"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2697 E., 2023/454 K.
DAVA TARİHİ : 22.10.2018
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 5. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/1036 E., 2021/334 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'ilere karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kadının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiş, erkeğin istinaf taleplerinin ise reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde; kadının uzunca bir süredir ruh sağlığı yönünden rahatsız olduğunu ve tedavi gördüğünü, Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları Hastanesinde tedavi gördüğünü, bu durumun evliliklerini etkilemeye başladığını ve kadının sürekli saldırgan bir tavır sergilediğini, 2018 yılının temmuz ayında erkek çocukları ile kadını alıp Antalya'ya dönmek istemiş ancak kadının dönmek istemediğini, kadının gerek ruh sağlığına özen göstermemesi ve tedaviye yanaşmaması gerek sosyal medya paylaşımları nedeniyle evlilik birliğinin sarsıldığını, kadının evlilik birliğini sona erdirdiğini, ve ailesinin yanında kaldığını, aynı evde anne, baba ve ağabeyi ve yengesiyle beraber kaldığını, kadının çocuklarına bakabilecek maddî ve manevî gücünün bulunmadığını, çocukların halen Antalya'da ikamet ettiğini, babalarının ödemesini yaptığı özel okulda okuduklarını, erkeğin iyi bir gelire sahip olduğunu ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; erkeğin ileri sürdüğü psikolojik tedaviyi yarım bıraktığı, aksattığı, saldırgan tutumlarda bulunduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, erkeğin evlendikten bir ay sonra sürekli psikolojik ve fiziki şiddet uygulamaya başladığını, hamileyken bile karnını tekmelemekten çekinmediğini, 11 yıllık şiddet birikiminin neticesinde kadının psikolojik olarak rahatsızlandığını ve 3 hafta kadar Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde yatarak tedavi gördüğünü, kadının tedavisini yarım bıraktığı ve ilaçları kullanmadığı iddiaların gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin eşini telefondan engellemesi iddialarının doğru olmadığını, erkeğin dört ay boyunca çocuklarıyla müvekkilinin görüşmesini engellediğini, erkeğin şiddet uygulamaya devam etmesi üzerine müvekkilinin çocuklarını alarak 2014 yılında yine İstanbul'a ailesinin yanına gittiğini, erkeğin küçük oğlunu kaçırarak Antalya'ya götürdüğünü, evli kaldıkları dönemde erkeğin sabah 07:00'da evden çıktığını gece yarısından sonra eve geldiğini, çocuklarla ve evin ihtiyaçlarıyla kadının ilgilendiğini, belirterek tarafların boşanmalarına, çocuklar için aylık 2.000,00 TL müvekkili için 5.000,00 TL nafakaya, nafakaya yıllık artış uygulanmasına, çocukların özel okul giderlerinin erkek tarafından karşılanmasını, 500.000,00 TL maddî ve 500.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığı ancak tarafların barıştıkları kadının dört kez evi terk ettiği ve yeniden barıştığı bu nedenle bu şiddetli olayları affetmiş sayılacağı, dava açılmasına yakın tarihlerde tarafların sürekli tartıştıkları, kadının ortak konuta gelmek istemediği evlilik birliğini sürdürmek istemediği, kadının evlilik görevlerini yerine getirmediği, erkeğin psikolojik baskı uygulaması, tarafların her ikisinin karşılıklı tartışmaları sebebiyle, tarafların eşit derecede kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocukların baba yanında kalmaya devam etmek istedikleri anlaşıldığından velâyetlerinin babaya verilmesine, kadın için aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, eşit kusurlu olmaları sebebiyle kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; kadının evlilik birliğine özen ve sadakat yükümlülüğünü zedelediğini, asli kusur kendisinde olan tarafa yoksulluk ve tedbir nafakası bağlanmasının yasa ve usule açıkça aykırı olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi ile kadın yararına belirlenen yoksulluk nafakası yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; erkeğin tam kusurlu olduğunu, delillerin hatalı değerlendirildiğini ileri sürerek kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen davası, velâyet, kadının reddedilen tazminat talepleri ile yoksulluk nafakasının miktarı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamında sunulan delillere göre; erkeğin süreklilik arzeder şekilde kadına fiziksel şiddet ve psikolojik baskı uyguladığı, eşler arasında son yaşanan tartışma akabinde kadın ve ortak çocuklar kadının İstanbul'daki yakınlarının yanına gönderildiği, bir süre sonra erkek eşi ve çocuklarını almak için gittiğinde kadının ortak konuta dönmek istemediği, çocuklarını alan erkeğin ortak konuta döndüğü, eşlerin yeniden bir araya gelmediği, sürekli fiziksel şiddeti ve psikolojik baskısına maruz kalan kadının ortak konuta yeniden dönmek istememesinin kadın aleyhine kusur olarak değerlendirilemeyeceği, her ne kadar kadının sosyal medya paylaşımları ile güven sarsıcı davranışta bulunduğu belirtilmiş ise de, kadının kendisine ait sosyal medya hesabında paylaştığı olağan fotoğrafların tek başına güven sarsıcı nitelik taşıdığının kabulünün mümkün olmadığı, her ne kadar erkeğin tanığı ... tarafından "kadının ilaçlarını düzgün şekilde almadığı, sürekli eşi ile kavga ve mücadele içinde olduğu, lüzumsuz kıskançlıkta bulunduğu, eşinden garip isteklerde bulunduğu, çok fazla kıyafetinin olduğu" belirtilmiş ise de, sebep ve saik içermeyen soyut nitelikli bu açıklamaların kadına kusur olarak yüklenmesinin de mümkün olmadığı, erkek tarafından sunulan dava dilekçesinde "evlilik birliğini kurtarmak isteyen erkeğin, eşi ve çocuklarını yaz tatilinde kadının ailesine gönderdiği" belirtilmekte olup, kadının ortak konutu terk etmediği, tüm bu tespitlere göre; eşine sürekli fiziksel şiddet ve psikolojik baskı uygulayan erkeğin tam kusurlu eylemleri neticesinde evlilik birliği temelinden sarsıldığı, sunulan delillerle erkeğe atfedilen sair eylemler ve kadının kusurunun ispatlanamadığı, bu nedenle erkeğin ispatlanamayan davasının reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olduğu, kadının davasında verilen boşanma kararı taraflarca istinaf edilmediğinden kesinleşmekle, erkeğin boşanma davası konusuz hale gelmiş olup bu davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve bu dava yönünden kadın lehine vekâlet ücretine karar vermek gerektiği, ortak çocukların yaşı, psiko-sosyal gelişimine yönelik menfaat ve ihtiyaçları, fiili yaşam şekilleri ile idrak çağındaki çocukların istekleri gözetilmek suretiyle velâyetin babaya verilerek, anne ile çocuklar arasında yazılı şekilde kişisel ilişki tesisi isabetli olduğundan bu husustaki istinaf itirazları yerinde görülmediği, boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin tamamen kusurlu olduğu, sürekli ve düzenli geliri bulunmayan kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği belirtilerek lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi isabetli ise de yoksulluk nafakasının miktarı az olduğu gibi nafakanın takip eden yıllarda artışına karar verilmesi talep edilmesine rağmen bu hususta düzenleme yapılmamış olmasının da hatalı olduğu, gerekçesi ile kadının istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen davası, yoksulluk nafakasının miktarı ile reddedilen tazminat talepleri yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle erkeğin boşanma davasının konusuz kalması nedeniyle bu davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadın için aylık 1.500,00 TL yoksulluk nafakasına, söz konusu nafakanın takip eden yıllarda TÜİK tarafından belirlenen yıllık Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) oranında artırılarak devamına, kadın lehine 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş, erkeğin tüm, kadının sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; psikolojik baskı–şiddet uygulaması iddiası tanık beyanları ile ispat edilemediğini, kadının vakıası yönünden dinlenen tanıkların beyanları yer ve zaman unsuru içermeyen, sebep ve saiki açıklanmayan, inandırıcı olmaktan uzak, soyut izahlardan ibaret olduğunu, hatalı kusur belirlemesi ile davasının reddinin hatalı olduğunu, ileri sürerek kusur belirlemesi, davasının reddi, yoksulluk nafakası ile tazminatlar yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; kadına ve ortak çocuklarına yıllarca fiziki-ekonomik ve psikolojik şiddet uygulayan, sonuçta kadının psikolojik tedavi görmesine sebep olan kendisi de psikolojik olarak hasta olan ancak hastalığını ve tedaviyi kabul etmeyen erkeğe, ortak çocukların velâyetinin verilmesi, ileride, çocuklar üzerinde, telafisi güç zararlar doğurabileceği, kadının evliliği çekilmez hale getirmediği ve hukuki ehliyetinin tam olduğu, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden alınan raporla ispatlandığını, erkeğin maddî durumunun çok iyi seviyede olduğunu ileri sürerek velâyetler, yoksulluk nafakasının ve tazminatların miktarı yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin davasının kabulünün gerekip gerekmediği, velâyet, kadın yararına hükmedilen nafaka ve tazminatlar ile miktarları noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi, 336 ncı maddesi hükümleri. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 3 üncü maddesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 12 nci maddesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi 3 üncü ve 6 ncı Maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeler
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı-karşı davalı erkek vekilinin tüm, davalı-karşı davacı kadın vekilinin ise aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun'un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesinin de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, kişilik haklarına yapılan saldırının ağırlığı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davalı-karşı davacı kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminatlar azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi nazara alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Yukarıda (2) ve (3) numaralı paragraflarda belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı-karşı davacı kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakasının miktarları yönünden BOZULMASINA,
2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davacı-karşı davalı erkek vekilinin tüm, davalı-karşı davacı kadın vekilin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden Özcan'a yükletilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıran Nildem'e iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.