Logo

2. Hukuk Dairesi2023/4772 E. 2024/3971 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranları, velayet, nafaka ve tazminat miktarlarının belirlenmesi ile ziynet eşyalarının iadesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Toptan yoksulluk nafakası ve maddi tazminat miktarının düşük belirlendiği gözetilerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı, bu hususlar yönünden bozulmuş, diğer hususlar ise onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/2292 E., 2023/388 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 16. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/815 E., 2020/123 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlere, kadının ziynet alacağı davasının hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararın davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki anlaşmazlığın tarafların evliliğinin üzerinden bir hafta geçtikten sonra balayından dönüş sırasında erkeğin alkollü araç kullanması ve kaza meydana gelmesi nedeniyle sorunların başladığını, herşeyin kötüye gittiğini, erkeğin ortak konuta gelmemeye başladığını, kadının araması üzerine erkeğin eve gelmeyeceğini söyleyerek komşuları olan ablasına gitmesini istediğini, tarafların balayından bir hafta sonra kadının hamile kaldığını, ancak kadının bebeği aldırması için sürekli psikolojik baskı yaptığını, fiili beraberlik döneminde her gün ortak konuta geç geldiğini ve içki içtiğini iddia ettiği gibi kadın ile yatağını ayırdığını, ortak konuta geç gelmesi nedeniyle kadının araması üzerinede kadını rencide eden şekilde aramamasını istediği, hamilelik süresince kadına mali destek de bulunduğu ancak psikolojik hiç bir destek de bulunmadığını, kadının annesiz büyümesi nedeniyle bebeğini terk edip gideyeceğini söylerek psikolojik şiddet uyguladığını, bu nedenle kadının doğumdan bir hafta sonra lohusalık depresyonuna girdiğini, hastane çıkışınca kadının babasının evine gitmesine izin vermediğini, erkeğin ailesinin evine gidildiğini fakat üçüncü günün sonunda kadının ailesinin de evden gitmelerini istediğini, lohusalık döneminde kadına hakaret ve tehditlerde bulunduğunu, sürekli olarak alkol kullandığını, sevgililer günü olan 14.02.2018 günü ortak konuta hiç gelmediğini, kendisini merak eden davacının telefon ile araması üzerine uyuduğunu söylerek telefonu kapatmasını istediğini, kadının deli olduğuna inandırmaya çalıştığını, evlenme tarihinden kısa bir süre sonra yatağını ayıran ve daha sonra müvekkille tüm cinsel ilişkisini kesen eve sürekli geç gelen erkeğin güven sarsıcı iletişimler ve hatta sadakete aykırı ilişkilerinin olduğunu, bu durum otel ve HTS kayıtlarından da anlaşılacağını, bu nedenlerle aile birliğinin temelinden sarsıldığını iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, kadın lehine 200.000,00 TL maddî, 200.000,00 TL manevî tazminata, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuk için aylık 2.000,00 TL tedbir nafakası ile kararın kesinleşmesindne sonra aylık 3.000,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesine ve her yıl TÜİK tarafındna belirlenen ÜFE-TÜFE oranlarında arttırılmasına, kadın için de aylık 10.000,00 TL tedbir nafakası ile 12.000,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine bu nafakanın da her yıl TÜİK tarafından belirlenen ÜFE-TÜFE oranlarında arttırılmasını, ayrıca, erkeğin kadına ait ziynet eşyalarının büyük bir kısmını bozdurduğunu bu paradan 30.000,00 TL nin kadının hesabına yatırıldığını ve kadın da sadece bir bilezik ve kolye kaldığını, kalan para ile erkeğin arkadaşı adına arsa aldığını iddia ederek çeyiz eşyalarının da iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı-karşı davalı kadın vekili kadın vekili sözlü duruşma günü tespitinden sonra verildiği ıslah dilekçesinde; erkeğin başka kadınlarla zinası bulunduğu iddia edilerek tarafların bu nedenle boşanmalarına aynı miktarlarda nafakalara hükmedilmesine, küçüğün velâyetinin annesine verilmesine, kadın lehine 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; iddiaların asılsız olduğunu, kadının hiç bir zaman kişisel temizliğine dikkat etmediğini, sosyal medya bağımlılığı bulunduğunu, ortak konutun temizliğinin yapmadığı gibi yemek de yapmadığını, ortak evin temizliğinin aile üyeleri tarafından yapıldığını, günün büyük vaktini uyuyarak geçirdiği gibi günün geri kalan kısmını da internetten magazin haberlerini takip ederek geçirdiğini, ayrıca kadının babasının da ayda bir kez ortak konuta gelerek temizlik yaptığını, ortak çocuğu bir ay emzirdiğini, küçüğün tüm ihtiyaçlarının erkek tarafından karşılandığını, ortak çocuğun kadının süt vermemesi nedeniyle mama ile beslenmek zorunda kaldığını kadının bu konudaki iddialarının tamamen yersiz olduğunu, hekimler tarafından kendisine konulan bir yıllık ilaç tedavisine uymadığınıı, sık sık babasının evine gitmesi nedeniyle ortak çocuğun babasından ayrı kaldığını sevgisiz büyütüldüğünü, tüm bu nedenler dikkate alındığında taraflar arasındaki aile birliğinin kadın tarafın kusuru ile temelinden sarsıldığını iddia ederek kadının davasının reddi ile, karşı davalarının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesini, ayrıca erkek lehine 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin alkol tüketiminin fazla olduğu, ayrıca kendi istediği gibi boşanmak için kadına sözlü olarak psikolojik baskı yaptığı, fiili ayrılık döneminde de kendisinin düzenlediği boşanma protokolünü imzalatmak için sürekli konuştuğu ve baskılarda bulunduğu, ayrıca fiili beraberlik sırasında da ve boşanma davası açılmadan önce erkeğin İstanbul için de ve çevresinde kısa süreli olarak otellerde kaldığı, ... adlı bir kadın ile de aynı otel odasında bulunduğuna dair de kayıtların mevcut olduğu, erkek tanıklarının kadına yüklediği kusurların inandırıcı gelmediği, çocuğun bezinin top yapılıp atılması inandırıcı olmadığı gibi erkek tanığının kadının önce evine bağlı olmadığını ileri sürmesi daha sonra bunun anlamı anlatıldığında bu beyanından geri dönmesi bu tanığın anlatımını da güvenilmez hale getirdiğini, tanığın yaşı ve hayat tecrübesi nedeniyle "eve bağlı olmamak" cümlesinin anlamını bilmemesi söz konusu olmayacağı kanaatine varıldığı, erkek tanıklarının kadına yüklediği kusurların gerçeği yansıtmadığı, erkeğin istediği şartlar ile boşanmayı sağlamak için gerçekler içine serpiştirilmiş yönlendirici beyanlar olduğu kanaatine varıldığı, fotoğraflarda ortak konutun dağınık olması tek başına davacıya yüklenebilecek bir kusur olmayıp çocuklu bir evde ortalığın dağınık olması da hayatın olağan akışına uygun olduğu gibi söz konusu fotografların erkek tarafındna özellikle de çekildiği dikkate alınarak bu görüntülere hiç bir değer verilmediği, diğer taraftan kadın vekilinin sözlü duruşma sırasında davasını ıslah ederek zina nedenine dayanması ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 177 nci maddesi uyarınca uygun görülmediği, çünkü Mahkemenin 20.02.2020 günlü duruşmasında açık bir şekilde her iki tarafında ek rapor istemleri ile diğer istemlerinin Mahkeme dosyasının tamamlandığı belirtilerek red edildiği ve 03.03.2020 günlü duruşmada sözlü duruşma yapılacağı açık bir şekilde bildirildiği ve böylece tahkikatın sona erdiğinin de anlatıldığı halde kadın vekilinin bu aşamadan sonra ıslah dilekçesi vermesinin yerinde olmadığı, ancak diğer taraftan erkeğin ... adlı kadın ile aynı otelde aynı odada kaldığı da resmi kayıtlarından da anlaşıldığı, bu durum Mahkemece dava dilekçesinde zina iddiasının bulunmaması nedeniyle zina olarak değerlendirilmemiş ise de aile birliğinin temelinden sarsılması nedenlerinden olan sadakatsizlik olarak değerlendirildiği, sonuç olarak taraflar arasındaki aile birliğinin erkeğin sürekli içki içmesi, kadına karşı psikolojik şiddet uygulaması, belirlenen sadakatsizliği nedenleri ile taraflar arasında aile birliğinin temelinden sarsılmasında kusurlu olduğu, kadına kusur yüklenmesinin mümkün olmadığı, tarafların ortak çocuğunun 02.06.2017 doğumlu olduğu, yaşı itibari ile anne sevgi ve ilgisine muhtaç olduğu, her iki tarafın da küçüğün velâyetini istediği, annenin ortak çocukla olanakları ölçüsünde ilgilendiği, ibraz ettiği rapordan da psikolojik rahatsızlığının iyileşme aşamasında olduğu, "bipolar bozukluk" yönünden herhangi bir belirti saptanmadığının bu raporda belirtildiği, küçüğün gelişiminin yaşıtlarına uygun olduğu, öz bakımının temiz ve düzenli olduğu halen bebeklik döneminde olduğu, tüm bunlar dikkate alındığında erkek vekilinin dilekçesinde ki iddiaların aksine ortak çocuğun annesi ile birlikte yaşamasının küçüğün yüksek çıkarlarına daha uygun olduğu ilerleyen yaş döneminde de anne sevgi ve ilgisine de ihtiyacı bulunduğu, bu nedenlerle ortak çocuğun velâyeti annesine verilmesi gerektiği, kusur oranı itibariyle kadının yoksulluk nafakasını hak ettiği anlaşılmış ise de taraflar arasındaki anlaşmazlığın boyutları dikkate alınarak tarafların bundan böyle yoksulluk nafakasının arttırılması, azaltılması ve /veya kaldırılması gibi mali konulu davalarda karşı karşıya gelmemeleri için yoksulluk nafakasının toplu olarak takdirinin uygun görüldüğü, kadının yaşı, daha önceki çalışma tecrübesi, çocuklu olması ve diğer özellikleriyle fiili evlilik süresi dikkate alınarak, yeniden evlenme ve vasıfsız iş gücü olarak iş bulma şansı da değerlendirilmek sureti ile, tarafların mali ve sosyal durumları ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak aylık 2.000,00 TL'den yedi yıllık nafaka tutarının kadının tüm yoksulluk nafakası haklarını karşılamak üzere takdir edilmesi uygun görüldüğü, kadının ziynet eşyaları ile ilgili davası yönünden gerekli harcın verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı anlaşıldığından ziynet eşyaları yönünden karar oluşturulmadığı gerekçesiyle erkeğin davasının ve taleplerinin reddine, kadının davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, 12.11.2018 günlü tensip tutanağı ile kadın ve ortak çocuk için belirlenen tedbir nafakalarının karar kesinleşinceye kadar devamına, ortak çocuk için aylık 1.500,00 TL iştirak nafakasına, bu nafakanın her yıl TÜİK tarafından belirlenen ÜFE-TÜFE oranları ortalamasında arttırılmasına, kadının tüm yoksulluk nafakası haklarını karşılamak üzere 168.000,00 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kadına 200,000,00 TL maddî ve 200.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin maddî ve manevî tazminat istemlerinin yasal şartlarının oluşmaması nedeniyle reddine, kadının ıslah istemi süresinde olmadığından zina konusunda karar verilmesine yer olmadığına, kadının ziynet eşyaları ile ilgili davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; kadın lehine fahiş miktarda maddî ve manevî tazminat ile toptan şekilde yoksulluk nafakasına, ortak çocuk için yine fahiş miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi ile karşı davanın reddine karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, kadının evlilik birliğinden doğan tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini veya kişilik hakkına hiç saldırıda bulunmadığını, kadın lehine fahiş miktarda tazminatlara hükmedildiğini, karar gerekçesinin hukuki olmadığını, tarafsız bir değerlendirmeye dayanmadığını, taraflar arasında ayrım yapılarak objektif ve makul bir sebebe dayanmadan erkek tanıklarının beyanlarına itibar edilmediğini, ortak haneyi terk edip ardından tekrar ortak haneye dönen kadının, bu tarihlerden önceki olaylar nedeniyle erkeği kusur atfedemeyeceği gibi bu tarihten önceki olaylara da dayanamayacağını, boşanmada asıl ve tek kusurlu tarafın kadın olduğundan, tüm taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken üst sınırdan maddî ve manevî tazminat taleplerinin tam kabulüne karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bunun yanı sıra tazminat miktarları belirlerken tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve hakkaniyet ilkesinin dikkate alınmadığını, kadının yasanın, Türk gelenek göreneklerinin, hakkaniyetin gerektirdiği aile kavramına özgü emeklerden hiçbirini vermediğini, yemek ve temizlik yapmadığını, ne ruh sağlığı ve fiziksel bakımı ne de ortak çocuk için özen gösterip tedbirli davranmadığını, erkeği herkesin içinde hakaret ederek kişilik haklarına da saldırıda bulunduğunu, hem çalışabilecek hem de yeniden evlenebilecek yaşta ve konumda olan kadın lehine toptan nafakaya hükmedilmesinin kadının bu hakkını kötüye kullanarak haksız kazanç sağlama çabasına hizmet ettiğini, hukuka aykırı olduğunu, boşanmayı gerektiren olaylarda tam kusurlu olan kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, aksi kanaat halinde hakkaniyete uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiğini, henüz 2,5 yaşında olan ortak çocuğun ihtiyaçları gözetildiğinde hükmedilen iştirak nafakası fahiş olduğu gibi kadının da çocuğun giderlerine katılmakla yükümü olduğunu, İlk Derece Mahkemesince, 12.11.2018 tarihli tensip zaptının 21. maddesi gereğince 30.000,00 TL ziynet eşyası yönünden davanın açılmamış sayılacağı yönünde karar oluşturulacağının belirtilmesi ve gerekçeli kararda bu yönde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, kadının dilekçelerinde, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak ziynet alacağı talebinde bulunduğunu, bu nedenle davanın bu yönüyle ortadan kaldırılarak kadının ziynet alacağı taleplerinin reddine, lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini istediklerini, kadının kusurlu davranışlarını kanıtlamış olmalarına rağmen karşı davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, erkeğin ortak çocuğa her daim özel bir ihtimam ve sevgi ile davrandığını, çocuğun her bir ihtiyacı için hususi ilgi gösterdiğini, çocuk ile saatlerce vakit geçirebildiğini, ona vakit ayırabildiğini, ancak kadının çocuk ile gerekli sevgi ve önemle ilgilenmediğini, çocuğun asgari ihtiyaçlarını karşılamadığını, yeme-içme ve temizliğine özen göstermediğini, kalabalık bir evde sağlıksız ortamda büyüyecek olması dikkate alındığında ortak çocuğun geçiçi velâyetinin anneye verilmesinin çocuğun sağlığı, yaşam şartları ve gelişimini açıkça olumsuz etkileyeceğini, bu sebeplerle ortak çocuğun velâyetinin ivedilikle tedbiren babaya verilmesini, dava sonrasında ise velâyetinin babada kalmasına karar verilmesini istediklerini, babanın bizzat kadının yararına ve hesabına yaptığı maddî kazanımlar nedeniyle uğradığı maddî kaybın tazmini gerektiğini, karşı davanın, maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi, kadının davasının kabulü, velâyet, iştirak nafakası, kadın için hükmedilen nafakalar ve tazminatlar, reddedilen davası ve talepleri, ziynet yönünden lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmemesi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurları yanında kadının ise, çalışmadığı, ev hanımı olduğu halde evle ilgilenmediği, temizlik ve yemek yapmadığı, kişisel temizliğine dikkat etmediği, sürekli olarak telefonda ve sosyal medyada vakit geçirdiği, tedavisi için zorunlu ilaçlarını kullanmadığı, ailesinin yanında erkeğe hakaret ettiği, müsrif davrandığı, gerçekleşen bu kusurlu davranışlar çerçevesinde boşanmayı gerektiren olaylarda erkeğin ağır, kadın ise az kusurlu olduğu, tarafların ortak çocuğunun yaşının küçüklüğü, boşanma sürecinde anne ile birlikte yaşaması, anne yanında alıştığı ortam ve düzeninin bulunması, uzman raporu içeriği nedeniyle velâyetinin anneye verilmesi çocuğun üstün yararına uygun ve yerinde olduğu, ortak çocuğun yaşı, babanın iş ve yaşam koşulları gözetildiğinde baba ile ortak çocuk arasında tesis edilen kişisel ilişki sürelerinin uygun ve yeterli olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumuna ve ortak çocuğun ihtiyaçlarına göre ortak çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesinde yanlışlık bulunmadığı gibi hükmedilen tedbir ve iştirak nafakasının miktarı da hakkaniyete uygun olduğu, tarafların sosyo-ekonomik durumları, kadının ihtiyaçları gözetildiğinde kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilmesinde yanlışlık bulunmadığı gibi hükmedilen tedbir nafakasının miktarı hakkaniyete uygun olduğu, kadının çalışmadığı, gelirinin bulunmadığı, nafaka ile geçindiği, mal varlığı bulunmadığı, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşıldığından kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesinde yanlışlık bulunmamakta ise de, tarafların sosyo-ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın alım gücü, kadının ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi gözetildiğinde kadın lehine hükmedilen toplu yoksulluk nafakasının miktarının fazla olduğu, tarafların kusur dereceleri, ekonomik ve sosyal durumları, kadının mevcut veya beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedelenmesi, en azından eşinin desteğinden mahrum kalacak olması, boşanmaya neden olan olaylar nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğraması nedeniyle kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinde bir yanlışlık bulunmamakta ise de tarafların sosyo-ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın alım gücü ve hakkaniyet ilkesi gözetildiğinde hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarının da fazla olduğu, ağır kusurlu erkeğin manevî tazminat talebinin reddine karar verilmesinin doğru olduğu, kadın vekili dava dilekçesinde, düğünde hediye edilen takıların erkek tarafından bozdurulduğunu, kadına sadece bir bilezik ve kolye kaldığını, bu paradan 30.000,00 TL'yi erkeğin kadının hesabına gönderdiğini, erkeğin Murat Erbay adındaki arkadaşı adına kaydettirilen arsa peşinatı olarak ödenmesi için gönderilmesinin istendiğini, gönderilen bu para ve takılardan kalan diğer kısmın halen kadına iade edilmediğini belirtmiş ise de bunu erkeğin mali durumuna ilişkin açıklama mahiyetinde ve bu başlık altında belirtildiği, talep sonucunda bu yönde beyanda bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince 12.11.2018 tarihli tensip tutanağı ile kadın vekiline ziynet alacağına yönelik talebi yönünden nispi harcı tamamlaması yönünden ihtarat yapılmış, kadın vekili 14.11.2018 tarihli dilekçesinde, takı iadesi davası açtıkları varsayılarak ihtarda bulunulmuş ise de, dava dilekçesinin hiç bir yerinde takı-ziynet iadesine ilişkin herhangi bir beyan ve davaları olmadığını, bu nedenle yapılan ihtar ve yüklenen yükümlülüklerin konusuz olduğunu belirttiği, kadın tarafından ziynet alacağına ilişkin bir talep ve dava olmamasına rağmen İlk Derece Mahkemesince "davacının ziynet eşyaları ile ilgili davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına" dair karar tesisi doğru olmadığı gibi olmayan bir davada erkek lehine avukatlık ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığı, erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; erkeğin, evlilik birliği süresince kadına maddî yardımlarda bulunduğunu, kadının hamilelik dönemindeki ihtiyaçlarını karşıladığını, doğum hediyesi olarak ve değişken psikolojisini yüksek tutmak amacıyla yaz aylarında yurt içi ve yurt dışı tatillere götürdüğünü, Fransa'dan VIP araçla Viyana'nın çeşitli turistik yerlerine bir hafta süreyle tatile gidildiğini, en güzel otellerde en iyi imkanlarla, tekne turları özel geziler gibi faaliyetlerde bulunulduğunu, kadının isteği ile güvenlikli, spor salonu ve oyun bahçesi ile çeşitli sosyal donatılara sahip bir sitede ev tutulduğunu, evin tüm ihtiyaçlarının ve dizaynını sıfırdan olmak kaydı ile (yatak odası takımı hariç) erkek tarafından borçlanarak satın alındığını, düğün organizasyonunda erkek talebi ile düğün salonuna gidişin kiralık Limousine eşliğinde, düğünün ise yine borçlanarak en iyi şekilde 5 yıldızlı lüks bir otelde yapıldığını, balayına Kemer'e gidildiğini, tüm bu organizasyon ve satın almaların sadece erkeğin kişisel borçlanması ile kendisi tarafından yapıldığını, kadının tek bir kuruş dahi desteği olmadığını, aksine düğünde takılan tüm takıların, kıymetli aile yadigarı takımın ve erkeğin ailesinin taktığı Trabzon set/gerdanlık ve bileziklerin kadına verildiğini, kadının erkeğin bilgi ve izni olmaksızın arkadaşı ...'a evde olan en az 25.000,00 TL parayı ayrı ayrı zamanlarda verdiğini, nihayet bir kısım ev eşyaları ile kişisel tüm eşyaları ve evde kasada biriktirilen 8.000,00 TL'lik parayı da alarak evden ayrıldığını, evden ayrıldıktan sonra evde bulunan dolap, ağır eşya gibi tüm eşyaları istediğini, tüm bu eşyaların masrafları kendisine ait olmak üzere erkek tarafından kadına gönderildiğini belirterek, erkeğin bu sebeplerle uğradığı maddî kayıpların giderilmesi, akdın nezdinde oluşan haksız kazancın önlenmesi amacıyla 100.000,00 TL maddî tazminat talebinde bulunduğu, karşı dava dilekçesindeki anlatıma göre erkeğin maddî tazminat talebi 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci maddesinde belirtilen maddî tazminata ilişkin olmadığı, alacak talebi niteliğinde olduğu, boşanmanın fer'i niteliğinde olmayan bu talep ayrı harca tabi olduğundan İlk Derece Mahkemesince erkeğe 492 sayılı Harçlar Kanununun 30 uncu ve 32 nci maddeleri gereğince harç tamamlatılması, harç tamamlandığı takdirde görev hususu da gözetilerek talep hakkında yargılama yapılarak hüküm tesisi gerekirken yasal şartlarının oluşmadığından bahisle erkeğin maddî tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, erkeğin reddedilen davası, kadın için hükmedilen toptan yoksulluk nafakası ile tazminatların miktarı, reddedilen maddî tazminat talebi yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesine, erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğunun tespitine, erkeğin davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin ikinci fıkrası gereği boşanmalarına, kadın için toptan 54.000,00 TL yoksulluk nafakasına, kadın için 150.000,00 TL maddî ve 120.000,00 TL manevî tazminata, ziynetler yönünden verilen kararın kaldırılmasına, erkeğin maddî tazminat talebinin reddi yönünden verilen ret kararının kaldırılmasına ve Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, erkeğin sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; kusur tespitinin yerinde olmadığını, çalışmama kusurunun kadına kusur olarak yüklenemeyeceğini, dosyaya sunulan fotoğrafların kadın evden ayrıldıktan sonrasına ait olduğunu, kaldı ki ev işi sadece kadına ait bir sorumluluk da olmadığını, erkeğin tam kusurlu olduğunu, yoksulluk nafakası miktarının yetersiz ve orantısız olduğunu, miktarların azaltılmasının doğru olmadığını, erkeğin davasının kabulünün de hatalı olduğunu, erkeğin gelirinin oldukça yüksek olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen davası, yoksulluk ve tazminatların miktarı yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; boşanma kararı verildikten sonra tarafların tekrar bir araya geldiklerini, birlikte yaşamaya başladıklarını, boşanmaya konu edilen vakıaların kadın tarafından affedildiğini, kadının davasının reddi gerektiğini, kadının iddialarını ispatlayamadığını, tam kusurlu olduğunu, kadının reddedilen ziynetleri yönünden tarafına vekâlet ücretine hükmedilmediğini, velâyetin babaya verilmesi gerektiğini, kadının yaşadığı ev ortamının uygun olmadığını, maddî tazminat talebinin ayrı bir dava gibi nitelendirilmesinin de doğru olmadığını, lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası, velâyet, iştirak nafakasının miktarı, kadın için hükmedilen nafaka ve tazminatlar, reddedilen manevî tazminat talebi, maddî tazminat talebinin boşanmadan bağımsız alacak talebi olarak nitlendirilerek hakkında verilen gönderme kararı, kadının ziynet alacağı talebi hakkında verilen karara binaen taraflarına hükmedilmeyen vekâlet ücreti ve maddî tazminat talebi yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların davalarının kabulünün doğru olup olmadığı, kadın yararına hükmedilen nafakalar ve tazminatlar ile miktarları ve erkeğin reddedilen manevî tazminat talebi ve hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilen ziynet alacağı yönünden lehine hükmedilmeyen vekâlet ücreti noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı, 323 üncü, 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi, 176 ncı maddesi, 182 nci maddesi, 328 inci maddesi, 330 maddesi, 327 maddesi, 328 inci maddenin birnici fıkrası, 336 ncı maddesi hükümleri. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 3 üncü maddesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 12 nci maddesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi 3 üncü ve 6 ncı Maddeleri. 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilinin ise aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen toptan yoksulluk nafakası miktarı azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun'un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesinin de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

3.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücü ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davacı-karşı davalı kadın yararına hükmolunan maddî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi nazara alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca daha uygun miktarda maddî tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı-karşı davalı kadın yararına hükmedilen toptan yoksulluk nafakası ile maddî tazminat miktarları yönünden BOZULMASINA,

2.Davalı-karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ...'a yükletilmesine,

Peşin alınan harcın istek halinde yatıran ...'e geri verilmesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,29.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.