Logo

2. Hukuk Dairesi2023/6106 E. 2024/6104 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı eşin, ölen eşinden kalan miras nedeniyle katılma alacağı talebinde bulunduğu davada, istinaf mahkemesinin davacı eşin de tereke borcundan sorumlu olduğunu kabul ederek davalı mirasçılardan tahsiline karar verdiği miktarın doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı eşin, katılma alacağı talebinde bulunduğu davada, istinaf mahkemesinin, tereke borcundan davacı eşin de miras payı oranında sorumlu olduğunu, bu nedenle davalı mirasçılardan tahsiline karar verilen miktarın yeniden belirlenmesi gerektiğini gözeterek verdiği karar, davacı tarafından istinaf edilmeyen alacak miktarı yönünden usuli kazanılmış hak oluşması ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen diğer nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmaması nedeniyle onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/309 E., 2023/211 K.

KARAR : Başvuruların ayrı ayrı kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine - Ek karar: temyiz dilekçesinin reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 9. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2017/1758 E., 2019/986 K.

Taraflar arasındaki katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kesin olarak başvuruların ayrı ayrı kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince 10.05.2023 tarihli ek karar ile, temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin 10.05.2023 tarihli ek kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile eşi ...'nin 24.10.1984 tarihinde evlendiklerini, bu evlilikten çocuklarının olmadığını, eşinin 20.09.2016 tarihinde vefat ettiğini, mirasçı olarak müvekkili ile birlikte davalıların kaldığını, evlilik birliği içinde 26385 ada 2 parsel 6 nolu bağımsız bölüm ile 1196 parsel sayılı taşınmazın 433/16450 payının edinildiğini, ayrıca eşine babasından 4 adet imarlı tarlanın miras olarak kaldığını belirterek, 26385 ada 2 parsel 6 nolu bağımsız bölüm yönünden mal rejiminin tasfiye edilmek suretiyle müvekkilinin katılma alacağının tespiti ile katılma alacağına mahsuben karar tarihine en yakın sürüm değeri üzerinden şimdilik 15.000,00 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilin ve/veya müvekkilinin katılma alacağı göz önünde bulundurularak katılma alacağı karşılığında taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasını talep ve dava etmiştir.

2. Davacı vekili 18.07.2019 tarihli dilekçesinde; 15.000,00 TL olan dava değerini 125.000,00 TL'ye yükselterek 140.000,00 TL katılma alacağımızın yasal faizi ile birlikte miras payları oranında davalılardan tahsilini, müvekkilinin 140.000,00 TL katılma alacağından başka, 26385 ada 2 parsel 6 nolu bağımsız bölüm üzerindeki ve muris eşinden intikal eden diğer malları üzerindeki mevcut alacak ve miras payına yönelik tüm dava, hak ve alacaklarının saklı tutulmasını talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taşınmazın edinilmiş mal olduğu, davacının 140.000,00 TL katılma alacağı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacının 140.000,00 TL katılma alacağı bulunduğunun tespiti ile 140.000,00 TL katılma alacağına karar tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, katılma alacağının yasal faizi ile birlikte muris terekesinden tahsiline, muris mirasçılarının tereke borcundan miras hisseleri oranında sorumlu olduklarının tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; kabulüne karar verilen katılma alacağı miktarının doğru olduğunu, ancak “yasal faizi ile birlikte muris terekesinden tahsiline” ibaresinin katılma alacağı hakkındaki davanın niteliğine uygun ve yeterince açık olmadığını, katılma alacağının terekenin öncelikli borcu olduğunu, bu nedenle katılma alacağından mirasçıların müteselsil ve şahsi sorumlulukları bulunduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, sağ kalan eşin katılma alacağından davalı mirasçıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ve kabul edilen katılma alacağının terekeden tahsiline değil davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; Mahkeme tarafından eksik ve hatalı inceleme yapıldığını, bilirkişi raporu dahi gözetilmeksizin tesis edilen kararın kaldırılması gerektiğini, 16.05.2019 tarihli bilirkişi raporunda 140.000,00 TL olarak belirlenen katılma alacağından tarafların birlikte sorumlu olduğu, müvekkili ...‘nin sorumluluğunun 35.000,00 TL, müvekkili ...’nin sorumluluğunun 17.500,00 TL ve müvekkili ...’in sorumluluğunun 17.500,00 TL olduğunun belirtildiğini, bu rapora rağmen mahkemenin gerekçesinde, davacının katılma alacağının 140.000,00 TL olduğu, bu tutarın muris mirasçıları olan müvekkillerinin tereke borcundan dolayı sorumlu olduklarına karar verildiğinin belirtildiğini, mahkemenin müvekkillerinin sorumluluğuna dair hatalı ve eksik kararını kabul etmemekle birlikte, bilirkişi raporuna da aykırılık teşkil eden mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, mahkeme tarafından dava konusu taşınmaz yönünden ortaklığın giderilmesi davasının mevcut olup olmadığı, varsa bu davanın huzurdaki davayı doğrudan etkilemesi bakımından bekletici mesele yapılıp yapılmaması gerekliliğinin tartışılmadığını, mahkeme tarafından bu yönde bir inceleme yapılmadığını, dava konusu taşınmazın edinilmiş mal olmayıp aksi yönde verilen kararın kaldırılması gerektiğini, dava konusu taşınmazın murisin mal ayrılığı rejimi döneminde mevcut olan başka bir taşınmazını satmak suretiyle aldığı hususunda hiçbir inceleme yapılmadığını, zira dava konusu taşınmazın muris tarafından 27.02.2003 tarihinde satın alındığını ve satın alınmadan önce murisin Seyran Bağları Mahallesi’ndeki evini satmak suretiyle elde edildiğinin davacı tanıkları tarafından dile getirilen bir gerçek olduğunu, mahkeme tarafından davacıya ait malvarlığı bilgisi, murisin ekonomik durumu ve öncesindeki gelir durumuna dahi ihtiyaç duyulmadığını, bu konuların netlik kazanması için gerekli araştırmaları mahkemenin re’sen yapması gerekmekte olup iki üç tanık ile dosyanın karar aşamasına getirilmesinin kabul edilemeyeceğini, davacı tarafından dava dilekçesinde iki ayrı madde halinde dava konusu taşınmaz üzerindeki katkı payının tespiti ile katılma alacağının müvekkillerinden tahsiline ve taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasına dair talepte bulunulduğunu, mahkeme tarafından taşınmazın aile konutu olmaması nedeniyle davacının mülkiyet hakkı talebinin reddedildiğini, gerekçeli kararın hüküm kısmında mülkiyet hakkı tanınmasına dair talebin reddedildiğine ilişkin bir hüküm tesis edilmediğini, hukuk hakiminin taleple bağlı olup her talebin karşılanıp karşılanmadığına dair hüküm tesis etmesi gerektiğini, bu bağlamda, redde dair hüküm yönünden müvekkilleri lehine vekalet ücreti takdiri ile davanın kabul ve ret oranına göre de yeniden yargılama giderleri ve harcın oranlanması gerekirken bu yönde karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tasfiyeye konu 26385 ada 2 parsel 6 nolu bağımsız bölümün edinme tarihi itibariyle edinilmiş mal olup, yargılama sırasında gerek davacı gerekse davalı tarafça kişisel mal olduğu veya edinilmesine kişisel mal ile katkıda bulunulduğunun ileri sürülmediği; her ne kadar davalılar vekili istinaf dilekçesinde, miras bırakanın tasfiyeye konu taşınmazı başka bir taşınmazını satmak suretiyle aldığını, bu durumun davacı tanıkları tarafından dile getirilen bir gerçek olduğunu ileri sürmekte ise de, bu iddianın yargılama sırasında davalı tarafça ileri sürülmediği, mal rejiminin tasfiyesi davalarında taraflarca getirilme ilkesinin geçerli olduğu, Mahkemece taraflarca ileri sürülmeyen hususların tanık beyanlarına dayalı olarak araştırılmasının mümkün bulunmadığı, Mahkemece dava dışı taşınmaz yönünden herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmaması ve tasfiyeye konu taşınmazın edinilmiş mal olarak kabul edilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı; davacının vekili dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde katılma alacağının tahsiline ve/veya mülkiyet hakkı tanınmasına şeklinde talepte bulunduğu, 18.07.2019 tarihli dilekçe ile dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere talep miktarını yükselterek 140.000,00 TL katılma alacağının yasal faiziyle birlikte miras payları oranında davalılardan tahsiline karar verilmesini istediği, bu haliyle davacının talebini alacak talebi şeklinde somutlaştırdığı, Mahkemece her ne kadar gerekçe bölümünde taşınmazın aile konutu olmadığı, davacı tarafa mülkiyet hakkı tanınması talebinin yasal dayanağı bulunmadığı şeklinde açıklama yapılmış ise de, hüküm bölümünde bu hususta herhangi bir düzenleme yapılmamış olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı; tasfiyeye konu taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası bulunup bulunmasının mal rejiminin tasfiyesi davaları bakımından bir önem arz etmediği; Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmazın tasfiye tarihi olan karar tarihine en yakın tarih itibariyle piyasa sürüm (rayiç) değeri 280.000,00 TL olarak belirlendiği, tasfiyeye konu taşınmaz yukarıda açıklanan nedenlerle miras bırakanın edinilmiş malı olduğundan ve davacının yasadan kaynaklanan 1/2 oranında katılma alacağı bulunduğundan davacının bu değerin yarısı oranında 140.000,00 TL katılma alacağı olduğu; bu yönden de Mahkemenin kabulünde herhangi bir isabetsizlik olmadığı; ne var ki, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan katılma alacağı miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumlu olduğu, buna göre hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu gözetilerek, mirasçı davalılardan tahsiline karar verilecek miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesiyle, başvuruların ayrı ayrı kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüyle 26385 ada 2 parsel 6 nolu bağımsız bölüm yönünden katılma alacağı talebinin kısmen kabulü ile 35.000,00 TL’nin davalı ...'den, 17.500,00 TL’nin davalı ...'den ve 17.500,00 TL’nin davalı ...’ten tahsiline, hüküm altına alınan 70.000,00 TL katılma alacağına İlk Derece Mahkemesi karar tarihi olan 19.12.2019 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine kesin olarak karar verilmiş; işbu karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 10.05.2023 tarihli ek kararı ile; davacının reddedilen alacak miktarının kesinlik sınırının altında olduğu gerekçesiyle; temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen 10.05.2023 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; ek kararın hatalı olduğunu, taşınmazın güncel değerine göre katılma alacağının belirlenmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kararın kesin olup olmadığı, ek kararın yerinde olup olmadığı, taşınmazın güncel değerinin güncelliğini yitirip yitirmediği, usuli kazanılmış hak noktasında toplanmaktadır. Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, 346 ncı maddesi, 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 366 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin birinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1953 tarih ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen ek karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, özellikle davacının alacak miktarına yönelik kararı istinaf etmemesi nedeniyle oluşan usuli kazanılmış hakka göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi 10.05.2023 tarihli kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.