"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/475 E., 2023/833 K.
DAVACI-DAVALI : ... vekili Avukat ...
DAVALI-DAVACI : ... vekili Avukat ...
DAVA TARİHİ : ...,...
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Doğubayazıt 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2021/9 E., 2021/488 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın dava dilekçesinde özetle; tarafların, 05.10.2011 tarihinde evlendiklerini, bu birlikteliklerinden iki çocukları olduğunu, davacının, bir eş olarak üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirmesine rağmen, evlilik sonrası davalının davacıya karşı olumsuz kişiliği ortaya çıktığını kültür farklılığı, mizaç uyumsuzluğu baş gösterdiğini, davalı asabi ve geçimsiz bir kişiliği olduğunu, en küçük sorunları bile büyüttüğünü, kavga ve tartışma ortamı yarattığını davacıya karşı hiçbir saygı göstermediğini , davacının kişiliğine ve saygınlığına karşı ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerde bulunduğunu, bu tür küfür ve hakaretlere toplum içerisinde de sürdürdüğünü, davalı bu hareketlerini yalnızca davacının dost ve akrabalarına karşıda sürdürdüğünü, davalının alkol bağımlılığının olmasından dolayı sürekli eve sarhoş geldiğini huzursuzluk yaratıp ortalığı dağıttığını, davalının, annesi babası ve kardeşinin çoğu kez fiziksel ve psikolojik şiddetine maruz kaldığını, davalı çoğu kez sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını ve kendisinin Moskova'da dükkanlarının olması dolayısıyla çalıştığından oradaki yabancı kadınlarla cinsel anlamda konuşmalara çoğu kez davacının şahit olduğunu, davacının en son yine görümcesi tarafından maruz kaldığı fiziksel şiddet dolayısıyla şiddete dayanamayıp bayıldığını ve anne-babasının polisleri aramasıyla ve kolluk yardımıyla o evdençıkmayı başardığını ve boşanmaya karar verdiğini, ayrıca anne babası kızlarını almak için gittiğinde davalının "alın götürün istemiyorum kızınızı, çocuklarınızı” şeklinde cümleler sarf ettiğini, davalı evliliği süresince ortak çocuklarla ilgilenmediğini, çocuklarının yanında davacıya şiddet uygulayıp hakaret ettiğini, davacının baba evine döndüğünden beri davalı kocanın çocukları ile konuşmasına izin vermediğini, bu nedenlerle davalının kusurlu olduğunu açtığı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini, ayrıca davacının her hangi bir işi olmayıp ailesi tarafından bakıldığını, fakat davalının Moskova da dükkanları olduğunu, aylık yaklaşık 10 bin TL geliri olduğunu, bu bakımdan ortak iki çocuk için ayrı ayrı aylık 1000,00 TL, davacı müvekkil için yine aylık 1.000,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini, kararın kesinleşme sonrası için ise her ay iştirak ve yoksulluk nafakası olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini, ayrıca müvekkili lehine 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini, talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı erkek cevap dilekçesinde: tarafların son 6 aydır Gaziosmanpaşa İstanbul adresinde ikamet ettiğini, davacının ve davalının ikametgah adreslerinin bu adres olduğunu, çocukların İstanbul ilinde bulunması dikkate alınarak davalının çocukların ikametgahına en yakın yer adliyesi olan Gaziosmanpaşa adliyesinde görülmesi gerektiğinden bahisle yetki itirazında bulunduğu, dava dilekçesindeki hususların asılsız gerçeğe aykırı iddialardan ibaret olduğunu, davacının davalının ablası ile yaşadığı tartışma sonucu boşanmaya karar vermiş olması iddiası ile davalının abisinin kızınızı evden götürün şeklindeki ses kaydı nedeniyle müvekkiline bir kusur atfedilemeyeceğini zira bu hususların tarafının davalı eş değil üçüncü kişiler olduğunu, davalının ortak çocuklara karşı şiddet uygulamadığını, asıl davacının çocuklara karşı ilgisiz olduğunu uyku düzenlerinin ve temizliklerine dikkat etmediğini, çocuklara fiziksel şiddet uyguladığını, davacının aile konutunu terk ettikten sonra hiçbir şekilde çocukları ile iletişim kurma ihtiyacı duymadığını, davacının manevî tazminat talep etmek için ileri sürdüğü iddiaların hiçbirinin doğru olmadığı, düğünde takılan takıların davalının evde olmadığı sırada ortadan kaybolduğunu bu nedenle davalı tarafından altınların alındı iddiasının doğru olmadığı, karşı dava olarak ileri sürdüğü iddialarda ise davacının davalının İstanbul da yaşadığını bilmesi ve Rusya'ya seyahatlerini bilmesine rağmen bu hususu çok ciddi problem haline getirdiği, davalıya karşı çok ciddi güven kırıcı eylemlerde bulunduğunu, davalının evde bulunmadığı süreçte takıların davacı tarafından alınarak ortadan kaybolduğunu, düğün takılarının kaybolduğu günün gecesinde davacının ailesi tarafından tekrar aile konutuna getirildiğini, ardından yine ailesinin evine gidip altı ay boyunca ortak konuta dönmediğini daha sonra da davacı ile yurt dışına gitmeye karar verdiğini yurt dışına gidince de geri dönmek istediğini bunun üzerine davacının abisinin oturduğu evin üst katına yerleştiğini, bu şekilde davalının bitmek tükenmek bilmeyen isteklerinin davam ettiğini, davalının eşinin yurt dışı seyahatlerinde çocukları ile ilgilenmediğini çocuklara sürekli şiddet uyguladığını, çocukların sürekli televizyon izlediğini ve çocukların psikolojilerinin bozulduğunu, çocukları babasına bir şey anlatmaması konusunda korkuttuğunu, davacının yurt dışında bulunduğu sırada davalının ailesi tarafından evden alındığını hiçbir eşyasını bırakmadığını, davacının eşinin gitmesine rıza gösterse de çocuklarının gitmesine dayanamadığını, davacının telefonu, cüzdanı ve pasaportu izni dışında davalı tarafından alındığını bu durumun kendisinde çok şiddetli güven kaybına yol açtığını, bu yaşananlardan sonra davacının eşine olan güvenini yitirdiğini boşanmaya karar verdiğini ileri sürerek davacı karşı davalının açmış olduğu davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması hususu gözetilerek tarafların boşanmalarına dava sonunda da ortak çocukların kalıcı velâyetlerinin davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dinlenen tanık anlatımlarından tarafların çoğunluğu davalı ve ailesinin oluşturduğu bir apartmanda oturduğu, davalı karşı davacının kardeşi ... ve ...'nın da taraflarla birlikte kaldığı, davalı erkeğin yurt dışına gittiği, davacı-davalı kadının çocukları ile davalı karşı davacının akrabalarının yaşadığı apartmanda kaldığı, davalı karşı davacının ailesinin davacı kadın üzerinde çocukların yetiştirilmesinde müdahale ettikleri zaman zaman da tartışma yaşadıkları, bunun davalı karşı davacı ...'nın beyanı ile de doğrulandığı, ayrıca davalının ailesi ile davacı arasında tartışma yaşandığı, bu sırada davalı erkeğin yurtdışında bulunduğu, davacının huzursuzluk ve kavga ortamı nedeniyle ailesini aradığı ailesinin tarafların oturduğu eve geldiği, bu sırada davalı erkeğin telefonla kayın pederini arayıp evden davacıyı alıp gitmesini istediği, ancak bu ses kaydının davalı tarafın rıza alınmadan yapıldığı anlaşıldığı, bu sebeple hükme esas alınmadığı, ertesi sabah yurt dışından gelen davalı ile davacı kadın arasında tartışma yaşandığı, davacı kadının bu olaydan sonra ailesiyle birlikte Doğubayazıt'a geldiği, çocukların verilmesine davalı erkeğin rıza göstermediği, hatta bayıldığı bu sebeple çocukların ortak hanede kaldığı, dosyaya davacı tarafından sunulan flash diskte yer alan yazışmada da davalı erkeğin, kadının çocukları ile birlikte evden gitmesini istediği, yine davalı erkeğe ait fotoğraf görüntüsünde de davalı erkeğin alkol aldığının görüldüğü, bu şekilde davacı karşı davalı kadın tarafından sunulan delillerle davalı karşı davacı erkeğin kusurlu olduğu sonucuna varıldığı, davacı kadına atfedilecek somut bir kusur tespit edilmemekle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan hadiselerde kusurun tamamının davalı erkeğe ait olduğu, dikkate alınarak eşler arasındaki evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, bu nedenle kadının davasının kabulüne, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin davacı anne verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, davacı kadın için 350,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacı kadına verilmesine, iş bu miktar nafakanın karar kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası olarak devamına, ortak çocuklar için dava tarihinden itibaren ayrı ayrı 250'şer TL olmak üzere toplamda 500,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, iş bu miktar nafakanın karar kesinleştikten sonra iştirak nafakası olarak devamına, davacı kadının manevî tazminat talebinin kısmen kabulü ile 30.000,00 TL manevî tazminatın davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kadın eşin evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ortak konutu ve ortak çocukları terk ederek memleketine gittiğini, kadın eşin kusurlu olduğunu ancak kusurlarına ilişkin görgüye ve bilgiye dayalı tanık beyanlarının dikkate alınmadığını, müvekkilinin kadın eşe karşı şiddet uygulamadığını, kadın eşin yüzünde görülen görüntüyü müvekkilinin fiilinin sonucu olduğuna dair hiçbir tespit de söz konusu olmadığını, müvekkilinin alkol aldığına yönelik görüntülerin çok eski olduğunu, ortak çocuklar dünyaya gelmeden alkol almayı bıraktığını, kadın eşin tanıklarının beyanlarının duyumlar üzerinden olduğunu, yerel mahkeme tarafından ortak çocuğun beyanlarının da görmezden gelindiğini, müvekkilinin kadın eşi evi terk etmesi için zorlamadığını, kadın eşin kendi iradesiyle evi terk ettiğinden hükmedilen manevî tazminat kararının hatalı olduğunu, kadın eşin ortak çocuklara hiçbir zaman anne şefkatiyle davranmadığını, çocuklara psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığını, ortak çocukların menfaatinin gözetilmesi gerektiğini, bu sebeple menfaatlerinin müvekkilinin yanında kalmaları olduğunu ileri sürerek her iki dava yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplanıp değerlendirildiği, usulü işlemlerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) uygun olarak yerine getirildiği, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, usul ve kanuna uygun olan hükme karşı davacının istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrarla asıl davanın kabulü, karşı davanın reddi, kusur belirlemesi, velâyet, delillerin değerlendirilmesi, eksik inceleme, hukuka aykırı elde edilen delil, manevî tazminat yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davalarının kabulü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminat ve nafakalar ile miktarları, velâyet düzenlemesi, eksik inceleme olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...
...