Logo

2. Hukuk Dairesi2023/4298 E. 2024/1808 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında kusur belirlenmesi, velayet, yoksulluk nafakası ve maddi-manevi tazminat taleplerinin hukuka uygunluğu uyuşmazlık konusudur.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesinin, kadının çocuğa bir defaya mahsus uyguladığı şiddeti ve evi sık sık terk ettiğini gerekçe göstererek kadını ağır kusurlu sayıp velayeti babaya vermesi, yoksulluk nafakası ve maddi-manevi tazminat taleplerini reddederken erkeğe tazminata hükmetmesinin, çocuğun üstün yararı, annenin kusur durumu ve yoksulluğa düşeceği hususları gözetildiğinde hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1229 E., 2023/485 K.

DAVA TARİHİ : 31.12.2019

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 5. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/904 E., 2022/131 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı olarak açılan boşanma davaları ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, boşanmanın fer'îlerine ve kadın eşin ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı-davalı kadın vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, davalı-davacı erkek vekilinin istinaf başvurunun kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümleri kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin bağımsız konut temin etmediğini, sürekli şiddet uyguladığını, sürekli eşini evden kovduğunu, tehdit ettiğini, sabah 5'te kalkıp ailesine hizmet etmesi için baskı yapıp tehdit ettiğini, en son olayda evden kovduğunu, dolmuş parası dahi vermediğini, arayıp sormadığını, çocuğu görmek için girişimde bulunmadığını, ihtiyaçlarıyla ilgilenmediğini, iddia ederek; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk için aylık 500,00 TL tedbir-iştirak nafakasına, aylık 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 30.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı- davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; kadının sürekli hakaret ettiğini, beddua ettiğini, tehdit ettiğini, sürekli evi terk ettiğini, cinsel ilişkiden kaçındığını, bu konuda tedaviden kaçındığını, aile sırlarını başkalarına anlattığını, ailesinin evliliğe müdahale ettiğini, hakaret ve tehdit etiğini, ailesini de tehdit ettiklerini, iftira attıklarını, ev işlerini yerine getirmediğini, öğlene kadar uyuduğunu, eş ve çocuğa ilgi alaka göstermediğini, çocuğun bakımıyla ilgilenmediğini, küstüğünü, surat astığını, çocuğa sürekli şiddet uyguladığını, eşine kötü davrandığını, çocuğu göstermediğini, kendine zarar vererek çocuğu düşürmeye çalıştığını, doktorun uyarısına aldırmayarak normal doğum yapmak istediğini söylediğini, kişisel temizliğe önem vermediğini, aşırı maddî isteklerde bulunduğunu iddia ederek kadının davasının reddini, karşı davanın evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına, çocuğun tedbiren ve kesin velâyetinin babaya verilmesini, 50.000,00TL maddî, 50.000,00TL manevî tazminata (faiziyle) karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkek eşin; kadının boğazını sıktığı, ortak çocuğu görmediği, ihtiyaçlarını karşılamadığı kadının ise, sabah kahvaltısı ve çocuğun bakımı hususunda yeterli özeni göstermeyerek birlik görevlerini tam anlamı ile yerine getirmediği evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde erkeğin ağır kadının az kusurlu olduğu boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği, uzman raporu da dikkate alındığında yargılama sürecinde anne ile yaşayan ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesinin üstün yararlarına olacağı ve velâyet kendisine verilmeyen eşin çocukların bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmakla yükümlü olduğu gerekçesi ile; her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuk Ali'nin velâyetinin anneye verilmesine, çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, çocuk için aylık 300,00 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesi ile aylık 500,00 TL olarak devamına karar kesinleşmesinden itibaren aylık 500,00 TL iştirak nafakasına kadın yararına aylık 300,00 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesi ile aylık 600,00 TL olarak karar kesinleşmesinden itibaren aylık 600,00 TL yoksulluk nafakası olarak devamına, kadın yararına 25.000,00 TL maddî, 24.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin tazminat taleplerinin reddine, kadının mehir'den kaynaklı alacak talebinden feragat ettiğinden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı- davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, kadının davasının kabulü, velâyeti, kabul ve reddedilen tazminatlar ve kabul edilen nafakalar yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının kanun yolu itirazı olmadığından izafe edilen kusurların kesinleştiği, dinlenen davalı- davacı tanıklarından Menekşe'nin beyanı ve erkek tarafından sunulan CD içerisindeki video kaydından anlaşılacağı üzere kadının "evi sık sık terk ettiği ve ortak çocuğa sürekli şiddet uyguladığı", gerçekleşen ve kesinleşen duruma göre evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde erkek eşin az kadının ise ağır kusurlu olduğu, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan erkek eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, kadın yararına hükmedilen tazminatların ağır kusurlu olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, tarafların ortak çocuğu velâyeti hususunda Mahkemece aldırılan sosyal inceleme raporunda davacı annenin çocuğa bir kez şiddet uyguladığı, bir kere daha tekrarlamadığı ve ayrılık sürecinden itibaren çocuğun anne yanında kalması nedeniyle çocuğun velâyeti anneye verilmiş ise de tanık beyanı ve davalı erkek tarafından dosyaya sunulan CD içerisindeki video kayıtları ve mesaj içeriğinden davacı kadının çocuğa sürekli şiddet uyguladığı ve şiddetin görüntülerini kayıt altına alarak davalı erkeğe gönderen kadının bu davranışının çocuğun psikolojik gelişimi üzerinde ciddi tehlike arz edeceği gerekçesiyle; erkek eşin; kusur belirlemesine, kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakası ve tazminatlara, velâyet ve çocuk için hükmedilen nafakalara yönelik istinaf başvurularının kabulü ile kusur gerekçesinin düzeltilmesine, İlk Derece Mahkemesi kararının ilgili bentleri kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle, ortak çocuk Ali'nin velâyetinin babaya verilmesine, çocuk ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasına, çocuk için bağlanan nafakaların karar tarihi itibariyle kaldırılmasına, davacı- davalı kadının ağır kusurlu olması nedeniyle yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, erkek yararına 8.000,00 TL maddî ve 8.000,00 TL manevî tazminata, davalı-davacı erkek vekilinin kadının davasının kabulü ve kadın yararına hükmedilen tedbir nafakasına yönelik istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı- davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı- davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, aleyhe hükmedilen tazminatlar, reddedilen tazminat talepleri, reddedilen nafakalar, velâyet yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar ve velâyet noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 6 ncı ve 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü, 175 inci, 182 nci maddeleri, 327 ve 328 inci maddelerinin birinci fıkraları ve 336 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 3 üncü ve 12 nci maddesi. Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin 3 üncü, 4 üncü ve 6 ncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı-davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesince boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşine fiziksel şiddet uygulayan, birlik görevlerini yerine getirmeyen erkeğin az kusurlu; birlik görevlerini yerine getirmeyen, ortak çocuğa sürekli şiddet uygulayan ve ortak konutu sık sık terk eden kadının ise ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle erkeğin kusur belirlemesine yönelik istinaf itirazları kabul edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar erkek tarafından temyize başvurulmadığından kesinleşmiştir. Dosya kapsamındaki tanık beyanlarından ve mahkemece aldırılan sosyal inceleme raporuna göre; kadının çocuğa şiddet olayını kabul ettiği ancak yaşanılan olayın şimdiki koşullarla değil yaşandığı dönemin koşulları ile değerlendirilmesi gerektiği, şiddet olayının yaşandığı dönemin annenin yeni doğum yapmış olduğu zamana denk geldiği, bir kez yaşandığı ve bir daha tekrarlanmadığı, sonrasında annenin çocuğa, çocuğun da anneye alıştığı, anne ve çocuk arasında güvenli bağ kurulduğu, yine tanık Ayşegül'ün " ...Hatice annesine iki üç ayda bir gezme amaçlı gelirdi, geldiğinde görümcesi getirirdi..." beyanı ile davacı kadının baba evine ziyaret amaçlı gittiği, evi sık sık terk ettiğinin ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Kadına evi sık sık terk ettiği ve ortak çocuğa şiddet uyguladığı kusurunun yüklenmesi yerinde görülmemiştir. Boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen olaylarda eşine fiziksel şiddet uygulayan, birlik görevlerini yerine getirmeyen erkeğin ağır, birlik görevlerini yerine getirmeyen kadının az kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken hatalı değerlendirme ile kadının ağır kusurlu; erkeğin ise az kusurlu olduğuna hükmedilmesi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.

3.Yukarıda bentte açıklandığı üzere, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu maddî ve manevî tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerekir. Bölge Adliye Mahkemesince kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre erkek yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.

4.4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

5.4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesine göre yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için kusur daha ağır olmamak ve nafaka talep edenin boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin belirlenmesi gerekir. Dosyanın tetkikinden, boşanmaya sebep olan olaylarda az kusurlu olduğu anlaşılan kadının boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceğinin anlaşılması karşısında, yoksulluk nafakası talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ile yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.

6.Velâyet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke “çocuğun üstün yararı"dır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir. Çocuğun üstün yararını belirlerken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Anne ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, ahlâki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velâyet düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle, yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin dahi göz önünde bulundurulması gerekir. Tarafların davayı kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz.

7.Somut olayda, tarafların ortak çocuğu Ali'nin velâyeti babaya verilmiş ve anne kararı velâyet yönünden de temyiz etmiştir. Mahkemece aldırılan 10.12.2020 tarihli ve 11.11.2021 tarihli üçlü heyet raporunda; tarafların ayrı yaşamasıyla birlikte çocuğun anne yanında kaldığı, anne ile sevgi bağının olduğu, annenin, çocuğa şiddetinin bir kez yaşandığı ve bir daha tekrarlanmadığı, çocuk ile anne arasında sağlıklı iletişimin kurulduğu, anne tarafından çocuğun ihtiyaçlarının karşılandığı, baba ile çocuğun çok az görüştüğü, annenin velâyet konusunda yeterli motivasyona sahip olduğu, velâyetin anlam ve sonuçlarına dair bilgi ve yeterliliğinin olduğu, çocuğun küçük olması nedeniyle annesine ihtiyaç duygusunun azalmadığı, önceki sosyal inceleme raporunda da çocuğun anne yanında kalması yönünde kanaatin mevcut olduğu, çocuğun anne yanından alınmasının çocuğun üstün yararına aykırı olduğu belirterek çocuğun velâyetinin anneye verilmesinin üstün yararına olacağı bildirilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında, çocuğun annesinden şiddet gördüğü gerekçesiyle, küçüğün velâyetinin anneye verilmesine karar verilmiştir.

8.Yapılan tahkikat ve toplanan deliller ile özellikle mahkemece alınan sosyal inceleme raporlarına göre, kadının çocuğa şiddet olayını kabul ettiği ancak yaşanılan olayın şimdiki koşullarla değil yaşandığı dönemin koşulları ile değerlendirilmesi gerektiği, çocuk ile anne arasında sevgi bağının mevcut olduğu, çocuğun anne tarafından ihmal edilmediği, sevildiği çocuğun da annesine güvenli bağ kurduğu, baba ile bu zamana kadar çok az görüştüğü, babanın çalıştığı, annenin ise çalışmadığı ve çocuğun tüm bakımları ve eğitimin rahatlıkla karşılanabileceği, küçüğün velâyetinin babaya verilmesinin çocuğun huzur ve gelişimini tehlikeye sokacağı ve üstün yararına aykırı olacağı anlaşılmış olup velâyetin anneye verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, kadının reddedilen yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat talepleri, erkek yararına hükmedilen tazminatlar ile velâyet düzenlemesi yönlerinden BOZULMASINA,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.03.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.