Logo

2. Hukuk Dairesi2023/4954 E. 2024/3607 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Aile konutu şerhi konulması davasının, tapu sicil müdürlüğüne yapılan idari başvurunun reddi belgelenmediğinden hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı-karşı davalının, aile konutu şerhi talebi için dava açmadan önce tapu sicil müdürlüğüne yaptığı başvurunun reddini belgelememesi nedeniyle hukuki yarar şartını yerine getirmediği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi'nin aile konutu şerhi konulması davasının usulden reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1093 E., 2022/1974 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulması

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/267 E., 2020/214 K.

Taraflar arasındaki boşanma ve aile konutu şerhi konulması davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının boşanma ve aile konutu şerhi davalarının kabulüne, erkeğin boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından tamamı yönünden istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükümlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle aile konutu şerhi konulması davasının usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından asıl boşanma davasındaki boşanma sebebi nafaka ve tazminat miktarları ile reddedilen aile konutu şerhi konulması davası yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.

Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince verilen boşanma davası ve fer'ilerine dair karara karşı davacı-karşı davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmamış davalı-karşı davacı tarafın bu yönlere ilişkin istinaf başvurusu ise esastan reddedilmiştir. Hâl böyle iken İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurmayan davacı- davalının Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı bu yönlerden temyiz hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davacı-karşı davalının boşanma davası ve ferilerine yönelik temyiz isteminin reddine karar vermek gerekir.

Davacı-karşı davalı vekilinin reddedilen aile konutu şerhi konulması davası yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesi ile; tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin müvekkiline verilmesine, ailenin ikamet ettiği İstanbul ili, Tuzla ilçesi, 5816 Ada, 1 Parsel, 3 numaralı bağımsız bölüm üzerine aile konutu şerhi konulmasına, kadın için 4.000,00 TL ortak çocuklar için 1.500,00 er TL nafakaya hükmedilmesine, kadın lehine 500.000,00 TL maddî ve 500.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı karşı davacı vekili birleşen dava dilekçesi ile; tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince

boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin babaya verilmesine, ortak çocuk Hüseyin ve Buğlem için ayrı ayrı 1.500,00 TL 'şer TL tedbir nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların Almanya'da yaşadıkları, davalı karşı davacının, davacı karşı davalı ile ilgilenmediği, davacı karşı davalının kollarında ve vücunda lekeler çıkmaya başlayınca davalı karşı davacının, davacı karşı davalıyı hastaneye götürmediği, daha sonra davacı karşı davalının cilt kanseri olduğunun ortaya çıktığı, daha sonra ise davalı karşı davacının eşini ve çocuklarını Türkiye'ye gönderdiği, hatta bu nedenle çocukların eğitiminde aksaklıklar olduğu, davacı karşı davalının ve çocukların Türkiye de kalması nedeniyle davacı karşı davalının rahatsız olduğu halde onlarla uğraşıp ilgilenmek zorunda kaldığı, eşine karşı şiddet uyguladığı bu sebbeple yargılanıp ceza aldığı, tarafların fiili olarak ayrı yaşadıkları, davalı karşı davacının kusurlu hareketleri sebebi ile boşanmalarına karar vermek gerektiği gerekçesi ile kadın tarafından açılan davanın kabulüne, erkeğin açmış olduğu davanın reddine, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince

boşanmalarına, tarafların ortak çocuğunun velâyetinin anneye verilmesine, velâyeti anneye verilen çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, çocuk için takdir olunan tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, velâyeti anneye bırakılan çocuk için kararın kesinleşme tarihinden itibaren aylık 700,00 TL iştirak nafakasının babadan alınarak velâyeten anneye ödenmesine, yargılama sırasında ortak çocuk Hüseyin'in ergin olduğu anlaşıldığından velâyet düzenlemesi yapılmasına yer olmadığına, ergin olan çocuk için iştirak nafakası takdirine yer olmadığına, takdir olunan nafakanın da ergin olduğu tarih itibari ile kaldırılmasına, kadın için takdir olunan tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, kararın kesinleşme tarihinden itibaren aylık 700,00 TL yoksulluk nafakasının davalı karşı davacıdan alınarak, davacı karşı davalıya ödenmesine, 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminatın erkekten alınarak kadına ödenmesine, erkeğin tazminat taleplerinin reddine, kadının aile konutu şerhi konması talebi ile açmış olduğu davanın kabulü ile; aile konutu olduğu anlaşılan istanbul ili, tuzla ilçesi, 5816 ada, 1 parsel, 3 nolu bağımsız bölümün tapu kaydına aile konutu şerhi konmasına karar verilmiştir

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı- karşı davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı-karşı davacı erkek istinaf dilekçesinde; hükmün bütünü yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı- davalı kadın tarafından mahkemenin 17.05.2018 tarihli ara karar gereğince aile şerhi talebine ilişkin harç tamamlanmış ise de kadın tarafından bu konuda dava açılmadan önce Tapu Sicil Müdürlüğüne idari başvuru yapıp şerh talebinin reddedildiğini belgelememiş olmakla dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı, davalı- davacı erkeğin kusur belirlemesi, reddedilen davası, kadının kabul edilen boşanma davası ve ferilerine yönelik istinaf talebinin usule ve hukuka uygun olduğu gerekçesi ile ayrı ayrı esastan reddine; aile konutu şerhine yönelik istinaf talebinin esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ilgili bentlerinin kaldırılmasına , davacı-davalı kadının İstanbul ili, Tuzla ilçesi, 5816 ada, 1 parsel, 3 nolu bağımsız bölümde kayıtlı taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulması talebinin Hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-karşı davalı kadın vekili; asıl davada boşanma sebebinin "pek kötü ve onur kırıcı davranış" olduğu, tazminat ve nafaka miktarlarının yetersiz olduğu, aile konutu talebi yönünden verilen kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; boşanma davasının hukuki sebebi, nafakaların ve tazminatların miktarı, aile konutu şerhi davasının reddi yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı-karşı davalı kadın tarafından açılan aile konutu şerhi konulması davasının hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 6 ncı, 193 üncü ve 194 üncü maddeleri. 6100 sayılı Kanun'un 114 üncü, 115 inci, 190 ıncı, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı-karşı davalı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

1. Davacı-karşı davalı kadın vekilinin boşanma ve fer'ilerine yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2.Davacı-karşı davalı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,16.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.