Logo

2. Hukuk Dairesi2023/680 E. 2023/3337 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, yoksulluk nafakasına hükmedilip hükmedilmeyeceği ve miktarı ile iştirak nafakası miktarının uygunluğu uyuşmazlık konusudur.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların karşılıklı hakaret içerikli mesajları ve eylemleriyle boşanmaya sebebiyet verdikleri, kadının yoksulluk nafakası koşullarını taşıdığı, iştirak nafakası miktarının belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Anadolu 18. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2017/718 E., 2021/1027 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının davasının reddine, erkeğin davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.

Kararın davalı-davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.... erkek vekili dava dilekçesinde özetle; kadının Türkmenistan uyruklu olduğunu, tarafların birbirlerini yeterince tanımadan evlendiklerini, aralarında kültür farklılıkları olduğunu, davacının Türkmenistan'da olmadığı ve Türkiye'ye dönmek zorunda kaldığı dönemlerde ortak çocuğu eski kocasının annesinin bakımına terketmiş olduğunu ve eski kocası ile sıklıkla evlilik birliğine yakışmayacak şekilde görüştüğünü, erkeğin Türkiye'ye gelmek durumunda kaldığı dönemlerde ve ayrı yaşamaya başladığı tarihten bu yana evli bir kadına yakışmayacak şekilde barlara giderek tanımadığı erkeklerle içki içtiğini, ortak çocuğu başka bir şehirde ailesi yanına göndererek bekar bir kadın hayatı sürdüğünü, erkeğe ortak çocuğu göstermediğini belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, çocuğun velâyetinin babasına verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.... erkek vekili birleşen davaya verdiği cevap dilekçesinde; iddiaları reddettiğini, kadının, evlilik birliğinin ve ortak çocuğun kendisine yüklediği annelik vazifelerini yerine getirmediği, erkeğe ve ailesine ağır ve çirkin hakaretler ettiği, sürekli yalan beyanları, saldırgan ve agresif tavır ve davranışları olduğu, annelik duygu ve şefkatinden uzak olduğu, ortak çocuğu erkeğe ya da ailesi fertlerine bırakıp gece hayatına karıştığı, alkollü vaziyette eve döndüğü, gece gezmeleri sonrası nereden geldiğini açıklamadığı yüklü paralarla geldiği, canı isteyince ortak konutu ve çocukları terk ettiği, canı istediği zaman geri döndüğü, kadının eski eşi ile sık sık görüştüğü, eski erkek arkadaşları ile öpüştüğünü gösteren fotoğraflarını sakladığı, fiziksel, duygusal, psikolojik, ekonomik şiddet içeren ve sadakat yükümlülüğüne aykırı, güven sarsıcı, muhtemelen zina boyutundaki davranışları nedeniyle temelinden sarsılmış olduğu, müvekkilin tek bir kusuru dahi bulunmadığı, davacı müvekkilinin, müşterek konutu ve Türkmenistan’dan ayrılmasını terk misali gösteren iddiaların da doğru olmadığını, yıpranan müvekkilin, evlilik birliğinin kadın ile devamında bir fayda olmadığı kanaati ve çalışmakta olduğu projenin sona ermesi nedeniyle Türkiye’ye dönüş yaptığı, bu durumun terk olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığı, davacı müvekkilinin, çalışma olanağı kalmayan, üstelik sorunlu bir evlilik nedeniyle Türkmenistan’da kalmasını beklemek ne taraflar, ne de ortak çocuk için sağlıklı olmadığı gibi, bu durumun çarpıtılması da kabul edilemeyeceği, asıl dava yönünden maddî ve manevî tazminat talepleri saklı kalmak üzere asıl davanın kabulüne, kadının açtığı birleşen davanın reddine, küçük Nisa Deniz’in, dava süresince tedbiren geçici velâyetinin ve hükümle birlikte ise kesin velâyetinin, babaya verilmesine, küçük Nisa Deniz yararına dava tarihinden başlamak, hükmün kesinleşmesinden itibaren iştirak nafakasına dönüşmek üzere aylık 2.000,00 TL tedbir nafakasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-davacı kadın birleşen dava dilekçesinde özetle; tarafların Türkmenistan'dan belirli bir süre beraber yaşadıklarını ancak Türkiye'de tarafların hiç bir arada yaşamadıklarını, erkeğin üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirmediği, çocuğuyla ilgilenmediği, davacıya fiziksel ve psikolojik olarak şiddet uyguladığı, sürekli hakaret ettiği ve aşağıladığı, haksız ithamlarda bulunduğu, ailevi sorumluluklarından kaçtığı, başka kadınlarla yazışmaları olduğu, eşini ve çocuğunu terk ederek Türkiye'ye döndüğü, çocukla erkeğin iletişim kurmasını istediğinden Türkiye'ye gelmiş ise de erkeğin görüşmek istemediği, bir seferinde de Bodrum'da fiziksel şiddet uyguladığı belirtilerek, davanın 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini, ortak çocuk yararına aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 100.000,00 TL maddî ve 150.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının erkeğe hakaret ettiği saygı göstermediği ve eski erkek arkadaşı ile olan fotoğrafları sakladığı, erkeğin annesine hakaret ettiği ve eski eşi ile görüşmeye devam edip eşi ile kıyaslama yaptığı ve çocuğu sürekli göstermemekle tehdit ettiğinin sabit olduğu, kadın tanıklarının, kadından duyduklarını anlattıkları ve bizzat görgüye dayalı somut beyanların bulunmadığı, evlilik birliğinde gelinen noktada kadının tam kusurlu olduğu, erkeğe isnad edilen kusurların ispat edilemediği esas davada fiilen biten evliliğin hukuken devamına imkan kalmadığı bu haliyle kadının boşanma davasının, erkeğin davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin davacı erkeğin velâyet talebinin bulunmaması ve yaşının küçük olması sebebiyle sosyal inceleme raporu dikkate alınarak anneye verilmesine, baba ile velâyeti anneye verilen çocuk arasında her ayın 1. ve 3. haftası Cumartesi günü saat 10.00'dan Pazar günü 18:00'a kadar, dini bayramların 2. günü saat 10:00'dan ertesi günü saat 18.00'e kadar, sömestr tatillerinin ilk haftası 1. Günü saat: 10.00'dan 7. Günü saat: 18.00 arası, Temmuz ayının 1. günü saat 10:00'dan 30. günü saat 18:00'a kadar baba yanında kalmak şeklinde kullanılmak üzere kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk Nisa yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 200,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle kaldırılmasına, erkeğin tazminat ve yoksulluk nafakası talebi bulunmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına, kadının tazminat ve yoksulluk nafakası talebinin kadının tam kusurlu olması sebebiyle yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin hatalı olduğu, sadece erkek tanıklarının beyanlarının hükme esas alındığı, erkeğin kusurlu olduğu, ortak çocuk için iştirak nafakasının miktarının yetersiz olduğu, tazminat taleplerinin ve yoksulluk nafakası talebinin reddinin de hatalı olduğunu beyanla asıl davanın kabulü, birleşen davanın reddi, kusur belirlemesi, nafaka ve tazminat taleplerinin reddi, iştirak nafakası miktarı yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflarca inkar edilmeyen ve her iki davada delil olarak sunulan mesaj içerikleriyle karşılıklı hakaret ettikleri, erkeğin ise kadına aynı zamanda hakaret ve aşağılama içeren mesajlar gönderdiği, kadının çocuğu göstermemekle, erkeğin ise çocuğu vermediği takdirde maddî katkıda bulunmamakla birbirlerini tehdit ettikleri, kadının erkeği eski eşiyle kıyasladığına ilişkin kusurlar kanıtlanmış olmasına rağmen, erkeğe kanıtlanan kusurlarının yüklenilmemesi, sunulan delillerle somut olarak kanıtlanmayan ve soyut nitelikte bulunan diğer kusurların ise kadına yüklenilmesinin isabetli görülmediği, gerçekleşen kusurlu davranışlarının niteliğine göre de boşanmaya neden olan olaylarda taraflar eşit derecede kusurlu olup, kadının tam kusurlu kabul edilmesi ile kadının yasal koşulları gerçekleşen boşanma davasının reddine karar verilmesi isabetli görülmediği, açıklanan şekilde yüklenen kusurların niteliği ve kusur derecesinin düzeltilmesi suretiyle boşanmaya neden olaylarda tarafların eşit derecede kusurlu bulundukları, boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu olduğu anlaşılan taraflar yararına maddî ve manevî tazminata ilişkin yasal koşulların oluşmadığı, kusur belirlemesine bağlı olarak, düzenli ve sürekli geliri bulunmayan, ihtiyaç içerisinde ve boşanma sonrasında da yoksul duruma düşüceği anlaşılan kadının yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmesi isabetli görülmediği gerekçesi ile istinaf başvurusunun reddedilen boşanma davası, yoksulluk nafakası yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin birleşen dava ve birleşen davanın reddine ilişkin hükmün yargılama gideri ve vekâlet ücretine ilişkin fer'ileriyle kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesine, kadının birleşen boşanma davasının kabulüne, kadın yararına, boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden geçerli olmak üzere 50.000,00 TL toptan yoksulluk nafakasına kadın yararına yargılama gideri ve vekâlet ücretine, kadının diğer istinaf taleplerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.... erkek vekili temyiz dilekçesinde; kusur tayininde temel alınan karşılıklı yazışma metinlerinde, gerek, müvekkilini, gerekse aile fertlerini, hemen her yazışmada, ağır hakaretlerle aşağılayan ve ortak çocukla tehdit edenin kadın olduğu, müvekkilinin kadına hakaret ettiğini gösteren hiçbir beyanı olmadığı halde, müvekkilini ağır kusurlu kadın karşısında eşit kusurlu duruma getiren, üstüne, kendi ülkesinde çalışan, kendine ait evde yaşayan, altında binek aracı olan, zaman zaman, Türkiye'ye bavul ticareti yapmak üzere gelen, son derece konforlu bir yaşam sürdüğü, sosyal medya paylaşımlarından, giyim-kuşamından dahi belli olan, Türkiye'nin en pahalı tatil beldesi Bodrum'da, iki kızı ile otel tatili yapacak bir gelir standardı bulunan kadın eşi yoksul sayarak, fahiş bir, toplu yoksulluk nafakası takdir edilmesinin

usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; kusur belirlemesi, kadının kabul edilen boşanma davası ve yoksulluk nafakası yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; birleşen dava yönünden boşanma talebinin kabulünün yerinde olduğu ancak kusur belirlemesinin hatalı olduğu, erkeğin daha fazla kusurlu olduğu, ortak çocuk için iştirak nafakası yönünden olumlu olumsuz hüküm kurulmadığı gibi Mahkemece hükmedilen iştirak nafakasının miktarının yetersiz olduğu, tazminat taleplerinin reddinin de hatalı olduğunu, yoksulluk nafakası niteliği itibariyle tazminat olmayıp kusurlu olan eşin de bu talepte bulunmaya hakkı bulunmadığı, bununla birlikte istemde bulunacak eşin yoksulluk hali içerisinde olması şartı arandığı, müvekkilin ihtiyaçları karşılanamaz halde olup değişen günümüz şartları ve ekonomik koşullar dikkate alındığında çocuk ile birlikte yeni bir düzen kurmaya çalışan müvekkil için kabul edilebilir olmadığı beyanla kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası miktarları yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadının davasının kabulünün gerekip gerekmediği, kadın yararına yoksulluk nafakasına, yoksulluk nafakasının toptan ödenmesine hükmedilmesinin yasal koşullarının oluşup oluşmadığı, miktarının dosya kapsamı ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, kadın yararına maddî-manevi tazmînat koşullarının oluşup oluşmadığı, ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi.182 nci, 330 uncu maddeleri

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine ve özellikle İlk Derece Mahkemesince ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakasının miktarına yönelik kadının istinaf talebinin Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedildiğinin anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.