Logo

2. Hukuk Dairesi2023/689 E. 2023/3607 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı ve boşanmaya karar verilip verilmeyeceği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, toplanan delillerin taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabule elverişli olmadığı, davacı tanıklarının beyanlarının soyut nitelikte kaldığı ve davalının evlilik birliğini sürdürmeye engel davranışlarının kanıtlanamadığı değerlendirilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/2215 E., 2022/1550 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 8. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2017/939 E., 2020/92 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların evliliğin başından beri davalı eşin ailesi ile birlikte yaşadıklarını, davalı erkeğin annesinin tarafların yaşantısına sürekli müdahale ettiğini, oğlunu yönlendirdiğini, davalı erkeğin de ailesinin sözünden çıkmadığını, müvekkilinin isteklerine önem vermediğini, sabit bir işi ve çalışması olmadığını, eve ve eşine katkı yapmadığı gibi müvekkiline krediler çektirip uyarılara rağmen bunları ödemediğini, müvekkilinin bugüne kadar ailesinin yardımlarıyla geçindiğini, son olarak 2017 yılı temmuz ayında davalı erkek tarafından evden kovulan müvekkilinin, ailesinin yanına sığınmak zorunda kaldığını, davalı erkeğin yanında kalan ortak çocuğu da müvekkiline göstermediğini iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesini, ortak çocuk için aylık 750,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 50.000,00 TL maddî, 25.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının doğru olmadığını, müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmadığını, müvekkilinin eş olarak tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini, buna karşılık davacı kadının çocukla yeterince ilgilenmediğini, zamanını televizyon ve cep telefonu ile geçirdiğini, geç yatıp geç kalktığını, erken uyanan çocuğa kahvaltı vermediğini, çocuğu zaman zaman hırpalayıp azarladığını, davacı tarafın iddiasının aksine müvekkilinin ailesinin köyde ikamet ettiklerini, İstanbul'daki evi taraflara tahsis ettiklerini, çocuklarını ve torunlarını görmek için kısa süreliğine İstanbul'a gelip döndüklerini, müvekkilinn annesinin evliliği yönlendirmesinin söz konusu olmadığını, gelinini çok sevdiğini, ihtiyaç halinde maddî olarak da taraflara yardım etiklerini, evden kovma iddiasının da asılsız olduğunu, davacının 2017 yılı Ağustos ayında gezme amacıyla memlekete gittiğini, ancak çocuğu Espiye otogarında müvekkilinin babasına teslim ederek başka bir köyde yaşayan kendi ailesinin yanına gittiğini, tüm çağrılara rağmen geriye de dönmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini aksi takdirde çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile toplanan delillere göre, evlilik sonrası davalının babasına ait bir konutun taraflara tahsis edildiği, davalının ailesinin kış döneminde İstanbul'da yaşayan çocuklarının yanına geldikleri ve bir süre de tarafların yanında kaldıkları anlaşılmış olsa da ağırlıklı olarak köyde yaşadıkları, tarafların yanında kaldıkları sürenin aile konutunun bağımsızlığını ortadan kaldıracak nitelikte kabul edilemeyeceği, SGK kayıtlarına göre davalının özellikle 2013 yılından itibaren zaman zaman işsiz kaldığı anlaşılmış ise de tanık beyanlarına göre bu dönemlerde de davalının zaman zaman sigortasız olarak çalıştığı, keyfi şekilde çalışmama ya da iş aramama gibi tavrının olmadığı, bu yönünde bir iddianın da bulunmadığı, bu dönemlerde maddî sıkıntı yaşanmasının, ailelerce kendilerine maddî destek verilmesin de evlilik birliği içinde yaşanabilecek, hayatın olağan akışına uygun gelişmeler olduğu, davalının ailesinin güdümünde kaldığı, ailesinin evliliğe müdahalesine izin verdiği, davalının kendisine eş değil anne ve babasına bakıcı aldığı yönündeki davacı iddialarını doğrulayacak davacı tanıklarının soyut açıklamaları dışında somut deliller olmadığı, tarafların sosyo-kültürel yapıları dikkate alındığında özellikle sorunlu dönemlerde aile büyüklerinin yapılması gerekenlerle ilgili yol gösterme amaçlı görüş açıklamalarının doğal kabul edilmesi gerektiği, borçlandırma amaçlı kasıtlı olarak davacı adına iş yeri açıldığı ve kredi çektirilerek borçların ödenmediğinin kabulü gerektirecek dosyada bir delil olmadığı, ticaretin doğası gereği bu tür girişimlerin her zaman beklenen sonuçları doğurmayacağı ve maddî külfete sokabileceğinin öngörülebilir olduğu, istenmeyen sonuçtan ve borçtan salt bir eşe kusur yüklemenin de hakkaniyete uygun düşmeyeceği, toplanan delillerin taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabule elverişli olmadığı, davacı tanıklarının bu yöndeki açıklamalarının da soyut kanaat niteliğinde açıklamalar olduğu gerekçesi ile davanın reddine, davacı kadın yararına aylık 300,00 TL tedbir nafakasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; boşanma davasının kabulü koşullarının gerçekleştiğini, taraflar arasında geçimsizliğin sabit olduğunu, davalı erkeğin kusurlu eylemleri ile birliğin temelinden sarsıldığını, davalı erkeğin annesinin yönlendirmesi ile hareket ettiğini, davalı tanıklarının anne, baba ve kardeşi olduğunu taraflı beyanda bulunduklarını, davalı erkeğin sabit bir işte çalışmadığını, hiçbir sosyal güvencesi bulunmadığını, müvekkilini bu evliliğe zorlamanın haklı bir yanı olmadığını, davalının müvekkiline değişik zamanlarda kredi çektirdiğini, borçların halen ödenmediğini, icra takiplerinin devam ettiğini, hukuk bürolarınca müvekkiline mesajlar atıldığını, davalının evin bakım ve iaşesi için hiçbir katkıda bulunmadığını, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek hükmün tamamı yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile hükmün usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararının hatalı olduğu belirtilerek, istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle hükmün tamamı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadının boşanma davasının kabulü koşullarının oluşup, oluşmadığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu, 370 nci, 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere,

uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.