Logo

2. Hukuk Dairesi2023/4906 E. 2023/4281 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, bozma sonrası verilen kararda, bozma kapsamı dışında kalıp kesinleşen vekil ücreti yönünden yeniden hüküm kurulup kurulamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Bozma ilamının kapsamı ile sınırlı olarak karar verilmesi gerekirken, temyizin ve bozma ilamının kapsamı dışında kalarak kesinleşen vekâlet ücreti yönünden yeniden hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olması gözetilerek mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/448 E., 2022/795 K.

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki boşanma davalarından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece erkek tarafından açılan boşanma davaları yönünden karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların nafaka ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı erkek vekili 30.04.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; tarafların 2007 tarihinde Türkiye'de tanışarak beş yıl birlikteliklerinin ardından 23.03.2013 tarihinde evlendiklerini, kadının Almanya'da yaşadığını, evlenmeleri halinde Almanya'da yaşamak istediğini, ısrarlarına dayanamayan müvekkilinin kadının bu isteğini kabul ettiğini, evlendikten sonra kadının müvekkiline verdiği hiçbir vaadini yerine getirmediğini, evlendikten sonra kadının ailesinin yanında kaldıklarını, kadının annesinin müvekkilini istemediğini defalarca dile getirdiğini, müvekkilinin ayrı bir evde kendi düzenini kurmak istemesi üzerine kadını ikna edemediğini, kadının müvekkiline onu artık evde istemediğine dair mesajı üzerine eve gittiğinde eşyalarının toplanmış olduğunu gördüğü, bunun üzerine müvekkilinin kayınpederi tarafından Hollanda'ya abisinin yanına götürüldüğünü, aradan biraz zaman geçtikten sonra kadının müvekkilinin telefonlarına çıkmadığını, müvekkilinin çabalarına rağmen kadıın birleşmek istemediğini beyan ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı erkek vekili 13.02.2020 tarihli birleşen zinaya dayalı boşanma dava dilekçesinde özetle; kadının halen evli olmasına rağmen bir başkası ile ilişkiye girmesi ve müvekkilin soy ismini taşıyan ondan bir çocuk dünyaya getirmesi, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu eyleminin mutlak boşanma nedeni sayıldığından zina eylemi kanıtlandığından başka bir husus araştırılmadan boşanmaya karar verilmesi gerektiğini belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesi gereği zina sebebiyle boşanmalarına ve müvekkili yararına 35.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; tarafların nikahlarının 11.03.2014 tarihinde Siirt'in Kurtalan ilçesinde kıyıldığını, 07.11.2014 tarihinde ise birlikte İstanbul havalimanından Almanya'ya gidecekleri sırada havaalanında erkek ile müvekkili arasında para yüzünden tartışma çıktığını, erkeğin müvekkilini döveceğini söyleyerek tehdit ettiğini, müvekkilinin üzerine yürüdüğünü, Almanya'da müvekkiline evlendikleri günden beri her an ısrarla bana ev alacaksın diye tekrarladığını, baskı yaptığını, tartıştıklarını, müvekkilini darp ettiğini, davacı tarafın müvekkilini tehdit ettiğini, erkeğin evliyken müvekkili çalıştığı için hiç maddî zorluk çekmediğini, erkeğin her türlü ihtiyacının beraber kaldıkları evden karşıladığı halde her zaman bununla yetinmeyerek daha fazla para isteyerek evde huzursuzluk çıkardığını, müvekkilinin de kendisini döven, aşağılayan, küfürler eden kişi ile artık yaşayamayacağını anlayınca boşanmak istediğini beyan etmiştir.

2.Davalı kadın vekili erkeğin zina hukuki sebebine dayalı açtığı birleşen boşanma davasına verdiği 26.03.2020 tarihli cevap dilekçesi ile; iddiaların asılsız olduğunu, tarafların boşandıklarını, evliliğin sona erdiğini, bu nedenle yeniden evlendiğini, kimseden çekinmediğini ve sakladığı bir şeyi olmadığını, zina etmediğini belirterek erkeğin zinaya dayalı davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 12.04.2016 tarihli ve 2015/248 Esas, 2016/236 Karar sayılı kararı ile; erkek ile kadının 11.03.2014 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak çocuklarının bulunmadığı, tarafların daha sonra Almanya'ya kadının ailesinin bulunduğu evde ortak yaşama devam ettikleri, 2015 yılı Ocak ayından beridir de tarafların ayrı yaşadığı, evlilik birliğinin taraflardan beklenemeyecek seviyede temelinden sarsıldığı ancak taraf tanıklarının anlatımlarından ve taraf beyanlarından anlaşılacağı üzere evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu oldukları, kadının ev hanımı olduğu, erkeğin de halen işsiz olduğu dosyadaki bilgi ve belgeden anlaşılmakla, tarafların maddî durumu ve kusur durumu dikkate alınarak davacı erkeğin boşanma talebinin kabulüne, evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına, erkeğin maddî ve manevî tazminat ile nafaka talebinin reddine, her iki taraf yararına ayrı ayrı maktu vekâlet ücretine hükmedilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar yönünden temyiz isteminde bulunulmuştur.

2.Dairemizin 27.09.2018 tarihli, 2016/22315 Esas, 2018/10092 Karar sayılı kararı ile; Anayasa'nın 141 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında "bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır" buyurucu hükmünü içerdiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesinde de kararın kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtildiği, bu maddenin 1 inci fıkrasının c bendine göre; Mahkeme kararlarında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunlu olduğu, kararda denetime olanak verecek şekilde delillerin tartışılarak değerlendirilmediği, vakıalarla ilgili herhangi bir tespitte bulunulmadığı gibi hangi olayların sabit olduğu ve tarafların kusur durumu da kararda belirtilmediği, açıklanan nedenlerle kararın gerekçesiz olduğu, bu haliyle gerekçesiz şekilde karar oluşturulması usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle temyiz edilen hükmün bozulmasına, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş, kadın vekilinin karar düzeltme talebi reddedilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1.Bozmaya uyan Mahkemenin 22.12.2020 tarihli ve 2019/311 Esas, 2020/150 Karar sayılı kararıyla; tarafların 11.03.2014 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak çocuklarının bulunmadığı, tarafların daha sonra Almanya'ya davalı kadının ailesinin bulunduğu evde ortak yaşama devam ettikleri, 2015 yılı Ocak ayından beridir de tarafların ayrı yaşadığı evlilik birliğinin taraflardan beklenemeyecek seviyede temelinden sarsıldığı ancak taraf tanıklarının anlatımlarından ve taraf beyanlarından anlaşılacağı üzere evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduklarından davacının boşanma talebinin kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, maddî ve manevî tazminat talepleri ile tarafların maddî durumu ve kusur durumu dikkate alınarak nafaka talebinin reddine; birleşen erkek tarafından açılan zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasında her ne kadar erkek tarafından davanın kesinleşmemesi ve kadının çocuğu olmasından bahisle zina koşulunun gerçekleştiği iddia edilse de Mahkemece verilen daha önceki boşanma kararı taraflarca temyiz edilmemiş olup sadece fer'îleri yönünden temyiz edildiğinden boşanma hükmünün kesinleştiği ve taraflar arasında bir sadakat yükümlülüğünün kaldığından bahsedilemeyeceğinden erkeğin zina sebebiyle açılan birleşen davasının reddine karar verilmiş, karara karşı erkek vekili zina hukuki sebebine dayalı birleşen boşanma davasının reddi, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizin 22.06.2021 tarihli, 2021/3584 Esas, 2021/5172 Karar sayılı kararı ile; erkeğin 30.04.2015 tarihinde Marmaris 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin incelediği dosyası ile 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayalı olarak boşanma davası açtığı, Mahkemece boşanmaya sebebiyet veren olaylarda; tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilerek, erkeğin boşanma davasının kabulüne, tazminat ve nafaka taleplerinin reddine ilişkin hüküm kurulduğu, Mahkemece kararının; davacı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edildiği, Dairemizin 27.09.2018 tarihli kararıyla; Mahkeme tarafından verilen kararın gerekçesiz olduğu için bozulduğu, taraflar arasındaki boşanma davasına ilişkin yargılama devam ederken, davacı erkek tarafından Marmaris 2. Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi'nin incelemekte olduğu 2020/79 Esas sayılı dosyası ile 4721 sayılı Kanun’un 161 inci maddesine dayalı olarak boşanma davası açıldığı ve Mahkemece bu davanın eldeki dava ile birleştirilmesine karar verildiği, evlilik birliği sona erinceye kadar, herhangi bir sebeple açılmış boşanma davalarında taraflara yüklenmiş tüm kusurların, birlikte değerlendirilip, tarafların kusur oranlarının bir kez belirlenmesi ve belirlenen bu orana göre maddî-manevî tazminatlar ile yoksulluk nafakası konularında her bir taraf yönünden bir kez hüküm kurulması gerektiği, tarafların kusurları bölünerek, her bir dava için ayrı kusur belirlemesi yapılıp, fer'î konularda da her bir dava için ayrı hüküm kurmanın, 4721 sayılı Kanun'daki düzenlemelere aykırı düşeceği, Boşanma Hukukunun temel ilkelerinden birinin tarafların kusur durumlarının belirlenmesine ilişkin olduğu, 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayanan iş bu boşanma davasında, İlk Derece Mahkemesinin kararı taraflarca, boşanma davası yönünden kanun yolu başvurusuna konu edilmemek suretiyle, boşanma yönünden kesinleşmiş olmakla birlikte; boşanma davalarında tarafların kusurlarının belirlenmesi, boşanmanın eki niteliğinde bulunan tazminatlar, yoksulluk nafakası ve velâyet gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesi bu davalarda delillerin birlikle değerlendirilmesiyle mümkün olduğu, bu nedenle, davacı erkek tarafından 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesi hükmüne dayalı olarak açılan boşanma davası yönünden de delillerin toplanması gerekirken erkek tarafından 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası hükmüne dayalı olarak açılan boşanma davasının kesinleştiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu, yine her ne kadar Mahkemece Dairemizin 27.09.2018 tarihli bozma ilamına uyulduğu halde bozma sonrası verilen kararda denetime olanak verecek şekilde delillerin tartışılarak değerlendirilmediği, vakıalarla ilgili herhangi bir tespitte bulunulmadığı gibi hangi olayların sabit olduğu ve tarafların kusur durumu da kararda belirtilmediği, kararın gerekçesiz olduğundan bozma gereklerinin yerine getirilmediğinin kabulü gerektiği, bu bağlamda Mahkemece, davacı erkek tarafından 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci maddesi uyarınca açılan boşanma davasında bozma ilamının gereği yerine getirilmeyerek kararın gerekçesiz olması ve yine davacı erkek tarafından 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesi uyarınca açılan boşanma davasında erkek tarafından açılan asıl davanın kesinleştiğinden bahisle delillerin toplanıp kusur belirlemesinin yapılmamasının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; birleştirilen dosya içeriğinde tanık delili yer aldığı ancak Mahkemeye bir tanık isminin bildirilmediği, yeni tanık dinlenilmesi talebinde bulunulmadığı, yargılama sırasında mevcut tanıklara ek yeni bir tanık dinlenmediği, ilgili dosyada delil olarak sunulmuş, Lingen Sulh Hukuk Mahkemesi ilgili kararları dosya arasına eklendiği, erkeğin başka delil sunmadığı, belirttiği delilleri dosyaya eklediği, ilgili Yabancı Mahkeme kararı incelendiğinde, ...'ın, ... S. isminde çocuğu olduğu, çocuğun 10.10.2018 tarihinde doğduğu, çocuğun biyolojik babasının Mahkeme kararı ile... S. A. isimli şahıs olduğunun tespit edildiği ancak taraflar arasındaki boşanma ilamının taraflarca temyiz edilmediği, ilgili tarihlerde tarafların boşanma ilamlarının kesinleştiği, aldatma olayının boşanma tarihinden önce gerçekleştiğinin ispat edilemediği, ilgili tarihten önce bir aldatma olduğuna ilişkin Mahkemeye başka bir delilinde sunulmadığı, zina olgusunun gerçekleşmediği, taraflar arasında bir sadakat yükümlülüğünün kalmadığı, bu sebeple iddia edilen zina eylemi sebebiyle kadına bir kusur atfedilmediği, zina davasındaki tazminat talebi reddedildği, boşanma kesinleşmiş olması sebebiyle boşanmaya ilişkin bir hükümde kurulmadığı, dinlenilen tanık beyanlarından esas dava da erkeğin evlendiklerinin akabinde Almanya'ya yerleştiklerinde ayrı evde yaşamayı talep ettiği, kadının ise, bu talebi karşılamadığının erkek tanıklarınca belirtildiği, kaıdnın kendisini istemediğini belirterek eşyalarını topladığını, evden kovduğunu, aralarında bir evlilik birliği bulunmadığını belirtikleri, kadın tanıklarının ise, erkeğin, kadından sürekli maddî taleplerde bulunduğunu, ayrı eve çıkılmasını önceden kararlaştırılmadığını, böyle bir şart bulunmadığını, kadının ailesinin yaşadığı bina da ayrı bir katı tahsis ettiğini, erkeğin çalışmadığını, ailesine maddî destekte bulunmadığını, kendisine kadının ailesi tarafından iş bulunmasına rağmen reddederek çalışmamakta direndiğini ayrıca kadına karşı tehditlerde bulunduğunu ifade ettikleri, bu haliyle kadının, erkeği evden kovduğu, erkeği istemediği, bu yönde beyanlarda bulunduğu anlaşılmakla, bu hususta kusurlu olduğu, erkeğin ise, eve maddî destekte bulunmadığı, evliliğin erkeğe yüklediği yükümlülükleri yerine getirmediği ayrıca eşine karşı uyumsuz davranışlarda bulunduğu, bu konuda kusurlu olduğu, taraflar arasında bir aldatma olayı, fiziksel şiddet bulunmadığı anlaşılmakla eşit derecede kusurlu oldukları, evliliğin ilk dönemlerinden beri tanık anlatımlarından anlaşıldığı üzere uyumsuz oldukları, aralarında bir sevgi bağı bulunmadığı, sürekli anlaşmazlık yaşadıkları, zina bulunmadığı, evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kabul edilerek kusur durumları göz önünde bulundurularak eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle boşanma ilamının kesinleşmiş olması sebebiyle boşanma yönünden karar verilmesine yer olmadığına, tarafların tazminat taleplerinin reddine, tarafların çalışma imkanları bulunduğu, maddî anlamda geçinemeyecek durumda olmadıkları anlaşılmakla, yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, asıl ve birleşen davada davalı kadın lehine ayrı ayrı 9.200,00 TL maktu vekâlet ücretine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı erkek vekili; gerekçede kusur değerlendirmesinin gerekçesiz ve soyut olduğunu, hatalı vekâlet ücretine hükmedildiğini, müvekkili lehine vekâlet ücretine hükmedilmediği gibi, asıl dava ve birleşen davada kadın lehine vekâlet ücretine hükmedildiğini, kadının tam kusurlu olduğunu, birleşen davada zinanın ispatlanmasına rağmen davası hakkında yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu gibi tazminat ve nafaka talebinin de reddinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kusur belirlemesi, tazminatlar, nafaka ile birleşen davasında verilen hüküm ile vekâlet ücretleri yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan asıl boşanma davasında kusurun kimden kaynaklandığı, kusur belirlemesinin yerinde olup olmadığı, erkeğin zinaya dayalı birleşen davasının kabulünün gerekip gerekmediği, nafaka ve tazminatlar ile vekâlet ücreti noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı ve 194 üncü maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci ve 438 inci maddesi. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 161 inci ve 166 ncı maddesi, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi. 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Mahkemenin 12.04.2016 tarihli kararı ile davacı erkeğin boşanma davası kabul edilmiş, karar davacı erkek tarafından kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 27.09.2018 tarih, 2016/22315 Esas, 2018/10092 Karar sayılı kararı ile; karar gerekçesizlikten bozulmuş, erkeğin kabul edilen boşanma davası ile vekâlet ücreti yönlerinden ise karar kesinleşmiştir. Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamının kapsamı ile sınırlı olarak bir karar verilmesi gerekirken, temyizin ve bozma ilamının kapsamı dışında kalarak kesinleşen vekâlet ücreti yönünden yeniden hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeple;

1.Davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı erkek vekilinin vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının hüküm fıkrasının esas dava yönünden vekâlet ücretini düznleyen (6) numaralı fıkrasının hükümden tamamen çıkarılmasına, yerine (6) numaralı bent olarak "Bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşen vekâlet ücreti yönünden karar verilmesine yer olmadığına" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

28.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.