"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/612 E., 2023/402 K.
DAVA TARİHİ : 04.06.2021
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kars Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/219 E., 2022/19 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 07.08.2007 tarihinde evlendikleri, bu evliliklerinden dört ortak çocuklarının olduğu, taraflar arasında uzun süreden beri anlaşmazlıkların bulunduğu, erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kadının hastalığı ile ilgilenmediği, kadına karşı hakaret içerikli sözler söylediği, tam anlamıyla bağımsız bir konut temin etmediği, yaşadıkları yerde davacının psikolojisinin bozuk olduğuna dair erkeğin ve ailesinin söylentiler yaydığı, kadın evden ayrıldıktan sonra da erkeğin davacıyı arayıp sormadığı, kadının evliliğinin devamı için gösterdiği tüm bu çabanın karşılıksız kaldığını, davalı erkek tarafından evlilikleri boyunca yalnız bırakıldığını, psikolojik baskılarla, küfür ve şiddet dolu yıllar geçirmek zorunda kaldığını, bu nedenle adli yardım talebinin kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarılması nedeniyle boşanmalarına, kadın için 1.000,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini, işbu nafakanın boşanmadan sonra yoksulluk nafakası olarak devamına, ortak çocukların velâyetinin kadına verilmesini, ortak çocuklar lehine ayrı ayrı aylık 750,00 TL tedbir nafakasına, karar kesinleşince iştirak nafakası olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini, 100.000,00 TL manevî tazminat ile 100.000,00 TL maddî tazminatın davalıdan alınarak davacı kadına verilmesine, çeyiz senedi içeriğinde yer verilen yaklaşık değeri 100.000,00 TL olan ziynetler (5 adet burma bilezik, 2 adet yüzük küpe takımı ) ile, yaklaşık değeri 60.000,00 TL olan ( 4 adet halı, 3 adet yün yatak, 1'er adet piko singer dikiş makınası, buzdolabı, çamaşır makinası, televizyon, fırın, elektrik süpürgesi, yatak odası takımı, mutfak takımı ve içi dolu çeyiz sandığının) çeyiz eşyalarının öncelikle müvekkiline aynen iadesine, mümkün olmaması halinde bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; iddiaların gerçeği yansıtmadığını, erkeğin eşini sevdiği, küçük çocuklarının annesiz kalmaması bakımından da eşinin eve dönmesini istemesi nedeniyle karşı dava açılmadığını, bu nedenle açılan davayı kabul etmediklerini, kadının psikolojik ve fiziksel şiddete maruz bırakıldığı, dövüldükten sonrasında ise babasının evine bırakıldığı iddiasının da doğru olmadığını, zira, davacının içerisinde bulunduğu psikolojik özellikler nedeniyle hem davalı erkeği hem de erkeğin babasını şikayet tehdidi ile uzaklaştırarak bizzat kendisinin babasının evine gittiğini, evi terk ettiği en son tarihte ise davacının babası, kendi köy muhtarlarıyla bizzat gelerek davacıyı hastaneye götüreceklerini ve tedavi ettireceklerini, oradan kendi evine götüreceklerini sonrasında geri getireceklerini söyleyerek götürdüklerini, bir daha geri dönmediğini, erkeğin defalarca eşinin eve dönmesi amacıyla bir çok aracı ile görüşerek davacıyı ve ailesini ikna etmelerini rica ettiğini, davacının özellikle aşırı kıskançlık göstermesine rağmen erkeğin bu durumu bir eş olarak kendisini sevdiği gerekçesiyle önemsemediğini ve davacının isteklerini kırmamaya özen gösterdiğini, özellikle evliliklerinin son 2-3 yılında davacının aslı astarı olmayan kıskançlık krizlerini de bahane ederek hem erkeğe, hem çocuklarına hem de erkeğin ailesine yönelik olarak farklı tavırlar takındığını, sonrasında ise kendi iç dünyasında kurguladığı hayal ürünü düşüncelerle de erkek ve ailesinin kendisi öldüreceğini, eve kuma getirileceğini, erkeğin başkasıyla çocuğu olduğunu iddia ettiği zaman zaman jandarmaya asılsız iddialarla telefon açtığını, konu ile ilgili olarak asılsız ve iftira niteliğindeki iddialarla resmi mercilere intikal etmediğini, davalı erkeğin davacının özellikle tedavi görmesini istemesi üzerine de bu asılsız iddiaların çoğalarak arttığını, en nihayetinde de bilimsel tedavi yöntemleri yerine, davacı kadının hacı hocalara giderek erkeğin ailesinin kendisine zarar vereceğini, yuvalarını yıkmaya çalıştıklarını ve hatta davalı erkeğin başka biriyle görüştüğü "hoca"nın dahi kendilerini söylediğini iddia ederek davalı erkek ve ailesine asılsız iddia ve ithamla ileri sürerek eldeki dava açtıklarını, davacının kardeşi tarafından davalı erkeğe sözlü ve yazılı olarak iletilen bu iddialara ilişkin mesaj içerikleri ve sesli telefon görüşmeleri dahi davacının ve ailesinin içerisinde bulundukları psikolojik durumu ortaya koyduğunu, davalı erkeğin yapıcı eylem ve davranışlarda bulunduğunu, ancak davacının ailesinin boşanmaya teşvik ettiğini, davacının özellikle son dönemlerde kendisine zarar verileceğini ileri sürdüğünü, evin kilitlerini dahi, bizzat yanında taşındığını, zamansız biçimde evi terk ettiğini, ev işleri ile ilgilenmediğini, davalı erkeğin ve ailesinin kendisini öldürecekleri bahanesi veya hayal düşüncesiyle davalı erkeğe ve ailesine ağza alınmayacak şekilde hakaret ve küfürler ettiğini, sürekli olarak çeşitli bahanelerle kavga çıkardığını, aile düzenini bozduğunu, huzursuzluk çıkardığını, son dönemlerde sürekli olarak aniden düşüp bayıldığını, erkeğin davacıyı doktora götürmeye çalışılmasına rağmen, davacının hocalara giderek muska, büyü vb. şeylere inanarak tedaviyi reddettiğini, hocaların sözüyle de evlilik birlikteliğinin ve kendi kişisel ve ruhsal sağlığını iyileştirmeyi düşündüğünü, tedaviyi reddettiğini, açılan davada asıl kusurlu taraf bizzat davacının kendisi olduğundan erkeğin boşanmayı istememesi nedeniyle açılmış bulunan boşanma davasının reddine, tarafların eşit kusurlu olduğu kanaatine varılıp da boşanma kararı verilecek olması halinde çocukların halen babalarının yanında olması, bakım ve sorumluluklarının da erkek tarafından karşılanması nedeniyle öncelikle tedbiren ve nihai kararla birlikte velâyetlerinin erkeğe verilmesine, yine davacının maddî-manevî tazminat ve nafaka talepleri ile yargılama giderleri ve ücreti vekâlet taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların 07.08.2007 tarihinde evlendikleri, bu evliliklerinden dört tane ortak çocuklarının olduğu, taraflar arasında uzun süreden beri anlaşmazlıkların bulunduğu, davalı erkeğin davacıya fiziksel şiddet uyguladığı, davacının hastalığı ile ilgilenmediği, eşine karşı hakaret içerikli sözler söylediği, tam anlamıyla bağımsız bir konut temin etmeyip kadın eşi kendi ailesi ile aynı taşınmaz içerisinde yaşamaya mecbur bıraktığı, yaşadıkları yerde davacının psikolojisinin bozuk olduğuna dair davalı ve ailesinin söylentiler yaydığı, davacı evden ayrıldıktan sonra da davalının davacıyı arayıp sormadığı, olayların meydana gelmesinde davalı erkeğin tam kusurlu olduğu; tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur durumu ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, çocuklar ile anne arasında yatılı olacak şekilde kişisel ilişki kurulmasına; davacı tarafın talebini dayandırdığı dava dilekçesi ekinde sunulan çeyiz senedinde belirtilen eşyaların kız babası tarafından oğlanın babası ...'ya teslim edildiği belirtilmiş olup senedin taraflarının davacının ve davalının babaları olduğu ve senedin davacının ve davalının babaları ve şahitler tarafından imzalandığı, davalı, davanın yasal dayanağını oluşturan çeyiz senedinin tarafı olmadığı gerekçesi ile davacının çeyiz ve ziynet alacağı talebinin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine; kadın yararına aylık 600,00 TL yoksulluk nafakası ile 20.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkek eşin müvekkiline psikolojik şiddet uyguladığını ve müvekkilinin psikolojisinin bozuk olduğunu iddia ettiğini ancak sevk edilen sağlık kurulu raporunda akıl ve ruh sağlığının yerinde olduğunun belirtildiğini, Mahkeme tarafından hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının düşük olduğunu, ortak çocukların velâyeti yönünden hazırlanan sosyal inceleme raporunda müvekkilinin psikolojisi ve ruh sağlığı yerinde olmadığından babaya verilmesi gerektiğinin belirtildiğini, müvekkilinin psikolojik ve ruh sağlığının yerinde olduğundan dolayı verilen kararın hatalı olduğunu, ortak çocukların annelerine karşı doldurulduğunu, söz konusu raporun tek uzman görüşü ile hazırlandığını, tek uzmanın görüşüne başvurularak velâyet düzenlenmesi yapılmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, çeyiz senedi içeriğinde yer alan ve müvekkiline ait olan ziynetlerin erkek eş ve ailesince müvekkiline sonrasında iade edilmek üzere satılarak harcandığını müvekkiline geri verilmediğini ileri sürerek nafaka ve tazminatların miktarı, velâyet ve ziynet alacağı davası yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kadın eşin asıl kusurlu olduğunu, kadın eşin ortak konutu ve küçük çocuklarını terk ettiğini, müvekkiline ve ortak çocuklara kötü muamelede bulunduğunu, kadın eşin boşanma sebebinin kendi kardeşleri olduğunu, kadın eşin kardeşlerinin müvekkilin kadın eşi aldattığına dair söylemde bulunduklarını, kadın eşin sürekli olarak üzerinde bıçak taşıdığını, bu durumun psikolog bilirkişi raporundan da anlaşıldığını, kadın eşin müvekkilinin yeğenini kuma getireceğine dair iddialarının çirkin, örf ve adetlere göre aşağılayıcı olduğunu, tarafların ayrı hanede yaşadıklarını, Mahkeme tarafından kabul edilen bağımsız konut temin edilmemesinin hatalı olduğunu, kadın eşin şiddet gördüğüne dair herhangi bir delil olmadığını, kadın eşin anne ve babasının aynı köyde yaşamamasına rağmen beyanlarına üstünlük verildiğini, Mahkeme tarafından hükmedilen maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakasına ilişkin kararının ve miktarlarının hatalı olduğunu ileri sürerek tümü yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyadaki yazılar, kararın dayandığı deliller ile kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile re'sen bakılacak kamu düzenini ilgilendiren hususlar dikkate alındığında, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı kadın vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürülen nedenleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı erkek vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürülen nedenleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü ile kadın yararına yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, şartları var ise miktarlarının dosya kapsamı ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, velâyet düzenlemesi noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 336 ncı maddesi. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı erkeğin tüm, davacı kadının sair temyiz itirazları yersizdir.
2.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminatlar azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
3.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-karşı davalı kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
4.Davacı kadının talebini dayandırdığı dava dilekçesi ekinde sunulan ve tarafların babaları ile tanıklar tarafından imzalanan çeyiz senedinde belirtilen ziynet eşyalarının davalının babasına tesliminin örf ve adet gereği olduğu anlaşılmakla davalı erkeğin de çeyiz senedinde belirtilen ve kadının babası tarafından erkek tarafına teslim edilen ziynet eşyalarından müteselsilen sorumlu olduğu gözetilerek, erkek aleyhine açılan ziynet alacağı davasının kabul edilmesi gerekirken pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat, yoksulluk nafakası ile ziynet alacağı davası yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat, yoksulluk nafakası ile ziynet alacağı davası yönünden BOZULMASINA,
3.Davalı erkeğin tüm, davacı kadının sair temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden davalı erkeğe yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacı kadına iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.