Logo

2. Hukuk Dairesi2023/4980 E. 2024/3638 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ölüm nedeniyle son bulan evlilikte, sağ kalan eşin evlilik birliğinin temelden sarsılmasındaki kusurunun tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Kadının, boşanma davası devam ederken erkeğin ölümü üzerine mirasçılarının davaya devam etmeleri sonucu, kadının evlilik birliğine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği, hakaretlerde bulunduğu ve eşine karşı gerekli ilgi ve özeni göstermediği değerlendirilerek, evlilik birliğinin temelden sarsılmasında tam kusurlu olduğuna karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına hükmedilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/848 E., 2023/4 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 4. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/616 E., 2022/157 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince erkeğin davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadının davasının ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin huzurlu ve mutlu bir yuvanın hayalini kurarken daha ilk yıllardan kadının müvekkiline, "ben ilk kocamı özledim keşke onunla ayrılmasaydık, seninle evlendiğime pişmanım, sen çok yaşlısın, seni içim almıyor" şeklinde söylemlerde bulunduğunu, müvekkilinin bu durumun zamanla düzeleceğini düşündüğünü ancak durumun gitgide daha kötü bir hal aldığını ve evliliklerinin çekilemez hale büründüğünü, kadının, müvekkiline ve ortak 4 çocuğa karşı olan soğuk, ilgisiz, samimiyetten uzak ve saygısız tavırlarının tartışmaların ana gündemini oluşturduğunu, söz konusu tartışmaların ve kadının anlaşılmaktan uzak tavırlarının neticesinde taraflar arasında şiddetli geçimsizliğin baş gösterdiğini, şiddetli geçimsizliğin doğal bir sonucu olarak müvekkilinin evlilik birliğinin devamına karşı duyduğu inancı yitirdiğini, yaklaşık olarak otuz yıllık evlilik birliği içerisinde bu zamanki sürece kadar müvekkilinin çocukların hatırına evliliği devam ettirmeye çalıştığını ancak artık hem yaşı sebebi ile hem de rahatsızlığı sebebi ile bu evliliğin ızdırap haline dönüştüğünü, kadının 2011 yılında Sivas'ta karakola gidip "beni dövüyorlar" şeklinde şikayette bulunduğunu, müvekkili ve ortak çocukların karakola ifadeye çağrıldıklarını, her zamanki gibi evde huzursuzluk çıkarıp "siz görürsünüz, gidip beni dövüyorlar deyip sizi içeri aldırtacağım" diye çekip gittiğini ama bu şikayetinin ortada herhangi bir delil olmadığı için sonuçsuz kaldığını, kadının amacına ulaşamadığını, müvekkilinin 2018 yılına kadar davalı taraf ile Sivas'ta ikamet ederken şiddetli ağrıları neticesinde hastaneye gidip kanser hastası olduğunu ve bu hastalığın son evresinde olduğunu öğrendiğini, doktorların çok fazla ömrünün kalmadığını ancak iyi bir tedavi ile hayata tutunabileceğini söylediklerini, müvekkilinin bu durumu kadın ile paylaştığında, kadının "öl, geber, sana bir bardak su bile vermem, git çocukların baksın" şeklinde sözler işittiğini, bunun üzerine müvekkilinin Sivas'tan İstanbul'a gelip çocuklarının evine yerleştiğini ve burada tedavi sürecinin başladığını, yaklaşık olarak iki yıldan beri kemoterapi ve radyoterapi tedavisi gördüğünü, geçmişten bu yana kadının müvekkile ve dört çocuğa karşı sürekli olarak şiddet uyguladığını, annelik ve eşlik vasfını hiçbir zaman yerine getirmediğini, ev temizliği, yemek gibi annenin yapması gereken hiçbirşeyi yapmayıp bu görevleri hep kız çocuklarına yüklediğini, çocukların bir yandan okullarına giderken bir yandan ev işleriyle ilgilenip bir yandan da karınlarını doyurmaya çalıştıklarını, evin içerisinde çocukları hep sopa ve demir ile dövüp, müvekkile de sürekli saldırdığını, müvekkilinin de üstüne tükürüp, bıçakla saldırıp, kıyafetlerini yırtmak suretiyle "ağzına sıçarım şerefsiz pezevenk" gibi sinkaflı sözler sarfettiğini, 2019 senesinde de müvekkilinin evde otururken şiddetli bir karın ağrısının başladığını, bunun üzerine kadının ne oldu bir bakayım diyerek aniden müvekkilinin karnına şiddetli bir darbe uygulayıp müvekkilinin bağırsaklarının dışarı çıktığını, kadının evlilik birliği içerisinde iken sürekli sinirli ve agresif tavırlar sergileyip ve herhangi bir duruma kızdığı zaman evdeki tüm eşyaları kırıp döküp, ortalığı dağıttığını, çocuklara ve müvekkile karşı hakaretler yağdırdığını, bunun dışında da devamlı evde tedirginlik yaratıp muska, büyü ve fal gibi işlerle uğraşıp çocuklara ve müvekkile büyük korkular saldığını, çocukların evin heryerinde çeşitli muskalar bulup ve kadının beddualarına maruz kaldıklarını, bu nedenlerle taraflar arasında kadının bu hareketlerinden ve sevgisizliğinden ötürü sevgi ve saygı ilişkisinin bittiğini bildirerek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı kadın vekili dava dilekçesinde; erkeğin beyanlarının doğru olmadığını, sürekli hakaret ve şiddetine maruz kaldığını, taraflar arasındaki geçimsizlik nedeninin erkeğin ilk evliliğinden olan çocukları olduğunu, müvekkilinin çocuklarının elinden alındığını, büyük kızın 6-7 senedir görmediğini, diğer çocukları ise sonradan gördüğünü, erkeğin hastalığı ile ilgili söylediği sözlerin tamamen asılsız olduğunu, erkeğin çocuklarının müvekkilini arayarak "babamı alıyorum, sen orada öl, geber, seni kabul etmiyoruz, işte orada tek başına gebereceksin, sen İstanbul'u rüyanda bile göremezsin, senin burada yerin yok" sözler söylediğini, erkeğin müvekkiline İstanbul'a giderken "ben gidiyorum geri geleceğim" dediğini, çocuklarını ziyarete gittiğini söyleyerek müvekkilinden habersiz oraya yerleştiğini, müvekkilini köyde 2 yıl boyunca yalnız bıraktığını, müvekkilinin hasta olmasına rağmen ev ve temizlik işlerini kendinin yaptığını, müvekkili köyde yalnız olduğu için müvekkilinin kardeşinin Sivas'tan İstanbul'a getirdiğini, müvekkilini erkeğin bulunduğu ortak konuta bıraktığını, erkeğin müvekkilini önce eve almak istemediğini sonradan kabul ettiğini ancak sürekli müvekkiline "ben seni köye göndereceğim, burada kalamazsın" diye söylemlerde bulunduğunu, 27.11.2020 tarihinde eve gelen polislerin uzaklaştırma kararı olduğunu söylediğini, okuma yazması olmayan müvekkilinin "burası benim evim bir şeyden haberim yok" demesine rağmen erkek tarafından kendisine şiddet uygulandığını, kalacak yeri olmadığı için müvekkilinin kadın sığınma evinde kalmak zorunda kaldığını bildirerek asıl davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, müvekkili için aylık 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin bir süre önce kanser tedavisi görmek için İstanbul'da yaşayan ortak çocuklarının yanına gelmek istediği, kadının erkeğin hasta olması nedeniyle erkeğe telefonda "git sana çocukların baksın, sana bir bardak su vermem" dediği, bir süre sonra kadının da İstanbul'a gelmek istediği, ancak ortak çocuklarının annelerini istemediği, kadının erkeğe zaman zaman evlilik içerisinde "orospu, orospu çocukları, sizin ağzınıza..." gibi sözler söylediği, erkeğin de çocuklarının etkisinde kalarak kadını istemediği, kadını terk ettiği taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı meydana gelen bu halde erkeğe ve çocuklarına hakaret eden, hastalandığı dönemde eşine bakmayacağını söyleyen kadının, kadını terk eden çocuklarının etkisi altında kalıp birlik görevlerini yerine getirmeyen erkeğin eşit kusurlu oldukları, kadın bizzat duruşmada alınan beyanında boşanmak istemediğini ve davasından feragat ettiğini beyan ettiği gerekçesiyle erkeğin davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi gereği boşanmalarına, kadının davasının feragat nedeniyle reddine, kadına aylık 750,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilin hastalığı nedeniyle yoğun bakımda olup çalışmadığı, şu anda yalnızca emekli maaşı bulunduğu, müvekkilin gerek maddî durumu gerekse yaşam koşulları göz önüne alınacak olunursa nafaka ödemesi olanaksız olduğu, bu durumda mevcut koşulların göz önüne alınarak şimdilik tedbir, kararın kesinleşmesiyle birlikte ise yoksulluk nafakası olarak nitelendirilecek olan nafakanın kaldırılmasını, aksi kanaatte ise nafaka miktarında indirime gidilmesi istemi ile nafakalar yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; kusurlu olan ya da daha fazla kusurlu olan erkek olmasına rağmen tarafların eşit kusurlu kabul edilip, boşanmaya karar verilmesinin ve aylık olarak 750,00 TL takdir edilen nafakasının da çok düşük olmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek erkeğin kabul edilen davası ve nafakalar yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkek istinaf incelemesi aşamasında 12.05.2022 tarihinde vefat etmiş; boşanma kararı kesinleşmeden vefat etmiş olması nedeni ile duruşma açılarak yasal mirasçılarına 4721 sayılı Kanun'un 181 inci maddesi gereğince duruşmaya davet edilerek davaya kusur yönünden devam edip etmeyecekleri yolunda beyanlarının alınması için gerekli usuli işlemler tamamlanmış, erkek mirasçıları davaya katılma taleplerinin olduğu ve boşanma davasına devam edeceklerini beyan etmişler, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olan olaylarda eşine ve çocuklarına hakaret eden, hastalandığı dönemde eşine bakmayacağını söyleyen kadın ile eşini terk eden çocuklarının etkisi altında kalıp birlik görevlerini yerine getirmeyen erkek bu halde eşit kusurlu kabul edilecekken kadın, kendi davasından feragat etmesi nedeniyle erkeğin kusurlarını affetmiş olduğundan boşanmaya neden olan olaylarda erkeğe kusur atfedilmesi mümkün olmadığı için kadının evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olan olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle evlilik ölüm ile sona erdiğinden boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve kadının boşanmayı gerektirecek kadar kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; kusurunun olmadığını ileri sürerek kusur belirlemesi yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, erkeğin ölümü nedeniyle evlilik ölümle son bulmuş olup kusur tespiti olarak devam eden davada sağ kalan eş olan kadının evlilik birliğinin sarsılmasında kusurunun ispatlanıp ispatlanmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun)190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 181 inci maddesinin ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı- davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,21.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.