Logo

2. Hukuk Dairesi2023/3260 E. 2024/4535 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mal ayrılığı sözleşmesinin iptali davasında hak düşürücü sürenin dolup dolmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı kadının mal ayrılığı sözleşmesinin içeriğini en geç 16.04.2014 tarihinde öğrendiğinin kabulüyle, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi'nin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3257 E., 2023/49 K.

DAVA TARİHİ : 27.09.2017

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen mal ayrılığı sözleşmesinin iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; 2009 yılından bu yana tarafların evliliklerinin devam ettiğini, müvekkilinin psikolojik ve fiziksel şiddetlere maruz kaldığını, davalının eylemleri nedeniyle müvekkilinin suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının müvekkilinin Türkçe bilmemesinden yararlanarak evlilik tarihinden sadece iki gün önce müvekkiline mal ayrılığı sözleşmesi imzalattırdığını, müvekkilinin bu konuyu öğrenmesinden hemen sonra yasal işlemlere başladığını, mal ayrılığı sözleşmesinde müvekkilinin Türk vatandaşı olmadığı dönemde yapıldığını, müvekkilinin yabancı olmasına rağmen tercüman bulunmadığı gibi sözleşmenin Rusça tercümesinin de bulunmadığını, müvekkilinin Latin harflerine vakıf olmadığı dönemde işlemin yapıldığını, noterde yapılan işlemin her yönüyle hukuka aykırı olduğunu, anılan işlemin kesin hükümsüz olduğunu belirterek; Beyoğlu ... üncü Noterliği'nde düzenlenen 03.03.2009 tarih ve 07654 yevmiye sayılı sözleşmenin iptalini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; hak düşürücü süre dolduktan sonra davanın açıldığını, sözleşmenin imzalandığı tarihte bir örneğinin davacıya verildiğini, davacının iddialarının tamamen gerçeğe aykırı olduğu gibi hukuki dayanaktan da yoksun olduğunu, sözleşmenin yapıldığı tarihte davacının Türkçe bildiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 30.11.2020 tarih ve 2017/693 Esas, 2020/410 Karar sayılı kararı ile, davacının sözleşmenin içeriğinden haberdar olduğu, sözleşmenin imzalandığı tarihte davacının Türkçe bilmediğini ispatlayamadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17.06.2021 tarih ve 2021/787 Esas, 2021/1482 Karar sayılı kararı ile, davacının evlilik öncesinde de Türkiye'de bulunduğu, tarafların evlenmeden önce bir müddet birlikte yaşadıkları, davacının 20.08.2008 tarihinde de iptali talep edilen sözleşmenin yapıldığı noterde tercümansız başka işlem yaptırıp imzaladığı, bu halde sözleşmenin kapsamını bilmeden sözleşmeye imza atmasının düşünülemeyeceği, davaya konu sözleşmenin ise noterde düzenleme şeklinde yapılıp bizzat taraflarca imzalandığı, davacının el yazısı ile "... okudum, ... " şeklinde beyanda bulunduğu, resmi memur önünde yapılan irade açıklamasının geçerli olduğu, davacının iddialarının kanıtlamadığı sonucuna varılmakla yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı; kaldı ki, davacı tarafça sözleşmenin içeriğinin öğrenilmesinden hemen sonra yasal işlemlere başlanıldığı belirtilmiş, öğrenme tarihine ilişkin bilgi verilmeyip boşanma davasından hemen önce öğrenildiği ileri sürülmüş ise de öğrenme tarihi ispat edilemediği gibi davacıya 16.04.2014 tarihinde noterden sözleşmenin tasdikli bir sureti verildiğine göre en geç öğrenme tarihinin 16.04.2014 tarihi olarak kabulü gerektiği bu halde de hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle; davacı kadın vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 28.09.2022 tarih ve 2021/8436 Esas, 2022/7581 Karar sayılı kararı ile, Bölge Adliye Mahkemesince gerekçe düzeltilmesi yapıldığı halde, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıltığı belirtilerek; Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına,bozma sebebine göre davacı kadın vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının evlilik öncesinde de Türkiye'de bulunduğu, tarafların evlenmeden önce bir müddet birlikte yaşadıkları, davacının 20.08.2008 tarihinde de iptali talep edilen sözleşmenin yapıldığı noterde tercümansız başka işlem yaptırıp imzaladığı, bu halde sözleşmenin kapsamını bilmeden sözleşmeye imza atmasının düşünülemeyeceği, davaya konu sözleşmenin ise noterde düzenleme şeklinde yapılıp bizzat taraflarca imzalandığı, davacının el yazısı ile "... okudum, ... " şeklinde beyanda bulunduğu, resmi memur önünde yapılan irade açıklamasının geçerli olduğu, davacının iddialarının kanıtlamadığı; kaldı ki, davacı tarafça sözleşmenin içeriğinin öğrenilmesinden hemen sonra yasal işlemlere başlanıldığı belirtilmiş, öğrenme tarihine ilişkin bilgi verilmeyip boşanma davasından hemen önce öğrenildiği ileri sürülmüş ise de öğrenme tarihi ispat edilemediği gibi davacıya 16.04.2014 tarihinde noterden sözleşmenin tasdikli bir sureti verildiğine göre en geç öğrenme tarihinin 16.04.2014 tarihi olarak kabulü gerektiği bu halde de hak düşürücü sürenin geçtiği, davanın hak düşürücü süre geçtiğinden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; davacı kadın vekilinin başvurusunun kısmen gerekçe bakımından kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepler

Davacı kadın temyiz dilekçesinde; davalının hak düşürücü süreyi bildiği için kendisine güven vererek kandırdığını, kimsenin kendisine hak düşürücü sürenin 1 yıl olduğunu söylemediğini, sözleşmede böyle bir sürenin yazmadığını, Ukrayna'da böyle bir belge bulunmadığını, davalının güçlü hipnoz yetenekleri olduğunu, kendisinin 9 yıl boyunca masonik hipnoz etkisinde olduğunu, maddî-manevî istismar edildiğini belirterek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hak düşürücü sürenin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava, mal ayrılığı sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 114 ve 115 inci maddeleri, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi, 203 üncü maddesi, 204 üncü maddesi, 205 inci maddesi, Türk Borçlar Kanunu'nun 30 ve devamı maddeleri, 39 uncu maddesi; 1512 sayılı Noterlik Kanunu 72 ve devamı maddeleri .

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,11.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.