"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/111 E., 2023/224 K.
...
...
KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki nüfus davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacılar dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin babası olan Türk vatandaşı ... ile Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşı olan ...'in aynı kişi olduklarının tespiti ile müvekkili ve kardeşlerinin ...'ın çocukları olduğunun tespitine, nüfus kaydının bu şekilde düzeltilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacılar vekili davanın iki müvekkili açısından sonlandırılmasını, diğer kardeşler açısından taleplerinden vazgeçtiğini beyan etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Nüfus Müdürlüğü davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 26.11.2015 tarihli, 2015/148 E., 755 K. sayılı kararı ile, Eruh Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.07.2012 tarihli, 2012/64 Esas, 2012/68 Karar sayılı kararı ile davacıların babasının ölü olan kaydının düzeltilerek sağ yazılması amacıyla kaydın düzeltildiği, aslen kesinleşmiş mahkeme ilamı ile ... ile Suriye vatandaşı ... ...'in aynı kişiler olduğunun bu kararla belirlendiği, bu itibarla davacıların babalarının Türk vatandaşı olduğu ve yapılan zabıta araştırmasında ve tanık beyanlarında da bu hukuksal olguların tespit edildiği, davacıların Türkiye'de babalarına ait mal ve yasal kazanılmış hakları üzerinde kanuni çıkarlarının bulunduğu, davacıların ...'ın çocukları olduğu hususunda dosyadaki belgelere göre herhangi bir kuşkunun bulunmadığı ve davacıların babalarının nüfus kaydına tescillerinde de kanuni bir engel bulunmadığından açılan davanın kabulü ile ... ile ... ...'in aynı kişi olduğunun tespitine, davacıların ...'ın çocuğu olduğunun tespitine ve nüfus kayıtlarının bu şekilde düzeltilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı Nüfus Müdürlüğü temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 14.09.2017 tarihli, 2017/12989 Esas, 2017/10861 Karar sayılı kararı ile; davacıların babası olduğu ileri sürülen ...'ın varsa mirasçılık belgesinin temin edilerek mirasçılarının bu davanın sonucundan hukuklarının etkileneceği gözetilerek davalı sıfatı ile davaya katılmaları gerekirken, mahkemece resen gözetilmesi gereken bu durum nazara alınmadan ve taraf teşkili de sağlanmadan davanın esası hakkında karar verilmesinin, yine somut olayda mahkemece salt taraflar ve tanık beyanları ile yetinilmeyip bu iddia ile ilgili olarak DNA testi yaptırılıp alınacak rapor da dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin hatalı olduğu, kabule göre de, Mahkemece tespite karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tescile de karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemenin 10.07.2018 tarih ve 2017/586 Esas, 2018/447 Karar sayılı kararı ile davacıların babalarının mezarının Suriye'de olduğunu beyan etmeleri ve Suriye'ye talimat yazılarak tespitin mümkün olmadığı, ayrıca talepleri ile çok vatandaşlığın oluşacağı, bu nedenle idari yollara başvurulması gereği nedeniyle, davacıların davalarını kanıtlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı, süresi içinde davacılar vekili, temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 14.03.2019 tarihli, 2019/1237 Esas, 2019/2694 Karar sayılı kararı ile; Mahkemece bozma ilamına uyulduğu, ...'ın varsa veraset ilamına göre, olmadığı takdirde nüfus kayıtlarına göre mirasçıları tespit edilerek davalı sıfatı ile davaya katılımlarının sağlanmaması, somut olayda mahkemece salt taraflar ve tanık beyanları ile yetinilmeyip bu iddia ile ilgili olarak DNA testi yaptırılıp alınacak rapor da dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiği dikkate alınarak ilgili makamlarla gerekli yazışma yapılarak DNA için gerekli doneler temin edilmeye çalışılmadan peşinen, davacıların babalarının mezarının Suriye'de olduğunu beyan etmeleri ve Suriye'ye talimat yazılarak tespitin mümkün olmadığı gerekçesi ile DNA testi yapılmamasının ve kabule göre de; dava dilekçesi ekindeki 14.01.2015 tarihli dilekçe dikkate alınmadan idari yollara başvurulmadığından bahisle davanın reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
C.Üçüncü Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemenin 07.04.2021 tarih ve 2019/531 Esas, 2019/138 Karar sayılı kararı ile; bozmaya uygun işlem yapıldığı, ...'ın tek mirasçısının ... olduğu, bu kişiye ilanen tebliğ yapıldığı, Suriye'deki olumsuz durumlardan dolayı uluslararası istinabe yapılamadığı, Adli Tıp Kurumu raporuna göre muris ...'ın soy ağacından kalan erkek şahsın olup olmadığının araştırıldığı ancak gelen nüfus kayıtlarından bu hususun mümkün olmadığının anlaşılması karşısında davacılar ile ... arasında soy bağı kurulabilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı, süresi içinde davacılar vekili, temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizin 17.01.2022 tarihli, 2021/6067 Esas, 2022/58 Karar sayılı kararı ile; davacıların babası Suriye uyruklu ... ...’in bütün mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılmaları gerekirken, mahkemece re'sen gözetilmesi gereken bu durum nazara alınmadan ve taraf teşkili de sağlanmadan, hüküm kurulmasının hatalı olduğu, dahili davalı ...’a dava dilekçesi ve duruşma gününün ilan yoluyla tebliğinin usulsüz olduğu, dahili davalı ...’ın usulüne uygun davet edilmeden, yokluğunda hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu, mahkemece yapılacak iş, öncelikle DNA incelemesine esas teşkil edecek şekilde davacılardan alınacak örnekler ile davacıların babası olduğu iddia edilen ...’ın kardeşlerinin ölmüş oldukları nazara alındığında mezar yerlerinin tespiti ile yapılacak fethi kabir sonucu alınacak örnekler ile; bunun mümkün olmaması halinde ise tanık ...'ın beyanında geçtiği üzere davacıların babasının babasıyla kendi babasının babasının kardeş olduğuna dair beyanı dikkate alınarak, bu beyanın doğruluğu nüfus kayıtları da incelenerek teyit edildikten sonra tanık ...’tan veya ...’ın tespit edilebilecek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı aynı erkek soyundan gelen erkek akrabalarında (aynı soy ağacına dahil erkek bireyler) alınacak örnekler ile yaptırılacak DNA testi sonucu alınacak raporlar ve diğer deliller kapsamında bir karar verilmesi yerine, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, 24.04.2023 tarihli ATK raporuna göre ... ile ...'ın Y-STR-DNA profili birbirinden farklı olduğu, dolayısıyla aynı soydan gelmeyeceği bildirildiği için davanın reddine karar verilmesi gerekirken sehven davanın kabulüne karar verildiği, hüküm ile gerekçeli karar arasında uyumsuzluk olmaması gerektiği ve kısa kararın değiştirilemeyeceği dikkate alınarak davanın kabulü ile ... ile ... ...'in aynı kişi olduğunun tespitine, davacıların ...'ın çocuğu olduğunun tespitine ve nüfus kayıtlarının bu şekilde düzeltilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Nüfus Müdürlüğü temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Nüfus Müdürlüğü özetle; davanın reddi gerekirken kabulünün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşı olduğu iddia edilen ... ... ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ...'ın aynı kişi olup olmadığı, davanın kabulünün yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır
2. İlgili Hukuk
1.2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (c) alt bendine göre hüküm; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.
3. 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
4. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.
5.Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava ayönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur" hususlarına yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
1.Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
2. “Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve ( tahkikat sonucunda ) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ... Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s.890-892)
3. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
4. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve kanun hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.
6. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
7. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
8. Somut olayda; Mahkemece hüküm fıkrasında davanın kabulüne, ... ile ... ...'in aynı kişi olduğunun ve davacıların ...'ın çocuğu olduğunun tespitine ve nüfus kayıtlarının bu şekilde düzeltilmesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde ise; 24.04.2023 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda ihtisas dairelerince yapılan Y-STR DNA incelemelerinde; ... ...'in Y-STR DNA profili ile ...'ın Y-STR DNA profilinin birbirinden farklı olduğu, dolayısıyla adı geçen şahısların aynı erkeğin soy ağacındaki bireyler olamayacağı hususunun belirtildiği, bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aynı gün duruşması olan ve aynı konulu 2021/296 Esas sayılı dosyasında bulunan adli tıp kurumu raporunun iş yoğunluğu sebebiyle bu dosya arasına alınıp ilgili dosya raporunda taraflar arasında kan bağı olduğu yönünde kanaat bildirildiğinden sehven davanın kabulüne karar verildiği belirtilmek suretiyle gerekçe ve hüküm arasında çelişki yaratılmıştır.
9.Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren önceki hüküm sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davalı Nüfus Müdürlüğünün diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
25.12.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
...