"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3532 E., 2022/3806 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 3. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/392 E., 2022/155 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince erkeğin davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir. Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile kararın kaldırılarak eksiklikler giderildikten sonra karar vermek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince erkeğin davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kadının istinaf başvurusunun esastan reddine ve erkeğin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kabul edilen yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı erkek vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde; kadının evlilik birliğinin kendisine yüklemiş olduğu sorumlulukları yerine getirmediğini, müvekkiline olan sevgi ve saygısının kalmadığını, eşine, çocuğuna ve evine gereken ilgiyi ve özeni göstermediğini, evlilik birliği süresince taraflar arasında sürekli tartışma yaşanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin daha önce de ... Aile Mahkemesinin 2014/564 Esas 2014/54 Karar sayılı dosyası ile boşanma davası açtığını ancak davanın reddedildiğini ve kararın 19.12.2014 tarihinde kesinleştiğini tarafların bir araya gelmediklerini, ayrı yaşamakla evlilik birlikteliğinin devamında menfaat kalmadığını beyan ederek 4721 sayılı Türk Medeni kanununun ( 4721 sayılı Kanun ) 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası gereğince ve evlilik birlikteliğinin temelinden sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, davalı kadının müvekkili aleyhine ortak çocuklar ve kendisi için ... 1.Aile Mahkemesi nin 2014/449 esas2015/92 karar sayılı kararı ile bağımsız tedbir nafakası davacı açtığını, ortak çocuklar ve kadın için 500,00 TL tedbir nafakasına hükmedildiğini, müvekkilinin görevinden uzaklaştırıldığını maaşının 3/4 'ünü alabildiğini, nafakayı ödeyebilecek gücünün olmadığını beyan ederek aleyhine hükmedilen bağımsız tedbir nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı erkek vekilinin 26.03.2019 tarihli duruşmadaki beyanında; "dava dilekçesini açarken üç yıldır tarafların bir araya gelmemesi ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma talep etmiştik. Biz davanın evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası olarak görülmesini talep ediyoruz bu hususta kusur araştırması yapılmasını ve tanıklarımızın bu hususta dinlenilmesini talep ediyoruz " şeklinde beyanda bulunmuştur.
II. CEVAP
Davalı kadın cevap dilekçesinde; davacının davasındaki iddiaların asılsız ve gerçek dışı olduğunu erkeğin, sürekli kendi anne ve babasının sözüyle hereket ettiğini, kendi anne ve babasından ayrı olarak bir ailesi olduğu bilinci ve sorumluluğuyla hareket etmediğini, davacının evliliklerinin ilk yıllarından itibaren kendi anne ve babasını yanından ayırmadığını, aynı çatı altında yaşamak zorunda kaldığını, evliliklerinin ilk yıllarından itibaren müvekkilinin evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri eksiksiz yerine getirdiğini, erkeğin kusurlu olduğunu, boşanma davası açma hakkının bulunmadığını, ortak çocuğun annesinin yakın ilgi ve şefkatine ihtiyaç duyduğunu ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesinin çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğini iddia ederek haksız ve kötü niyetle açılan asılsız davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte olup boşanmaya karar verilecekse ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuk için aylık 750,00 TL, müvekkili için aylık 1.000,00 TL nafakaya ve 50.000,00 TL manevî ve 50.000,00 TL maddî tazminata hükmedilmesine, tedbir nafakasının arttırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 30.01.2020 tarih, 2017/726 Esas - 2020/54 Karar sayılı kararı ile, erkek tarafından, kadın aleyhine ... Aile Mahkemesinin 2013/564 Esas sayılı dosyasında boşanma davası açıldığı ve yargılama sonucunda 11.02.2014 tarihli 2014/54 sayılı karar ile boşanma davasının reddine karar verildiği, kararın 19.12.2014 tarihinde kesinleştiği, tarafların ilk boşanma davasından beri ayrı yaşamaya başladığı ve tarafların bir araya gelmediği, tek başına ayrı yaşamanın şiddetli geçimsizliğe delalet edecek bir olgu niteliğinde olmadığı, kadının kardeşinin, erkeğe ''sen kimsin, karına bakamıyor musun'' şeklinde sözler söyleyerek kavga çıkartmaya başladığı ve kadının kardeşini yanında getirerek eşi üzerinde baskı kurmaya çalıştığı, erkeğin ise eşi ile ilgilenmediği, erkeğin ayrı yaşama döneminde tayinini ...'a istediği, Samsundaki eve taşındıktan kadının eşinin yanına gittiği, erkeğin ailesinin kadına ''neden geldin'' dediği ve kadının evden gitmesini istedikleri, olayların akışı karşısında evlilik birliğini kendi ailesinin müdahalesine açık hale getiren ve eşi ile ilgilenmeyen erkeğin boşanmaya yol açan olaylarda ağır kusur olduğu, eşine karşı kardeşini baskı aracı olarak kullanan kadının boşanmaya yol açan olaylarda az da olsa kusurlu olduğu gerekçesi ile erkeğin davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun, ayrı yaşama süresinde annesinin yanında kalması, annesinin yanında belli bir düzenin olması ve annesi ile birlikte yaşmaktan memnun olduğunu beyan etmesi nedeni ile ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesi gerektiği, kadının, işsiz olduğu, 20.12.2017 tarihinde sigortalı bir işten ayrıldığı, aylık 450,00 TL kira ödediği, erkeğin memur olduğu, 09.02.2017 tarihi itibari ile maaşının 3/2'si ni aldığı 08.07.2018 tarihinde 701 sayılı KHK ile ihraç olduğu, ihraç olduktan sonra SGK kaydına yansıyan çalışmasının olmadığı, kadının ağır kusurlu olmadığı ve boşanma ile yoksulluğa düşeceği, erkeğin fiilen kadının yanında bulunan ortak çocuğun giderlerine gücü oranında katılması gerektiği anlaşıldığından tarafların ekonomik ve sosyal durumları, hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak ... 1. Aile Mahkemesinin 2014/449 Esas 2015/92 Karar sayılı 27.01.2016 kesinleşme tarihli ilamı ile kadın lehine hükmedilen aylık 500 ,00 TL ve ortak çocuk yararına hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının artırılmasının hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmayacağından kadının tedbir nafakasının artırılması talebinin reddi ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve 08.07.2018 tarihinden geçerli olmak üzere kadın ve çocuk için aylık 300,00'er TL tedbir, aylık 300,00'er TL yoksulluk ve iştirak nafakasına boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının ağır veya eşit kusurlu olmadığı anlaşıldığından tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi gereğince kadın yararına 20.000,00 TL maddî tazminata, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadın ağır veya eşit kusurlu olmamakla birlikte kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir eylemin varlığı ispatlanmadığından kadının manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2.Bölge Adliye Mahkemesinin 27.05.2021 tarih, 2021/84 Esas ve 2021/1508 Karar sayılı kararı ile; "...Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ortak çocuk 17.08.2007 doğumlu Kevser Irmak'ın velâyetinin anneye verilmesine karar verilmiş ise de; velâyet hususunda, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki tarafın yaşadığı ortamda ayrı ayrı inceleme yapılması, taraflarla ve çocuklarla görüşmek suretiyle velâyet ve şahsi ilişki düzenlenip düzenlenmeyeceği, şahsi ilişkinin süresi konusunda ayrıntılı rapor alınması gerekli iken sadece ortak çocuğun beyanıyla yetinildiği, annenin ve babanın ortamında inceleme yapılmadığı, anne ve babayla görüşülmediği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece tarafların ortamında ve yaşadığı çevresinde, psikolog, pedagog veya sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlar tarafından inceleme yapılarak, taraflar ve birlikte yaşadığı kişilerle görüşme yaparak, anne ve babanın yaşadığı ortamın çocuğun yüksek yararına uygun olup olmadığı, velâyetin anneye yada babaya verilmesine sakınca doğuracak bir durumun olup olmadığı, çocuğun velâyet konusundaki isteğinin tespiti, anne yada baba ile şahsi ilişki kurulması gerektiği taktirde çocuğun menfaatlerine uygun olan şahsi ilişki süresi ve şekli konusuda rapor istenmesi gereklidir.Kuşkusuz velâyetin düzenlenmesinde, çocukların üstün yararı, ana ve babanın isteklerinden önce gelir. Böyle bir rapor alınmadan karar verilmesi halinde tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin toplandığından ve bu delillerin değerlendirildiğinden söz edilemez..." gerekçesiyle; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile eksikliklerin tamamlanarak bir karar verilmesi için kararın tümüyle kaldırılarak dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı vekili, dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında ''3 yıldır ortak hayatın kuralamaması sebebiyle evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma'' talebinde bulunduğu, erkek vekilinin belirsiz bu talebini 26.03.2019 tarihli duruşmada evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma olarak açıkladığı, kadının cevap dilekçesinde, boşanma talebinde bulunmadığı, davalı tarafın nafaka ve tazminat talebinin boşanmaya bağlı boşanmanın fer'î niteliğinde bulunan nafaka ve tazminat talebine ilişkin olup, boşanmanın fer'î niteliğindeki taleplerin boşanmadan bağımsız olarak talep edilemeyeceği, cevap dilekçesi ile boşanma talep etmeyen davalının bu talebinin karşı dava niteliğinde değil boşanmaya bağlı nafaka ve tazminat talebinin olduğunun değerlendirilmesi gerektiği, erkek tarafından davalı kadın aleyhine ... Aile Mahkemesinin 2013/564 Esas sayılı dosyasında boşanma davası açıldığı ve yargılama sonucunda 11.02.2014 tarihli 2014/54 sayılı karar ile boşanma davasının reddine karar verildiği, kararın 19.12.2014 tarihinde kesinleştiği, tarafların ilk boşanma davasından beri ayrı yaşamaya başladığı ve tarafların bir araya gelmediği, tek başına ayrı yaşamanın şiddetli geçimsizliğe delalet edecek bir olgu niteliğinde olmadığı, kadının kardeşinin davacı erkeğe ''sen kimsin, karına bakamıyor musun'' şeklinde sözler söyleyerek kavga çıkartmaya başladığı ve davalı kadının, kardeşini yanında getirerek eşi üzerinde baskı kurmaya çalıştığı, davacı erkeğin eşi ile ilgilenmediği, ayrı yaşama döneminde tayinini ...'a istediği, davacı erkek Samsundaki eve taşındıktan sonra davalı kadının eşinin yanına gittiği, davacının ailesinin davalı kadına ''neden geldin'' dedikten sonra davalının evden götürülmesini istedikleri, ''bunları boşayın'' şeklinde sözler söylediği, olayların akışı karşısında evlilik birliğini kendi ailesinin müdahalesine açık hale getiren ve eşi ile ilgilenmeyen davacı erkeğin boşanmaya yol açan olaylarda ağır kusur olduğu, eşine karşı kardeşini baskı aracı olarak kullanan davalı kadının boşanmaya yol açan olaylarda az da olsa kusurlu olduğu, mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede sarsıldığı, evlilik birliğinin devamında taraflar ve çocuklar bakımımından korunmaya değer bir yararın belirlenemediği, tespit edilen kusur durumuna göre davalı kadının davaya karşı koymasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu, tarafların ilk boşanma davasının reddedilmesinden ve kararın kesinleşmesinden sonra 3 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen bir araya gelmediği, erkeğin davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanunu'nun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun, ayrı yaşama süresinde annesinin yanında kalması, annesinin yanında belli bir düzenin olması ve annesi ile birlikte yaşmaktan memnun olduğunu beyan etmesi nedeni ile ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesi gerektiği, kadının, çalışmadığı ağır kusurlu olmadığı ve boşanma ile yoksulluğa düşeceği, erkeğin fiilen kadının yanında bulunan ortak çocuğun giderlerine gücü oranında katılması gerektiği anlaşıldığından tarafların ekonomik ve sosyal durumları, hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak ... 1. Aile Mahkemesinin 2014/449 Esas 2015/92 Karar sayılı 27.01.2016 kesinleşme tarihli ilamı ile kadın lehine hükmedilen aylık 500,00 TL ve ortak çocuk yararına hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının artırılmasının hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmayacağından kadının tedbir nafakasının artırılması talebinin reddi ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve 08.07.018 tarihinden geçerli olmak üzere kadın ve çocuk için aylık 400,00 TL tedbir nafakasına, kesinleştikten sonra yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devamına, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının ağır veya eşit kusurlu olmadığı anlaşıldığından tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi gereğince kadın yararına 30.000,00 TL maddî tazminata, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadın ağır veya eşit kusurlu olmamakla birlikte kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir eylemin varlığı ispatlanmadığından kadının manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen maddî tazminat ile nafakalar ve velâyet yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, kocanın davası, manevî tazminat talebinin reddi ile lehine takdir edilen maddî tazminat ile nafakaların miktarı yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen maddî tazminat ile nafakalar ve velâyet yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; kusur belirlemesi, davanın kabulü, manevî tazminat talebinin reddi ile lehine takdir edilen maddî tazminat ile nafakaların miktarı yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsılıp sarsılmadığı, sarsılmış ise kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı, kusur belirlemesine bağlı olarak erkeğin boşanma davasının ve kadının yoksulluk nafakası ve maddî tazminat talebinin kabulünün doğru olup olmadığı, kadın lehine manevî tazminat hükmedilebilmesinin yasal koşullarının oluşup oluşmadığı, hükmedilen nafaka ve tazminat miktarların hakkaniyete uygun olup olmadığı, velâyet düzenlemesi noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü, 175 inci, 182 inci, 330 uncu ve 336 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise 4721 sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.
2.Somut uyuşmazlıkta; İlk Derce Mahkemesi'nce evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının tespit edildiği ve evlilik birlikteliğinin çekilmez hale gelmesinde; kadının kardeşinin davacı erkeğe ''sen kimsin, karına bakamıyor musun'' şeklinde sözler söyleyerek kavga çıkartmaya başladığı ve davalı kadının, kardeşini yanında getirerek eşi üzerinde baskı kurmaya çalıştığı, davacı erkeğin eşi ile ilgilenmediği, ayrı yaşama döneminde tayinini ...'a istediği, davacı erkek ... ilindeki eve taşındıktan sonra davalı kadının eşinin yanına gittiği, davacının ailesinin davalı kadına ''neden geldin'' dedikten sonra davalının evden götürülmesini istedikleri, ''bunları boşayın'' şeklinde sözler söylediği, olayların akışı karşısında evlilik birliğini kendi ailesinin müdahalesine açık hale getiren davacı erkeğin boşanmaya yol açan olaylarda ağır kusur olduğu kanaatine varılarak erkeğin davasının kabulüne karar verilmiş ise de kadına yüklenen kusura ilişkin tanık beyanları, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak beyanlardan ibaret olup kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Erkeğin Mahkemece belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre; eşi ile ilgilenmediği, kök ailesinin müşterek eve dönen kadına hitaben "neden geldin" "bunları boşayın" beyanları ile evlilik birlikteliğine müdahale ettikleri ve erkek eşin bu müdahaleye sessiz kaldığı, kadının ortak konuta gelmesini istemediği ve bu hale göre evlilik birliğinin erkeğin tam kusurlu eylemleri ile çekilmez hale geldiği anlaşılmış olup, kimsenin kendi kusuruna dayanarak boşanma davasını açmayacağından erkeğin boşanma talebinin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı görülmüş ve bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ...'a iadesine,
Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden Oğuz'a yükletilmesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.