"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1020 E., 2023/16 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Anadolu 8. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/356 E., 2022/65 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kadın vekili tarafıdan temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 2009 yılından başlayan huzursuzluklar ve tartışmalar neticesinde tarafların evlilik birliğini sürdüremeyecek duruma gelmesi nedeniyle birbirilerine karşı boşanma davaları açtıklarını, ancak ... Anadolu 7. Aile Mahkemesi'nin 2009/426 Esas ve 2011/45 Karar sayılı dosyasında açılan davanın düştüğünü ve bu kararın 22.06.2012 tarihinde kesinleştiğini, daha sonra taraflar arasında tekrar huzursuzluklar çıktığını ve davalı eşin, müvekkili aleyhine mahkemeye başvurarak 2009 yılında üç kez altışar ay evden uzaklaştırma kararı alarak müvekkilini evinden uzaklaştırdığını, bunun üzerine müvekkilinin aylarca evine gidemez olduğunu, müvekkilinin yürümeyen evlilik nedeniyle 19.04.2011 yılında yurt dışına çıktığını ve 21.11.2014 yılında Türkiye'ye döndüğünü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin son fıkrası koşullarının oluştuğunu iddia ederek davanın kabulü ile tarafların aynı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 50.000,00 TL maddî tazminat, 50.000,00 TL manevî tazminat ile aylık 1.500,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; dayanak olarak gösterilen boşanma davasının feragat neticesinde ret ile sonuçlandığını, bu davanın eldeki davaya dayanak oluşturmayacağını, ortada reddedilmiş bir boşanma davası bulunmadığını, 3 yıllık süreçte fiili ayrılık yaşanmadığını, tarafların bir araya geldiğini, tarafların bir araya gelemedikleri süre zarfında ise davacı erkeğin yurt dışına kaçtığını, sonrasında cezaevine girdiğini, bu nedenle bir araya gelememe durumunun müvekkilinden kaynaklanmadığını, müvekkilin kusurunun bulunmadığını, davacının nafaka ve tazminat taleplerinin hukuki dayanağı olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini, aksi durumda müvekkili yararına aylık 30.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 1.000.000,00 maddî, 2.000.000,00 manevî tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılacağı ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verileceğinin 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlendiği, taraflar arasında ret ile sonuçlanan davadan sonra 3 yıllık süre şartının gerçekleştiği, davalı tarafça davacının cezaevinden çıkışı sonrası çocukları tarafından alınıp ortak eve getirildiğini ve bir süre aynı evde kaldıklarını bu sebeple yasal şartın oluşmadığını iddia etmiş ise de; tanık beyanlarından davacının cezaevinden çıkış sonrası eve geldiği, tanık beyanlarına göre taraflar arasında karı koca ilişkisinin kurulmasına yönelik veya barışmaya yönelik bir beraberliğin ve paylaşımın olmadığı, hem davacının tanığı ortak çocuk, hem de davalı tanığı olan diğer ortak çocukların beyanlarından davacının, davalı ile aynı evde kalmak istemediğini açıkça belirttiği, aynı odayı paylaşmadıkları ve çok kısa süre sonra davacının eşi hakkında uzaklaştırma kararı alıp evden ayrılmasını sağladığının sabit olduğu, davacının cezaevinde olduğu süreçte de tarafların evliliğin devamını istediklerini gösterecek bir görüşmelerinin olmadığı, davacının davalının ziyaretlerini dahi kabul etmediği, bir araya gelme niyetiyle bir çaba ve hareketinin olmadığı, davalı tarafça buna çaba gösterilmiş kabul edilse bile tek başına bir araya gelme olgusunu oluşturmayacağı, dinlenen tanık beyanları ile de ret edilen boşanma davasındaki kararın kesinleşmesinden sonra yasanın aradığı 3 yıl içinde hatta daha uzun süre içinde tarafların evliliği devam amacıyla bir araya gelmedikleri, davanın kabulü koşullarının oluştuğu, davalı tarafça daha önceden açılan davanın feragat nedeni ile reddedildiği, af edilmiş olan vakıaların kusur belirlemesinde hükme esas alınamayacağı, davacının davalının fiili ayrılık süresinde ya da öncesinde tazminat gerektirecek bir kusurunu ispatlayamadığı, netice olarak tarafların 10 yıldan fazla süredir evlilik kurumunun gereklerini yerine getirmedikleri, karşılıklı davalar açtıkları, birbirleri ile ilgili çeşitli davalar yürüttükleri aralarında bulunması gereken evliliğin koşullarından olan saygı ve sevginin kalmadığı evliliklerinin kağıt üzerinde kaldığı, gerek kendileri gerek çocukları ve gerekse toplum yönünden evliliklerinin amacının kalmadığı ve bu sonuca ulaşmada eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği, toplanan delillere, tarafların sosyal ekonomik durumlarına göre davacının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği, davalı kadının ise yoksulluğa düşeceği ve boşanmaya sebep olaylarda daha ziyade kusurlu bulunmadığı, kadın yararına yoksulluk nafakası koşulları oluştuğundan, davalının ekonomik sosyal durumu dikkate alınarak davalı yararına aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, tarafların birliğin temelinden sarsılmasında ortak kusurlu olduğu kanaatine varıldığından bu hali ile maddî ve manevî tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca boşanmalarına, davalı kadın yararına aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına, davacı erkeğin yoksulluk nafakası talebinin reddine, tarafların tazminat taleplerinin reddine hükmedilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın kabulü koşullarının oluşmadığını, yasanın öngördüğü 3 yıllık süre içerisinde tarafların bir araya geldiğini, aynı evde birlikte yaşadıklarını, evlilik birliğinin davacı erkeğin mahkumiyet hükmü nedeni ile yurt dışına kaçması ve sonrasında cezaevinde hükümlü olarak bulunması nedeni ile zorunlu olarak kurulmadığını, müvekkilinin eşini görmek için birkaç defa cezaevine gittiğini, boşanma davası devam ederken davacı eşin cezaevinden çıktıktan sonra ortak çocuklarla müvekkilinin kaldığı eve geldiğini, bir süre ailesi ile birlikte yaşadığını, bu hususun tanık beyanları ile sabit olduğunu, tanık Gülin'in dinlenmemesinin hukuka aykırı olduğunu, bu tanığın adresini doğru bildirdiklerini, savunma haklarının ihlal edildiğini, müvekkilinin kusurunun olmadığını, tazminat taleplerinin reddinin de hatalı olduğunu belirterek; hükmün tamamı yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince verilen boşanma kararının isabetli olduğu, ancak taraflar arasında daha önce görülen ve ret ile sonuçlanan boşanma davasında feragatten önce erkeğin tam kusurlu kabul edildiği, kadının feragati nedeniyle kusurların af edildiği, kadın tarafından feragat edilen önceki boşanma davasından sonra ki bir zamana ilişkin erkeğe kusur olarak yüklenebilecek herhangi bir vakıaya dayanılmadığı, bir başka deyişle tarafların fiili ayrılık dönemine ilişkin erkeğe kusur olarak yüklenebilecek yeni bir olayın ileri sürülmediği, davacı erkeğin boşanma davasına dayanak teşkil eden ilk boşanma davasını açarak tarafların fiili ayrılığına neden olan ve boşanma sebebi yaratan davalı kadının boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu, ancak erkeğin istinaf talebinde bulunmadığı, istinaf eden kadın aleyhine kusur belirlenemeyeceği, İlk Derece Mahkemesince belirlenen kusurun, kadının lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kesinleştiği, eşit kusurlu eş yararına maddî ve manevî tazminat hükmedilmeyeceği gerekçesi ile davalı kadın vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesinde öne sürdüğü sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararının hatalı olduğunu belirterek, hükmün tamamı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C.Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun`un 166 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca boşanma koşularının oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa boşanmaya sebep olan olaylarda kusurun kimden kaynaklandığı, davalı kadın yararına maddî ve manevî tazminatın hükmedilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun`un 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı kadın vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.