Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1963 E. 2023/1067 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede geçimsizlik olup olmadığı, kusurun kimde olduğu, boşanmaya, tedbir nafakasına ve tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği ve hükmedilen miktarların uygunluğu uyuşmazlık konusudur.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü ve kişilik haklarına yapılan saldırı dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu gözetilerek karar, tazminat miktarı yönünden bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; tarafların 2000 yılında evlendiklerini, davalı erkeğin, vefat eden yakın arkadaşı ... isimli şahsın eşi ile gayri resmi ilişki içerisine girdiğini, erkeğin, tarafların evine de girip çıkmışlığı olan Arife isimli bu kadınla birlikte olmak suretiyle sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, telefonunu müvekkilden saklamaya, faturaları ve evin diğer giderlerini ödememeye başladığını, 2011 yılı sonlarında davalı eşin bir kağıda iki satır söz yazıp davacıyı ve oğlunu yapmış olduğu borçlar içinde terk ettiğini, davacının bir yıla yakın oğluyla birlikte ablasının yanında yaşadığını, daha sonra davalının davacıya telefon açarak "ben sizden vazgeçemem" diyerek davacıya tekrar birlikte yaşama teklifinde bulunduğunu, davacının yaşadığı maddî zorluklar ve oğlunun geleceğini düşünerek bu teklifi kabul ettiğini, davalının still hastalığı nedeniyle üç ay hastanede kaldığını, bu dönemde davacının eşine maddî ve manevî destekte bulunduğunu, davalının tamamen iyileşip pazarcılık işine başladıktan sonra yine telefonlarını saklamaya, eve gelmemeye başladığını, davalının eve alkollü geldiğini ve oğlunun yanında küfürler edip davacıya şiddet uyguladığını, bu durumun birden fazla kez tekrar ettiğini, davalının annesinin de oğluna sahip çıkarak "erkek bu döver de söver de" dediğini, müvekkilinin 2018 yılı içinde davalınn, birlikte yaşadığı Arife isimli kadından bir çocuğunun olduğunu öğrendiğini, birliği artık yürütemeyeceğini anladığını beyanla tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davacı lehine aylık 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile yasal faizi ile birlikte 200.000,00 TL maddî, 200.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı erkek süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının sürekli her şeye beddua ettiğini, sürekli kavgacı tutum sergilediğini, aralarında yaşadıkları sorunlara ve tatsız olaylara müşterek çocukları ...'i de katarak kendini mazlum ve ezilen olarak gösterdiğini, davacının oğulları ...'i kendisine karşı doldurduğunu, kendisinin 2010 yılında bir mektup bırakarak müşterek evi terk ettiği hususunun doğru olduğunu, o dönem aşırı şekilde borç batağına girdiğini ve o psikoloji ile herhangi bir hataya düşmemek, ailesine ve herhangi birine zarar vermemek için evden uzaklaşmak istediğini, telefonunu saklamaktan ziyade telefonunu sessize aldığını, bunun sebebinin de alacaklıların kendisini araması olduğunu, 2017 yılında oğlu ...'le tartıştıklarının doğru olduğunu, çünkü oğlunun kendisine el kaldırıp vurmaya kalktığını, o gün evladına bir şey olmasın diyerek oğlunu teyzesinin evinin orada indirdiğini, ''Bugün gelme oğlum burada kal'' dediğini ancak davacıya böyle bir şey demediğini, davacının ertesi gün konuyu Arife isimli kadına getirdiğini, herkesin içinde bunu yaptığını, davacıdan susmasını istediğini ancak davacının susmadığını ve kendisinin haberi yokken evi terk ettiğini, davacının beyan ettiği gibi 25.06.2018 doğumlu ...'ın Arife A.isimli kadınla olan ilişkisinden doğduğunu kabul ettiğini, ancak bu duruma gelmelerinin ve kendisinin hata yapmasının sebebinin davacı olduğunu, bütün uğraşına rağmen 2017 yılında evi terk edenin ve Arife A. ile bir ilişkisi varmış gibi bilinç altına yerleştirenin de davacı olduğunu, bu sebeplerle kendisinin de davacıdan boşanmak istediğini talep ve beyan etmiş, cevap dilekçesinde herhangi bir delile dayanmamıştır.

2.Davacı kadın vekili tarafından süresinde sunulan cevaba cevap dilekçesi davalı erkeğe 13.12.2018 tarihinde usulünce tebliği edilmiş, davalı erkek tarafından iki haftalık yasal süre geçtikten sonra 10.01.2019 tarihinde ikinci cevap dilekçesi sunulmuş, süresinden sonra sunulan ikinci cevap dilekçesinde davalı erkek tarafından tanık ve nüfus adres kayıtlarına delil olarak dayanılmıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dosya kapsamından, davalı ...'nin zaman zaman davacı eşi Cahide'ye şiddet uyguladığı ve küfür ettiği, 2017 yılında tarafların davacı ...'nin ablası Şayeste ile birlikte pikniğe gittikleri, burada iken davalının eşini, çocuğunu ve eşinin ablasını piknik alanında bırakıp gittiği, sonrasında geri dönüp davacı eşini ve müşterek çocuk ...'i davacının ablasının evine bıraktığı, tanık beyanlarından ve davalının nüfus kaydından anlaşıldığı üzere davalının Arife isimli bir kadından 25.05.2018 tarihinde ... isminde bir çocuğunun dünyaya geldiği, davalı ...'nin bu çocuğu 28.05.2018 tarih ve 27534 nolu tanıma senedi ile tanıyarak nüfusuna kaydettirdiği, bu şekilde davacı ...'nin davalı eşinin kendisini davalının yakın arkadaşı olan ve sonrasında vefat eden ... A.'nın eşi olan Arife A. isimli kadınla aldattığı yönündeki iddiasının da sübuta erdiği, davacı tarafın cevaba cevap dilekçesinin davalıya tebliğ tarihinin 13.12.2018 tarihi olup, davalının ikinci cevap dilekçesinin süresinden sonra sunulduğu, cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmayan davalının Mahkemece dinlenen tanık beyanlarının hükme esas alınmadığı, bu nedenle davacı kadına yüklenebilecek ispatlanan herhangi bir kusurun bulunmadığı, taraflar arasındaki evlilik birliğinin, davacıdan ortak hayatı sürdürmesi beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu ve evlilik birliğinin sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, davacı kadın vekilinin, ikinci tanık listesinde adı geçen tanığı Ahmet D.'nin beyanlarının da hükme esas alınmadığı, dava açmakla ayrı yaşamaya hak kazanan kadın yararına tedbir nafakası koşullarının oluştuğu, davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği, kadının mesleğinin bulunmadığı, sürekli gelir getiren bir işinin olmadığı, bir dönem bakıcılık yaptığı, sonrasında temizlik işlerinde asgari ücretle çalışmaya başladığı, asgari ücretle çalışmasının kendisini yoksulluktan kurtarmayacağı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusuru bulunmayan davacı kadın lehine yoksulluk nafakası koşullarının da gerçekleştiği, yine mevcut ve beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen ve boşanmaya sebebiyet veren olaylar sonucu kişisel hakları ve menfaatleri saldırıya uğrayan davacı kadın lehine, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya sebebiyet veren olaylardaki kusur durumu, davacının yaşı ve yeniden evlenme şansı, evlilik birliğinin süresi ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmolunması gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davacı kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 20.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi ile nafakaların ve tazminatların miktarı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı erkek istinaf dilekçesinde özetle; kabul edilen davanın tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden, davalı erkeğe yüklenen kusurların gerçekleştiği, erkeğin gerçekleşen kusurlarının yanında fiili ayrılık döneminde kadının ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılamama kusurunu da işlediği, erkeğin cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmadığı, ikinci cevap dilekçesinin de süresinde olmadığı, bu itibarla kadına kusur yüklenmesine imkan bulunmadığı, kaldı ki erkeğin dinlenen tanıklarının beyanlarından da kadına yüklenebilecek bir kusurun varlığının ispatlanamadığı, bu nedenle kadına kusur yüklenmemesinin doğru olduğu, gerçekleşen olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, kusursuz bulunan, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen, kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın lehine maddî ve manevî tazminat takdirinin doğru olup, tarafların evlilikte geçen süreleri, tespit edilen kusurları ile ekonomik ve sosyal durumlarına göre miktarlarının da makul olduğu, 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi ve tedbir nafakasının niteliği nazara alındığında kadın lehine tedbir nafakası takdirinin doğru olup, miktarının da makul olduğu, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumlarına göre davalı erkeğin pazarlarda sebze sattığı, adına kayıtlı araç ve taşınmaz bulunmadığı, kadının özel bir okulda asgari ücret karşılığında hizmetli olarak çalıştığı, adına kayıtlı 2020 model inceleme tarihi itibariyle 500.000,00 TL ve üzerinde değere sahip araca sahip olduğu, erkeğin kazancının araştırma tarihi itibariyle aylık 1.500,00 TL olarak tespit edilmesine, mal varlığının olmamasına ve erkeğin asgari ücretin üzerinde gelir elde ettiğinin ispat edilememesine göre her iki tarafın eşit gelir seviyesinde olduğu, bu bakımdan kadının boşanma ile yoksulluğa düştüğünün kabulüne imkan bulunmadığından kadın açısından yoksulluk nafakası koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davacı kadın vekilinin, yararına hükmedilen nafakaların ve tazminatların miktarına yönelik istinaf taleplerinin, davalı erkek vekilinin ise, kusur belirlemesine, kadın lehine hükmedilen tedbir nafakasına, kadın lehine hükmedilen tazminatlara yönelik istinaf taleplerinin ayrı ayrı esastan reddine, davacı kadın vekilinin, kusur belirlemesine yönelik istinaf talebinin kısmen kabulü ile tarafların kusur oranı değişmemekle birlikte kusura ilişkin gerekçenin açıklandığı şekilde düzeltilmesine, davalı erkeğin, kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının üçüncü bendindeki yoksulluk nafakası hükmünün kaldırılarak, yoksulluk nafakası yönünden yeniden hüküm tesisine, üçüncü bentteki tedbir nafakasına yönelik hükmün 3-a bendi olarak aynen muhafazasına, buna göre; hüküm fıkrasının 3-b bendi olarak, davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı erkeğin beyanları ile tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere, müvekkile hakaret ve tehditlerde bulunduğunu, ona psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığını, müvekkili en yakın arkadaşının eşi Arife A. ile aldatarak kadınlık gururuyla oynadığını, hatta yaşadığı bu gayri meşru ilişkiden çocuk sahibi olduğunu, davalının ... merkez ilçe belediyelerine ait pazar alanlarında, davalıya ait yerler bulunduğunu, tüm bu durumlar dikkate alındığında, yerel mahkeme tarafından takdir edilen maddî ve manevî tazminat miktarı ile müvekkil davacı lehine takdir edilen tedbir nafakası miktarının oldukça düşük olduğunu, davalının müvekkiline herhangi bir ödeme yapmamak adına, sigortalı bir yerde çalışmadığını ve malvarlığını başkalarının üzerine aktardığını, halbuki pazarcılık faaliyetinde bulunduğunu, ... merkez ilçelerinde belediyenin belirlediği pazara alanlarında davalıya ait yerler bulunduğunu beyanla, reddedilen yoksulluk nafakası talebi ile lehine hükmedilen tedbir nafakasının ve tazminatların miktarını yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Davalı erkek temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının hukuk ve hakkaniyetten uzak olduğu gibi yasalara da aykırı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince de hakkaniyetli karar verilmediğini, aleyhine verilmiş kararın lehine bozulması gerektiğini beyanla, kabul edilen davanın tamamı yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmaya hükmedilmesi ile kadın yararına tedbir nafakası ve tazminat şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, hükmedilen miktarların yerinde olup olmadığı, boşanmakla kadının yoksulluğa düşüp düşmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ıncı maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3.Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı erkeğin tüm, davacı kadın vekilinin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümlerinde düzenlenen hakkaniyet kuralları dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı kadın yararına hükmedilen tazminatların miktarı yönünden BOZULMASINA,

2. Davalı erkeğin tüm, davacı kadın vekilin sair temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ...'ye yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde Cahide'ye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.