceği gerekçesiyle kadının ziynet alacağına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararının erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminatlar ile tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, reddedilen ziynet alacağı yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararının kadının kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar ve velâyet hükmü yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin, kadını tehdit ettiğine dair vakıaya dilekçeler aşamasında dayanmadığı, ancak erkeğin diğer kusurlu eylemlerinin sabit olduğu, kadının da İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu eylemi yanında ayrıca kapı kilidini değiştirdiği ve erkeğin eşyalarını markete bıraktığı, bu haliyle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu, eşit kusurlu kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğu, ortak çocuk yararına tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru ise de miktarlarının az olduğu, kadının ziynet eşyası davasında görgüye dayalı tanık beyanlarıyla iddiasını ispatlayamadığı, Mahkemece yemin deliline dayandığı hatırlatılarak yemin delili hakkını kullanıp kullanmayacağı konusunda süre verildiğinde bu hakkın kullanılmayacağına ilişkin imzalı olarak beyanda bulunduğu, bu haliyle kadının ziynete ilişkin davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle erkeğin kusura ve kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatlara yönelik istinaf itirazları ile kadının ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir ve iştirak nafakalarının miktarına yönelik istinaf itirazlarının kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönlere ilişkin hüküm fıkralarının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle tarafların eşit kusurlu olduklarının tespitine, ortak çocuk yararına hükmedilen 400,00 TL tedbir nafakasının İlk Derece Mahkemesi karar tarihine kadar aynen devamına, karar tarihinden kararın kesinleşmesine kadar 700,00 TL tedbir nafakası takdirine, kararın kesinleşmesinden sonra ise ortak çocuk yararına 900,00 TL iştirak nafakası ödenmesine, kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, tarafların sair istinaf başvurularının ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin ortak konutta kalan bir kaç kıyafetinin erkeğin bilgisi dahilinde markete bırakılmasının kadına kusur olarak yüklenemeyeceğini, kadının evden ayrılmasından sonra erkeğin bir süre ortak konutta kaldığını sonra eşyalarını toplayarak ablasının evine yerleştiğini ve konutun kira ve aidatını ödemediğini, bu borçların ev sahibi tarafından kadından talep edildiğini, kadının ortak konuta giderek evin boşaltıldığını gördüğünü, kadının zaten boşaltılmış olan evdeki bir kaç eşyayı erkeğe market vasıtasıyla ulaştırmasının kusur olmadığını, erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediğini, evin geçimini sağlamadığını, eve haciz gelmesine sebep olduğunu, kadından para kaçırdığını, kadına ekonomik şiddet uyguladığını, erkeğin tanıklarının mahkemede vermiş olduğu beyanların soyut olduğunu, kadına ait paraların erkek ve ailesi tarafından alındığını, kadının kardeşlerinden borç para alıp geri vermediğini, kadını tehdit ettiğini, kadının ziynet alacağı talebine ilişkin olarak erkeğin, ziynet eşyalarının kadın tarafından götürüldüğü yönündeki karşı dava dilekçesindeki beyanına karşı erkek tanıklarının, kadına ait altınların kadın tarafından açılan dükkanın masraflarında kullanıldığına yönelik beyanda bulunmalarının birbirleri ile örtüşmediğini, böylelikle kadının altınlarına el koyan erkeğin ablası ve eniştesinin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, evliliğin ilk yıllarında erkeğin ve babasının kadının kardeşlerinden ve eniştesinden borç para ve altın aldığını, bu durumun kadının altınlarına daha evliliğin ilk yıllarından itibaren el konulduğunun göstergesi olduğunu, kadının kardeşlerinin erkeğe borç altın vermelerinin sebebinin kadına ait altınların erkek tarafından alındığını bilmeleri olduğunu ileri sürerek kararın, erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminat talebinin reddi, iştirak nafakasının miktarı ve reddedilen ziynet alacağı yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların kusur durumlarına göre erkeğin davasının kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı, kadının tazminat taleplerinin reddinin yerinde olup olmadığı, ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının hakkaniyete uygun olup olmadığı ile kadının ziynet alacağı davasını ispatlanıp ispatlanmadığı, ziynetlerin erkek tarafından kadının rızası dışında bozdurulup bozdurulmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 182 nci, 220 nci, 222 nci, 226 ncı, 330 uncu ve 338 inci maddeleri. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı-karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda İlk Derece Mahkemesince erkeğin, kadının ailesinden gelen misafirleri istemediği, onlara hoş geldin bile demeyerek evde iç çamaşırı ile oturduğu, kredi kartı ve diğer borçları ödeme konusunda eşini yalnız bırakarak borçları ödemediği, "evi de ablanı da yakarım" diyerek kadını tehdit ettiği, buna karşılık kadının da eşini, oğlunun sünnetine çağırmayarak onu yok saydığı, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiş, kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince kadının dilekçeler aşamasında tehdit vakıasına dayanmadığı, erkekten bu kusurun çıkarılmasın gerektiği, ayrıca kadının, erkeğin eşyalarını markete bıraktırdığı ve kapı kilidini değiştirdiğinin sabit olduğunun anlaşılmasıyla bu kusurların kadın aleyhine yüklenmesi gerektiği, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının tespiti ile kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama, dinlenen tanık beyanları ve toplanan delillerden erkeğin ayrıca, evliliğin başından itibaren kadına maddî destek olmayıp evin geçimini kadının tek başına üstlenmesine sebep olarak süregelen şekilde ekonomik şiddet uyguladığı, evlilik birliğinin ağır ihlali niteliğinde bulunan bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Tarafların Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları ile birlikte değerlendirildiğinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda erkeğin kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken Mahkemece hatalı değerlendirme ile tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü doğru bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

3. 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-karşı davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı, 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 inci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen hakkaniyet kuralları da dikkate alınarak davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ile maddî ve manevî tazminatlar yönünden kadın yararına BOZULMASINA,

2.Davacı-karşı davalı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.