"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/688 E., 2022/2461 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 10. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/203 E., 2020/675 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 2004 yılında evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu, on beş yıldır tarafların ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin 2005 yılında Zeytinburnu 1. Aile Mahkemesi’nin 2005/702 Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açtığını ancak müracaata bırakıldığından davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, müvekkilinin İstanbul’da, davalının ise Adana’da yaşadığını, davalının da on üç yıl önce kendisi ve ortak çocuk için tedbir nafakası davası açtığını, davanın Adana 1. Aile Mahkemesi’nin 2006/67 Esas sayılı dosyası üzerinden görüldüğünü, bu dosya ile birlikte davalı ve ortak çocuk lehine tedbir nafakasına hükmedildiğini, tarafların on beş yıldır hiçbir şekilde bir araya gelmediklerini, davalı boşanmaya yanaşmadığı için müvekkilinin dini nikah yaparak Sakine isimli bir bayanla yaşamaya başladığını, bu birliktelikten müvekkilinin üç yaşında bir kız çocuğunun bulunduğunu ve bu birlikteliğin halen devam ettiğini, bundan sonra tarafların evlilik birliğinin yeniden tesisi mümkün görülmediğinden ve bu durumun davalı ve çocuklar bakımından da korunmaya değer herhangi bir yarar taşımadığından boşanmaya karar verilmesi gerektiğini, tarafların evli kaldıkları kısa sürede davalının görevlerini yerine getirmediğini, müvekkiline hakaret ettiğini, müvekkilini sevmediğini, hiçbir haklı sebep olmaksızın müşterek konutu sık sık terkettiğini, sonunda da henüz kırk günlük olan ortak çocuğu da alarak müşterek konutu terk ederek Adana’ya döndüğünü, bu güne kadar da müşterek çocuğu müvekkiline göstermediğini, davalının müvekkiline sürekli “kendimi asacağım, öleceğim” şeklinde sözler söylediğini, davalının geçmişte geçirdiği trafik kazası nedeniyle travma yaşadığı bu hususu müvekkilinden gizlediğini, davalının müşterek evi terk ederek ayrı yaşadığını, dolayısı ile evliliğin kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmediğini iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin davacı babaya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili hakkında evlilik birliğini çekilmez hale getirecek kusurlu davranışları olduğu iddiasını kabul etmediklerini, daha evvel davacı tarafça açılan davada ileri sürülmeyen nedenler şimdi yaratılmaya çalışılarak davacının kendisini haklı gösterme çabası içinde olduğunu, davacının müvekkilini tekme tokat döverek kırk günlük bebeği ile birlikte "defol git, bir daha gelme, seni istemiyorum" şeklinde sözler söylenerek evden kovulduğunu, davacının müvekkilini kendi ailesi ile birlikte yaşamaya mecbur ettiğini, kayınvalide, kayınbaba, altı kayın, üç görümce ile ayrıca eltisi ve onun üç çocuğu ile birlikte aynı evde yaşadıklarını, evin bütün iş yükünün müvekkiline verildiğini, yetiştiremediğinde veya beğenilmediğinde müvekkilinin dayak yediğini, davacı erkeğin başka bir kadınla birlikte olup çocuk sahibi olduğunu iddia ederek davanın reddine karar verilmesini, boşanmaya karar verilmesi halinde ortak çocuğun velâyetinin davalı anneye verilmesine, aylık 1.000,00 TL tedbir-iştirak nafakası ile aylık 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasının davacı erkekten alınarak davalı kadına verilmesine, her yıl TÜFE oranında arttırılmasına, 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminatın davacı erkekten alınarak davalı kadına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların yaklaşık on beş senedir fiilen ayrı yaşadıkları, davalının on beş sene kadar önce müşterek haneden ayrılarak çocuğu ile birlikte Adana'ya baba evine geldiği ve o tarihten beridir Adana'da ailesinin yanında yaşadığı, davacının İstanbul'da yaşamaya devam ettiği ve evlilik dışı birliktelik yaşadığı, bu birliktelikten 18.01.2016 doğum tarihli bir çocuğunun daha bulunduğu, daha önce davacı erkek tarafından davalıya karşı 10.10.2005 tarihinde Zeytinburnu 1. Aile Mahkemesi'nin 2005/702 Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığı, açılan davanın taraflarca takip edilmemesi nedeniyle öncelikle işlemden kaldırıldığı ve yasal süre sonunda açılmamış sayıldığı, sonrasında tarafların ayrı yaşamaya devam ettikleri ve davalı kadın tarafından 19.01.2006 tarihinde davacı erkeğe karşı Adana 1. Aile Mahkemesi'nin 2006/67 Esas sayılı dosyası ile ayrı yaşamaktan kaynaklı tedbir nafakası davası açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda davacı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu sonucuna varılarak davacı kadın yararına ve ortak çocuk yararına bir miktar tedbir nafakasına hükmedildiği, verilen kararın Yargıtay 3 . Hukuk Dairesi'nin 2006/14587-1610 Esas-Karar sayılı ilamı ile onanarak 10.01.2007 tarihinde kesinleştiği, tarafların fiilen ayrılmalarından sonra davalı kadın tarafından açılan bağımsız tedbir nafakası davası kabul edilerek kesinleşmiş olduğundan davalı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu, tarafların çok uzun süreli de olsa yalnızca fiili ayrılık hallerinin olmasının emsal Yargıtay içtihatlarına göre tek başına boşanma nedeni sayılamayacağı, davalı kadının ortak çocuğu da alarak ortak konutu terk etmesi hususundaki haklılığını daha önce açılan bağımsız tedbir nafakası davası ile ispatladığı dikkate alındığında davalıya evi terk etmesinden kaynaklı kusur izafesi yapılamayacağı, davacı tarafça dayanılan davalının boğazına ip geçirmek suretiyle intihara teşebbüs etmesi, müşterek evden sık sık ayrılmak suretiyle birlik görevlerini yerine getirmemesi iddialarının tarafların ilk evlendikleri dönemlere ait olması, üzerinden uzun süre geçmesi, davacı erkek tarafından ileri sürülen bu iddiaların affedilmemiş olsa dahi en azından hoşgörü ile karşılanmış sayılması gerekeceği, kaldı ki davacı erkek tarafından daha önce Zeytinburnu 1. Aile Mahkemesi'ne açılan boşanma davasının yaşanan bu olaylar sonrası açıldığı ve sonrasında takipsiz bırakıldığı, davacı erkeğin Adana 1. Aile Mahkemesi'nin 2006/67 Esas sayılı bağımsız açılan tedbir nafakası davasında sunduğu cevap dilekçesi ile yeniden aile birliğinin tesis edileceği umuduyla açtığı boşanma davasını takip etmediğini bildirdiği, yine davacı tarafından davalının çok uzun yıllar ortak çocuk ile davacı babayı görüştürmediği iddia edildiği, bu hususta dinlenen davacı tanıklarınca davalının çocuğu görüştürmediği, davalı tanıklarınca ise davacı babanın çocuğu arayıp sormadığı yalnızca duyuma dayalı olarak soyut şekilde beyan edildiğinden bu beyanlara itibar edilmediği, davacı babanın çocuk için bağlanan nafakalarını düzenli ödemediği ve hakkında icra takipleri yapıldığı, ortak çocuğun babasını hiç tanımadığını beyan etmesi ortak çocuğun yaşı dikkate alındığında davacının ebeveynlik sorumluluğunu yerine getirmede kendi ihmalinin de bulunduğu, davalı annenin davacı ile çocuğu görüştürmemesine ve "seni boşamayacağım süründüreceğim " şeklindeki sözlerinin ve davacı tarafça iddia olunan vakıaların hiç birisinin böylelikle ispat edilemediği, davacının evlilik birliği içinde başka bir kadın ile imam nikahlı olarak yaşadığını kabul etmesi, ve bu birliktelikten bir çocuğunun daha bulunduğu nüfus kayıtlarına göre sabit olduğu, yine davalı tarafça ileri sürülen davacı erkeğin bağımsız konut açmadığı iddialarının dinlenen tanık beyanından sabit bulunduğu bu haliyle davalı kadına yüklenebilecek herhangi bir kusurun varlığı ispatlanamadığından davacı erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesi ile davanın reddine, ortak çocuğun geçici velâyetinin davalı anneye verilmesine, davalı kadın için bağlanan aylık 350,00 TL tedbir nafakasının 150,00 TL daha artırılarak dava tarihi olan 19.09.2019 tarihinden itibaren kararın kesinleşmesine kadar geçerli olmak üzere aylık 500,00 TL tedbir nafakası olarak davacı erkekten alınarak davalı kadına verilmesine, ortak çocuk için bağlanan aylık 300,00 TL tedbir nafakasının 200,00 TL daha artırılarak dava tarihi olan 19.09.2019 tarihinden itibaren kararın kesinleşmesine kadar geçerli olmak üzere aylık 500,00 TL tedbir nafakası olarak davacıdan alınarak davalı anneye verilmesine, tarafların maddî ve manevî tazminat taleplerinin boşanmanın gerçekleşmemesi nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı erkek vekili; tanık beyanlarının görgüye dayalı olduğunu, davalının dava konusu olayları affettiği ya da hoş görü ile karşıladığı yönünde bir savunması ve iddiası olmadığını, davacı erkeğin önceki davadan feragat etmediğini, tarafların on beş yıldır ayrı yaşadıklarını, davalının itirazının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin delil değerlendirmesi, kusur tespiti ve davanın reddi kararı ile gerekçesinin doğru olduğu, davacının davasını ispatlayamadığı, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı erkek vekili; istinaf dilekçesindeki istinaf itirazlarının incelenmediğini, davalı kadının kusurlu davranışlarının kanıtlandığını, tanık beyanlarının görgüye dayalı olduğunu, davalının dava konusu olayları affettiği ya da hoş görü ile karşıladığı yönünde bir savunması ve iddiası olmadığını, davacı erkeğin önceki davadan feragat etmediğini, tarafların on beş yıldır ayrı yaşadıklarını, davalının itirazının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
. Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı ve davanın kabulü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,17.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.