"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/303 E., 2023/566 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı 4. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/401 E., 2021/933 K.
Taraflar arasındaki tedbir nafakası ve karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tedbir nafakası ile boşanma davalarının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'ilerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kısmen kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı karşı davalı kadın vekili bağımsız tedbir nafakası davasında dava dilekçesinde özetle; davalının resmi nikahlı eşi olduğunu, beş yıldır fiilen ayrı yaşadıklarını, aralarında şiddetli geçimsizlik olduğunu, davalının maddî ve manevî destekten yoksun bıraktığını, kendisinin hiçbir gelirinin bulunmadığını, davalının ise adına dükkanlarının olduğunu ayrıca emekli maaşınını da bulunduğunu, gelirinin yüksek olduğunu iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 197 inci maddesi uyarınca aylık 1.500,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.
2. Davacı karşı davalı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkiline fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, hakaret ve eziyet ettiğini, evliliklerinin hiçbir döneminde müvekkiline değer vermediğini, müvekkilini sırf kadın olduğu için aşağıladığını, hor gördüğünü, şiddet uyguladığını, küfür ettiğini, müvekkili ve çocukları kısa bir süreliğine İzmir'e gidip müşterek haneye geri döndüklerinde, davalının müşterek hanenin kapı kilidini değiştirmiş olduğunu gördüklerini iddia ederek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına aylık 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı erkek cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı karşı davalı kadının evlilik birliğinin gereklerine ve eş olmanın sorumluluklarına uygun olmayan tutum ve davranışlar sergilediğini, davacı karşı davalı kadının dava dilekçesinde beyanlarını kabul etmediklerini, gerçeği yansıtmadığını, davacı karşı davalı kadının müvekkiline hakaret ettiğini, sinirli ve gergin yapısı ile sürekli huzursuzluk çıkardığını, bağırıp çağırmayı alışkanlık haline getirdiğini, müvekkilinin aile fertleri ve özellikle annesine karşı yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkilinin ciddi sağlık sorunları yaşadığı ve bu sebeple gerek fiziki ve gerekse manevî desteğe ihtiyaç olduğu dönemde dahi müvekkili ile ilgilenmediğini, müvekkilinin emekli ikramiyesinden yaptığı tasarruflarla emlakçılıktan elde ettiği tüm birikimleri de eklemek suretiyle toparladığı 74.850 USD doları parayı eşi adına Denizbank A.Ş. ... Şubesinde açılan hesaba yatırdığını, devam eden yıllarda elde ettiği gelir ve tasarruflarla altın alarak bunları da eşine verdiğini, müvekkilinin böbrek kanseri nedeni ile ameliyat olduğunu ve ardından yoğun bir tedavi programına tabi tutulduğunu, davacı karşı davalı kadının bu süreçte ilgilenmediğini, hastaneye de gelmediğini, müvekkilini yalnız ve desteksiz bıraktığını, bakım ve gözetimini de ihmal ettiğini, müvekkilinin ücretli bir bakıcı tutmak zorunda kaldığını, müvekkilinin annesini hastanede ziyaret etmediğini, ölüm haberini başkalarından duyduğunu, müvekkilinin annesinin cenazesine katıldıktan sonra hemen müşterek haneye döndüğünü, diğer dini törenlere katılmadığını, davalının, başta bayramlar olmak üzere müvekkilinin ailesiyle hiçbir özel güne katılmadığını, 2019 yılı yaz ayında birlikte Didim'de 5 yıldızlı otelde tatil yaptıklarını, 15 günlük tatilin ardından ortak haneye döndüklerini, buna karşın davacı karşı davalı kadının müvekkilinin hastalıkları, ekonomik durumundaki bozulmalar nedeni ile müvekkilden daha fazla fayda göremeyeceğini düşünerek onu evden uzaklaştırdığını, akabinde de dava açarak fiili ayrılığı başlattığını iddia ederek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davacı karşı davalı kadının tazminat ve nafaka taleplerinin reddine, müvekkili yararına 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirildiğinde, tarafların uzun süredir ayrı yaşadıkları, aynı evin içinde evlilik hayatı yaşamadıkları, birbirlerine karşı saygılarının kalmadığı, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığı, olayların akışı karşısında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan boşanma davalarının kabulü koşullarının gerçekleştiği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan hadiselerde; kadının eşinin hastalığında ilgilenmediği, eşinin annesinin hastalığında ve cenazesinde eşine destek olmadığı bu sebeple kusurlu olduğu, erkeğin ise, eşine şiddet uyguladığı, eşini aşağıladığı, hakaret ettiği, evin kilidini değiştirdiği bu sebeple onun da kusurlu olduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında erkeğin kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşen kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedildiği, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat, hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak erkeğin tazminat taleplerinin şartları oluşmadığından reddine, kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedildiği gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulü ile, boşanma davasında takdir edilen tedbir nafakası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile dava tarihi olan 28.07.2020 tarihinden itibaren kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir nafakası takdirine, birleştirilen Ankara Batı 6. Aile mahkemesinin 2020/595 E, 2020/438 K sayılı dosyasında açılan davanın ve karşı davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davacı karşı davalı kadın lehine aylık 500,00 TL tedbir, 650,00 TL yoksulluk nafakasına, davalı karşı davacı erkeğin maddî ve manevî tazminat istemlerinin reddine, davacı karşı davalı kadın yararına 18.000,00 TL maddî ve 18.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı karşı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin kusurlu bir davranışının bulunmadığını, erkeğin dinlettiği tanıkların beyanlarının çelişkili olduğunu, erkeğin 2019 yılında birlikte tatile çıktığını beyan ederek önceki olayları affettiğinin sabit olduğunu, bu kapsamda karşı davanın reddi gerektiğini, kusur durumu ve tarafların ekonomik durumları nazara alındığında müvekkili yararına hükmedilen tazminatların düşük olduğunu, erkeğin gelirleri nazara alındığında da nafakaların son derece düşük takdir edildiğini belirterek, erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tedbir, yoksulluk nafakası ile tazminatların miktarı yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Davalı karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, tazminat koşullarının oluşmadığını, kadının dosya kapsamı ile kusurlu olduğunun sabit olduğunu, en azından tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi gerektiğini, müvekkiline atfedilen kusurların ispatlanamadığını, kadının evi, altınları ve yüklü miktarda parasının olduğunu, bu kapsamda kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakası koşullarının da oluşmadığını belirterek, kusur belirlemesi, müvekkili aleyhine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile tazminatlar yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemece erkeğe yüklenen ve gerçekleşen kusurlu davranışların yanında, erkeğin ayrıca kadına baskı uyguladığı, erkeğin kusurları ve mahkemece kadına yüklenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlar da dikkate alındığında boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğu, mahkemece kabul edildiği üzere kadının ayrı yaşamada haklı olduğu, tedbir nafakasının mahiyeti, tarafların mali ve sosyal durumları da dikkate alındığında kısmen kabulüne dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, kadın ayrı yaşamada haklılığını ispatladığından erkeğin tedbir nafakası davası için göstermiş olduğu tanığı ...'ın dinlenilmemesinin sonuca etkisinin bulunmadığı, evlilik birliğinin sarsıldığı ve devamında fayda kalmadığı, erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu ise de, kadın da kusurlu olup, kendisi de boşanma davası açtığından kadının, erkeğin boşanma davasına itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, birleşen karşı dava yönünden 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin 2 inci fıkrası şartlarının gerçekleştiği, mahkemece kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi ve hükmedilen tedbir nafakası miktarının isabetli olduğu, boşanmaya neden olan olaylarda kadının az kusurlu olduğu, kadının çalışmadığı, boşanmakla yoksulluğa düşeceği, adına kayıtlı evde ikamet ettiği, kadına intikal eden taşınmazların hisseli olduğu, bu taşınmazlardan gelirinin olduğuna dair bir iddia ve delilin de dosyada bulunmadığı, erkeğin emekli olduğu, ayrıca kendine ait dükkanında emlakçılık yaptığı, takbis kayıtları da dikkate alındığında adına kayıtlı birçok taşınmazının bulunduğu, mahkemece kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi isabetli ise de tarafların mali ve sosyal durumları, paranın alım gücü, kadının ihtiyaçları da değerlendirildiğinde kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının az olduğu, bu sebeple, kadının yoksulluk nafakasının miktarına yönelik istinaf isteminin kabulü ile kadın yararına boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden itibaren aylık 1.500,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, erkeğe atfedilen kusurlu davranışların ağırlığı, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, evlilik süresi de dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminatın az olduğu, bu kapsamda kadın yarına 100.000,00 maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedildiği, boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu eş lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilemeyeceğinden erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi isabetli olduğu gerekçesi ile davacı karşı davalı kadının kusur belirlemesi, yoksulluk nafakasının ve tazminatların miktarlarına yönelik istinaf talebinin kabulüne, kusurun gerekçede açıklandığı şekilde düzeltilmesine, kadın lehine boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden itibaren aylık 1.500,00 TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata, kadının sair, erkeğin tüm istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusurunun bulunmadığını, erkeğin tanık beyanlarının çelişkili ve sebebi saiki açıklanmayan soyut beyanlardan ibaret olduğu, erkeğin 2019 yılında birlikte tatile gittiklerinin kabulü karşısında affedilen hususların da müvekkiline kusur olarak yüklenemeyeceğini belirterek, erkeğin davasının kabulü ve kusur belirlemesi yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
Davalı karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kadının müvekkilinin hastalığı ile ilgilenmediğinin, annesi vefatı sonrasında müvkekilini yalnız bıraktığını, mezarlıktaki defin işlemlerine dahi katılmadığını, bu duruma göre tarafların en azından eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiğini, müvekkiline yüklenen kusurların duyuma dayalı tanık beyanları esas alınarak kabul edildiğini ve isabetli olmadığını, somut delil bulunmadığını, tazminat koşullarının oluşmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince fahiş tazminata hükmedildiğini, kadının boşanma ile yoksulluğa düşmeyeceğini, yoksulluk nafakası miktarının da fahiş olduğunu belirterek, kusur belirlemesi, müvekkili aleyhine hükmedilen yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, erkeğin boşanma davasının kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı, erkeğin davasında hüküm altına alınan, harç, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına hüküm altına alınan nafaka ve maddî ve manevî tazminat koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve miktarları noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı ve 194 üncü maddesi, 323 üncü, 326 ncı, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50 nci ve 51 inci maddeleri
3.Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı karşı davacı erkek vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Davacı karşı davalı kadın vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
İlk Derece Mahkemesince davacı karşı davalı kadının, eşinin hastalığı ile ilgilenmediği, eşinin annesinin hastalığında ve cenazesinde eşine destek olmadığı gerekçesi ile birliğin temelinden sarsılmasında az da olsa kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de; davalı karşı davacı erkeğin 2017 ve 2018 yıllarında hastalığı nedeni ile tedavi gördüğü, erkeğin annesinin 2019 yılında vefat ettiği, bu olaylardan sonra evlilik birliğinin uzunca bir süre daha devam ettiği, bu nedenle anılan vakıaların erkek tarafından affedildiğinin, en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerektiği, davacı karşı davalı kadının başkaca kusurlu bir davranışının da ispat edilemediği, bu nedenle birliğin temelinden sarsılmasında davacı karşı davalı kadına kusur izafe edilemeyeceği, buna karşın davalı karşı davacı erkeğin evlilik birliği içerisinde eşine süre gelen fiziksel şiddet, hakaret ve baskı niteliğinde eylemlerinin olduğu, tarafların fiilen ayrılmasına sebep olan son olayda da erkeğin, kadını tehdit edip, evdeki eşyaları fırlattığı, sonrasında da kapı kilidini değiştirdiği, gerçekleşen bu duruma göre davalı karşı davacı erkeğin birliğin temelinden sarsılmasında tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeden yanılgılı kusur belirlemesi ve değerlendirme sonucu erkeğin, kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
4. Yukarıda (3) numaralı paragrafta açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı karşı davacı erkek tam kusurludur. Tam kusurlu erkek tarafından açılan karşı davanın kabulü koşulları oluşmamış ise de; kadının davasında verilen boşanma hükmü istinaf edilmeyerek kesinleştiğinden, erkeğin boşanma davası konusuz kalmıştır. O halde, mahkemece konusuz kalan davalı karşı davacı erkeğin boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davadaki haklılık durumuna göre harç, yargılama giderleri ve vekâlet ücretine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda (3) ve (4) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davacı karşı davalı kadın yararına kusur belirlemesi ile erkeğin davasında hüküm altına alınan harç, yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden BOZULMASINA,
2.Yukarıda (2) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı karşı davacı erkek vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ...'e yükletilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıran ...'a iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.