"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Kararın davalı karşı davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 17.02.2020 tarihli ve 2019/4038 Esas, 2020/1133 Karar sayılı kararı ile karar bozulmuş, bozma üzerine İlk Derece Mahkemesince bozma ilâmına direnilmiş ve bu kararın da davalı karşı davacı kadın vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.12.2022 tarihli ve 2022/2-1025 Esas 2022/1669 Karar sayılı ilâmı ile Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, bu yeni hükmün temyizen inceleme görevinin Özel Daireye ait olduğu gerekçesi ile dosya Dairemize gönderilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; kadının eşinin ailesini beğenmediğini, müvekkiline saygı duymadığını, hakarete varan söz ve davranışlarda bulunduğunu, marka ve lüks düşkünü olduğunu, ortak evin ...’de olmasına rağmen ortak çocuk ile birlikte ...'da müvekkilinden ayrı bir şekilde yaşamaya başladığını, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek tarafların öncelikle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 161 inci maddesine göre zina, bunun mümkün olmaması hâlinde aynı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine ve müvekkili yararına 500.000,00 TL maddî, 750.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; evliliğin bu hâle gelmesine erkeğin kusurlu davranışlarıyla sebep olduğunu, eşine hakaret ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, ortak çocuk ile ilgilenmediğini, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığını, eşlerin yaklaşık sekiz yıldır fiili olarak ayrı yaşadıklarını, ayrıca davacı karşı davalının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunu ileri sürerek tarafların öncelikle 4721 sayılı Kanun`un 163 üncü maddesine göre haysiyetsiz hayat sürme, bunun mümkün olmaması hâlinde aynı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına 15.000,00 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 5.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 1.000.000,00 TL maddî, 1.000.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.01.2018 tarihli ve 2016/324 Esas, 2018/39 Karar sayılı kararıyla; erkeğin ...’de kadının ise ortak çocukla birlikte ...’da yaşadığı, eşlerin bu şekilde uzun süredir fiili olarak ayrı oldukları, kadının bu süreçte eşini aldattığı, buna karşılık erkeğin de eşi ve çocuğu ile ilgilenmediği, telefon kayıtlarının incelenmesinde birden fazla kadın ile görüşmek suretiyle güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, hâl böyle olunca boşanmaya sebep olan olaylarda davalı karşı davacı kadının ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle erkeğin zinaya dayalı davası ile kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı davalarının kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına 800,00 TL tedbir, 2.000,00 TL iştirak nafakası ile davacı karşı davalı erkek yararına 40.000,00 TL maddî, 35.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine, ağır kusurlu bulunan davalı karşı davacı kadının nafaka ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı karşı davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.04.2019 tarihli ve 2018/828 Esas, 2019/524 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, tarafların tespit edilen sosyal-ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, çocuğun ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında çocuk yararına takdir edilen tedbir ve iştirak nafakasının yeterli olduğu gerekçesi ile davalı karşı davacı kadının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 17.02.2020 tarihli ve 2019/4038 Esas, 2020/1133 Karar sayılı kararıyla; ortak çocuk Zübeyde Tuva yararına takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu sebeple kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin onanmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ortak çocuk için dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bağlanan aylık 800,00 TL tedbir nafakası ile hüküm kesinleştikten sonra 2.000,00 TL olarak belirlenen iştirak nafakasının hakkaniyete uygun olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilerek ortak çocuk Zübeyde Tuva için bağlanan aylık 800,00 TL tedbir nafakasının hükmün kesinleşmesine kadar devamı ile kesinleştikten sonra aylık 2.000,00 TL iştirak nafakasının davacı karşı davalı erkekten alınarak davalı karşı davacı kadına verilmesine, kesinleşen konularda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı karşı davacı kadın vekili, davacı karşı davalı erkeğin ekonomik durumunu ortaya koyan belgelerin incelenmediğini, davacı karşı davalı erkeğin üzerine kayıtlı 7 taşınmazın olduğunu, şirket hissesini dava açıldıktan sonra abisine devrettiğini, çocuğun okulunun aylık ödemesinin de 5.000,00 TL olduğunu, davacı karşı davalı erkeğin tedbir nafakasından başka bir ödeme yapmadığını, çocuğun 18 yaşını doldurduğunu, hüküm altına alınacak iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere verilmesini belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.12.2022 tarihli ve 2022/2-1025 Esas 2022/1669 Karar sayılı ilâmı ile bozma kararı sonrasında İlk Derece Mahkemesince tarafların güncel sosyal ve ekonomik durumları araştırılmak suretiyle direnme kararı verildiği, bu durumda Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, bu yeni hükmün temyizen inceleme görevinin Özel Daireye ait olduğu gerekçesi ile dosya Dairemize gönderilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının az olup olmadığı ve iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren hükmedilip hükmedilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 371 inci maddesi ve 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası hükümleri ile 4721 sayılı Kanun`un 4 üncü maddesi, 182 nci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları, 327 nci maddesinin birinci fıkrası, 330 uncu maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı karşı davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk Zübeyde Tuva yararına hükmedilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının iştirak nafakası yönünden BOZULMASINA
2. Davalı karşı davacı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
23.03.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.