"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/428 E., 2023/599 K.
KARAR : Başvurunun kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 6. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/984 E., 2021/841 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davalı kadının kusurlu olmadığının tespiti ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı erkek mirasçıları vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davalı kadının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle ;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1-Davacı erkek vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin kadının kusurlu davranışları ile temelinden sarsıldığını iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı erkeğin 01.11.2018 tarihinde vefat etmesi üzerine, davacı mirasçıları tarafından 24.12.2018 tarihli dilekçe ile 4721 sayılı Kanun'un 181 inci maddesi uyarınca davalı kadının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesi talep edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili, dava dilekçesindeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin kusuru olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı muris ... ile davalının 04.05.2017 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının olmadığı, davacı muris ...'nın babası vefat edince tarafların birlikte köye gittikleri, bir süre sonra davalının eve gelmek istediği, murisin ise cenaze nedeni ile daha fazla köyde kalmak istediği, davalının Ankara'ya geldiği, daha sonra baba evine gittiği, kısa bir süre sonra da davalının annesinin vefat ettiği, davacı annesi ve kardeşinin davalının ailesinin evine baş sağlığına gittikleri ve davalıdan eve dönmesini istedikleri, davacı murisin davalının evden ayrılmasından sonra davalı ile barışma girişiminde bulunduğu, eve çağırdığı anlaşılmış olup murisin barışmak istemesi ve girişimlerde bulunması nedeni ile daha önceki olayları affetmiş olduğu en azından hoşgörü ile karşıladığı affedilmiş olaylara dayanılarak boşanma talebinde bulunulamayacağından açılan boşanma davasında davalıya atfedilebilecek kusur bulunmadığı gerekçesi ile davalı kadının kusurlu olmadığının tespiti ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek mirasçıları vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı erkek mirasçı vekili istinaf dilekçesinde özetle, hükmün tamamı yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "Yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre; davacı ...'nın açtığı boşanma davasında yargılamanın devamı esnasında 01.11.2018 tarihinde davacının vefat ettiği, mirasçılar vekili tarafından dosyaya sunulan 24.12.2018 tarihli dilekçe ile açılan davaya mirasçılar tarafından devam edileceğinin bildirildiği, Kulu Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2019/38 E 2019/170 K sayılı 05.04.2019 tarihli kararı ile mirasçılar ..., ..., ..., ... ve ... tarafından murisin mirasının kayıtsız şartsız reddedildiğinin tespitine karar verildiği, bu duruma göre tarafların evliliğinin boşanma ile değil, ölüm ile sona erdiği anlaşılmıştır. Türk Medeni Kanunu'nun 181 inci maddesinin 2. fıkrası, boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölümü halinde ölen eşin mirasçılarına, diğer eşin kusurunun tespiti için davaya devam etme hakkı tanımıştır. Ölen eşin mirasçılarından herhangi birisinin davayı devam ettirmesi ve diğer eşin kusurlu olduğunun sabit olması halinde, sağ eş maddenin birinci fıkrasında belirtildiği gibi ölenin eşi sıfatıyla yasal mirasçısı olmayacak ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybedecektir. Madde gerekçesinde; bu halde "ölenin mirasçılarından birinin devam ettirdiği davanın, boşanmaya yönelik olmayacağı, devam edilen davada, diğer eşin kusurlu olup olmadığının karara bağlanacağı" açıklanmıştır. Kanun, bu maddenin uygulanması bakımından boşanma sebebinin kusura dayalı olup olmadığını aramamış, dava hangi sebebe dayanırsa dayansın "boşanma" davasının açılmış olmasını yeterli görmüştür. Bu bakımdan boşanma davası hangi sebebe dayanırsa dayansın dava devam ederken eşlerden birinin ölmesi halinde bu hüküm uygulanır. Ölenin mirasçılarından birinin bu yöndeki iradeyi ortaya koyması kusur tespiti bakımından davaya devam edilmesi için yeterlidir. Somut dosya kapsamında, davacı erkeğin 01.11.2018 tarihinde vefat ettiği, davalı dışındaki mirasçılarının Kulu Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2019/38 E 2019/170 K sayılı 05/04/2019 tarihli kararı ile davacının mirasını kayıtsız ve şartsız reddettikleri anlaşılmaktadır.Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 2016/2805 E 2018/7151 K. sayılı 25/10/2018 tarihli kararında; "... Hakkında mirastan çıkarma ve yoksunluk sebepleri gerçekleşen veya mirası reddeden ya da mirastan feragat eden mirasçının tereke ile ilişkisinin tümden kesilmiş sayılmayacağı, mirastan çıkarma ve yoksunluk sebeplerinin gerçekleşmesi ya da mirasın reddi veya mirastan feragat edilmiş olmasının ilgili kişinin mirasçılık belgesi istemesine engel bir neden olmadığı gibi, ilgili kişinin mirasçılık sıfatını da ortadan kaldırmayacağı, bu nedenle mirasçılardan biri veya birkaçı yönünden mirastan çıkarma ve yoksunluk sebeplerinin gerçekleşmesi ya da mirasın reddi veya mirastan feragat edilmiş olması durumunda bu olgular yok sayılarak miras bırakanın tüm mirasçılarını ve miras paylarını gösterir şekilde mirasçılık belgesinin düzenlenmesi, hüküm yerinde ilgili mirasçı veya mirasçılar yönünden mirastan çıkarma ve yoksunluk sebeplerinin gerçekleştiği ya da mirası red veya mirastan feragat ettikleri açıklanarak bu olguların hukuki sonuçlarının terekenin bölüştürülmesi sırasında gözetileceğine işaret edilmesi gerektiği" açıklanmıştır.Bu durumda, vefat eden davacının mirasçılarının davayı takip iradesi gözetilerek, davalının kusurlu olup olmadığının tespiti yönünden yargılamaya devam edilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; Davacı eş, boşanma davası derdest iken vefat ettiğinden, tarafların evliliği boşanma ile değil, ölüm ile sona ermiş olup, davacının boşanma talebi konusuz kalmıştır. Toplanan delillerden, davacı erkeğin babasının vefatı akabinde cenaze nedeniyle gidilen Konya Kulu'da davalı kadının kalmak istemediği, kısa süre içinde Ankara'daki ortak eve dönmek istediği, davacı erkeğin bir süre daha kalmak istediğini beyan etmesi akabinde kadının tek başına Ankara'ya döndüğü ve ortak evdeki tabakları kırarak ev eşyalarına zarar verdiği, daha sonra ailesinin Kırşehir'deki evine gittiği anlaşılmaktadır. Davalı kadın cevap dilekçesinde kırılan eşyaların çeyiz olarak getirdiği tabaklar olduğunu beyan etmiş ise de, bu eşyaların ortak yaşam için tahsis edilen ev eşyası niteliğinde olması nedeniyle, kadının bu eşyaları çeyiz olarak getirmiş olması eşyaların ev eşyası niteliğini değiştirmez ve kadına eşyalara zarar verme hakkı vermez. Her ne kadar davalı tarafça, davacı erkeğin kadına ortak konuta dönmesini söylemek suretiyle bu olayları affettiği ya da en azından hoşgörü ile karşıladığı iddia edilmiş ise de, davacı erkeğin kadının annesinin vefatında kadının ailesinin evine giderek baş sağlığı dilemesi ve kadına şifahen ortak konuta dönmesini söylemesi af niteliğinde olmayıp, ahlakî bir görevin yerine getirilmesi ve uzlaşma müzakeresine davet niteliğindedir. Açıklanan gerekçe ile, İlk Derece Mahkemesinin kadının davranışlarının affedildiği, ya da en azından hoşgörü ile karşılandığı yönündeki gerekçesi yerinde görülmemiştir. Bu hâle göre, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda davalı kadın ev eşyalarına zarar vermesi nedeniyle tam kusurlu olup, erkeğin ispatlanmış kusurlu davranışı bulunmamaktadır. İlk Derece Mahkemesince evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda davalının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, uzlaşma müzakeresine davetin af mahiyetinde kabul edilmesi sonucu, kadının kusurunun bulunmadığının tespitine karar verilmesi doğru bulunmamıştır." gerekçesi ile istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının tamamıyla kaldırılmasına, davacının konusuz kalan boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda, kadının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle hükmün tamamı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık ölümle sona eren birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı, sarsılmış ise davalı kadının kusurunun bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 181 inci maddesi, 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı ve 194 üncü maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,12.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.