Logo

2. Hukuk Dairesi2023/3748 E. 2024/714 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranları, velayet, kişisel ilişki, nafakalar ve tazminat taleplerinin hukuka uygunluğu uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Hükmedilen iştirak ve yoksulluk nafakası miktarlarının düşük olduğu ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek yeniden belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle Yargıtay, ilk derece mahkemesi kararının nafakalar yönünden bozulmasına, diğer kısımlarının ise onanmasına karar vermiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3845 E., 2023/597 K.

DAVA TARİHİ : 22.01.2020-14.02.2020

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Amasya Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/57 E., 2022/806 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde; davalı karşı davacının müvekkiline karşı aile olmanın yükümlülüklerini yerine getiremediğini, davalı karşı davacının işten saat 18.00 de çıkmasına rağmen eve gelmeyip, annesinin işlettiği yerde çalışmaya devam ettiğini, eve bazen gece yarısı bazen de gece yarısından daha sonra geldiğini, davalının, müvekkilinin ailesinin ortak konuta gelmesine izin vermediğini, müvekkiline yönelik hakaretlerinin olduğunu, tarafların arasında bir çok kez sert tartışma yaşandığını, davalının, müvekkilinin üzerine yürüdüğünü, bağırıp çağırdığını, hatta müvekkilini darp etmeye çalıştığını, polisi çağırmak isteyen müvekkilinin elinden telefonu aldığını, müvekkilinin ev hanımı olduğunu, gelirinin bulunmadığını, çocuğu ile birlikte yaşadığını, ortak çocuğun kırk günlük olduğunu, bakımı için oldukça fazla miktarda maddîyat harcanması gerektiğini, davalının Türk Telekomda çalıştığını, ayrıca davalının sanayide yer alan bir dükkanda işlettiğini, resmi kayıtlarda davalıya ait olmayan Çeşmealtı kafe isimli kafenin tüm gelirlerinin davalıya ait olduğunu, tarafların evlenmelerinden sonra 06 FU 7541 plakalı aracın satın aldıklarını, tüm bu nedenlerle tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline bırakılmasına, ortak çocuk için aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili için aylık 3.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile müvekkili lehine 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata, 06 FU 7541 plakalı aracın tasfiyesine ve araç üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, ortak konutta yer alan ev eşyalarının evlilik birliği içerisinde alınmış olmaları sebebi ile mal rejimi tasfiyesinin yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, erkeğin karşı davasına verdiği cevap dilekçesinde ise elinden alınan ziynetlerinin iadesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacı karşı davalının iddia etmiş olduğu hususların gerçek dışı olduğunu, kadının sinirli ve saldırgan bir yapıya sahip olduğunu, tartışmalar esnasında ve sonrasında odadaki eşyaları fırlattığını, bağırıp çağırdığını, evi terk etmeyi alışkanlık edindiğini, hamile olduğu halde karnını yumruklayarak "istemiyorum bu çocuğu" diye bağırmaya başladığını, ertesi günü müvekkilinin annesinin işlettiği kafeye gelerek "anne ben bu çocuğu istemiyorum, aldıracağım, doktordan randevu aldım, boşanacağım" dediğini, 2019 ramazan ayının başında müvekkilinin annesinin oğlunu aradığını ve hasta olan babası ve kendisini köye bırakmasını istediğini, müvekkilinin, karşı davalıya anne ve babasını köye bırakıp geleceğini söylediğini, karşı davalının "bırakamazsın, gidemezsin, sen sürekli annen ve babanı mı bırakacaksın" diye müvekkiline çıkıştığını, müvekkilinin evden çıkmak için hazırlanırken kadının, müvekkiline vurmaya başladığını, üstünü yırttığını, orospu çocuğu diye bağırmaya başladığını, müvekkilinin anne ve babasını köye bırakamadığını, karşı davalının yine evi terk ettiğini bir süre sonra eve gelip kapıyı tekmelemeye başladığını eve girince de müvekkilini evden kovduğunu, müvekkilinin annesinin işlettiği kafeye gidip orada uyuduğunu, karşı davalının sürekli basit sebeplerle tartışma çıkardığını, karşı davalının ev hanımı olduğunu, müvekkilinin ise evinin, eşinin ve çocuğunun hayatını devam ettirmek için var gücüyle çalışan bir insan olduğunu, müvekkilinin Assist'e aylık ortalama 2600 TL ücretle çalışan bir personel olduğunu, başkaca gelirinin bulunmadığını, müvekkilinin, annesinin işlettiği işletmeden herhangi bir gelir elde etmediğini ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, müvekkili lehine 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin ortak çocuklarının doğum zamanı ve lohusa olması sebebiyle psikolojik olarak hassas olduğu dönemde eşi ile ilgilenmediği, eve geç saatlerde geldiği, yetişkin bir birey olmasına rağmen annesinin etkisi altında olduğu, bazı konularda annesinin icazetine ihtiyaç duyduğu, eşinin abisine yumruk attığı, kadının ise agresif ve sinirli yapıda olduğu, öfke kontrol problemi olduğu, sinirlenince eşya fırlattığı, saldırgan davranışlar sergilediği, hakaret ettiği, apartman komşularının duyabileceği şekilde "s....ol git bu evde istemiyorum seni" diyerek eşine hakaret ettiği ve evden kovduğu, "sen adam mısın, o.... çocuğu" gibi aşağılama ve hakaret içerikli sözler sarf ettiği, genel olarak ağzı bozuk olduğu, evde düzenli yemek yapmadığı genelde erkeğin ailesinin cafesinde yemek yedikleri, eşinin ailesi eve misafir olarak geldiğinde dışarıdan sipariş verdikleri, kadın dilekçesinde eşinin kendisini ailesi ile görüştürmediğini iddia etmiş ise de bu hususta dinlenen tanıkları aksi yönde beyanda bulunduğundan dayanılan vakıa erkeğe kusur olarak yüklenmemiş, eşinin kendisine hakaret ettiğine ilişkin iddiaları yine dinlenen tanık anlatımları ile ispatlanamadığından erkeğe kusur olarak yüklenmediği, dinlenen tanık anlatımlarından tarafların karşılıklı olarak birbirlerine fiziksel şiddet uyguladıkları anlaşılmış ise de yaşanan olaylardan sonra taraflar barışıp bir arada yaşamaya devam ettiklerinden af kapsamında kalan şiddet vakıası taraflara kusur olarak yüklenmediği, kadının abisi tarafından tarafların barışma ihtimaline binaen şikayet konusu yapılmayan son yaşanan olayda kadının abisi ve erkek arasında arbede yaşandığı, karşılıklı olarak birbirlerine hakaret ettikleri, hakarete yönelik ilk haksız eylemin kadının abisi tarafından başlatıldığı anlaşılmakla eylemlerin karşılıklı olduğu ve ilk haksız eylemin kadının abisi tarafından başlatıldığı gözetilerek anılan vakıa erkeğe kusur olarak yüklenmediği, yine yaşananlar neticesinde ailesinin yanında kendisine küfür edilen ve annesi, eşinin abisi tarafından tutulup fırlatılan erkeğin kadının abisine, tahrik altında yumruk atmış ise de şiddetle herhangi uyuşmazlığın çözülemeyeceği ve yine şiddetin hiç bir izahı olamayacağı gözetilerek anılan vakının erkeğe kusur olarak yüklenmediği, tüm bu anlatılanlardan yaşanan olaylar neticesinde evlilik birliğinin tarafların eşit kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığı, kadının daha fazla kusurlu olmadığı bu itibarla düzenli işi ve sabit geliri olmayan kadının boşanma ile birlikte yoksulluğa düşeceği, ortak çocuğun ayrı yaşanılan süreçte anne yanında kalıyor olduğu, alıştığı düzenin korunması gerektiği, yaşı itibariyle anne bakım ve şefkatine ihtiyaç duyacağı, dosya kapsamında aldırılan sosyal inceleme raporlarına göre de velâyetinin anneye verilmesinin sakınca doğurmayacağı gerekçesiyle tarafların boşanma davalarının ayrı ayrı kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuk arasında her ayın belli hafta sonları yatılı, yine dini bayramlarda, ara tatiller ve yaz tatilinde yatılı olacak şekilde kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk için dava tarihinden itibaren hükmolunan aylık 600,00 TL tedbir nafakasının 08.03.2021 tarihine kadar aynen devamına, 08.03.2021 tarihinden, 05.04.2022 tarihine kadar 400,00 TL tedbir nafakası olarak devamına, 05.04.2022 tarihinden velâyete ilişkin karar kesinleşinceye kadar 500,00 TL olarak devamına, kararın kesinleştiği tarihten itibaren 300,00 TL artırılarak aylık 800,00 TL iştirak nafakasına, kadın için dava tarihinden itibaren hükmolunan aylık 750,00 TL tedbir nafakasının 08.03.2021 tarihine kadar aynen devamına, 08.03.2021 tarihinden, 05.04.2022 tarihine kadar 500,00 TL tedbir nafakası olarak devamına, 05.04.2022 tarihinden boşanmaya ilişkin karar kesinleşinceye kadar 700,00 TL olarak devamına, kararın kesinleştiği tarihte 15.000,00 TL toptan yoksulluk nafakasına, tarafların şartları oluşmayan maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, kadının dava dilekçesiyle yalnızca boşanma ve fer'îleri yönünden istemde bulunduğu, ziynet eşyalarına yönelik istemini ilk olarak cevaba cevap dilekçesinde dile getirdiği, ziynet eşyalarına yönelik istemin, boşanmanın eki niteliğinde bulunmayıp, kadının bu istemiyle ilgili usulünce harcı verilerek açılmış bir davası bulunmadığı, davacının usulüne uygun olarak dava haline getirilmiş bir istemi bulunmadığı, sonradan harcın tamamlanması dahi bu istemin incelenmesini mümkün kılmayacağından

kadının ziynet eşya istemleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına, mal rejimi davasının tefrikine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı karşı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; erkeğin tam kusurlu olduğu, müvekkilin ise evlilik birliğinin sona ermesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığı, kişisel ilişkiye dair kararın açıkça usul ve kanuna aykırı olup müvekkil anneyi adeta evine bağımlı kılacağını ve velâyete dair hak ve yetkilerini kullanmaya mani olacağını, kaldı ki ortak çocuğun annenin sevgi ve şefkatine ihtiyaç duyması nedeniyle yatılı olarak uzun süre ayrı kalınmasının uygun olmadığını, nafakalar yönünden verilen kararında kadını mağdur eder nitelikte olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi, kişisel ilişki süresi, reddedilen tazminat talepleri ile nafakaların miktarları ile geçici velâyet yönünden verilen ek karar yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; kusur incelemesinin hatalı yapıldığını, kadının ağır kusurlu olduğunu, kadının psikolojik durumu, Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere agresif ve küfürlü konuşan bir yapısının olması birlikte değerlendirildiğinde bu yapıya sahip bir kişinin yanında yetişen çocuğun ruhsal, maddî ve manevî gelişiminin oldukça olumsuz etkileneceğini, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin velâyet hususunda da yanılgıya düştüğünü, kişisel ilişkinin, müvekkildeki babalık duygusunu tatmine de elverişli ve yeterli olmadığını, her hafta yatılı olacak şekilde kişisel ilişki tesisi gerektiğini, kadının ziynet eşya istemleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesine karşın lehimize vekâlet ücreti takdir edilmemesi de hukuka uygun olmadığını, ağır kusurlu kadın lehine nafakaya hükmedilmesinin de uygun olmadığını ileri sürerek kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası, velâyet, kişisel ilişki, nafakalar, reddedilen tazminat talepleri ile vekâlet ücreti yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesini tekrarla kusur belirlemesi, kişisel ilişki süresi, reddedilen tazminat talepleri ile tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakalarının miktarları ile geçici velâyet ve geçici kişisel ilişkiye yönelik ek karar yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesini tekrarla Amasya 1. Asliye Ceza Mahkemesi 2021/242 Esas sayılı dosyasında müvekkil, boşanma davasında kendisine kusur olarak yüklenen eylemlerinden dolayı beraat ettiğini, dolayısıyla yaşanan hadise de müvekkile kusur olarak yüklenecek herhangi bir eylem olmadığını ileri sürerek kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası, velâyet, kişisel ilişki, nafakalar, reddedilen tazminat talepleri ile kadının ziynet alacağı talebi için verilmeyen vekâlet ücreti yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, hükmedilen nafakalar ve tarafların reddedilen tazminat talepleri ile velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesi ile vekâlet ücreti noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maaddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci, 176 ncı, 182 nci, 323 üncü, 324 üncü, 327 inci, 328 inci, 330 uncu ve 336 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine göre davalı karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragraf kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, velâyeti anneye verilen ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

3.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı karşı davalı kadın lehine takdir edilen toptan yoksulluk nafakası azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun'un 176 inci maddesi uyarınca daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararınınkadın lehine hükmedilen toptan yoksulluk nafakası ve ortak çocuk için hükmedilen iştirak nafakası yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının kadın lehine hükmedilen toptan yoksulluk nafakasının ve ortak çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının miktarı yönünden BOZULMASINA,

3.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı karşı davalı kadın vekilinin sair temyiz tirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde Selin'e adesine,

Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden İhsan'a yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.