"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1162 E., 2023/1130 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 7. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/651 E., 2023/162 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edildiği, bu sebeple de temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı belirlenmiştir.
Adli yardım, temyiz yoluna başvuru sırasında talep edilmekle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 336 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, adli yardım talebini inceleme görevi Yargıtaya aittir.
Adli yardım, 6100 sayılı Kanun’un 334 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelere göre gerçek kişiler ile kamuya yararlı dernek ve vakıfların yararlanabileceği adli yardımın şartları, ödeme gücünden yoksun olma ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Adli yardım talebinde bulunan gerçek kişi veya tüzel kişinin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri de mahkemeye ibraz etmesi gerekir. Adli yardım talebinde bulunanın ödeme gücünden yoksun olup olmadığı, bu belgeler incelenerek belirlenecektir.
Bu açıklamalar ışığında adli yardım talebinde bulunan tarafın, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşıldığından, adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava ve cevap dilekçelerinde özetle; tarafların 05.05.2020 tarihinde resmi nikah akdiyle evlendiklerini, tarafların düğün merasiminin 23.08.2020 tarihinde gerçekleştiğini, resmi nikahtan önce davalıyla yaklaşık dört ay boyunca iletişimde kalan müvekkilinin evliliğin sonucu olan ortak yaşamda sürekli ve ciddi sorunlar yaşadığını, tarafların işbu evlilikten ortak çocuğunun bulunmadığını, evlenme isteğinin müvekkiline davalı taraftan geldiğini, tarafların ortak yaşamının bozulması ve boşanma aşamasına gelmelerinin davalı taraf ve ailesinin davranışlarından kaynaklanmakta olduğunu, bu hususun kusur değerlendirmesinde nazara alınmasını talep ettiklerini, müvekkilinin kişilik hakkını zedeleyen ilk olayın düğünde hediye edilen takıların sorulması ile vuku bulduğunu, müvekkilinin davalının ailesinden takılar hakkında bilgi almak istemesi üzerine davalının aile üyelerinin müvekkiline "nankör" ve "haddini bil" gibi sözler sarf ettiklerini, davalının aile evinde müşterek yaşamı sürdürme ısrarının müvekkilimizin kişilik haklarının zedelenmesinin devam etmesine neden olduğunu, çok titiz bir birey olan müvekkilinin, evde temizlik yapmadığı iddiasıyla davalının babasından onur kırıcı bir muameleye maruz kaldığını, davalının babasının müvekkilini aşağılamak amacıyla tarafların yatak odasına girerek temiz olan komodinlerin tozunu alır gibi yapıp müvekkili ile alay ettiğini, bu durumun müvekkilinin özel alanının ihlali manasına geldiği gibi müvekkilinin hane içinde rencide edilmesi anlamına da gelmekte olduğunu, evlilik akdinden doğan müşterek yaşamın başlangıcından itibaren baskı ve hakarete uğrayan müvekkilinin, daha fazla dayanamayarak mart ayında ailesinin yanına sığınmayı düşündüğünü, müvekkilini bu duruma iten sebebin yaşadığı psikolojik yıpranmalar olduğunu, davalının annesinin müvekkiline "defol git, volkan seni gideceğin yere bıraksın" diyerek alenen evden kovduğunu, davalının da müvekkilinin ailesinin evine getirip evin içine dahi girmeden kapıdan bırakıp gittiğini, yukarıda izah edilen olaylar ve olgular neticesinde ilgili evliliğin müvekkili açısından sürütülmesi mümkün olmayan bir halde olduğunu, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve müvekkilinin kişilik haklarının hem davalı hem de ailesi tarafından ihlal edildiğini, netice itibariyle tarafların boşanması talebi ile boşanma davası süreci ve sonrasına ilişkin taleplerinin içerir iş bu davayı açma gereğinin hasıl olduğunu, tarafların boşanmalarını, davalının tam kusurlu olması nedeniyle ve müvekkilinin boşanma davası ve sonrasında yoksulluğa düşecek olması hasebiyle müvekkili lehine aylık 2.000,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini, söz konusu tedbir nafakasının boşanma davası kararının kesinleşmesinin ardından yoksulluk nafakası olarak devam etmesini, davalının müvekkiline verdiği zararların bir nebze de olsa giderilmesi, müvekkilinin mevcut ve beklenen menfaatlerinin zarar görmesi ve kişilik haklarının ağır bir biçimde ihlal edilmesi nedenleriyle 100.000,00 TL maddî tazminata ve 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin kurulduktan sonraki 5-6 aylık zaman diliminde her şeyin normal seyrinde ilerlediğini, davacının evlilik birliğinde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdiğini, müvekkilin anne babası ile gayet rahat bir şekilde yaşadığını, davacının ailesinin yanına Kayseri merkeze gelip gittiği bir ziyaretinden sonra tavrını değiştiğini, annesi ile sürekli telefonda görüşmeye ve bu görüşmeleri müvekkilinden saklamaya, evde sudan sebeplerden huzursuzluk çıkarmaya başladığını ve en sonunda ayrı ev konusunu yeniden gündeme getirdiğini, kaldı ki davacının Kayseri merkezde ailesine yakın bir yerde ayrı konut istediğini, öncelikle belirtmek gerekir ki evlilik birliği kurulurken müvekkilinin anne ve babası ile yaşamayı kabul ettiğini, haklı hiçbir sebep yokken bir anda ayrı ev konusunda ısrarcı olunmasının hatta ille de Kayseri merkezde ev istenmesinin kötü niyetli bir davranış olduğunu, müvekkilinin Sarıoğlan ilçesinde çalışmakta olduğunu, Kayseri'ye taşınmaları halinde işe gelip gitmekte zorluk yaşayacağını, anne ve babasının yaşlı olması sebebiyle çok uzakta olmak da istememekte olduğunu, müvekkilinin yaşanan bu sorunları, davacının ailesinin davacıyı yönlendirmesinden kaynaklandığını düşünmekte olduğunu, zira davacının evliliğin ilk dönemi müşterek konutta gayet mutlu ve her şey yolunda iken değişen tavrına başka sebep bulamadığını, müvekkilinin ailesi ile davacı arasında iddia edildiği gibi sorun bulunmamakta olduğunu, müvekkili yahut ailesinin davacının altınlarını almış üstüne bir de davacıyı terslemiş gibi gösterilmesinin sebebinin davada kusuru müvekkiline yıkma çabası olduğunu, müvekkilinin anne babasının davacıya her zaman sevgi ve anlayışla yaklaştığını, davacının evlilikten 8 ay kadar sonra evden ayrılmak istediğini, müvekkilini ikna edemeyince tek başına yol gitmesine gönlü razı olmadığı ve davacının bir süre ayrı kalıp düşünmek istediğini düşünerek davacıyı ailesinin evine götürdüğünü, ancak davacının geri dönmek istememesi üzerine müvekkilinin hem kendisi bizzat barışma girişimlerinde bulunduğunu, hem de yanına aile büyüklerini alarak görüşmeye çalıştığını, müvekkilinin anne babasının yaşlı ve hasta olduklarından Kayseri'ye gelemediklerini ancak telefonla davacının ailesi ile barışma konusunda görüştüklerine, fakat davacı taraf ayrı ev konusunda ısrarcı olunca sorunun çözülemediğini, müvekkilinin hem fiili evlilik sürecinde davacının ihtiyaçlarını karşıladığını, birlikte güzel zamanlar geçirmek için elinden geleni yaptığını, hem de ayrılık sürecinde yine davacıyı ihmal etmediğini, barışmak için de çaba gösterdiğini, yukarıda detaylıca izah edildiği üzere evlilik birliğinin bu duruma gelmesinde müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını davacı kadının tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin evlilik birliği süresinde kendisinden beklenecek evlilik birliğinden doğan bütün sorumluluklarını yerine getirdiğini, evlilik birliğini ayakta tutmak için yoğun çaba sarf ettiğini, ancak davacı eşten aynı karşılığı göremediğini, yaşadığı aşağılama, kötü muamele ve güven sarsıcı davranışları dikkate alındığında evlilik birliğinden beklediği mutluluğu, huzuru bulamadığını, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini ancak Mahkemenin aksi kanaate olması halinde, Mahkemece boşanmaya karar verilmesi halinde müvekkili lehine 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminatın dava tarihinden işleyecek kanuni faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin eşine ayrı bir ev açmayarak annesiyle birlikte yaşatması nedeniyle ağır kusurlu olduğu, kadının ise ben eşini istemiyorum demesi, yüzüğünü çıkartması nedeniyle kadının da hafif kusurlu olduğu gerekçesi ile kadının açmış olduğu boşanma davası kabulü ile tarafların boşanmalarına, Her iki tarafın sosyal ve ekonomik durumları, kadının elde etmiş olduğu gelirin kendisini yoksulluktan kurtarmayacağı gözetilerek, kararın kesinleşmesinden itibaren aylık 750,00 TL yoksulluk nafakasının erkekten alınarak, kadına verilmesine, kadının hafif kusurlu olduğu, erkeğin ise ağır kusurlu olması dikkate alındığında davacının maddî tazminat talebinin kabulü ile kararın kesinleşmesinden sonra 30.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, kusurlu davranışların manevî tazminatı gerektirmemesi, maddî tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, hükmedilen nafakalar hatalı, evliliğin 1 yıldan az sürmesi nedeniyle toplu yoksulluk nafakasının düşünülmemesi ve açılan boşanma davasının kabulünün hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; hükmedilen manevî tazminat ile irat şeklinde yoksulluk nafakasına hükmedilmesine yönelik istinaf talebi dışındaki diğer tüm istinaf başvurularının ise esastan reddine, davalı aleyhine hükmedilen manevî tazminat ile irat şeklinde yoksulluk nafakasına hükmedilmesine yönelik istinaf talebinin kabulü ile 2 ve 4 nolu bentlerin hükümden kaldırılmasına, boşanma davası açılmakla ayrı yaşama hakkına sahip olan davacı kadın yararına boşanma hükmünün kesinleştiği tarihte muaccel olmak üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 176 ncı maddesinin birinci fıkrası göre bir defa ödenmek üzere 20.000,00 TL toptan yoksulluk nafakasının davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine, irat şeklinde yoksulluk nafakası talebinin reddine, davacı kadının şartları oluşmayan manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek, bağımsız konut sağlamaması, reddedilen manevî tazminat, yoksulluk nafakası, kusur belirlemesi yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadın yararına manevî tazminat koşulları oluşup oluşmadığı, toptan yoksulluk nafakasına hükmedilmesi ve miktarı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesi, 176 ncı maddesi. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu, 370 inci ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,22.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.