"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3350 E., 2023/20 K.
...
...
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Denizli 3. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/604 E., 2022/530 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl dava, birleşen dava ve karşı davanın reddine karar verilmiştir. Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile hükmün kaldırılarak İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının açtığı asıl boşanma davasının reddine, kadının ziynet alacağı davasının reddine, erkeğin açtığı birleşen boşanma davasının ve maddî-manevî tazminat talebinin reddine, kadının birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereği boşanmalarına, kadının maddî-manevî tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile yendien esas hakkında karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.... kadın vekili 07.05.2018 tarihli asıl dava dilekçesinde; tarafların 2015 yılında evlendiklerini, çocuklarının bulunmadığını, evlilik birliğinin akabindeki seneler içerisinde davalının ailesinin sözlerini dinlediğini, tarafına karşı şiddet uyguladığını, hakaret ve küçük düşürücü sözler söylediğini, evlilik birliğinin yeni olması nedeniyle belki ileride düzelir diyerek bugünlere kadar gelmesine rağmen davalının ve ailesinin tutumlarının kendisine karşı hiç değişmediğini, daha fazla katlanacak gücü kalmadığını, kendisinden nafaka ve tazminat talebinin olmadığını, düğünde tarafına ailesi ve akrabalarının kendisine taktığı tüm takılarının verilmesini istediğini beyanla 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.... kadın 11.09.2018 tarihli birleşen dava dilekçesinde; kaçarak evlendiklerini, köyde yaşamaya zorladığı gibi manevî bağımsızlığı olan bir yaşamları da olmadığını, her zaman mezhebinden dolayı küçümsendiğini, baskı ile kapandığını, eziyet ettiklerini, ailesinin etkisinde kalarak fiziksel şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, ailesinin müdahalelerine duyarsız kaldığını, aldatmaktan da kendini alı koyamadığını, defalarca yakaladığını, telefon görüşmeleri yaptığını, erkeğin kullandığı numaraların tespiti ile kayıtlarını talep ettiklerini, ölümle tehdit ettiğinden korktuğunu ve ayrılamadığını, fakat ilk fırsatta evden ayrıldığını, davalının hiç bir zaman yapıcı olmadığını, bu nedenlerle tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, 100.000.00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata, davacı için aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; tarafların evlilik birliği süresince müvekkilinin babasına ait evin bağımsız ikinci katında yaşadıklarını, elektrik, su, kira, odun ve kömür parası dahi vermediklerini, evin genel giderlerini müvekkilinin babasının karşıladığını, tarafların çalıştıklarını, davalının benim maaşım bankada kalsın, senin maaşınla geçiniriz dediğini, müvekkilinin huzurunu bozmamak adına kabul ettiğini, müvekkilinin maaşıyla ve ailesinin desteğiyle ortak konutta temel ihtiyaçların karşılandığını, taraflara ait borçların ödendiğini, sosyal hayattaki harcamaların yapıldığını, kadının desteğinin ve yardımının söz konusu olmadığını, kadının çalışmayı bahane ederek ortak konutta hiçbir iş yapmadığını, evin sorumluluklarını yerine getirmediğini, hiçbir gün evde yemek yapmayıp arada kahvaltılıklarla geçiştirdiğini, müvekkilinin annesinin her gün taraflara yemek hazırlayıp evinde ağırladığını, müvekkilinin işte olduğu bir zaman kadının mesaj atarak seni artık sevmiyorum, senden nefret ediyorum, boşanmak istiyorum dediğini, annesini görmek için İzmir'e gitmek istediğini, müvekkilinin bu durumu kabul ederek eşini otobüsle İzmir'e gönderdiğini, yaklaşık 2-2,5 hafta sonra kadının mesaj atarak yine artık seni sevmiyorum senden nefret ediyorum şeklinde mesaj gönderdiğini, bunun üzerine müvekkilinin aralarını düzeltmek adına İzmir'e gittiğini, eşinden olumsuz tepkiler alınca eşinin sakinleşmesi için Denizli'ye döndüğünü, yaklaşık bir hafta kadar sabrettikten sonra yapıcı bir tavırla kayınpederini telefonla aradığında bak ... bu boşanma güzellikle olmazsa biz bildiğimiz gibi yaparız şeklinde tehdit aldığını, kadınının İzmir'e ziyaret amaçlı gideceğini söylemesine rağmen evdeki tüm takıları ve bir kısım eşyalarını da yanında götürdüğünün sonradan anlaşıldığını, davalının tüm ısrarlara rağmen eve dönmediğini, müvekkiline yalnızca boşanalım ben dönmeyeceğim şeklinde cevaplar verdiğini, kadının evi terk edip gitmesiyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını beyan ederek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, müvekkili lehine 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davalı-davacı erkek vekili kadının birleşen davasına verdiği cevap dilekçesinde; davacı tarafça Karşıyaka 4. Aile Mahkemesinin 2018/337 Esas sayılı dosyasıyla Mahkeme dosyasından önce boşanma davası açılmış olup halen davanın devam ettiğini, ayrıca müvekkili tarafından Denizli 3. Aile Mahkemesinin 2018/494 Esas sayılı dosyası ile açılan davada da devam ettiğini ve davacı tarafça cevap verildiğini, davacı tarafın derdest davasının olmasına rağmen yeniden dava açmasının hukuka aykırı olup davanın reddi gerektiğini, müvekkili ile aynı evde yaşamalarına rağmen eşinin istememesi nedeniyle farklı odalarda uyumuş ve aralarındaki cinsel ve fiziki birlikteliğin kalmadığını, bu nedenlerle öncelikle davanın derdestlik yönünden reddine karar verilmesini, Mahkeme aksi kanaatte ise müvekkili hakkında açılmış bulunan işbu mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 24.01.2020 tarih ve 2019/76 Esas, 2020/51 Karar sayılı kararı ile; tarafların dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları, bununla birlikte dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri amir hükmüne haiz olduğu da göz önüne alındığında asıl dava yönünden dinlenen tanık beyanları da nazara alındığında davacının dayandığı iddiaların ispatlanamadığı yönünden kanaat oluştuğu gerekçesiyle kadının asıl ve birleşen davalarının ispatlanamadığı, erkeğin davası yönünden ise; dava dilekçesinde belirtilen iddiaları ispatlar mahiyette mevcut dosya kapsamında tereddüte mahal bırakmayacak derecede bir delil bulunmadığı, aşamalarda beyanlarına başvurulan tanıkların bu iddialar ile sınırlı olarak bir beyanlarının bulunmadığı, davasını ispat edemediği gerekçeleri ile asıl dava yönünden davanın reddine, karşı ve birleşen dava yönünden: davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde kadın vekili hts kayıtlarının değerlendirilmediğini, tanık beyanları ile iddialarını ispatladığını, kadının bir kusuru olmadığını, ziynetlerini giderken yanında götüremediğini belirterek, kusur belirlemesi, reddedilen boşanma davası ve talepleri ile reddedilen ziynet alacağı davası yönünden, erkek vekili ise kusur belirlemesi, reddedilen davası yönlerinden istinaf buşvurusunda bulunmuştur.
2.Bölge Adliye Mahkemesinin 25.10.2021 tarih ve 2020/1220 Esas, 2021/2288 Karar sayılı kararı ile; her üç davaya yönelik İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde düzenlenen kısa kararda, asıl ve karşı davanın reddine karar verildiği belirtilirken gerekçeli kararın hüküm fıkrasında asıl-karşı ve birleşen davanın reddine karar verildiği, tefhim olunan kısa kararda "dava ve karşı davanın reddine" karar verildiği belirtilirken gerekçeli kararın hüküm kısmında "dava, karşı dava ve birleşen davanın reddine" karar verildiği belirtilerek 6100 sayılı Hukuk muhakemeleri Kanunu'nun 297 ve 298 inci maddelerine aykırı şekilde hüküm oluşturulduğu, söz konusu dosyada kadın tarafından açılan asıl dava ve yine kadın tarafından açılan birleşen dava ve erkeğin birleşen davası bulunmakta olup taraflarca açılmış herhangi bir karşı dava bulunmadığı, Mahkemece yapılacak işin toplanan deliller doğrultusunda her üç dava yönünden ayrı ayrı karar vermekten ibaret olduğu gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararının esası incelenmeksizin tümü ile kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının birleşen davasında; erkeğin evlenmeden önce ilk iki ay köyde oturup daha sonra şehre taşınacakları yönünde kadına söz vermesine, evlilik devam ederken de bu yönde sözünü tekrarlamasına rağmen evlilikten sonra birlikte yaşadıkları süre boyunca köy yaşantısına alışkın olmayan kadını köyde yaşamaya zorladığı, kocanın bağımsız konut temin etmediği, tarafların köyde yaşadığı dairenin kocanın ailesi ile altlı-üstlü olduğu, kocanın annesinin tarafların evliliklerine sürekli olarak müdehale ettiği nazara alındığında ortak hanenin manevî bağımsızlığının bulunduğundan söz edilemeyeceği; ... ... numaralı hat dava dışı "M. Ç." adına kayıtlı ise de erkeğin 03.02.2022 tarihli duruşmada bu hattın 19.11.2015-18.05.2016 tarih aralığında kendisince kullanıldığını kabul ettiği; ... numaralı hat ile erkeğin gün içinde sıklıkla, geç vakitlerde, erken vakitlerde güven sarsıcı davranış niteliğinde arama- mesajlaşmalarda bulunduğu, erkek tanıkların taraflar arasında herhangi bir geçimsizliğe şahit olmadıkları, tanık ...,...'nin beyanlarından da kadının ziyaret amacıyla ailesinin yanına gittiği, erkeğin kadını garaja kadar bıraktığı, kadının daha sonrasında ortak konuta dönmediği açıklanılmış ise de; erkeğin dinlettiği tanıkların tarafların kocanın ailesi ile köyde altlı üstlü yaşadıkları evden komşuları olduğu, komşu olan tanıkların ev içi yaşanılanları birebir bilme imkanlarının olmadığı nazara alınarak erkeğin tanıklarının taraflar arasında herhangi bir geçimsizlik olmadığı yönündeki beyanlarına yukarıda açıklanılan sabit kabul edilen hususlar karışsında itibar edilmediği; Mahkemece sabit kabul edilerek erkeğe yukarıda kusur olarak izafe edilen hususlar nazara alındığında erkeğin tanıkları ... ve ... K.'nin kadının evden ayrılışına ilişkin beyanlarına dayalı olarak kadının evden ayrılması ve dönmemesinin kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, erkeğin tanıkları ...,...,...'ninn beyanlarından tarafların yemeklerini kocanın anne/ babasının evinde yiyip daha sonra kocanın anne/ babasının dairesinin üst katında olan yaşadıkları daireye çıktıkları anlaşılmakta ise de; kocanın bu durumu istemediği, kadına bizzat kendi evlerinde yemek yapması yönünde kocanın taleplerini kadına ilettiği, kadının evde yemek yapmadığı vb durum ve kocanın anne/ babasının evinde yemek yemelerinin koca yönünden birliği sarstığı, taraflar arasında geçimsizliğe yol açtığı ispatlanamadığından bunlara dayalı olarak kadına kusur izafe edilemeyeceği, erkeğin tam kusurlu olduğu, kadının birleşen davasında ise; kadının asıl dava dilekçesinde vakıa olarak bildirdiği "erkeğin ailesinin sözünü dinlediği, fizikle şiddet uyguladığı, hakaret -küçük düşürücü sözler söylemesi" vakıaları yönünden kadının açtığı birleşen boşanma davasında derdestlik oluştuğu, kadının asıl dava dilekçesinde "...kendisinden nafaka ve tazminat taleplerinin bulunmaması..." şeklinde açıklama yaptığı, kadının bu beyanının kendisini bağlayacağı; kadının bu beyanın maddî- manevî tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinden feragat niteliğinde olduğu sonuç ve vicdani kanaatine varıldığı gerekçesi ile asıl davanın reddine, kadının ziynet alacağı davasının reddine, erkeğin açtığı birleşen boşanma davasının ve maddî- manevî tazminat talebinin reddine, kadının birleşen boşanma davası yönünden kadının dayandığı vakıalardan "erkeğin ailesinin sözünü dinlediği, fizikle şiddet uyguladığı, hakaret -küçük düşürücü sözler söylemesi" vakıaları yönünden kadının birleşen davasında kadının açtığı davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesinin (1) inci bendi gereği dava şartı yokluğundan usulden reddine, belirtilen vakıalar haricinde dilekçelerin teatisi aşamasında usulünce dayanılan diğer vakıalardan gerekçeli kararda sabit görüldüğü açıklanılananlar yönünden kadının boşanma boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi gereği boşanmalarına, kadının maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.... kadın vekili istinaf dilekçesinde; her iki davasında dayanılan vakıaların farklı olduğunu, erkeğin tamamen kusurlu olduğunu, dava dilekçesindeki ile tüm iddialarını ispatladığını, kadının bir kusuru olmadığını, ziynetlerini giderken yanında götüremediğini ileri sürerek, kusur belirlemesi, reddedilen davası ve talepleri ile reddedilen ziynet alacağı davası yönünden istinaf buşvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-davacı erkek vekili; haksız ve yersiz olarak verilen tanık ifadelerine ve karşı yan tarafından sonradan bildirilen telefon kayıtlarına istinaden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kadının haklı sebep yokken evden ayrıldığını, aile konutunu terk ettiğini, müvekkilin kusurunun olmadığını ileri sürerek; kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası ve reddedilen davası ve tazminat talepleri yönlerinden istinaf buşvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin kararıyla; kadın birleşen davada bildirilen bir kısım vakıaların asıl davadaki vakıalarla aynı olup derdestlik oluşturduğu, sair vakıalar yönünden ise iddiaların ispatlandığı belirtilmek suretiyle aynı dava yönünden hem dava şartı yokluğundan usulden ret, hem de kabul kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, kadının birleşen boşanma davasında, erkeğin başka kadınlarla görüşerek eşini aldattığı iddia olunduğu, Mahkemece tespit olunan telefon kayıtları sonrasında kadın tarafından sunulan dilekçe ile "8381, 3580, 0245, 2001 ve 1525 numaraları ile biten telefon görüşmelerin iddialarını ispatladığı", söz konusu numaralardan 1525 ile biten ve M.İ. adında bir kadına ait olduğu anlaşılan hat ile erkeğin çok sayıda görüşme yaptığı, erkek tarafından bu telefon görüşmelerinin gerekçesine dair herhangi bir açıklama yapılmadığı, bu nedenle başka bir kadınla gerekçesi makul şekilde açıklanmayan uzun süreli ve çok sayıda görüşmeler yapmak suretiyle erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, bu dava yönünden kadının sair iddiaları ile erkeğin kadına isnat ettiği kusurlu eylemlerin ispat edilemediği, evlilik birliği erkeğin tamamen kusurlu olduğu eylemlerle temelinden sarsıldığı, kadının sürekli ve düzenli bir gelirinin bulunduğu gibi eşlerin benzer gelire sahip oldukları anlaşılmakla yasal koşulları oluşmadığından kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerektiği, kadın tarafından açılan asıl dava dilekçesinde erkekten nafaka ve tazminat talebinin bulunmadığı belirtilirken, kadının birleşen boşanma davasında maddî ve manevî tazminat talebinde bulunulmuş olduğu, Mahkemece asıl davadaki feragat beyanının bu davayı da kapsadığından kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle kadının istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, tazminatlar yönünde kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin kadının birleşen boşanma davasına dair kararının tümü ile kaldırılarak kadının birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadın yararına 20.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminata, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, erkeğin tüm, kadının diğer istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-davacı erkek vekili temyiz dilkeçesinde; haksız ve yersiz olarak verilen tanık ifadelerine ve karşı yan tarafından sonradan bildirilen telefon kayıtlarına isnaden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, soyut iddianın mahkemece esasla birlikte değerlendirilmesi; akabinde tazminata hükmedilmesi hukuka aykırı olduğunu, kadının haklı sebep yokken evden ayrıldığı, aile konutunu terk ettiği, müvekkilin kusurunun olmadığı, kadın tarafından açılan asıl davada dava dilekçesinde erkekten nafaka ve tazminat talebinde bulunmadığını belirttiği, bu nedenle sonradan taleplerin genişletilmesi, yasal süreleri dışında tazminat talebinde bulunulduğunu ileri sürerek; kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası, tazminatlar ve reddedilen davası yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadının birleşen boşanma davasının kabulü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, erkeğin boşanma davasının kabulünün gerekip gerekmediği ve kadın lehine hükmedilen tazminatlar noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 6 ncı ve 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-davacı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...