"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/360 E., 2023/614 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 9. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/233 E., 2020/593 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlere karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kadının başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiş, erkeğin istinaf başvurusunun ise esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; erkeğin evliliğin ilk gününden itibaren eşine karşı sevgi duymadığını, eşine hiçbir şekilde ilgi göstermediğini ve tarafların aynı evde yaşayan iki yabancı halini aldığını, kadının evliliğinin ilk ayında hamile kaldığını, hamileliğinin hiçbir döneminde de eşinin ilgi ve sevgisini göremediğini, ortak çocuklarının cinsiyetini dahi tek başına öğrendiğini, taraflar arasında geçen bir konuşmada kadına “seni hem annemlerin evinin temizliğini, ütüsünü, çamaşırını, bulaşığını hallet hem de iki çocuğuma bak diye aldım. Gülü seven dikenine katlanır. Evliliğimizin devam etmesini istiyorsan bu dediklerimi yapacaksın” dediğini, sosyal bir paylaşım olmadığı gibi cinsel anlamda da bir paylaşım olmadığını, evliliğinin ilk gününden itibaren ayda 1 ve en fazla 2 kez birlikte olduklarını, tarafların davalının yıllık izni için 10 günlüğüne Van’a gittiklerini ve orada son kopuşlara sebep olan olayların yaşandığını, tarafların ailelerine gitme konusunda tartıştıklarını, aralarındaki tartışmanın büyüdüğünü ve erkeğin babası, erkek kardeşi ve erkeğin kadının üstüne yürüyerek ona saldırmaya kalkıştıklarını ve kadının kendini odaya kilitleyerek şiddet görmekten kurtulduğunu, kayınpederinin kaıdna “ o kızı ben aldım, ben döverim siz durun, onun gelmişini geçmişini s*kerim” şeklinde bağırdığını, bu sırada kadının hamile olduğunu yaşanan bu arbede yüzünden tüm gece aç kaldığını, kadının daha sonra bu durumu abisine anlattığını, erkeğe neden böyle yaptığını sorduğunu, erkeğin “senden nefret ediyorum, sen bir pisliksin, seni gördükçe kendimden nefret ediyorum, seninle severek evlenmedim, anama babama ve çocuklarıma bak, evlerin işini gör diye evlendim, hizmetçiliğimizi yapmak zorundasın” diyerek davacının onur ve haysiyetini yerle bir ettiğini, sehpa ile hamile olan kadının başına vurduğunu, hakaretler ettiğini, yine başka bir olayda eşinin ailesinin yanında aralarındaki sorunları konuşurlarken kadına “ muska yaptırdın bana, anahtarı da yastığımın altına koymuşsun, şerefsizin kızı” demek suretiyle iftira attığını ve daha da vahimi kadının vefat etmiş annesi ve babasına hakaret ettiğini, taraflar arasında yaşanan bu olayların ardından erkeğin yatağını ayırdığını, 18 gün boyunca evin hiçbir ihtiyacını karşılamadığını, bu sırada hamile olan ve bakıma ve ilgiye her zamankinden daha çok ihtiyacı olan kadının ise ağabeyinin Van’da iken kendisine verdiği 500,00 TL ile geçindiğini, erkeğin evlilik süresince cep telefonunu sürekli kadından gizlediğini, gizli şekilde saatlerce telefonuyla uğraştığını, banyoya girdiğinde dahi telefonu yanında götürerek kapıları kilitlediğini, bu davranışlarının da sadakat yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğin davalının ailesinin tüm bireylerinin evlilik birliğine ciddi derecede müdahalede bulunduğunu fakat erkeğin bu müdahaleye hiçbir şekilde karşı çıkmadığını, fiziksel şiddetlerinin yanında, ailesinin evlilik birliğine müdahalelerini de umursamadığını, kadın hamile kaldıktan sonra sürekli “keşke hamile kalmasaydın, bu çocuğu neden yaptık, çok pişmanım” gibi ifadeler kullandığını, davacının evlilik sebebiyle ortak konuta getirdiği tüm çeyiz ve kişisel eşyalarını ortak konutta bırakarak oradan ayrılmak zorunda kaldığını, tüm bu nedenlerle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin enneye verilmesine, ortak çocuk için dava tarihinden itibaren aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın için aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 100.000,00 TL manevî tazminata ayrıca davacının ortak konutta kalan ve dilekçede listelenen tüm çeyiz ve kişisel eşyalarının davacıya iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde bilirkişi kıymet taktirine kadar fazlaya dair hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; kadının ortak konutta evlilik hayatına başladığı andan itibaren erkeğe karşı fevri ve ihmalkar davrandığını, davalıyı ve ailesini rencide edici hareketler sergilediğini, sürekli şekilde hastayım diyerek yattığını ve yeni evli olmalarına rağmen kadına sevgi şefkat ve ilgi göstermediğini, ortak evde kaldığı sürece sürekli olarak hastaneye gittiğini, hiçbir sabah kalkıp kahvaltı hazırlayarak işe göndermediğini, akşamları geldiğinde de genellikle evde yemek yapılmamış olduğunu, önceki eşinden iki tane çocuğu olduğunu bilerek evlendiğini fakat kadının çocukları ile hiçbir zaman ilgilenmediğini, çocukların psikolojisini bozacak sorular sorduğunu, erkeğe rencide edici sözler söylediğini, erkeğe ve ailesine küçük düşürücü ifadeler kullanmaktan çekinmediğini, kadının ispat külfetinden yoksun soyut iddialarından ibaret olduğunu, kadının boşanmayı aklına koyduğunu ve erkeğin ısrarı sonucu ortak eve döndükten 18 gün boyunca ortak konutta kaldığını ve erkeğin hiçbir ihtiyacını karşılamadığını, davacının daha önceden hazırlamış olduğu bavullarını alarak abisi ile birlikte evden ayrıldığını, davacının evi terk etmesinden sonra dahi erkek ve ailesinin ortak tanıdıklar vasıtasıyla hamile davacının geri dönmesi için aracı gönderdiklerini fakat kadının ortak konuta geri dönmediğini, tüm bu hususlar değerlendirildiğinde kısa süren evlilik boyunca asıl kusurlu tarafın davalı değil evini ve eşini ihmal etmesi, sürekli tartışma ve huzursuzluk çıkarması, eşini ve ailesini küçük düşürücü sözler sarfetmesi, nedeniyle davacı olduğunu, bu nedenle tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, kadının taleplerinin reddine, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin ikinci evliliği olduğu, önceki evliliğinden iki küçük çocuğunun bulunduğu, kadının bu durumu bilerek erkek ile evlendiği, tarafların oturdukları evin üst katında erkeğin anne ve babasının oturdukları, tarafların erkeğin ailesi ile birlikte yemek pişirip yedikleri, genellikle erkeğin anne babasının evinde bazen de tarafların evinde yemek pişirdikleri, tarafların yalnızca uyumak için kendi evlerinde kaldıkları, tarafların ortak evinin erkeğin ailesinden bağımsız hale gelmediği, erkeğin ailesinin memleketten döndüğünde erkeğin kadından anahtarı annesine vermesini istediği, kadının da alt kat merdiveninden anahtarı erkeğin annesine attığı, hoşgeldin demediği, bu nedenle erkek ile aralarında problem çıktığı, erkeğin yatağını ayırdığı, kadının abisini arayıp sorunlarını anlattığı, kadının abisinin hamile olan kadını almak üzere tarafların evine gittiği, kadının hazırlandığı, altınlarını poşete koyduğu, erkeğin annesinin ve babasının kadının gitmesini istemedikleri, erkeğin annesinin de altınları bırakmasını istediği, kadının da "piçinizle birlikte göndereceğim" diye söylediği, bu şekilde ortak evden ayrıldığı, bilahare abisinin yanında doğum yaptığı, erkeğin doğumla ve çocukla maddî ve manevî ilgilenmediği, kadına senin kafan basmıyor, salak mısın" gibi hakaret içerir mesajlar gönderdiği, bu nedenlerle evlilik birliğinin ortak hayatın sürdürülmesi davacıdan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, tarafların ayrı yaşadıkları, bundan sonra da bir araya gelip evlilik birliğini sürdürmeleri imkanının kalmadığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin daha fazla kusurlu olduğu, ortak çocuğun yaşı, anne şefkat ve ilgisine olan ihtiyacı, tarafların ayrı yaşadıkları süre zarfında anne yanında bulunması, alıştığı ortamdan ayrılmasının gelişimini olumsuz etkileyebileceği hususları bir arada değerlendirilerek velâyeti davacı anneye verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuk arasından kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk için hükmedilen aylık 250,00 TL tedbir nafakasının boşanma kesinleşinceye kadar devamına, boşanma kesinleştikten sonra aylık 350,00 TL iştirak nafakasına, kadın için aylık 250,00 TL tedbir nafakası ile boşanma kesinleştikten sonra aylık 350,00 TL yoksulluk nafakası ile 10.000,00 TL manevî tazminata, dava konusu edilen eşyalar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası ile manevî tazminat miktarının düşük olduğunu, erkeğin kira gelirini gizlediğini ileri sürerek kusur belirlemesi, nafakaların ve manevî tazminatın miktarı yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; delil ve dayanaktan yoksun soyut beyanlar ile erkeğe kusur yüklenmesinin hatalı olduğunu, kadının kusuru olduğunu, ortak çocuk velâyetinin, annesinin yaşam alanı gözönüne alınarak babaya verilmesi gerekirken velâyetin anneye verilmesinin de doğru olmadığını, boşanmada kadının kusurlu davranışları nedeniyle tarafların boşanmalarına hükmedilmesi gerektiğini, manevî tazminat kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürerek kusur belirlemesi, velâyet, yoksulluk, iştirak nafakası ile manevî tazminat yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların boşanma kararı bakımından istinaf yoluna başvurmadığından boşanma hükmünün kesinleştiği, kadının az, erkeğin ağır kusurlu olduğuna ilişkin kusur tespitinin doğru ve maddî gerçeğe uygun olduğu, davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, ortak çocuğun tarafların ayrı yaşadığı süre boşunca anne ile yaşadığı, yaşı itibarıyla anne bakım ve ilgisine ihtiyaç duyduğu, annenin velâyet görevini kötüye kullandığı konusunda bir delil bulunmadığı, tarafların kusur dereceleri, ekonomik ve sosyal durumları, ortak çocuk ve kadının ihtiyaçları, boşanmakla yoksulluğa düşmesi, erkeğin belirtilen kusurlu davranışlarından ötürü kadının kişilik haklarının saldırıya uğraması nedeniyle ortak çocuk ve kadın lehine tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası ile manevî tazminata hükmedilmesinde bir yanlışlık bulunmadığı, tedbir nafakasının miktarının da hakkaniyete uygun olduğu, ancak iştirak ve yoksulluk nafakası ile manevî tazminatın miktarlarının tarafların ekonomik ve sosyal durumları, evlilik süresi, yaşları ve tazminata esas fiillerin niteliği dikkate alındığında az olduğu, ortak çocuğun tarafların ayrı yaşadığı süre boşunca anne ile yaşadığı, yaşı itibarıyla anne bakım ve ilgisine ihtiyaç duyduğu, annenin velâyet görevini kötüye kullandığı konusunda bir delil bulunmadığı, velâyetin anneye verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle kadının iştirak ve yoksulluk nafakası ile manevî tazminatın miktarına ilişkini istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının buna ilişkin kısmının kaldırılmasına, ortak çocuk için aylık 500,00 TL iştirak nafakasına, kadın için aylık 500,00 TL yoksulluk nafakası ile 25.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş, erkeğin tüm, kadının sair istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatlar ile velâyetin anneye verilmesi yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, velâyet, iştirak nafakası, kadın yararına hükmedilen nafakalar ve manevî tazminat noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci, 182 nci, 330 uncu ve 336 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,11.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.