"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/29 E., 2022/644 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl dava hakkından karar verilmesine yer olmadığında, karşı dava yönünden ortak çocukların velâyetlerinin anneye verilmesine ve ortak çocuklarla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk Mert ... yararına tedbir nafakası ve iştirak nafakasına, kadın yararına maddî ve manevî tazminat ile ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı erkek vekili dava ve cevaba cevap (karşı davaya cevap) dilekçelerinde özetle; tarafların 2005 yılında evlendiklerini, bu evliliklerinden ortak çocukları olduğunu, kadının, fiziksel şiddet uyguladığını, birlik görevini ihmal ettiğini, sürekli tartışma çıkardığını, ailesine kötü davrandığını, annesine iftira attığını, tehdit ettiğini, cep telefonuna zarar verdiğini, karşı dava dilekçesinde dayanılan vakaların gerçeği yansıtmadığını, ziynet eşyalarının anahtarı kadında olan kasada olduğunu, erkek tarafından alınmadığını ayrıcı kadının fiili birliktelik sırasında bileziklerinin bazılarını aile yakınlarına verdiğini söylediğini iddia ederek davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, karşı davanın reddine, ortak çocukların velâyetlerinin babaya verilmesine, erkek yararına 30.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve ikinci cevap (karşı davaya cevaba cevap) dilekçelerinde özetle; asıl davada dayanılan vakaların gerçeği yansıtmadığını, erkeğin, fiziksel şiddet uyguladığını, birlik görevini ihmal ettiğini, ilgisiz olduğunu, tehdit ettiğini, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, kadının 20 adet bilezik ve 1 adet takı seti olduğunu, bileziklerden 18 tanesinin 13 gramlık makarna tipi, 2 tanesinin ise 25 gramlık kilitli tipi bilezik olduğunu, erkeğin kredi borçlarını ödeyeceği bahanesiyle kadından 16 adet makarna tipi ve 1 adet kilitli tipi bileziği aldığını, iade etmediğini iddia ederek karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, asıl davanın reddine, ortak çocukların velâyetlerinin anneye verilmesine, ortak çocukların her biri yararına ayrı ayrı 500,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına 50.000,00 TL maddî tazminat, 50.000,00 TL manevî tazminat ve erkeğin kadından aldığı ve iade etmediği 17 adet bileziğin bedelinin kadına iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13.10.2015 tarih ve 2014/573 Esas, 2015/882 Karar sayılı kararı ile erkeğin, kıskanç olduğu, kadını kısıtladığı, fiziksel şiddet uyguladığı, kadının ise erkeğin ortak konuta almadığı, ortak konutu birkaç defa terk ettiği ve fiziksel şiddet uyguladığı, bu durumun tüm dosya kapsamı ile ispatlandığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ıncı maddesi uyarınca boşanmalarına, ortak çocuk Mert ...'in velâyetinin babaya verilmesine ve ortak çocuk Mert ... ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk Müge Begüm'ün velâyetinin anneye verilmesine ve ortak çocuk Müge Begüm ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk Müge Begüm yararına aylık 250,00 TL iştirak nafakasına, iştirak nafakasının kararın kesinleşme tarihinden başlamak üzere her ay işleyecek yasal faizi ile erkekten alınarak kadına verilmesine, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olmaları sebebiyle tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, kadının ziynet alacağı davası ile ilgili dava değerinin bildirilmemesi sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı erkek vekili kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat talebi, nafakalar, velâyet, ziynet alacağı davası yönünden; davalı-karşı davalı kadın vekili ise kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar, velâyet ve ziynet alacağı davası yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 23.05.2017 tarih 2015/26592 Esas 2017/6106 Karar sayılı kararı ile Mahkemece, tefhim edilen kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında sadece "Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve isimleri yazılarak, tarafların davalarının kabulüne, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanmalarına" karar verilmiş ise de; gerekçeli kararda tarafların kimlik bilgilerine tam olarak yer verilmediği, boşanmaya karar verilmesi halinde 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 27 inci maddesinde yer alan hükme göre kararda; "Tarafların Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, baba ve ana adları ile kadının evlenmeden önceki soyadı ile aile kütüğünde kayıtlı olduğu yer bilgilerinin" yazılmasının zorunlu olduğunun belirtildiği, Mahkemece, bu husus gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına ve bozma sebebine göre her iki boşanma davası ve fer'îlerine yönelik diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İlk Karar
Mahkemenin 14.12.2017 tarih ve 2017/796 Esas, 2017/973 Karar sayılı kararı ile erkeğin, kıskanç olduğu, kadını kısıtladığı, fiziksel şiddet uyguladığı, kadının ise erkeğin ortak konuta almadığı, ortak konutu birkaç defa terk ettiği ve fiziksel şiddet uyguladığı, bu durumun tüm dosya kapsamı ile ispatlandığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ıncı maddesi uyarınca boşanmalarına, ortak çocuk Mert ...'in velâyetinin babaya verilmesine ve ortak çocuk Mert ... ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk Müge Begüm'ün velâyetinin anneye verilmesine ve ortak çocuk Müge Begüm ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk Müge Begüm yararına aylık 250,00 TL iştirak nafakasına, iştirak nafakasının kararın kesinleşme tarihinden başlamak üzere her ay işleyecek yasal faizi ile erkekten alınarak kadına verilmesine, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olmaları sebebiyle tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, kadının ziynet alacağı davası ile ilgili dava değerinin bildirilmemesi sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda (B) paragrafında belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı erkek vekili kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat talebi, nafakalar, velâyet, ziynet alacağı davası yönünden; davalı-karşı davalı kadın vekili ise kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar, velâyet ve ziynet alacağı davası yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 13.11.2018 tarih ve 2018/471 Esas, 2018/12909 Karar sayılı kararı ile Mahkemece taraflar eşit kusurlu kabul edilerek her iki boşanma davası da kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-karşı davalı erkeğe kusur olarak yüklenen kıskançlık, eşini kısıtlama, kadının ise eşini eve almama, terk ve eşine vurmasına yönelik tanık beyanları soyut, duyuma dayalı, 4721 sayılı Kanunu'nun 166 ıncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, sebep ve saiki belli olmayan, yoruma dayalı, inandırıcı olmaktan uzak beyanlar olduğu, dosya kapsamından davacı-karşı davalı erkeğin eşine yönelik birkaç kez gerçekleşen fiziksel şiddetinin ise sabit olduğunun anlaşıldığı, ispat edilemeyen vakaların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği, bu durumda, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda, davalı-karşı davacı kadının kusursuz olduğu, Mahkemece, tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ve erkeğin evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı asıl davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu, ne var ki kadının evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı karşı boşanma davasında verilen boşanma hükmü, temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle kesinleştiğinden, erkeğin evilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı açtığı boşanma davasının konusuz hale geldiği, bu durumda davacı-karşı davalı erkeğin evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı açtığı boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyeceği, o halde, Mahkemece yapılması gereken işin, erkeğin evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davadaki haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekâlet ücreti konusunda bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına, boşanmaya sebebiyet veren vakalarda davacı-karşı davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, kusurlu davranışlarının kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı, boşanma sonucu kadının en azından eşinin maddî desteğinden de yoksun kalacağı, kadın yararına 4721 sayılı Kanunu'nun 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında düzenlenen maddî ve manevî tazminat koşullarının oluştuğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, gerçekleşen kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata karar verilmesi gerektiği, Mahkemece, ortak çocuklardan 2006 doğumlu Mert ...’in velâyetinin davacı-karşı davalı babaya, 2007 doğumlu Müge Begüm’ün velâyetinin ise davalı-karşı davacı anneye verildiği, ancak kişisel ilişki dönemlerinin, kardeşlerin birbirlerini göremeyecekleri şekilde düzenlendiği, çocukların velâyetinin ebeveynler arasında paylaştırılması halinde, kişisel ilişkinin kardeşlerin birbirlerini görmelerine imkan verecek tarzda düzenlenmesi gerektiği, bu husus dikkate alınmadan velâyeti babaya verilen çocuk ile velâyeti anneye bırakılan çocuğun birbirlerini göremeyeceği şekilde kişisel ilişki tesisinin doğru olmadığı, kadın tarafından açılan ziynet alacağı davası yönünden ise ziynet alacağı talebinin boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nispi harca tabi olduğu, nispi harç tamamlattırılmadan müteakip işlemlerin yapılamayacağı, o halde, Mahkemece öncelikle bilirkişi incelemesi yaptırılarak talep edilen ziynetlerin bedelinin tespit edilmesi, ardından nispi harcın peşin kısmının yatırılması için davalı-karşı davacı kadına usulüne uygun olarak süre verilmesi harç noksanlığı giderildiği takdirde, bu talebin esasının incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği, aksi halde; 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 30 uncu maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken bu yön dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların boşanmalarına dair kararın kesinleştiği, erkek tarafından açılan asıl davanın konusuz kaldığı, bu sebeple asıl dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, kadına yüklenecek kusurlu bir davranışın ispatlanamadığı, erkeğin asıl davayı açmakta haksız olduğu dikkate alınarak asıl davada yargılama giderinin erkek üzerinde bırakılmasına, yargılama sırasında kadın kendisini vekil marifetiyle temsil ettirdiğinden kadın yararına 9.200,00 TL vekâlet ücreti takdirine, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, kusurlu davranışının kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, evlilikte geçen süre, paranın alım gücü, mevcut ve beklenen menfaat, hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına 25.000,00 TL maddî tazminat, 25.000,00 TL manevî tazminat, ortak çocukların fiili olarak anne yanında kalıyor olmaları, alınan sosyal inceleme raporu içeriği dikkate alınarak ortak çocukların velâyetlerinin anneye verilmesine ve ortak çocuklarla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocukların ihtiyaçları, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak velâyeti anneye verilen Mert ... yararına karar tarihinden itibaren aylık 1.000,00 TL tedbir nafakası, 1.000,00 TL iştirak nafakası, ziynet alacağı davası yönünden ise dinlenen tanıklardan bir kısmının beyanının soyut, duyuma dayalı ve inandırıcı olmaktan uzak beyanlar olduğu, bir kısmının ise bizzat görgüye dayalı olmadığı, kadın tanıklarından ...'nin kadına ait altınların tarafların evlerindeki kasada durduğu, kasanın anahtarının da kadında olduğu, erkeğin ortak konutu terk ettiğinde yanında altın getirmediğinin beyan edildiği, bu durumda altınların erkek tarafından alındığı iddiasının kabul edilme olanağı bulunmadığı, yapılan yargılamada, toplanan bütün bilgi ve belgeler, tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde; davalı -karşı davacı kadının karşı dava dilekçesinde talep ettiği altınların erkek tarafından kendisinden alınarak iade edilmediğinin ispat edilemediği, 4721 sayılı Kanunu'nun 6 ıncı maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi uyarınca kadın tarafından karşı dava dilekçesinde dayanılan, ziynet eşyalarının erkek tarafından alındığı ve iade edilmediği vakasının ispatlanmadığı gerekçesiyle kadının ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içerisinde taraf vekilleri tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; asıl dava hakkında verilen karar verilmesine yer olmadığına dair kararın ve yine asıl davada yargılama gideri ve vekâlet ücretinin erkek üzerinde bırakılmasının hatalı olduğu, kusur belirlemesinin hatalı yapıldığı, tedbir nafakası ve iştirak nafakasına hükmedilmesinin isabetli olmadığı, tarafların ikisinin de öğretmen olduğu, nafaka miktarının yüksek olduğu, kusur durumu dikkate alındığından kadının tazminat taleplerinin reddi gerektiği belirtilerek; asıl dava hakkında verilen karar, asıl davada hükmedilen yargılama gideri ve vekâlet ücreti, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde ziynet alacağı yönündeki iddianın ispatlandığı ve ziynet alacağı davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği, Mahkemece, eksik araştırma ile karar verildiği, erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği ve bu vakanın da erkeğe yüklenmesi gerektiği, hükmedilen tazminatların miktarlarının çok az olduğu belirtilerek; kusur belirlemesi, tazminatların miktarları ve ziynet alacağı davası yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, erkeğin davasında verilen karar verilmesine yer olmadığı kararı, evlilik birliğinin sarsılmasında kusur belirlemesi, erkeğin davasında yargılama giderleri ile vekâlet ücreti, kadın yararına maddî ve manevî tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktarı, kadının ziynet alacağı davasında Mahkemece verilen ret kararının isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 6 ıncı maddesi, 166 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 182 inci maddesi, 220 nci, 222 nci ve 226 ncı maddesi, 327 inci maddesi, 328 inci maddesi ve 330 uncu maddesi, 6100 sayılı Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ilgili hükümleri, 6100 sayılı Kanunu'nun 190 ıncı maddesi, 323 üncü maddesi, 326 ncı maddesi ve 331 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, Mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığının anlaşılmasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, kişilik haklarına yapılan saldırının ağırlığı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4. Maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen hakkaniyet kuralları nazara alınarak, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
4.Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir. Davalı-davacı kadın dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında ortak çocukların her biri yararına ayrı ayrı aylık 500,00 TL iştirak nafakası verilmesini talep etmiştir. İştirak nafakasının miktarı yönünden kadın tarafından yapılmış usulüne uygun yapılmış bir ıslah talebi de bulunmamaktadır. O halde Mahkemece talep aşılarak ortak çocuk Mert ... yararına aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının maddî ve manevî tazminatların miktarları yönünden davalı-davacı kadın yararına, ortak çocuk Mert ... yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarı yönünden ise ... erkek yararına BOZULMASINA,
2. Taraf vekillerinin diğer yönlere ilişkin temyiz itirazlarının REDDİ ile kararın bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
İşbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.