"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1188 E., 2022/1985 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Beykoz 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/574 E., 2020/366 K.
Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması veya azaltılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddine, yoksulluk nafakasının azaltılması talebinin ise kabulüne karar verilmiştir.
Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiş olup incelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı kadın vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 11.06.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde duruşmalı temyiz eden davalı ... vekli Avukat ... ile karşı taraf temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... Nergis geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 2006 senesinde anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanmanın fer'î sonuçlarıyla ilgili olarak taraflarca düzenlenmiş olan 21.11.2006 tanzim tarihli protokolün Mahkemece onaylanmasına karar verildiğini ve kararın 27.11.2006 tarihinde kesinleştiğini, anlaşmalı boşanma protokolünün 1 inci maddesi gereğince müvekkilinin, davalıya her ay 7.500,00 USD (Amerikan Doları) yoksulluk nafakası ödeyeceğinin hükme bağlandığını, maddenin son cümlesi ile "dövizde beklenmeyen artış görüldüğünde, karşılıklı görüşülerek uyarlama yapılacağının" hüküm altına alındığını, müvekkilinin nafakayı 2014 yılının Mart ayına kadar 8 seneye yakın süre boyunca aralıksız ve düzenli olarak ödediğini, 2014 yılının Mart ayında tarafların bir araya geldiğini ve aylık 7.500,00 USD olan yoksulluk nafakasının aylık 5.000,00 TL'ye düşürülmesi konusunda anlaşmaya vardıklarını, bu anlaşmanın başta anılan tarihlerde tarafların hem avukatı hem de aile dostu olan Av.Belgin K. ve gerekse de tarafların yakınlarının bilgileri dahilinde olduğunu, tarafların ortak bir oğulları ve iki torunları bulunduğunu, müvekkilinin bu anlaşmayı karşı tarafa iyiniyet duyarak yazılı yapma gereği duymadığını ve bu anlaşmanın sözlü olarak yapıldığını, müvekkilinin bizatihi davalı tarafından aylık nafaka borcunun 5.000,00 TL'yi aşan kısmı yönünden ibra edildiğini, boşanma protokolünde yer alan nafakanın tarafların anlaşması ile düşürüldüğü tarih olan 2014 yılı Mart ayından itibaren aradan geçen 65 ay boyunca müvekkil tarafından davalıya şifahi anlaşma rakamı olan 5.000,00 TL ödendiğini ve davalının bu nafakaları aldığını ve bir kez olsun nafakanın eksik ödendiğine dair müvekkile bir ihtaratta bulunmadığını, talepte bulunmadığını, ödemeleri alırken ihtirazi kayıt öne sürmediğini veya icra takibi yapmadığını, davalının 14.06.2019 tarihinde müvekkili aleyhine ilamlı icra takibi başlattığını ve taraflarca yapılan anlaşma ile 2014 yılı Mart ayında nafaka miktarı indirilmemişçesine fahiş bir talepte bulunduğunu, taraflarınca söz konusu takipten kaynaklı müvekkilinin borcunun bulunmadığına dair işbu dava ile eş zamanlı olarak 2019/573 E. sayılı menfi tespit davasının açıldığını, davalının boşanma davası tarihinde çalışmadığını, davalının annesinin 2012 yılından sonra vefat ettiğini ve davalıya Türkiye standartlarında olağanın oldukça üstünde önemli bir miras kaldığını, böylelikle davalının gelirinin ve servetinin müvekkilin gelir ve servetinin kat be kat üzerine çıktığını, boşanma tarihindeki davalının ekonomik durumu ile miras sonrası ekonomik durumu arasında olağanüstü bir değişiklik olduğunu, basit bir ispat vasıtası olarak ekte sundukları davalının tüm kullanıcılara açık instagram sosyal medya hesabından yayınladığı fotoğraflarda davalının yılın nerede ise her ayı dünyayı gezdiği ve seyahat fotoğraflarını yayınladığının görüldüğünü, boşanma tarihinde de ergin olan ve annesi ile yaşayan oğullarının boşanma tarihinden sonra annesi ile olan evden ayrıldığını ve dolayısı ile davalının giderlerinin bu bağlamda düştüğünü, buna karşı müvekkilin halen ergin olan oğluna da maddi katkı sağlamayı sürdürdüğünü, anlaşmalı boşanma protokolünün akdedildiği 2006 yılı Kasım ayında dolar kurunun 1,4'lerde iken; bugün 5,7 TL'lere çıktığını, nerede ise %500'lere varan artışın söz konusu olduğunu, protokolün birinci maddesinin son cümlesinde dövizdeki artış hallerinde uyarlama yapılacağının hükme bağlandığını, müvekkilin boşanma kararı sonrası yeniden evlendiğini, davalının boşanma kararı sonrası kendisi ile yaşayan oğlunun evden ayrıldığını, giderlerinin azaldığını, kendisine muazzam olarak nitelenebilecek bir miras kaldığını böylelikle geliri ve malvarlığının olağanüstü biçimde arttığını, buna karşın müvekkilin evlendiğini ve hali ile giderlerinin arttığını, tarafların 2006 ile bugün arasındaki gelir - gider ve malvarlığı dengelerindeki müvekkil aleyhine - davalı lehine önemli değişiklik olduğunu belirterek yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, olmadığı takdirde tarafların 2014 yılı Mart ayında yaptıkları anlaşma gereğince nafakanın aylık 5.000,00 TL olarak belirlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların ve taleplerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman nafakanın düşürülmesine muvafakat etmediğini ve bu konuda davacı ile hiçbir anlaşma yapmadığını, Yargıtay yerleşik içtihatları uyarınca yalnızca boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunmasının iyi niyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmadığından davacının nafakanın kaldırılması talebinin reddi gerektiğini, davacının her ne kadar müvekkile 2012 yılında yüklü miktarda miras kaldığını ve müvekkilin gelirinin arttığını, davacının evlendiği için giderlerinin arttığını bu nedenle de nafakanın kaldırılması gerektiğini iddia etmiş olsa da bu iddiaların ve talebin açıkça hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilin oldukça varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini, davacının, müvekkilin ailesinin maddî durumunun çok iyi olduğunu net bir şekilde bildiğini, dolayısıyla davacının söz konusu protokol imzalanırken de müvekkile kalacak miras konusunda bilgi sahibi olduğunun açık olduğunu, bu nedenle müvekkilin ekonomik durumunun fiilen boşandığı tarihten bugüne kadar değişmediğini, tarafların evlilik birliğinin temelden sarsılmasının en önemli nedeninin davacının şuanda evli olduğu hanımefendiyle müvekkille evli olduğu dönemde de bir ilişki içerisinde olması olduğunu, dolayısıyla davacının müvekkille boşandıktan sonra yeniden evlilik yaptığı için giderlerinin artmasının da söz konusu protokolün imzalandığı tarihte davacı tarafından öngörülebilecek bir husus olduğunu, davacının ekonomik durumunun boşanma tarihinden bugüne sürekli iyiye gittiğini ve malvarlığının sürekli arttığını, icra dosyasında yapılan mal varlığı sorgulamalarında davacının 36 adet gayrimenkulü, 2 adet motorlu taşıtının tespit edildiğini, ayrıca davacının çok ciddi kar marjına sahip 3 şirkette ortaklık sahibi olduğunu, nitekim davacının İstanbul 22. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2019/557 Esas numaralı dosya kapsamında yine müvekkil aleyhine yaptığı taşkın haciz şikâyetine ilişkin dava dilekçesinde davacının, "Öncelikle ve önemle belirtmek isteriz ki; müvekkilimiz saygın ve hatrı sayılır mal varlığına sahip bir iş adamı olup; ihtilaflı olan şikayete konu icra takibi haricinde hakkında hiçbir icra takibi olmadığı gibi, malvarlığı üzerinde hiçbir başka haciz bulunmamaktadır. İcra dosyası kapsamında müvekkilimizin 36 adet gayrimenkulüne, faal olan ve oldukça yüksek iş hacmine sahip 2 ayrı şirketteki hisselerine ve bankalardaki tüm mevduatlarına haciz konulmuştur. Gelinen aşama itibari ile müvekkilin haczedilen malvarlığı dosya kapak hesabının 10 katından fazladır.” beyanıyla ekonomik durumunun protokolle üstlendiği nafaka yükümlülüğünü ifa edebilecek seviyede olduğunu ikrar ettiğini, kendi kullandığı uçağı olan, bahse konu uçağın inebilmesi için havaalanı pisti yaptırabilecek ekonomik gücü bulunan bir iş adamının, evlendiği için giderlerinin arttığından bahisle nafaka ödeme gücünün yetersiz olduğunu iddia etmesinin mesnetsiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, davalı kadın lehine, tarafların anlaştığı şekilde her ay 7.500,00 USD (Yedibinbeşyüz Amerikan Doları) tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedildiği ve taraflar arasındaki anlaşmanın "dövizde beklenmeyen artış görüldüğünde, karşılıklı görüşülerek uyarlama yapılacaktır." şeklinde düzenleme içerdiği, boşanmadan sonra davalı kadının annesinin vefat ettiği ve miras yolu ili büyük bir malvarlığı edindiği, annesinin sağlığında da bu malvarlığından faydalandığı gerekçesi ile mali şartlarının değişmediğinin ileri sürülemeyeceği, yine boşanmadan sonra döviz kurlarında kısa süre içerisinde büyük artışlar yaşandığı ancak tarafların protokole rağmen kendi aralarında bu artışları nazara alarak bir anlaşmaya varamadıkları, davacı aylık 5.000,00 TL yoksulluk nafakası üzerinde anlaştıklarını ileri sürmüş ise de kesinleşmiş mahkeme ilamı karşısında geçerli bir delil ve belge gösteremediği, boşanmadan sonra davacı erkeğin mali durumunda önemli bir değişiklik bulunmadığı, davalı kadının mali durumundaki yükseliş, döviz kurundaki beklenmedik artışlar nazara alınarak tarafların mali, sosyal durumları ve hakkaniyet ilkesi gereği davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddine, yoksulluk nafakasının azaltılması talebinin kabulü ile davalı kadın lehine Beykoz Aile Mahkemesinin 2006/810 Esas sayılı kararı ile hükmedilen aylık 7.500,00 USD yoksulluk nafakasının kaldırılarak dava tarihi 16.07.2019 tarihinden itibaren yoksulluk nafakasının aylık 5.000,00 TL olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararın hatalı olduğunu ileri sürerek; reddedilen kısım yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın tümden reddi gerekirken yoksulluk nafakasının aylık 5.000,00 TL'ye indirilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kabul edilen kısım yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların 27.11.2006 tarihinde kesinleşen kararla boşandıkları ve kadın lehine aylık 7.500,00 USD yoksulluk nafakası ödenmesine karar verildiği, anlaşma ve tarafların kabulü gereği protokol hükümlerinin ilama aynen geçirilerek tasdikine karar verildiği, tarafların yükümlülüklerine ilişkin yaptıkları bu protokolün hukuki niteliği itibarıyla genel sözleşme hükümlerine tabi olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 19 uncu ve 20 nci maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, olağanüstü değişiklik sebebiyle nafakanın yeniden düzenlenmesi veya kaldırılması mümkün olup, nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 176 ncı maddesinin beşinci fıkrasına göre; "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Aynı şekilde 331 inci madde uyarınca; "durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır." demek suretiyle tarafların anlaşmalı boşanmaları halinde, anlaşmada belirlenen koşullarda tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın değiştirilmesine olanak sağlandığı, Yargıtayın yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması"nın yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmediği, asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı, yoksulluk durumunun günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmesi gerektiği, boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında erkeğin Dolar bazında yoksulluk nafakası ödediği, aradan geçen süre içerisinde, dolar kurunda olağanüstü artış ile tarafların ekonomik durumlarında öngörülemeyen ve katlanılamayan bir halin de yaşanması ile bu miktarın borçluyu ekonomik olarak zor duruma sokacağı, bu nedenle davacının nafakanın kaldırılmasını talep etmesinin kötü niyet olarak değerlendirilemeyeceği, davalı kadının boşanma davasından sonra annesinin vefat ettiği (2012 yılı) ve miras yolu ili büyük bir malvarlığı edindiği, dava tarihi itibarıyla; İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Osmanağa mahallesinde 6 adet dükkan; İstanbul ili, Kadıköy ilçesi,Caferağa mahallesinde 4 adet daire; İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Suadiye mahallesinde 1 adet daire, 1 adet 3+çatı arası katlı betonarme bina ve arsası; İstanbul ili, Maltepe ilçesi,Çınar mahallesinde 1 adet daire; İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, Pınar mahallesinde 1 adet çatıda müştemilatı olan apart konut ve Muğla ili, Bodrum ilçesi, Türkbükü'nde 1 adet dubleks mesken olmak üzere birden fazla taşınmaz sahibi olduğu ve bunlardan elde ettiği kira gelirlerinin bulunması nedeniyle davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin kabulü gerekirken reddinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalının istinaf talebinin esastan reddine, davacı erkeğin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile davalı kadın lehine Beykoz Aile Mahkemesi'nin 23.11.2006 tarih 2006/810 E., 2006/748 K. sayılı kararı ile hüküm altına alınan aylık 7.500,00 USD yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı erkek vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekâlet ücreti verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; vekâlet ücreti yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; yoksulluk nafakasının kaldırılması için kanunda sayılan herhangi bir durumun gerçekleşmediğini, davanın reddi gerektiğini, kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek; hükmün tamamı yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, anlaşmalı boşanma ile belirlenen yoksulluk nafakasının kaldırılması şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 175 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Davacı vekilinin temyiz itirazının incelenmesine gelince;
Davacı erkeğin yoksulluk nafakasının kaldırılması davası kabul edildiğine göre davacı erkek yararına karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nisbi vekâlet ücreti takdiri gerekirken yazılı şekilde maktu vekâlet ücretine karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına hükmedilen vekâlet ücreti yönünden BOZULMASINA,
2.Davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Duruşma için takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.