"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1504 E., 2023/18 K.
... : ... vekili Avukat ...
DAVALI-DAVACI : ... vekili Avukat ...
DAVA TARİHİ : ...,...
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında
hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/937 E., 2022/169 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı açılan boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın kadın vekili tarafından iştirak ve yoksulluk nafakası ile tazminatların miktarı, erkek vekili tarafından her iki dava ve fer'îlere yönelik istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı- davacı erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı- davalı kadın vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı kadın vekili tarafından tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakaları ile tazminatların miktarı, erkek vekili tarafından ise her iki dava ve fer'lerine yönelik temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı - davalı kadının tedbir nafakası talebi istinaf edilmeyerek kesinleşmiştir. Bu nedenle davacı - davalı kadın vekilinin, istinaf edilmeyerek kesinleşen bu yöne ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı- davalı kadın vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilen yön dışında kalan ve davalı -davacı erkeğin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı- davalı kadın vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; erkeğin her zaman sert ve yüksek sesli konuşmaları, korkutarak bastırmaya çalıştığı, şiddet eğilimli olduğunu, işinden ayrılması için baskı kurduğunu, işinden ayrılmak zorunda kaldığını, mal ayrılığı sözleşmesi yaptırdığını, parası ile sürekli olarak övündüğünü, eşine kendisi gibi bir adamla evlendiği ve zengin hayatı yaşadığı için çok şanslı bir kadın olduğunu, buna göre iyi davranmasını söyleyerek baskı kurduğunu, eşine karşı saygısız ve agresif tutum içinde olduğunu, karısını eş ve hayat ortağı olarak değil ev işlerini yapan ve başka bir şeye karışmaması gereken hizmetçi gibi gördüğünü, eşiyle sohbet etmediğini, eşine kendisini rahatsız etmemesini söylediğini, ortak arkadaşları ve misafirleri yanında bile eşini konuşturmadığını, başkalarının yanında sen sus, sen karışma, sen düşünme, ben düşünürüm, sen çay koy bize dediğini, çocukları ilgili de söz hakkı olmadığını, hayatının her alanına sınırlama ve kısıtlama koyduğunu, izni olmadan eşinin evden çıkmasının yasak olduğunu, kendisi yurt dışında bile olsa izin almadan hareket etmesinin kavga nedeni olduğunu, eşinin özel ihtiyaçları için, çocukların ihtiyaçları olduğunda bütçemiz yok, ona para ayıramam, neye para harcayacağımı ben bilirim, senin demene gerek yok şeklinde sözler söylediğini, arkadaşları ile buluşarak zaman geçirdiğini, gündüzleri çıkıp, gece geç saatte eve döndüğünü, eşi ve çocukları yokmuş gibi davrandığını, evin kilidini değiştirdiğini iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına ayrı ayrı aylık 3.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 4.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 150.000,00 TL maddî ve 150.000,00 TL manevî tazminata, kadına ait ziynetlerin aynen iadesine ya da şimdilik yasal faizi ile birlikte 5.000,00 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı- davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; iddiaların asılsız olduğunu evlenmeden önce davacıya mal rejimi sözleşmesi yapmayı teklif ettiğini, kadının da bunu kabul ederek evlendiğini, kadın ve ailesinin bunu sorun etmeye başladığını, en sonunda da bahaneler bularak evi terk ettiğini, aralarında hazırlanan bu sözleşmeyi ekonomik şiddet olarak yorumladığı, kanuni bir tercihin şiddet olarak değerlendirilemeyeceğini, kadının kendisinden habersiz arsayı devrettiğini, kendisine bir daire alınmasını aksi halde boşanma ile tehdit ettiğini, ileri sürerek 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, erkek yararına 250.000,00 TL maddî ve 250.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin iş için de olsa sık sık yurtdışına gittiği ve burada da uzun süreli kaldığı, Türkiye'ye döndüğünde ise kadın ve çocuklarla çok vakit geçirmediği, özel günleri kutlamadığı, zengin olduğundan bahisle psikolojik baskı uyguladığı, çocukların bakımında, topluluk içinde konuşmasına, giydiği kıyafetlere müdahale ettiği, en son tartışmada evin kilidini değiştirip başka birisine kiraya verdiği, bu suretle kadının eve gelmesine engel olarak birlikte yaşamaktan kaçındığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesi ile erkeğin davasının reddine, 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, baba ile çocuklar arasında kişisel ilişki kurulmasına, her bir çocuk yararına ayrı ayrı aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 800,00 TL yoksulluk nafakası ile kadın yararına 20.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminata, ziynet eşyası alacağı talepli davanın tefrikine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı - davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; belirlenen ve gerçekleşen kusurlara göre tazminat miktarlarının, günün koşulları ve kadın ve çocukların ihtiyaçlarına göre nafaka miktarlarını az olduğu ileri sürerek kararın iştirak ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat miktarı yönünden kaldırılmasına yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı - davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kadın vekilinin tanıklarına itibar edilemeyeceğini, tanıklarını kanuna uygun şekilde bildirmediğini bu nedenle hükme esas alınamayacağını,kusur belirlemesinin ve buna bağlı olarak davaların kabul ve reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, tazminat ve nafaka ile velâyet belirlemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın her iki dava yönünden kaldırılmasını, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davaların kabulüne ve reddine karar verilmesinin doğru olduğunu; velâyet düzenlemesinin çocuğun yüksek yararına uygun olduğunu; tarafların sosyal ve ekonomik durumu, kusurun derecesi, belirlenen kusurun aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, boşanma nedeniyle oluşacak mevcut ve beklenen menfaatleri ile hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde kadın yararına hükmedilen tazminat miktarının az olduğunu, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakası ile çocukların ihtiyaçlarına nazaran, takdir edilen iştirak nafaka miktarlarının az olduğu gerekçesi ile 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince davacı - davalı kadın vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle her bir çocuk yararına ayrı ayrı aylık 2.000,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına 2.000,00 TL yoksulluk nafakası, kadın yararına 75.000,00 TL maddî ve 75.000,00 TL manevî tazminata; davalı - davacı erkek vekilinin tüm, davacı - davalı kadın vekilinin diğer itirazlarına konu istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı - davalı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; her ne kadar talep konularında bir artış sağlanmış ise de, tarafların kusur durumu ve de özellikle davalı-davacı erkeğin çok yüksek ekonomik geliri ve ... kadına uyguladığı psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddet göz önüne alındığında, tedbir, yoksulluk, iştirak nafakaları ile tazminat miktarlarının az olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının nafakalar ile tazminatların miktarları yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı - davacı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kadın vekilinin tanıklarına itibar edilemeyeceğini, tanıklarını kanuna uygun şekilde bildirmediğini bu nedenle hükme esas alınamayacağını, kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak davaların kabulüne ve reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, tazminat ve nafaka koşullarının oluşmadığını, miktarlarının yüksek olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının her iki dava yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı, tazminat ve nafaka koşulları ile miktarlarının uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesi, 174 üncü ve 175 inci maddesi, 182 nci maddesi ile 330 uncu maddesi. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı- davacı erkek vekilinin tüm, davacı- davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir .
2.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanunun " hakkaniyet ilkesi" ile ilgili dördüncü maddesinin de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usûl ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 174 üncü maddesinin birinci fıkrası, 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci madde hükümleri nazara alınarak, daha uygun miktarda maddî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı - davalı kadın vekilinin tedbir nafakalarına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2.Yukarıda (2) ve (3) numaralı paragrafta belirtildiği üzere, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve maddî tazminat yönünden BOZULMASINA,
3.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı - davacı erkeğin tüm, davacı - davalı kadının diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı harcın temyiz eden ...'a yükletilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıran ...'ya iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...
...
...