Logo

2. Hukuk Dairesi2023/5671 E. 2023/4825 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurun belirlenmesi, velayet, nafaka ve tazminat hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, deliller ve dosya kapsamına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilerek temyiz istemlerinin reddine ve kararın onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2783 E., 2023/1100 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 10. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/345 E., 2021/700 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı- davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak bu yönlerden yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı- davalı erkek dava dilekçesinde özetle; kadının sürekli tartışma ortamı yaratıp tartışmalarını sözlü şiddete dönüştürmeye, erkek üzerinde psikolojik baskılar kurmak suretiyle rencide edici söz ve davranışlarda bulunduğunu, kadının ailesinin sözlerine uymak suretiyle evliliklerini çekilmez hale soktuğunu, sürekli ailesini ön planda tutmak suretiyle evlerini ve üzerine düşen görevlerini ihmal ettiğini, kasıtlı olarak evde yemek yapmadığını, evin her tarafını dağınık bıraktığını, kendisine ve çocuğa iyi davranmadığını, ailesinin de sürekli kendisini kötülediğini, suç isnadında bulunup iftira attıklarını, kadını ikna edip kendisine karşı kışkırttıklarını, müşterek evin kilidini değiştirdiğini, evdeki tüm elektrikli aletleri ve lambaları açarak yüklü miktarda elektrik faturasının geleceğini belirtip buna hazırlıklı olmasını söyleyerek evi terk edip gittiğini, kadının şizofreni hastası olduğunu ve her an kendisine, çocuğuna ve başkalarına zarar vermesinin söz konusu olduğunu, anksiyete bozukluğu olduğunu ve ilaçlar kullandığını, son zamanlarda şizofreni rahatsızlığının nüksetmesi nedeniyle etrafa zarar verebileceğini, yaptıkları ile konuştuklarının birbirini tutmadığını, kardeşi ile iş yerine gelerek herkesin içinde erkeğe bağırıp çağırdıklarını, iftira atıp üzerine saldırdıklarını, bu nedenle işten çıkartıldığını, çocukla ilgilenmediğini, boşanıp çocuğunu göstermemekle tehdit ettiğini belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, kadın hakkında önleyici tedbir kararı uygulanmasına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı- davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; erkeğin, kadın üzerinde baskı uyguladığını, annesinin evine göndermediğini, her tartışmada kadına tehdit ve hakaretlerde bulunduğunu, şiddet uygulayama başladığını, kadının annesi beyin kanaması geçirip felç olduğunda, ağabeyi kanserden vefat ettiğinde kadına yardımcı olmadığını, kadının ailesinin eve gelemediklerini, ailesi tarafından telefonla dahi aranmasının sorun olduğunu, erkeğin annesinin iğneleyici laflar ettiğini, kadına harçlık vermediğini, en ufak paranın dahi hesabını sorduğunu, ortak çocuk doğduktan sonra anne çocuğunu öpmek istediğinde hasta olur deyip engel olunmaya, kucağına almak istediğinde sorun edilmeye başlandığını, çocuğun sık sık erkeğin annesinde bırakıldığını, sokak ortasında dahi kadına tekmeyle vurduğunu, darp ettiği anlarda erkeğin bazen kendisini kaybettiğini, başını duvarlara vurmaya, eşyalara saldırıp kırmaya, kadının ağzına kağıtlar doldurarak tıkamaya, yastıkla yüzüne çöküp ağzını burnunu kapatmaya, ölüm tehditlerinin dozunu arttırmaya başladığını, çalışmasına izin vermediğini, erkeğin ayrı odada kaldığını, iki ay kadar eve hiç bir şekilde yiyecek almadığını, bulduğu her ortamda ortak çocuğu annesinin evine götürüp çoğu kez geri getirmediğini, eve gizlice kamera ve ses dinleme cihazı yerleştirdiğini, acımam seni öldürürüm şeklinde tehditler savurup korkutup sindirmeye çalıştığını, telefonunu alıp odaya kilitlediğini, zorla cinsel ilişkiye girmeye kalkıştığını, kadının tüm bu yaşananlardan dolayı uyuyamadığı için 12.03.2019 tarihinde hastaneye gittiğini ve antidepresan ilaç kullanmaya başladığını, kullandığı ilaçların etkisiyle uykudayken erkeğin bunu fırsat bilerek kadının cep telefonundan ileride açmayı düşündüğü boşanma davasına delil elde etmek amacıyla kendi telefonuna sunduğu mesajları gönderdiği ve akabinde sildiğini, bu nedenle haberi olmadığını, bunları kesinlikle kadının yazmadığının yazım tarzı, cümle kuruşu ve imla kurallarından belli olduğunu, kendi ablasıyla yazışırken kadından piç ya da şerefsiz diye bahsettiğini, bunu sorduğunda da kötü bir şekilde dövdüğünü, erkeğin evdeki eşyaları kendi annesinin evine taşıdığını belirterek asıl davanın reddine, birleşen davanı kabulüne, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakalara her yıl ÜFE oranında artış uygulanmasına, kadın lehine yasal faiziyle birlikte 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminat verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kadının, annesinin felç geçirip sakat kaldığı, bu nedenle annesini sık sık ziyarete gittiği, ancak annesine gitmesini erkeğin istemediği, ailesi ile iletişim halinde olmasını istemediği, müşterek konuta kadının ailesinin ya da bir misafirinin gelmesini kabul etmediği, bu konuda gerek yalnızken, gerekse başkalarının da bulunduğu ortamlarda uyarıda bulunduğu, tarafların maddî sıkıntıları ve ev alma niyeti ile kadının ağabeyi ve ablasından birden fazla kez borç paralar aldığı, ancak ev satın almadıkları, borçların bir kısmını ödeyip bir kısmını ise ödemediği, ayrıca kadından habersiz kredi kartı ile bankadan kredi çektiği ve buna ilişkin icra takibine uğradıkları, ortak çocuk dünyaya geldikten sonra ise bebeği tutmasından emzirmesine kadar erkeğin annesinin çok fazla müdahalede bulunup emzirirken bebek mikrop kapmasın diye memesine silikon başlık takmasını talep ettiği, tutamıyorsun diyerek kucağına almasına izin vermediği, yine mikrop kapar diye öptürmediği, sütü yeterli değil yahut çocuğa yaramıyor diyerek emzirmek için teşvik etmek yerine mama vermeye yönlendirdiği, yeni doğan bebeğin memeye alışma sürecinde kavrayamama sorununun sıkça yaşandığı ve hayatın olağan akışına uygun olduğu, kadına karşı yönelttiği çocuğa bakamıyor, emzirmiyor şeklindeki iddiasının bu anlamda ispatlanamadığı, çocuğu ilerleyen dönemlerde benim annem daha iyi bakıyor diyerek sürekli annesine götürdüğü, erkeğin annesinin bebeğe ve bebeğin bakımına yönelik fazlaca müdahalede bulunduğu ve erkeğin de buna ses etmediği ve bu haliyle erkeğin anne bebek arasındaki uyum ve sevgi bağının güçlenmesini engellemeye yönelik kusurlu davranış sergilediği, her ne kadar kadının müşterek konutta kasıtlı olarak yemek yapmadığı, eve alınan gıdaları hor görerek beğenmediği evi dağınık bıraktığına yönelik kusur isnadında bulunulmuş ise de erkeğin tanıklarının müşterek konuta pek ziyaretlerinin olmadığı daha çok kayınvalidesinin evine gittiklerini beyan etmeleri nedeniyle kadının sürekli olarak böyle bir davranışının bulunduğu iddiasını ispatlamadığı,kadın ve ailesinin iş yerine gelerek saldırıda bulundukları bu nedenle işten çıkarıldığı iddiasında bulunulmuş ise de huzurda dinlenen iş yeri sahibinin beyanlarıylaerkeğin kasada açık vermesi, iş yerinde sürekli telefonla uğraşması ve agresif davranışlar sergilemesi gibi kendi kusurlu davranışları üzerine iş akdinin sona erdirildiğinin anlaşıldığı, kadının şizofren olduğuna yönelik iddiası bakımından alınan ATK raporu ve tüm tanık anlatımları ile birlikte dosya içeriği itibarıyla kadının böyle bir durumunun olduğunun ispatlanamadığı, kadının aile bütçesine çalışmayarak bu konuda üzerine düşeni yapmadığına, ailesinin sözüne bakarak onları ön planda tuttuğuna, kendisine hakaretler ettiğine yönelik iddialarını ise erkeğin tanık beyanları ile ispatlayamadığı, kadının dava dilekçesinde ileri sürdüğü erkek ile kayın validesinin ortak çocuğu kendisinden kaçırıp uzaklaştırma eylemleriyle ilgili olarak dinlenen tüm taraf tanıklarının çocuğun sürekli babaanne yanında durduğu, çocuğu erkeğin annesine getirip bıraktığı, ayrıca her ortamda annesinin çocuğa daha iyi baktığını söylediği, kayın validenin de aynı şekilde ben daha iyi bakarım şeklinde beyanları olduğu, ayrıca kadının kocasından gördüğü baskı, şiddet, hakaret eylemlerinden bir çok ceza davalarının olduğu, bir kısmından erkeğin cezalandırılmasına karar verildiği, davalıya etrafta oturan komşuların da göreceği şekilde sokakta tekme attığı, ayrıca evde de sıklıkla şiddet uygulayarak darp ettiği, kadının aile bireylerinin şiddete yönelik izleri kadının vücudunda gördükleri, borç para bulması yönünde kadını zorladığı, kadının ailesinden aldığı borçların da bir kısmını ödemediği, ev almak için peşinatı tamamlamak için de kadının ağabeyinden borç aldığı, ancak ev satın alma girişiminin olmadığı, ayrıca erkeğin asabi bir kişi olduğunun iş yerinde de bilindiği ve cep telefonuyla çok fazla görüşmeler ve bu görüşmelerde küfürlü konuşmalar yaptığı, bu küfürleri eşine karşı sarf ettiği mesai arkadaşları tarafından da fark edildiği, iş arkadaşlarına eşini nasıl dövdüğünü, ne şekilde şiddet uyguladığını da anlattığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle erkeğin davasının reddine, kadının birleşen davasının kabulüne, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, sosyal inceleme rapor içerikleri ve kadının hukuki ehliyetinin bulunduğuna ilişkin adli tıp raporu içeriği de gözetilerek ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, çocuk için ara karar ile hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren aylık 550,00 TL'ye yükseltilmesine, karar kesinleştikten sonra iştirak nafakası olarak devamına, kadın yararına ara karar ile hükmedilen aylık 600,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren aylık 650,00 TL'ye yükseltilmesine ve karar kesinleştikten sonra ise kadının çalışmadığı, bir gelirinin olmadığı, boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle yoksulluk nafakası olarak devamına, yasal koşulları oluştuğundan kadın yararına 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı- davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı- davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkeğin kusurlarının ispatlanmadığını, kadının kusurlu olduğunu, erkeğin davasının reddine ve kadının davasının kabulüne karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, kadının evle ve çocukla ilgilenmediğini, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesinin hatalı olduğunu, tazminatlar yönünden kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki olduğunu, kadının süresinden sonra delillerini sunduğunu, kadın lehine erkeğin açtığı boşanma davası tarihinden itibaren tedbir nafakasına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakası verilmesi koşullarının oluşmadığını ileri sürerek; her iki boşanma davası ve fer'ileri yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince, erkeğe kusur olarak isnat edilen kadının çocuğa bakamadığını söyleyip çocuğu annesinden uzaklaştırdığı, kaçırdığı, kendi annesinin çocuğa daha iyi baktığını her ortamda söylediği, kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kadının ailesinden aldığı borçların bir kısmını ödemeyerek eşini yakınları karşısında küçük düşürdüğü, asabi davrandığına ilişkin eylemlerinin gerçekleştiği, ancak erkeğe kusur olarak yüklenen kadına küfür ettiği eylemine ilişkin beyanların tanıkların kendi tahmin ve kanaatlerine ilişkin olduğu, erkeğe kusur olarak izafe edilen kadına yakınlarından borç para alması için baskı yapması husususun ise kanıtlanamadığı, erkeğin eşini nasıl dövdüğünü, ne şekilde şiddet uyguladığını başka kişilere anlattığına ilişkin vakıaya ise kadın tarafından dilekçeler teatisi aşamasında dayanılmadığı, bu nedenle anılan eylemlerin erkeğe kusur olarak izafe edilemeyeceği, buna mukabil kadının da whatsapp kayıtlarından anlaşılacağı üzere erkeğe ve ailesine hakaret ettiği, erkeği aşağıladığı, keşke evlenmeseydim, eski sevgilim ile evlenseydim şeklinde sözler söylediği, tanık ifadelerinde geçen kadının bir kısım davranışına ilişkin tanık sözlerinin ise sebep ve saiki açıklanmayan inandırıcı olmaktan uzak kendi yorumlarını içeren izahlardan ibaret olduğu, bir kısım davranışın ise erkeğin eylemlerine karşı kadın ve ailesinin tepkisel davranışı niteliğinde bulunması nedeniyle kadına kusur olarak yüklenemeyeceği gerekçesiyle erkeğin istinaf talebinin kabulüne, kusura ilişkin gerekçenin düzeltilmesine, tarafların gerçekleşen kusurlu eylemleri dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında iki tarafta kusurlu olmakla birlikte, erkeğin daha fazla kusurlu olduğuna, gelişen bu olaylar karşısında evliliğin devamında taraflar bakımından yarar kalmadığı ve erkeğin davası yönünden 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin ikinci fıkrası, kadının davası yönünden aynı maddenin birinci fıkrası koşullarının gerçekleştiğinin kabulüne, erkeğin boşanma davasının da kabulüne, İlk Derece Mahkemesince tefhim edilen kısa kararda erkek lehine maddî ve manevî tazminata karar verildiği halde gerekçeli kararın gerekçe ve hüküm kısmında kadın yararına maddî ve manevî tazminata karar verilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli kararın gerekçe ve hüküm kısımları arasında çelişki oluşturulması ve kısa kararda erkeğin maddî ve manevî tazminat istemi bulunmadığı halde talep aşılarak erkek lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğuna ne var ki bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği gerekçesiyle erkeğin maddî ve manevî tazminat istemi bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, erkek vekilinin diğer istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı- davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kadının tam kusurlu olduğunu, kadının iddialarını ispatlayamadığını, erkeğe kusur yüklenmesinin ve kadının davasının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, velâyetin anneye verilmesinin dosya kapsamına göre çocuğun üstün yararı ilkesine aykırılık oluşturduğunu, kadının yasal süreler içinde cevap vermediğini ve delil bildirmediğini, tedbir nafakasının başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, kadın lehine nafakalar ile maddî ve manevî tazminat verilmesi koşullarının oluşmadığı gibi miktarlarının da yüksek olduğunu ileri sürerek; kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve velâyet yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı- davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin tam kusurlu olduğunu, kadına kusur yüklenmesinin ve erkeğin davasının kabul edilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; erkeğin davasının kabulü ve kusur belirlemesi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, her iki davanın kabulü ile kadın lehine nafakalara ve tazminatlara hükmedilmesinin ve miktarlarının dosya kapsamına uygun olup olmadığı, velâyetin anneye verilmesinin çocuğun üstün yararına ve dosya kapsamına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı, 194 üncü, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 323 üncü, 327 nci, 328 inci, 330 uncu, 336 ncı maddeleri; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,18.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.