Logo

2. Hukuk Dairesi2023/590 E. 2023/3451 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında ziynet alacağı konusunda gerekçe ve hüküm arasında çelişki bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde davacı kadının ziynetlere ilişkin istinaf talebinin kabulüne karar verildiği belirtilirken hüküm kısmında davalı erkeğin ziynet eşyalarına ilişkin istinaf talebinin kabulüne karar verilerek gerekçe ve hüküm arasında çelişki yaratıldığı, mahkeme kararlarının gerekçesinin hükümle uyumlu, açık ve anlaşılabilir olması gerektiği gözetilerek ziynet alacağı yönünden karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/248 E., 2022/1088 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm

kurulması

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/217 E., 2021/725 K.

Taraflar arasındaki boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; davalının evliliğin gerektirdiği yükümlülüklere aykırı davrandığını, müvekkilinin yaptığı harcamaların hesabını tuttuğunu, ekonomik şiddet uyguladığı, müvekkiline hakaret ettiğini, ortak çocuklara fiziksel şiddet uyguladığı, kadına sözlü, cinsel ve psikolojik şiddet uyguladığı, çocukların kendisinden olmadığını söylediğini belirterek tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanmalarına, velâyetinin kendisine verilmesini, aylık 800,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, bu nafakaların her yıl TEFE-TÜFE oranında arttırılmasına, faiziyle 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata, düğünde takılan ziynetlerinin aynen iadesine, mümkün değilse fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla şimdilik 500,00 TL ziynet bedelinin faiziyle birlikte tahsiline, evlilik öncesi aldığı 22 ayar 40 gr bileziğin aynen iadesine, mümkün değilse fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla şimdilik 500,00 TL bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde özetle; iddiaların yersiz olduğunu, eşinin ruhsal hastalıkları olduğunu ve tedavi gördüğünü, sürekli boşanmakla tehdit ettiğini, çocuklara şiddet uyguladığını, eşini aşağılayarak çocukları babalarına karşı doldurduğu, babasından kalan maaşı almak için anlaşmalı boşanmak istediği kabul etmeyince de evi terk ettiğini, evi terk ederken eşyalara zarar verdiğini, eşinin meselesinin para olduğunu, ziynetleri kendisinin harcadığını, bir kısmını da çocuk Beytullah’ın tedavisinde kullandığını belirterek çocukların velâyetinin kendisine verilmesini, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı erkeğin kadına ekonomik şiddet uyguladığı, hakaret edip başka erkekler ile olduğu yönünde iftirada bulunduğu, müşterek çocuklardan Hazal'ı darp ettiği, erkeğin tarafların maddî ve manevî ihtiyaçları ile ilgilenmediği; erkeğin ise iddialarını ispatlayamadığı, davalının tam kusurlu olduğu gerekçesi ile davacı tarafından açılan davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, kadın yararına takdir edilen 700,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle 150,00 TL azaltılarak 550,00 TL'ye indirilmesine, karar kesinleşinceye kadar nafakanın bu miktar itibariyle devamına, karar kesinleştiğinde nafakanın yoksulluk nafakası olarak devamına, ortak çocuklar yararına ayrı ayrı takdir edilen 500,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle ayrı ayrı 100,00'er TL azaltılarak, ayrı ayrı 400,00'er TL'ye indirilmesine, karar kesinleşinceye kadar nafakanın bu miktar itibariyle devamına, karar kesinleştiğinde nafakanın iştirak nafakası olarak devamına, kadın yararına 25.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminata, kadının ziynet alacağı davasının kabulü ile, 9 adet çeyrek altın, (5.436,00 TL), 4 adet tam altın, (9.940,00 TL), 1 adet beşibiryerde (12.425,00 TL), 1 adet 22 ayar 5 gram küpe (1713,50 TL)'nin kadına aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde taleple bağlı kalınarak 500,00 TL ziynet alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kocadan alınarak kadına verilmesine, kadının talep etmiş olduğu evlenmeden önce alınan ve kişisel mal niteliğinde olan 1 adet 22 ayar 40 gram bilezik bakımından açmış olduğu davada mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın onaylı suretinin yetkili ve görevli ... nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı kadın istinaf dilekçesinde özetle; ziynet alacağına bileziklerin dahil edilmemesi, tazminat ve nafaka miktarları yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir.

2.Davalı erkek istinaf dilekçesinde özetle; kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminatlar, kabul edilen ziynet alacağı yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı erkeğin eşine ekonomik şiddet uyguladığı, ailesinin ihtiyaçlarıyla ilgilenmediği, hakaret edip başka erkekler ile olduğuna dair ithamlarda bulunduğu, ortak çocuğa fiziksel şiddet uyguladığı, ne var ki Mahkemece kadının kusurlu bir davranışının bulunmadığı kabul edilmiş ise de, ... Emniyet Müdürlüğü'nün tahkikat evraklarından kadının da evden ayrılırken müşterek eşyalara zarar verdiği buna göre erkeğin ağır kadının az kusurlu olduğu, davacı kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakası miktarının az olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında velâyet hakkı anneye verilen çocuklar için iştirak nafakası miktarının az olduğu, davacı kadının dava dilekçesinde nafakalara ÜFE oranında artırım uygulanması talep edildiği halde bu hususta da olumlu olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı, ziynet alacağı davasında 4 adet bilezik yönünden de davanın kabulü gerektiği gerekçesi ile; davalı erkeğin kusura yönelik istinaf talebinin kabulüne, kusurun gerekçesinin yukarıda belirtildiği şekilde düzeltilmesine, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının az, erkeğin ağır kusurlu olduğunun tespitine. davacı kadının; yoksulluk ve iştirak nafakası ile artırım oranının uygulanması gerektiğine yönelik istinaf taleplerinin kabulüne, kararının bu hususlarda düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm tesisine, davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin kısmen kabulü ile boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren aylık 750,00 TL yoksulluk nafakasının davalı erkekten alınıp kadına verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine, nafakaların her yıl TÜİK'in belirlediği ÜFE oranında artırılmasına, ortak çocuklar için boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren aylık 500,00 TL iştirak nafakasının davalı erkekten alınıp davacı kadına verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, nafakaların her yıl TÜİK'in belirlediği ÜFE oranında artırılmasına." davalı erkeğin ziynet eşyalarına yönelik istinaf talebinin kabulüne, ilgili bentlerinin kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm tesisine, "-9 adet çeyrek altın (5.436,00 TL), 4 adet tam altın (9.940,00 TL), 1 adet beşibiryerde (12.425,00 TL), 1 adet 22 ayar 5 gram küpe (1.713,50 TL) ve 4 adet 22 ayar 40 gram bileziğin (54.832,00 TL) kadına aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde taleple bağlı kalınarak 500,00 TL ziynet alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte erkekten alınarak kadına verilmesine, tarafların sair yönlere ilişkin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosyada kusur değerlendirmesinin hatalı olduğunu, kadının anlaşmalı boşanalım babamın maaşını alayım yine birlikte yaşayalım teklifinin erkek tarafından reddedilmesi üzerine anlaşmazlıkların doğduğu, kadının ağır kusurlu olduğu, kadın yararına tazminata karar verilemeyeceği, davalının çalışmadığı ve geliri olmadığı halde iştirak ve yoksulluk nafakasına hükmolunmasının hatalı olduğu, davalı tarafın ziynetlere yönelik istinaf talebi kabul edildiği halde bilezikler yönünden de davanın kabul edilmesinin çelişki yarattığı, ziynet alacağı davasının ispatlanamadığı reddi gerektiğini belirterek; kusur belirlemesi, kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakası ve tazminatlar ile iştirak nafakası ve kabul edilen kabul edilen ziynet alacağı davası ile ziynet alacağı davasında gerekçe ile hüküm arasında yaratılan çelişki yönlerinden temyiz etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına tazminat verilmesi ile yoksulluk nafakasına hükmolunması şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, nafaka ve tazminat miktarları ile ziynet alacağı davasında gerekçe hüküm çelişkisi oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (c) alt bendine göre hüküm; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.

3. 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

4. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.

5.Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur" hususlarına yer verilmiştir.

6. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci, maddeleri, 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu 370 inci ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin kusur belirlemesi, yoksulluk ve iştirak nafakaları ile maddî ve manevî tazminata yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Davalı vekilinin ziynet alacağı davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

2a. Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

2b. “Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve ( tahkikat sonucunda ) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ... Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, ..., İkinci Baskı, 2021, s.890-892)

2c. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

2d. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve kanun hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

2e. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

2f. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

2g. Somut olayda; Mahkemece kararın gerekçesinde, davacı kadının ziynetlere ilişkin istinaf talebinin kabulüne karar verildiği belirtilirken, hüküm kısmında, davalı erkeğin ziynet eşyalarına yönelik istinaf talebinin kabulüne karar verilerek gerekçe ve hüküm arasında çelişki yaratılmıştır.

2h. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren önceki hüküm sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.

VI. KARAR

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ziynet alacağı davasında gerekçe ve hüküm arasındaki oluşturulan çelişki yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı vekilinin ziynet alacağı davası yönünden diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

2. Davalı vekilinin kusur belirlemesi, kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakası ve tazminatlar ile iştirak nafakasına yönelik diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.